Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Andrey Platonov üzerine bir değerlendirme Dağınık satırlar yen makus yazgısına kahroluyor. Onu anlıyorum galiba. Yaşarken ölümsüzlük ruhuna erenlerden biri olduğu için benim içinde yaşadığım çağla kavgamı algılıyor ve ıstırap içinde kıvranan ruhuma şefkatle dokunuyor. Fark yok aramızda. Yaşadıklarının büyüttüğü insanların arasında ne bilgeliğin ne yaşın ne de üstünlük taşıyan yaklaşımların önemi var. Bu ne cennet saltanatının ne de cehennem azabının olduğu gerçek bir eşitlik. İdeolojilerin ulaşamadığı eşitlik mertebesi de bu. YASAKLI YAZAR Biz liderlerin savunduğunu iktidara gelince uygulayacağına inanıyoruz. Bu konuda yanılmaya, kandırılmaya muhtacız çünkü. Yüreğimize dokunan bir sözcük onların arkasından gitmemize yetiyor. Onun gibi yaşam serüvenlerini tamamlamış ruhu ölümsüzlük mertebesine ermiş yaşam bilgelerini anımsayınca yalnız olmadığımı anlıyorum. Onun yazma amacı da unuttuklarımızı bize yeniden anımsatması değil mi? Biz birey olarak kendimizi tanımıyoruz. Kendimizle kişiliğimiz arasındaki mesafe giderek büyüyor ve zamanla aşılması zor bir uçuruma dönüşüyor içimizde. İçimizdeki uçurumdan sesleniyoruz kendimize ve sevdiklerimize. O da içindeki uçurumdan insanlara seslenen Stalin tarafından İkinci Dünya Savaşı’nda yazdığı eserleri eleştirildiği için 1980’lerin sonuna kadar yasaklılar listesinde kalıyor ülkesinde. Eserleri de bu yüzden ülkesinin edebiyat arşivinden değil de KGB’nin “edebiyat arşivi”nden ortaya çıkıyor. 1951’de çalışma kampından dönen oğlundan kaptığı tüberkülozdan ölen yazarın trajedisi, insan yanının gayri resmi açık belgesi gibi duruyor ortada. Ansızın hayatıma giren ve düşün dünyamı altüst eden bu insanın sadece yazın dehası üzerinde değil, zorluklar karşısındaki dirim gücü üzerinde de düşünüyorum. İnandıkları adına verdiği mücadeleyle ödediği bedellerin alnına vurduğu damgayı okuyorum: “Adı insan olan bu üstün insan, ‘insanı’ insan karşısında küçülten ya da yok sayan ideolojilere yabancıdır. Gerçekleri tüm çıplaklığıyla görür. Bu yüzden bakışlarının keskinliği ile giyotinin keskinliği arasında hiçbir fark yoktur.” Platonov bir büyücü mü? Onun eserlerinde görünür kıldığı acıların, yalnızlıkların, ihanete uğramışlıkların ve tek yönlü baskıcı ideolojilerin değişmeyişidir yitişinin akabin2011 Yaşadıklarıyla yazdıkları sermayesi olan Platonov; çağından geçiciliğin hüküm sürdüğü, sanal ilişkilerin insanları boyunduruğuna aldığı, ilaç muadili gibi insan muadillerinin sürekli olarak çoğaltıldığı, insansız sanatın baş tacı edildiği, kapitalizmin insanların bağırsaklarının içini bile denetim altına aldığı, alınıp satılmayan hiçbir değerin ve kutsallığın olmadığı küresel bir zaman olan günümüze sesleniyor ve duygu ve düşüncelerini anlayacak gerçek insanları bulmada zorlanmıyor bizim gibi. ? Bedriye KORKANKORKMAZ itik hayatlarımızın mezarlığında ölülerimizle birlikte yaşadığımızı şimdi daha iyi anlıyorum. Soluduğum nemli havaya sinen hayal kırgınlıklarını