Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şiir Atlası CEVAT ÇAPAN bazıları toyitoyi dansı çocuklarıdır daha taş atarlar gündüzün ve sızlanırlar geceleri bazıları az Hıristiyan, bazıları şarap sarhoşu Katolik kutsal kitap üzerinde takla atan ürkek bir bakış bırakan, dua kitabına bazıları yaşarlar çürük spermlerle, çakal gülüşleriyle bazıları soyunurlar özlerine karşı, bazıları gösterir çukurlarını bazıları oyuklar açarlar köstebekler gibi, kalçaysanız eğer modaya uygun çıkabilirsiniz doruğa dalabilirsiniz benimkine elektronik dans yapabilirsiniz bazıları çalışır yüzsüzlükler üzerine bazıları çalıştırır bağlantılarını bazıları müzik yapar, şarkılarını söyler bazıları şiddetin sessizliğin dilindeki hoş geldiniz çağdaş bilincine yeniden düzenlenmiş kopuk duyguların kullanıyoruz biz herkesi Lesego Rampolokeng/ Şiirler/ Çeviren: İlyas Tunç ‘denilir ki uzun bir yoldur bellek’ I rk ayrımı politikasının kayıp kuşak şairlerinden, Lesego Rampolokeng, 27 Temmuz 1965’de Orlondo West, Soweto’da doğdu. Kuzey Üniversitesi’ndeki hukuk öğretimini tamamlamadan bıraktı. Yazmaya henüz çocukken başlamıştı. SeSotho kabile şarkılarından esinlendi. Yenisömürgecilikten, ırkçılıktan tiksintisinin izlerini, dizelerine cesaretle yansıttı. İlk şiirlerini okulda ve edebiyat toplantılarında okudu. Sonra, yasal ya da yasa dışı her ortamda bir sokak şairi olarak etkinliklerine devam etti. 1990’da ilk kitabı yayımlandı. ‘The Kalahari Surfers’ grubuyla bir turneye çıkarak bu kitaptan şiirlerini seslendirdi. Bu turne, onun Güney Afrika’da ve uluslar arasında geniş bir dinleyici kitlesi edinmesini sağladı. 1993’te, söz konusu grupla birlikte, ilk albümü ‘End Beginings’i çıkardı. Dizelerinde, rap ve Caribbean dub şiirinin güçlü etkileri hâkim olan Rampolokeng, bunu; iç ve dış uyaklar kullanarak, kırıkgüçlü dizeler yaratarak, sık sık tekrarlar yaparak, özgür ve doğaçlama bir söyleyişle ortaya koyar. Yapıtları: Horns for Hondo (Congress of South African Writers, Fordsburg, 1990), Talking Rain (Congress of South African Writers, Johannesburg, 1993), Everything is rap ( Interview. In: Matatu. Ed. Rodopi: Amsterdam, 1996), Blue V’s (Poems. Academie Schlob Solitude: Stuttgart, 1998), End Beginings (Poems. Published Audio. MarinoVerlag: München,1998), The Bavino Sermons (Poems. Gecko Poetry: Durban, 1999), The Second Chapter (Essay. Pantolea Pres: Berlin, 2003), Blackheart (Novel. Pine Slopes Publication: Bryanston, 2004) Sebokeng Kuşatması sabah şarkılarının sıkıntısında ışığında akşamın kötü durum sezgisinde, ölüm kokusunda kuşatılmış, ölü bir çadırda debelenen düşsel sözlerde, atıp tutmalarda mezarlarda, gaz sıkışmalarında öfkeden çıldırmış tanrıda siyahlar üzerindeki bir karanlıkta siyah saldırıda acı vardır doğumda, büyümede, ölümde kanın öfkelendiği ve çığlıklar attığı yerde yağmurlar yağıyor ilkel düşlere Vincent İçin Dizeler ölmeden önce bir penseyle çekiverdiler dişlerini burkup kopardılar tırnaklarını erkekliğini yok etmek