03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Babıâli’de ‘Babıâli Sohbetleri’ Ustalar ustalarını anlatıyor Bir zamanların Babıâli’sini yaşamış olan usta gazetecilerin anıları, “Babıâli Sohbetleri, Ustalar Ustalarını ve Anılarını Anlatıyor” kitabında toplandı.. Son sayfalarındaki gazetecilerin fotoğraflarıyla birlikte 474 sayfadan oluşan kitap, okurlarına, Türk basınının geçmişten günümüze bir fotoğrafını sunuyor. Ë Deniz BANOĞLU “Savaş sonrası Avrupa’da insan içine çıkacak, insan yüzüne bakacak yalnız İngiltere’de bir basın vardı. Bir tanesi de Türkiye’dedir.” Bedii Faik “Aziz Nesin aynı zamanda hem gazeteci hem de yazardı. Rıfat Ilgaz da öyleydi. Rıfat Ilgaz musahhihti. Yani tashih yapardı, ama hem şair hem mizahçıydı!” İlhan Selçuk “Babıâli bir dünya, çok önemli kişiler var. Cumhuriyet gazetesi var, Vatan var, Tanin var, Akşam var, Ethem İzzet Benice var, Son Telgraf var, Gece Postası var…” Recep Bilginer “Burhan Felek Hindistan’da fil üstünde, aslan avında. Abidin Daver İngiltere’de tetkikler yapıyor. Ben düşündüm taşındım, bundan güzel meslek olmaz. Bir zaman Hindistan’dasın, bir zaman İngiltere’de... Ben karar verdim gazeteci olacağım.” İlhan Turalı “Ustam olan Adnan Veli dedi ki, yarından itibaren gazeteye başlayacaksın. Yarın da Orhan ağabeyimin ölüm yıldönümü. Orhan Veli’ye, beraber gideceğiz, onu sen yazacaksın dedi. Beni Orhan Veli’nin anma törenine götürdü, ilk yazımı o zaman yazdım. Ondan beri de devam ediyorum...” r Ergin Konukseve ir zamanların Babıâli’sini yaşamış olan usta gazetecilerin bu anıları, “Babıâli Sohbetleri, Ustalar Ustalarını ve Anılarını Anlatıyor” kitabında yer alıyor.. Son sayfalarındaki gazetecilerin fotoğraflarıyla birlikte 474 sayfadan oluşan bu hacimli kitap, okurlarına, yukarıdaki alıntılardan da göreceğimiz gibi, Türk basınının geçmişten günümüze bir fotoğrafını sunuyor. Hangi okurlara derseniz, elbette önce geçmişte ve bugün halen bu mesleğin içinde olan eski kuşak gazetecilere ama bana sorarsanız daha da anlamlısı yeni yetişme gazetecilerle bu mesleğe adımını atacak olan geleceğin genç ba B çıkacak, insan yüzüne bakacak yalnız İngiltere’de bir basın vardı, bir tanesi de Türkiye’dedir. ...Biz fukaraydık, son derece de yoksulduk, ama dimdiktik.. Bize savaş esnasında, savaştan önce o güzel basını hediye eden büyükler önünde saygıyla eğilmek mecburiyetinde sın emekçilerine.. hissediyorum kendimi…” Kitapta yer alan 58 gazeteSonra Türkiye’nin casuslarla ciyazar, çizer bu fotoğrafta, kaynadığı o dönemde bir tek patronu, emekçisi, muhabiri, gazetecinin bile maddiyata yazarı, patronçalışan ilişkisi, tenezzül etmediğine değinigazetecilik etiği, haberi, mayor: “Bir tanesi bir kuruşa tekalesi, karikatürü, çizgisi ile nezzül etmemiştir. Hepsi fuTürk basınının bir dönem kara insanlardı. Bugünün portresini çiziyor; koca bir servetiyle, bugünün patronbasın geçmişini anılarının salarıyla mukayese ettiğiniz zatır aralarında, kimi zaman man, yazı işleri müdürleri kaciddiyet, kimi zaman ölçülü dar değillerdi. Patronlardan bir mizah ve espri çerçevesinbahsediyorum. Hiçbiri bir de gözler önüne seriyor. kuruşa tenezzül etmemişti..” Kitap, Türkiye Gazeteciler Daha sonra da acı bir espri Cemiyeti Sosyal