Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Attilâ Şenkon’dan ‘Aykırı Üçgenler’ ‘Aklın ipini, duygunun eline teslim etmemeye özen gösterdim’ On dört yıla yayılan, aldatılmış erkekler üzerine kurguladığı üçlemesi (Ten Yükü, Bıyık İzi Yalanları, Sustum Duydun mu?) Aykırı Üçgenler başlığı altında tek kitapta toplandı. Öykülerinde duygusal ve koşutunda bir o kadar yırtıcı olabilen insan doğasının yalın bir resmini ortaya koyuyor Şenkon. Halleri anlatıyor... Okurken duygusalız, öfkeliyiz, kırgınız, tükenmişiz, tükenmemişiz... Aynaya baktığımızda kendimizi bir tanımışız, bir tanıyamamışız... Biz olmaktan ha çıkmışız ha çıkmamışız... Velhasılı eşiklerdeyiz ve insan olmaktan nasibimizi almışız da almışız... Tıpkı Attilâ Şenkon’un Aykırı Üçgenler adlı yapıtında olduğu gibi. Şenkon’la üçlemesini konuştuk. “Bir insanı sevmekle başlar her şey.” Sait Faik “Affetmek ve unutmak, iyilerin en büyük intikamıdır.” Schiller “Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir.” Seneca üzerine kafa yorup yedişer yıl arayla yayımlanacak üç kitap yazacağımı ben de bilmiyordum doğrusu. Gün gelip üçlemenin tek kitapta toplanarak okura sunulması önerilince, hiç tereddüt etmeden üst başlık olarak bu tanımı seçtim: Aykırı Üçgenler. “BÜTÜN KARAKTERLERİMİN KAN GRUPLARINI BİLİRİM” ? Gamze AKDEMİR ahramanının serzeniş dolu bir notla yazarını terk ettiğini ilan etmesi ve bunun üzerine yazarın öfkeden kudurmasıyla başlıyor üçlemenizin sonuncusu ve kahramanlarının hareketlerini kestirmekte giderek zorlanması üzerine giriştiği mücadeleyle devam ediyor okuma. Psikiyatra bile gidiyor bu yüzden, kahramanını anlatıyor ona, “Anlam veremediğim davranışları var” diyor... Sonra “Ne kadar çok benziyordu bana. İkimiz de yalnız, mutsuz ve unutulmuştuk” diyor aslında kahramanının şüphelendiği eşcinselliğinden ürkerek ve bu benzetmeden mümkün olduğunca imtina ederek. Yazarın kahramanıyla küsme ve barışmasıyla ilerliyor ‘öyküdeki roman’. Hayli duygusal olduğu kesin olmakla birlikte ötesinde, derininde nasıl bir yazar bu ve Aykırı Üçgenler’deki öyküler bundan ne kadar ve nasıl nasipleniyor ta başından? “Ten Yükü” adlı öykümün kahramanı olan yazara oldukça gecikmiş bir teşekkürle başlayayım söze. Beni, aldatılmış erkekler üzerine enine boyuna düşündüren, sorgulatan o. Böyle bir kahramanım olmasa, tam on dört yıl sürecek, sonunda bir üçlemeye dönüşecek bu uzun ve yorucu yolculuğa çıkmak aklımın ucundan bile geçmezdi. Üçlemeyi oluşturan ilk kitap Ten Yükü’ndeki öykülerde duygusal bir yazarla karşı karşıyayız. Bu kesin. Ama kahramanlarına karşı yansız bir duruş sergilediğini de kabul etmeliyiz. “Bir Öykünün Öyküsü veya Bir İntiharın Provası”nda Tamer’i, “Sarıya Boyalı İhanet”te Mine’yi, “Yüzleşme”de Sedat’ı bu aykırı üçgenin birer kenarı olarak tek tek ele alırken; onları asla yargılamıyor, yermiyor, kınamıSAYFA 16 ? 17 KASIM K yor çünkü. Yıllar sonra dönüp yeniden baktığımda, onun ne istediğini bilen, tuttuğunu koparan, cesur ve en önemlisi çok zeki bir yazar olduğunu düşünüyorum. Üçlemenin ikinci kitabı Bıyık İzi Yalanları’ndan son durak “Sustum Duydun mu?”ya doğru ilerlerken geçtiği yıllar ve yürüdüğü yolların ise onu olgunlaştırdığını, hatta katılaştırdığını görüyorum. Bu dönemde yazılan öykülerin kahramanları, ondaki bu değişimden etkileniyor, paylarına düşeni alıyorlar hiç kuşkusuz. “Bıyık İzi Yalanları”nın karısı tarafından aldatılan başkişisi bağışlayıcı tutumuyla özellikle kadın okurları kendine hayran bırakırken, “Sustum Duydun mu?”da aynı kaderi paylaşan kahramanlar intikam arzusuyla satırları kana boyuyor, dehşete düşürüyorlar herkesi. TÜKETİCİ BİR DUYGU İç açılarının toplamı yüz seksen derece etmeyen aykırı bir üçgene benzettiği bir ilişki çerçevesinde gelişen bir roman yazan, hani kalemine de haylice âşık bu yazarımız asi ruhlu