istediler kestiler cinsel organlarını bir kasap bıçağıyla yüzdüler onu kanıyorken sonra rüzgâra salıverdiler akan kanını aldım her tarafa yayılmış haberi utancımın sırtını durmadan kırbaçlayan bir fırtınanın kıpkırmızı öfkesi içinde ve hâlâ tıkırdatıyor anılar barakası kemiklerini görüş açımıza yerleştirelim olayı tanıdığım hiç kimse görmemişti vincent’in cesedini kurutemizlendi başsağlığı dilekleri insanlık mücadelesi uğruna yaşayan bir asker adam tarafından evet emrederek istemişti adam boş bir tabuta koyduğumuz et ve kan parçacıklarının onu sembolize etmesini diyorlar ki kafasını alıp götüren bir çakal ölü bulundu beyninden yediği kurşunla söylence alacaktı yerini olayın sallamışlardı başına havada taç yapılacaktı kemiklerinden başkana kestiler ve ırzına geçtiler ölü bedeninin vincent kuzenimdi benim öldürüldü, katil ruhlu bir ulusun cesaret ve gururuyla ona göstermiştim ilk tüylerini kasığımın kafamın karıştığı zamanlarda gösterirdi yolu ve nasıl yürüyeceğimi ama mahvolmuştu ölümü keşfetmenin şokuyla yürüyorken sisten bir örtüyle birlikte bir top mermisinin dumanlarından sızan can vermek için komatipoort kasabasında ölüm bokunun oturduğu damgalanmış yerde yara almıştı adalet ölüm tarlalarında vincent, al bir tepe üzerinde sarıyordu kendini ürpertilerle bir hortum fırtınasıydı içindeki korku örtüsü altına sıkıştırılmış çünkü anlaşılıyordu gittikçe cinayet ve esiyordu hâlâ işkence rüzgârları geceleyin boğulup kalıyorum, ter içinde bir ölüm sırıtışının görüntüsüyle akıllı insanları hedef alan bir silahla, ürünüdür diyorlar, hummalı bir imgelemin, ve hâlâ makyajlı yüzler görüyorum haberler verilirken ürperiyorum izliyorken o yüzlerin piliçler yediğini öğleyin olta işlevli limuzinler içinde kamera ışıkları töreninden sonra, görüşlerini almak istiyorum yaşamın niçin tehlikeye atıldığı ama cevaplanmıyor sorularım yararsızdır devrimin kutsal kâsesini kımıldatmak olayın ortaya koyabildiği her şey çırpınışlar içindeki bir kurtçuklar ülkesi olursa anne, durduramadı sallamayı başını bu yüzden deli raporu verdiler ona, kilitlediler kendi içine yalnız bırakarak bomba kurşunları keskinleştiriyor zehri ya da yalnızca suskunluk yanıtlayabilir kafamdaki rahatsız edici soruyu ansızın çekip koparılınca dilim biliyorum, karşılaşabilirim ölüm tehditleriyle ama denilir ki uzun bir yoldur bellek şiddetin ağır yükünün daha da kötüleştirdiği SAYFA 33 Jamaika Ritimleri İçinde Ölmek çakıyor çivileri disk jockeyler başına bir tabutun parçalıyor ışıkları camlar yerlerde bitkin, perişan, ve fırlıyor birdenbire şiddet kırılmış kapılarda ezilmişler arasından şarkılar alıyor zamanın soluğunu ateşe düşüşten önce ve ÖLÜM tıka basa durağanlık dolu bir müzik salonunda kan seli dansların ritimleri kırıyor heyecanlı kemikleri gece titreşimleri dönüşüyor gece çığlıklarına sürüklüyor onlar DANSölüsü gövdeleri yerlerde yine de ritim fırtınaları devam ediyor düşmeye kurşun gibi baş bandlarında, kurşun ellerde, katillerin öfkesinde