ciğerime çekiyorum. Söyleyeceği çok olan bu insanları düşüncelerini ifade etmesi için uyandırmak istiyorum. Kabirlerinde uyuyanların üstünlüğünden ürperiyorum, yüzleşmekten korktuğum gerçekleri bana anımsattığı için. Öbür dünyaya dair bilmek istediklerim haddinden fazla. Bu konuda bilgilenmek de istemiyorum. Ansızın düşmek istiyorum bu karalık kuyuya onlar gibi. Beni kimin attığını anlamak için dönüp arkama bakacak zamanım olsun istemiyorum. Ben bu düşüncelerle cebelleşirken Rus yazar Platonov yanıma yaklaşıyor. Bana yaklaşımından olacak üstünlüğünden korkmuyorum onun. Kendisini öldüren değil, onu benim için yaşatan soylu ruhundan sesleniyor bana. Yaşayan ölülerle gerçek ölüler arasındaki farkı algılamamı sağlıyor. Yüreğinin derinliklerine yolculuk ediyorum. Yüreğinde gördüklerim eserleriyle örtüşmüyor. Yaşıyor olmaktan acı çekiyor. İnsanın yirmi birinci yüzyılda bile değişmeSAYFA 20 ? 17 KASIM Y de yirmi birinci yüzyıl Rus edebiyatının en önemli yazarlarından biri yapan güç. Geç de olsa fark edilmiş olmak ve kendi okuruna ulaşmak onu gökyüzündeki cennetinde mutlu ediyor mu? Bilmek isterdim, insanlığın halen baskın güçlerin güdümünden kurtulamayışından dolayı üzüntüsünden benim gibi kahrolup olmadığını. Bu duygularla onun gerçek kişiliğini Dönüş öykü kitabında algılamaya başlıyorum ilkin. Bir anda derinliği kelimelerle ifade edilmeyen ruh ve düşünce zenginliğinin içinde buluyorum kendimi. Yaşanmışlığın zenginliği karşısında yoksul ve yoksun birer zavallıya dönüştüğünü kavrıyorum ideolojik güçlerin. İnsanın kapitalizmin acımasızlığı karşısındaki en güçlü silahı yaşamı tüm nesnelliğiyle kavramak ve yaşanılanlar karşısındaki duruşu. En büyük zaferi de her koşulda insan kalmasını başarması. Bu değerler dizgesi içerisinde her türlü kavramı tersyüz eden yazar, gücü elinde bulunduranların insanları türlü türlü umarsızlıkla sınamasını ironik bir dille sorguluyor. Yaşama hakkı eşittir bir dilim ekmek. Dün de bugün de en acımasız gerçeği bu hayatın. İnsan bedeni, ruhu, düşünceleri dün de bugün de bir meta gibi alınıyor, satılıyor. Bu gerçek ne sosyalist ne kapitalist sistemde değişiyor. Her türlü sistemin ulaşmak istediği hedef, başta inancı olmak üzere köklerine yabancılaşmış, ne yöne gideceği belli olmayan ve esen rüzgârdan medet uman bir yığın haline getirdikleri insanları kuşatma altına almak. Ne Platonov’un komünist rejimi masum ne de günümüzün kapitalizmi. İdeolojiler özleri itibarıyla vahşi. İdeolojisine sadık bu adam ideolojilerin iktidarda savundukları değerlere yabancılaşmasına karşı. Dönüş, dokuz öyküden oluşuyor. Öykülerin teması, her koşulda insanın acımasızca sömürdüğü insanlar ve insan tarafından anlaşılmaya, sevil meye, sığınmaya, sevişmeye ihtiyacı olduğu. Platonov da tıpkı Dostoyevski gibi insan üzerine düşündüklerini yazarken kelimelerden sahici insanlar yaratıyor ve kahramanlarını dostunuz ya da düşmanınız yapıyor. Onda da Dostoyevski’nin dehasıyla yarışan ve yakışan bir derinlik var. Yalnız onun kahramanları