Dayanışma yapıyor.. Çalıştığı Tasvir gaVakfı eski Başkanı, emektar zetesinden söz ederek: “Şeref gazeteci Vasfiye Özkoçak’ın Efendi sokağındaydı Tasvir. girişimiyle, Cemiyetin Cağaloğlu’ndaki binasında başla Bir Babıâli Sohbeti’nin ar Bulunduğu bina şimdi halıcı tılan “sözel sohbetlerin” der dından her kuşaktan ga olmuş. Zaten bütün eski binalar halıcı olmuş. Mesleğilenmesiyle ortaya çıkmış. Fi zeteci bir arada (üstte). Sohbetlerin mimarı Vasfimizi yerlere sereceğimizin kir babası ise, yine Özkoye Özkoçak (ortada) ve işaretiymiş gibi hepsini halıcı cak’tan öğrendiğimize göre, katılımcılardan Orhan yapmışlar..” Erinç. merhum Nezih Demirkent. Bir de, gazetecinin ne denDemirkent’in, “Toplum için li alçakgönüllü olduğuna ya da olması bir şeyler yapmamız gerekmiyor mu?” gerektiğine bir örnek: Cihat Baban’ın bir sözüne Özkoçak, “Değerli ustalarımızı gün bir meslektaşına bağırdığını duytanıtalım” yanıtını verince Demirkent, muş, kulak misafiri olmuş, “ben” deme“Öyleyse bu görevi sen üstlen” demiş.. nin gazetecilikte ne büyük ayıp olduğuDemiş ama Sohbet Toplantıları, Özkonu söylüyormuş Baban.. “Peki ne diyeceçak’ın vakıf yönetim kurulu başkanlığına ğiz” diye sorunca muhabir, “Biz diyecekseçilmesiyle, epey sonra ancak gündeme sin” yanıtını alıyor… O günden sonra gelmiş. Ve merhum Recep Bilginer’in de, Bedii Faik de bir tek gün bile “ben” de“Acele et, bizi konuştur” teşvikiyle somiyor, “Övünmeye çok müsait olan bir nunda yaşama geçmiş. Sohbette ilk komeslekte, ben diyen gazeteci okuyucunuşanlardan olan Recep Bilginer ne yasundan kopuyor çünkü” diyor. zık ki, kitabı görememiş. Altemur Kılıç ise, “Ekmekler nerede 20 Ocak 2003 tarihinden 26 Nisan bozuldu?” diye sorarak bir özeleştiri ya2006’ya kadar geçen yaklaşık üç buçuk pıyor ve “Maalesef biz, bizim ustalarıyılda gerçekleştirilen 23 anlatıda, Yaşar mızdan aldıklarımızı, tecrübelerimizi yeKemal, Bedii Faik, Semih Balcıoğlu, Nani nesillere veremedik” diye yakınıyor ve im Tirali, Ziya Nebioğlu, Hıfzı Topuz, benim de böyle değerli bir çalışmada İlhan Selçuk, Altemur Kılıç, Sami Koeksiklik olarak gördüğüm bir noktaya hen, Ergin Konuksever, Halit Kıvanç, değinerek, “Keşke burada genç gazeteciOktay Akbal, Faruk Fenik, Recep Bilgiler olsaydı, bu toplantılara onlar da katılner, Orhan Erinç, Eşfak Aykaç, Abdülsalardı” diye ekliyor… Çünkü cemiyet kadir Yücelman, Necati Zincirkıran, Orbinasında yapılan bu sohbet toplantılarıhan Birgit, Nuyan Yiğit gibi gazetecileri, yazarları görüyoruz. Vasfiye Özkoçak’ın kitabın önsözünde değindiğine göre, dönemin beş kadın ile 12 erkek gazetecisi, çeşitli mazeretleri nedeniyle konuşmacı olarak bu sohbete katılamamışlar. Kitaba yöneltebileceğimiz eleştirilerden biri olarak, “58 gazeteci arasında neden bir kadın gazeteci yoktu?” sorusu da böylece Vasfiye Özkocak tarafından yanıtlanmış oluyor. NELER VAR NELER YOK? İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle gazeteciliğinin başladığını söyleyen Bedii Faik bakın ne diyor anılarının bir yerinde: “Savaş sonrası Avrupa’da insan içine nı belki bir ikisi dışında gençler ama çoğunlukla kıdemli gazeteciler, eski kuşak meslek emekçileri izliyor.. İletişim fakültelerine duyurulduğu halde katılım olmuyor ya da çok