hâlâ gümbürdüyor ve yuvarlanıyor sözcükler düşüyorken halkalı bir göz küresinin sodalı içeceklerine, göze batan bir şeydir o kloroform bulutları yüzünden bir fırtınada devrilen reform sözcüğüdür odur, son sözcük ilk başlangıçtaki gibi sözcüktü hiç duyulmamış olan sözcükler tanrıydı ve tanrı ölüydü bir 6 ve 9 kanayan hesus şarabında vampirler yaratmıştı kutsala inananlardan yine de diyor ki vaizler yukarıda bir cennet vardır yolunuzdan aşağı inerken incil aşkıyla bir hıristiyan yasasının bağırsaklarından çıkan sokaklara sızan ve kokusu yayılmış bok kadar tatlı bir aşkla savaş zamanıdır şimdi ki orada dönüş zamanı ölçülür gelgitlerin, yanışı ayarlanır bir yürek ateşinin bir kanat darbesinin rüzgârı tartılır darmadağın şarkılar, kırıyor camları sabah şarkılarının sıkıntısında ışığında akşamın kötü durum sezgisinde, ölüm kokusunda kuşatılmış, ölü bir çadırda debelenen düşsel sözlerde, atıp tutmalarda mezarlarda, gaz sıkışmalarında öfkeden çıldırmış tanrıda siyahlar üzerindeki bir karanlıkta siyah saldırıda beyaz kurşun yiyip bitiriyor bir şefi odur çiçeklenen tohumu kanayan bir gecenin ölümün ve doğumun gölgesindeki kara gün ışığının… dişler arasında… henüz sıkılmış bir kurşunun… ette, odun kesmez aksi bir karamsarlıktaki baltada ama keser kafaları, kemikleri, sıçratır damlayan kanı bir ölüm selinde giderilmiş susuzlukta sebokeng’de… sebokeng’de “kralımız çok yaşa !” bağırıyor düşük çocuklar, iğrençlikler ki orada dönüş zamanı ölçülür gelgitlerin, yanışı ayarlanır bir yürek ateşinin bir kanat darbesinin rüzgârı tartılır darmadağın şarkılar, kırıyor camları CUMHURİYET KİTAP SAYI 949 Hoş Geldiniz Çağdaş Bilince Hoş geldiniz çağdaş bilince kullanıyoruz biz herkesi bazıları gübreler toprağı bazıları besindir, yalanlara, bit adamlara domuz ahırlarındadır bazılarının biricik işi bazıları oturur iktidar kulesinde bazıları boktur bir çiçek sağanağında bazıları korkar öfkenin parıltısından karşılarken bazıları çağdaş düşleri bir çığlıkla savaşlar tamamlanır, ele geçer yaralar her kişiye uygun bir şey vardır bazıları için güneş bazıları için ay bazıları için (akıllılar için belki) hem güneş, hem ay doğar bazıları çıkar kıraç ay gezilerine bazıları mikrodalgalanır köle gemilerinde bazıları fırıl fırıl döner uzayda rekabet hızını ayarlarken bazıları bazıları erseliktir gün ışığında hadımdır bazıları karanlıkta bazı yaraklar çubuktur bazıları sakırga bazıları hastadır, kendilerinden tat almaya iktidarsızlar yalarken onları kaygan kaygan bazıları linç eder sertleşmeyi bazıları salgılar yutmak amacıyla, bazıları önemser pıtışı ve doyumu henüz okurken bazıları el falları, ilahiler özetlemek için olacak olanları bazıları öfkedir, bazıları solucan bazıları sadece sakindir derinyalama bir tutkuda bazıları oynarlar ölümoyunları bazıları aksayarak yürür utançları nedeniyle bu düzmecedeğişimden bazıları dengesiz, önemsiz kimselerdir bazıları yaltaklanır, yakınıp durur bazıları bazıları keyif verecek varlıklardır görgüsüzlere