Dostoyevski’nin kahramanları kadar dürüst, içten, hatalarını itiraf ederken karşısındakinin önünde diz çöküp af dileyecek kadar merhametli değil. Bu iki dev yazarın kahramanları arasında da bu türden farklılıklar fazla. O da, hayatın kendisiyle güreşecek denli güçlü bulduğu yiğit savaşçılardan. İnsan gerçeğine ermenin bedeli kendini gözden çıkarmak. Platonov da bu yüzden erdemlerin büyüttüğü gerçek insanların tıpkı kendisi gibi dünya var oldukça onurlarıyla yaşayacağının canlı kanıtı gibi duruyor karşımızda. Bana kalırsa en büyük başarısı kendisini büyük bir yazar yapmak için değil, üstün insan yapmak adına tercih ettiği yaşam biçimi ve ideolojisinden ödün vermemesi. Bu yüzden soylu değerlerle insan ruhuna seslenebiliyor ve soylu ruhları insana dair anımsattıklarıyla alt üst edebiliyor kendisi gibi. Onun üstünlüğü fani dünyanın taltiflerine sırtını dönmüş olması. Onun kahramanları güçlünün insan olarak algılamadığı, yetimler, dullar, körler, açlar, yoksunlar, sevgisizler, tutsaklar, hastalar, yaşlılar. Kahramanları gibi gerçek o da. Günümüz insanı çocuklar da dâhil olmak üzere almaya sınırsız almaya şartlanmış. Platonov gerçeği ise insana dair duygu ve düşüncelerinizi içinizde yerle bir eden türden. Onun sayesinde insana dair bilmediklerimin sayısının azaldığını bilmenin içime işleyen sızısıyla tanışıyorum. Bu iç sızısı sayesinde insana dair bildiğimi sandığım önemli gerçeklerin aslında hayatın acımasız gerçekleri karşısında önemsiz olduğunu kavrıyorum. “İnsanın kalbinde aceleyle çırpınan ve hür kalmasına yardımcı olunmazsa orada ebediyen boğulup gidecek ruhun dünyaya gelmesine yardımcı oluyordu. (s. 111, Can) demesi boşuna değil onun. ACININ MİZAHI Platonov eserlerinin ana teması “katıksız insan gerçeğini kavrayarak insanı parçalanmışlıklarıyla sevebilme yürekliliği.” Bunu biraz daha derinleştirmek istiyorum. Tokların açları anlaması tıpkı açlıktan ölenlerin mezarına altın külçeleri serpmek kadar anlamsız ve riyakâr Can eserinde olduğu gibi. Arkalarında gözyaşı dökenleri olmadan ölenlerin gömüldüğü mezarıdır vatanı. Toklar tabii ki gücün efendileri, açlar ise o efendilerin hırslarına köle yaptığı insanlar. Üç eserinde de ısrarla vurguladığı gerçekleri ise şöyle özetleyebilirim: Bir ideolojinin ya da bir toplumun önderliğini yapmakla insanın çıplak gerçeğine erişilmiyor. Her koşulda inançlarını ? ve ideolojilerini satan insanlar ol Platonov insan ge parçalan ? du me olan bi kek” ol dınla b nı, her lemleri uğrayac rın güç berabe tamda b her ide modell ni, her aforoz insan g ların da ğını anl Gork lerinde yazar sa hip. İns Platono olmaya sını çiz lerini b Bu yüz ki mesa yor: “H bitki, in ve geçm mek” ( Onun ideoloj liğiyle y duğu g si’nde s mezdi, reksinim ne bir s şaşkın b rarlara cılarını (Çeven Lenin Pioner çocuk ö bilinç a öğreniy idealist de sürg karşılan dıracak yor. Bu nov’un delesin ra dışı b dışı bir Dönü dayattığ tı ve kiş olamay hayat. A yaşadık bütün o mışlıkla bir “dö Gideni CUMHURİYET KİTAP SAYI 1135 CUMH