az ilgi görüyor.. Belki bu tür toplantıları yerinde, yani gençlerin okuduğu iletişim fakültelerinde yapmak daha yararlı olurdu… Gazeteciliğin temel ilkesi olan “doğru haber”e gelince, “Haber atlatmaya çalışırdık ama asparagas haber güç yapardık. O da asparagas, yani uydurma haberin masumu, zararsızı olurdu” diyor Altemur Kılıç. “Bir televizyon programında genç bir arkadaşa, mesela büyük bir haber ele geçirdiniz. Bu atlatma haberi siz yazmazsanız belki başka bir gazete yazacak, ama bu haber yazılırsa, Türkiye’nin milli çıkarları zarar görecek. Bunu basar mısın? Diye sordum. “Ben gazeteciyim, beni milli çıkarlar ilgilendirmez, ben basarım dedi” diye bir anısını da anlatıyor ve ekliyor, “Ama biz yazmazdık, çünkü bir defa milli çıkarlarımızın nasıl zedeleneceğini bilemezdik.” ESPRİ VE MİZAH VAR... Anılarda çokça espri, mizah ve özel yaşamdan aktarımlar da var.. Mesleğimin ilk basamaklarında birlikte çalıştığım, işini ciddiye aldığı kadar bir o kadar da esprilerine tanık olduğum İlhan Turalı, Burhan Felek’in fil üstünde Hindistan’da seyahat etmesine, Hikmet Feridun Es’in Los Angeles’ta artistlerle röportaj yapmasına özenerek, gazeteci olmaya karar vermiş. Ne var ki, gazetecilikte ilk olayı onu büyük hayal kırıklığına uğratmış. 1949 yılında Karadeniz’de bir şilepin batmasıyla hayvanlarla birlikte ambarda yolculuk yapan insanların da ölmesi üzerine, patronu kaç ölünün olduğunu tespit etmek üzere onu morgda görevlendirmiş. Bu anısı için Turalı, “Biz Hindistan’da fil üzerinde seyahati hayal ederken kendimizi morgda bulduk” diyor. Ortadoğu savaşlarının yakın takipçiliği ve Kıbrıs harekâtındaki başarılı gazeteciliğiyle (harekâtta yaralanmıştı da) daha da ünlenen Ergin Konuksever, Babıâli’de en çok kapı dolaşan gazetecinin kendisi olduğunu, en az 2025 işyerinde çalıştığını söylerken, biraz kavgacı mizacını birkaç örnekle süslüyor anılarında. Hürriyet’te çalışırken Fransız muhalefet partisinin lideriyle Pera Palas’taki buluşmasında, fotoğrafını çekmek isterken lider üzerine saldırınca, “Biz de Allah ne verdiyse makineyi bir tarafa bırakıp adama hücuma geçtik” diyor anılarının bir yerinde… Seçimlerden sonra Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı Mitterrand: “Meğer orada üzerine yürüdüğüm adam Mitterrand’mış.” 58 gazeteci yazarın anılarının her biri çoğaltılıp genişletilince, her biri bir kitap olacak nitelikte. Keşke böyle bir şey gerçekleşse ve “Anılarda Türk Basın Tarihi Kitaplığı” oluşsa; mesleğe atılacak gençler de bunlardan yararlansa! “Mesleğin geçmiş tarihini” bilmek, öğrenmek; toplumla, insanla, halkla, ülkeyle, en çok iç içe olan gazetecilik için bence bütün mesleklerden de daha önde gelen bir gereklilik.. Okumayı, araştırmayı sevmeyen bizler için biraz fazla hayalcilik mi bilmiyorum.. Yine de yeni yetişen basın emekçilerine öneririm Babıâli Sohbetleri’ni… Bu meslekten kimler geldi kimler geçti, Türk basını hangi koşullardan bugünlere geldi, bilgilenmeleri için… ? Babıâli Sohbetleri/ Gazetecilik Sosyal Dayanışma Vakfı Yayınları, Doğan Kitapçılık/ 474 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 949 Babıâli Sohbetlerinin 11.’sinde İlhan Selçuk... SAYFA 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle