Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ yozlaştırmak mümkün değil. Bin yalancı bir araya gelse, bir minik gerçeği bile yok edemez. Gerçek kendini korur, bir yerden fışkırır. Çok çabalıyorlar ama gerçeği yok edemiyorlar, müsamereler, müsamere nitelikli romanlar, tarihler (!) yazıyorlar, fısıldıyorlar, gerçeğe ihanet ediyorlar. Ama Atatürk’ü, milli bilinci, duyguyu, tarih bilincini, yurtseverliği yok edemiyorlar. ‘SAFLARIMIZI SIKILAŞTIRMALIYIZ… YOKSA…’ Batı, Türkiye ve Türkler hakkında hiçbir zaman doğru tahmin ve tanıda bulunamadı diyorsunuz geçmişi değerlendirirken... Ya şu anda Batı ve Doğu da nasıl tahminlerde bulunuyor? Ve nasıl yanılıyorlar? Sanki çok sıkı bir araştırma, zemin mekaniği yapmış gibi görünüyorlar? Türk tarihini, şu andaki durumumuzu, sayısal olarak iyi biliyorlar. Hep bildiler zaten. Ama Anadolu ruhunu, Türk ruhunu, Türkiye ruhunu anlamadılar, kavramadılar. İslamiyeti de anlamadılar. Yanlış değerlendirdiler. Şimdi de yanlış değerlendiriyorlar. Gerçeği, yorumlarla, dayanaksız kuramlarla değiştirip gölge gerçekler oluşturuyorlar. Davranışlarını bu gölge gerçeklere dayandırıyorlar. Kendi toplumlarını böyle etkiliyorlar. Kamuoyları önünde haklı görünüyor ve sömürü anlayışını biçimini değiştire değiştire yürürlükte tutuyorlar. Irak, üçbeş büyük, güçlü devletin dışındaki bütün dünya milletlerinin, devletlerinin gözünü açacak nitelikte bir olay. Amerikan toplumunun uyanık, vicdanlı bölümünün de bu utancı taşımak istemediği belli oluyor. Irak olayı genel olarak dünyadan habersiz Amerikalıları bile uyandırırken, dünyayı uyandırmaması olamaz. Batı, 100150 yıldır üstümüze geliyor. Şaşırtıcı derecede çok, sürekli, yoğun çalışıyorlar. 1918 yılına kadar zaman zaman yenildik, parçalandık, milli sınırlarımıza çekildik. Orada durduk. Direneceğimize inanamadılar. İnanmak zorunda kaldılar. Sevres uzun bir ön çalışmanın sonucuydu. Yırttık. Yılmadılar, kendilerince önemli bazı hükümleri Lozan’a da getirdiler. Olmadı. Şimdi yine öne sürüyorlar. Bugünkü bütün isteklerinin temeli Sevres. Sevres Antlaşması’nı okuyan bunu anlar. Unutan biziz. Onlar unutmuyorlar. Türkiye’nin tarihten ve coğrafyadan kaynaklanan birçok sorunu var. Bunlara bir de bitmez tükenmez barbar Sevres anlayışı ekleniyor. Çok dikkatli durmalı, saflarımızı sıkılaştırmalı, tarih dersimize çalışmalıyız. Yoksa tarih yinelenir. TÜRK KURMAYLIĞININ TEMEL ÖZELLİĞİ Yine bugün için sorarsam, ABD’nin o zamanki tavrını uzun süre görmezden de mi geldik? Yunanlılarla işbirliği yap ması, onlara gemiler satıp Türkiye’nin itirazlarını göz ardı etmesi… Sadece ABD değil tabii, Enver Paşa’nın favorisi Almanya, sonra Osmanlı aleyhine Arabistan’daki ayrılık hareketlerini körükleyen İngiltere… Osmanlı Ermenilerini silahlandıran Rusya... Yani üç aşağı beş yukarı politikalar, emeller hiç değişmemiş... Onun için ‘tarih dersimize çalışalım’ dedim. Tarih meraklılara geçmişi anlatan bir masal, bir hikâye değildir. Tarih dünü bilerek bugünü anlamamızı, yarını kurmamızı ve kestirmemizi sağlar. Tarihsiz toplum da olmaz, yönetim de… Ama doğruyu, gerçekleri yansıtan bilimsel tarihten söz ediyorum. Sahici tarihten. Masallardan, zırvalardan, yalanlardan, dedikodulardan, yazılı ihanetlerden değil. Tarihimizi bilirsek aynı yanlışlara bir daha düşmeyiz. O zamanki diplomatların taktikleri… Kısaca değerlendirmek gerekirse en kusursuz taktikler/taktiklerimiz nelerdi? O zamanki kurmayların düşünce yapısı, stratejik kabiliyetlerini en net hangi nitelemelerle yorumlamalı? O dönem Türk diplomasisi genel olarak zayıf, kısa ve dar görüşlü bir diplomasidir. Bazıları dışında, çoğu birçok gelişimin farkında bile olmamıştır. Büyük savaş çıkmadan az önce Avrupa’yı gezen Kâzım Karabekir dış birimlerimiz hakkında çok düşündürücü bilgiler veriyor. Dışişleri devletin kulağı, gözü, belleği, hatta içgüdüsü demektir. Diplomatların bu işlevlere uygun olmaması, devleti kaç kez zor durumda, bilgisiz ve hazırlıksız bırakmıştır. Buna karşılık Türk kurmayları çok ilerdedir. Bütün kurmaylar mı? Hayır. Enver Paşa da kurmaydı ama maceracıydı, hayalciydi. Bazı arkadaşları da onun gibiydiler. O dönemin olumsuz şartları onları böyle yapmıştı. Kefeni hesapsızca hareket ederek yırtacaklarını sanıyorlardı. Enver Paşa’nın yandaşları olarak etkili yerlere geldiler. Türlü maceralara yol açtılar… Üç örnek yeter: Sarıkamış, Süveyş seferi, Avusturyalılara, Macarlara, Bulgarlara yardım için sınır dışına birlikler yollanması. Bu kan ve can hovardalığı Türkiye’ye çok acıya mal olmuştur. Bu klik gerçekçi, hesaplı, ölçülü kurmayların uyarılarını dinlememiştir. Çoğunluğu oluşturan Türk kurmaylığının temel özelliği gerçekçi olmasıdır. Daima en kötü olasılığı dikkate almıştır. Çağdaşlığa önem vermiştir. Halkçı olmuştur. Her aşamada maceradan uzak ¥ Milliyetçilik en son Türkleri etkiledi. Türkler duyarsız, uykuda oldukları için değil. Devleti kurmuş, çoğunluğu oluşturan. millet olarak sorumluluk duygusu nedeniyle. Parçalanmaya yol açacağından şunun için korkuyorlardı: Çünkü milliyetçilik henüz pişecek, olgunlaşacak sınavlardan geçmemişti. CUMHURİYET KİTAP SAYI 949 “ ” SAYFA 15