kahramanlara ihtiyaç duyuyor. Mine ile Tamer’i bulmakta hiç zorlanmıyor. Derken günlük hayatın içinde Sedat’la da karşılaşıveriyor. Tamer, karı kocayı âşık ediyor kendine. Aykırı üçgen! Mine’nin Sedat’a aşk kıskançlığıyla taşan sözleri ise yapıttaki öykülerin çoğunun duygusuna işaret eder yönde adeta: “Taşıyamayacağım ve as la kurtulamayacağım yapış yapış bir ten yükü”. Açar mısınız yapıta adını veren bu aykırı üçgen duygusunu? Ten Yükü’nde taşınamayacak kadar ağır, sıyrılamayacak kadar yapışkan bir yük; Bıyık İzi Yalanları’nda görünemeyecek kadar ince, silinemeyecek kadar derin bir iz; Sustum Duydun mu?’da söylenemeyecek kadar gizli, bastırılamayacak kadar güçlü bir söz olarak tanımlanan aldatılma, “aldatılan, aldatan ve aldanan”dan oluşan bir üçgen aslında. Yanıt buldukça başka sorularla insanın karşısına dikilip onu huzursuz eden, anlaşılması zor bir duygu. Yakıcı, tüketici ve sinsi. “Ten Yükü”nün yazar kahramanı aracılığıyla, Mine, Sedat ve Tamer arasındaki ilişkiyi aykırı bir üçgene benzetirken, böylesine kaypak bir duygu İhanet duygusu ve eyleminin kışkırtıcılığı ve domino etkisi söz konusu ya da kelebek etkisi mi demeli insanda yarattığı etkitepkieylemduygu fırtınası anlamında... Kişi bir daha aynı olmuyor, her şeyin tadı bozuluyor, şarabın, kadının, erkeğin, hayatın.... Masumiyet kayboluyor, iyi niyet, güven yıkılıyor, İHANET A.Ş. devreye giriyor, öykü sanatı adına ivme de adeta asıl o zaman yakalanıyor... Öykü dediğin bireyin halleri değil midir dedirtiyor bütünüyle haklıca... Aykırı Üçgenler, insan olma hallerinden çekeduran bireyin yıkılışı sonra ayağa kalkışı sonra yine yıkılışı ve yine ayağa kalkışı değil mi? Ölümün eşiğine gelen de var, ölmek yerine suskun kalmayı tercih eden de, bağır bağır bağıran da... Eski Türk filmlerindeki gibi sık sık acı çekiyor kahramanlar acı çekmesine de ama bu çağa uyarlayarak sanki daha dobraca ve daha şablon dışı ve daha tensel ve özellikle her tür şiddete daha meyilli dersem haksızlık etmiş olur muyum? Üçgenler aykırı olunca, iç açılar değil “iç acılar” söz konusu oluyor haliyle. Acı aynı olmakla birlikte, çekiliş biçimi kişiden kişiye değişiyor. Bıyık İzi Yalanları’nın başkişisi, içine atarak, kendi kendine yaşıyor acısını. Bir yandan kendini öbür adamla kıyaslarken, öte yandan paramparça olmuş özgüvenini tek başına onarmaya çalışıyor. Karısına ait eşyalardan, popüler şarkılardan, dergilerde yayımlanan ucuz testlerden ve benzeri başka masum şeylerden yardım umuyor. “Sustum Duydun mu?”nun erkekleri ise daha sert ve ne yazık ki daha yaygın olanı, yani intikamı yeğliyorlar acılarını hafifletmek için. Kiralık katiller, ağzını her açışında kötülük kusan kuklalar, seri sapıklar ve travestilerle işbirliği yapıyorlar. “Sustum Duydun mu?”da yer alan “Kaçıncı ‘Sen’imsin Benim?” adlı öyküdeki şiddetin, yazarken beni bile ürküttüğünü itiraf edeyim. Kâğıdın üzerinde daha önce görmediğim tonda bir mürekkeple karşılaşınca tedirgin olmuştum. Karakterler başlarına bir şey gelmeden önce de yani ihanet, hayalkırıklığı, ayrılık, bıkıp gitmek vb... kendilerine bir öz bakış içinde. Gerine gerine içlerine bir dönüyorlar, ? ki nuçları nun ol mez... yışı için miyoru verme kesin. Diye toplu k ğe dev arada i etmeyi Ruhlar ileri bi yorlar. nu sorg insan o Yaz sı olabi başarab her yön gerekti özellik büründ mak işi çözüm zorlu b vestinin ralık ka yirmi d sesini d madım kadar k “Aykır terlerim ta parm ? tah “MU ANLA Gen kırılma sunuz. na ve t tüst ol tası bu lar... G kurgu mantiz Ayk lerin yü fay hat durum şamışla yor. Öz karmak ğın. “T âşık olm ları”nın cakları ince ve kadar b dik du eksik v taramıy layama lar bir mi “Eş anlatım oldu, a çekçi a lesine c aklın ip memey Öyk mutlu bir duy öyküle başlıyo yeni öy Bıra öyküyü uzun m 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1135 CUMH