Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ Kitap ekinde yayımlandığı gibi bir sayfada olup bitmiyor. Her esprinin kareleri birkaç sayfaya yayılıyor. Sayfa düzenini oturup saptadım; fotokopilerle kesip yapıştırarak kitabın tam bir maketini oluşturdum. Ayrıca, kitaba girecek Feklavye’leri teker teker ekrana taşıyıp gri tonlamalar yaptım. Bunlar ciddi zamanımı aldı. O sıralarda, bir de Feklavye sergisi hazırlanıyordu; kitabın sergiye yetişmesi için çok az zaman kalmıştı. Bu zaman, altı formalık bir hazırlığa yetebildi. Kitaba giren Feklavye’ler ise, özel bir seçimin sonucu değil. Onlar yerine başkaları da olabilirdi. Çizgilerinde yer alan karakterler edebiyat ve yayın çevrelerinde görülen tipler. Bu doğrultuda, çizgilerini bu çevrelerin şekillendirdiği söylenebilir. Yakın ilişkilerin olduğunu bildiğim için soruyorum; aynı sözü onlar için de söylemek mümkün mü: Çizgilerinin edebiyat ve yayın dünyasını şekillendirdiği oluyor mu? Yoook, aman; umarım böyle olmuyordur! Bütün hırgürüne karşın, kitapedebiyat dünyası renklidir. Karikatürün iyisine göre hizâ almalarını politikacılardan beklerim. Ara ki bulasın! Tersine, karikatürü hizâya getirmeye çalışıyorlar. Siyasal tarihin hiç kaydetmediği bir şey! Kitabı 50 Kuşağı’nın öncü çizerlerinden Ferruh Doğan’a adamışsın. Bunu anımsattığın için teşekkür ederim. Sen de biliyorsun, Ferruh ağabey bizim kuşağın en sevdiği ustalardandı. Ve bir kitap kurduydu. Salt kitap da değil. Sanatedebiyat dergilerini, yazınsal tartışmaları izler, görüş belirtirdi. Sıkça birlikte olurduk. Masalarda; okuduğu kitaplar, izlediği tartışmalar üzerine görüşlerini söylerdi. Bizden de görüşlerimizi öğrenmek isterdi. Edebiyatçı gibiydi. Sanatedebiyat dergilerinde sık sık çizimleri yer alırdı. Feklavye’leri görmesini çok isterdim, olamadı. Edebiyatı ve çizgiyi bir arada düşündüğümde ilk aklıma gelen isimdir. Kitabı ona adayarak, bizim için çok değerli anısına bir selâm gönderebildiğimi sanıyorum. Celâl Üster, Radikal Kitap ekinde “Feklavye (.) tüm kitap eklerinin konusunu oluşturan tekmil öğelere yergi oklarını gönderiyor” diye yazdı. Feklavye’ye çizim yapmak için masa başına geçtiğinde çıkış noktan yazarın belirttiği yer mi oluyor? Belirtmediği yer desek daha doğru. Masa başına geçtiğimde kendi sandalyeme otururum! Celâl, o yazısında bildiğimiz inceliğiyle çözümledi kitabı. Öte yandan, Feklavye’nin kitabı yayımlandığı zaman bazı küçük tanıtım yazılarında, albümün “çizgiyle edebiyat dünyası eleştirisi” diye nitelendiğini gördüm. Bana kalırsa Feklavye’de doğrudan eleştiri yok. İyi mizahçı durumdan ‘vazife’ çıkaran değil, ‘komik’ çıkarandır bana kalırsa. Bir yerde okumuştum; Orhan Kemal’e soruyorlar: CUMHURİYET KİTAP SAYI 949 “Üstat, yazdıklarınız olmuş şeyler mi?” Yazar da onlara soruyor: “Bunlar olmuş olabilir mi?” “Olabilir.” diyorlar. Orhan Kemal’in yanıtı: “Öyleyse olmuş olmaları gerekmiyor.” İLİŞKİLER ZENGİNLEŞTİRİR Feklavye’deki çizimlerin başarısını, tipleri ve hedefi on ikiden vurmasını ‘sıkı’ bir okur olmana mı, yoksa yazarlarla, yayıncılarla olan ilişkilerine mi borçlusun? Sorudaki iltifatı görmezden geleyim, izninle. Seçeneklerden ilkine evet desem kendime, sonrakine evet desem başkalarına borçlu çıkacağım. Şu borçtan da kurtulamadık gitti. Çizdiklerim borçlarımı ödeyebiliyorsa kendimi iyi hissederim. Arkadaşlarımızla ilişkilerimiz, kimi zaman ayrımında olmasak bile bizleri zenginleştirir. Ataol Behramoğlu’nun şiirindeki gibi, “yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey(ler) var.” TÜYAP Bursa Kitap Fuarı’ndaki Feklavye sergin, fuarın üçüncü günü artık yerinde değildi. Sıkı izleyicilerin, sergilenen çizimlerine ilgilerini fazlaca gösterip alıp götürmüşlerdi. Bu ilgi seni mutlu etti mi? Aslına bakarsan, küçük birer telif bırakarak alıp götürselerdi daha hoşuma giderdi! Şaka bir yana, güzel bir duygu. Üzüntüm, sergiyi hızla yenileyememekti. Bunun için en az ikiüç gün gerekecekti. Yapamadık. Bizim türümüzdeki çizerlerin fanatiği olmaz. Niye aldıklarını hâlâ anlamış değilim. Deniz Kavukçuoğlu yürütmüş olmasın!? Anımsarsan, biz VIP odasında otururken birkaç kere ortadan kaybolduydu. ELEŞTİRİDEN ÇOK DURUM KOMİĞİ Peki, Feklavye’de çizdiklerinden ötürü yazarlardan, yayıncılardan tepkiler alıyor musun? Bazen kalabalıkça bir edebiyatçı grubuna yaklaşırken, “Susun, Feklavye geliyor!” sesleri duyuyorum. Epey gülüşüyoruz. Yayıncı, edebiyatçı dostlar beğendiklerini belirtiyorlar sık sık. O zaman, ‘yanlış bir şey mi yapıyorum acaba?’ diyorum, kendi kendime. Şaka şaka. Bu da, Feklavye’de eleştiriden çok durum komiği olduğunu kanıtlıyor. Bu ayki Varlık’ta Şeref Bilsel’in, demin konuştuğumuz, Radikal Kitap’ta Celâl Üster’in, Feklavye’yle ilgili dikkate değer çözümlemelerini teşekkürle anmalıyım. Bir de, Feklavye’yi kitaplaştırdıkları için Sel Yayıncılık’a teşekkür etsem, reklâma girer mi acaba? Ve, onların kulaklarına kar suyu kaçıran Selçuk Altun’a?.. Şimdi, izin verirsen, matbaaya geç kalmadan bu haftanın Feklavye’sini bitireyim, istersen. Tamam tamam. Seni bırakayım da bitir artık. (Sarışın) Hasan usta da başımıza dikildi zaten; sayfayı bekliyor! ? FEKLAVYE/ Semih Poroy/ Sel Yayıncılık/ 96 s. SAYFA 5