Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Erdoğan AYDIN Kritik bakan, çözümleyen ve değiştiren bir birikim ustası. Nitekim onu okurken salt okuduğumuz konuya dair sağlam ve derinliğine bir kavrayış edinmekle kalmıyor, aynı zamanda diğer sorunlara ilişkin de, son yıllarda ciddi bir soruna dönüşen yöntemsel kavrayış eksikliğimizi gideriyoruz. Hâlâ 12 Eylül hukukunca yönetildiğimiz ve onun seçeneği olarak da İslamcı kurumlaşmaya savrulduğumuz günümüzde, Tanilli’nin damıtılmış bilgilerine olan gereksinimimiz de artıyor. BEYNİMİZİN PASINI SİLMEK Tanilli kitaplarının önemi, işlediği konunun ayrıntılarıyla yetinmeyip bizi yöntemli bir bilgiyle donatması, tarihle güncellik, evrensellikle yerellik, felsefe ile politika arasındaki bağıntıları göstermesi, dolayısıyla çağın sorunlarına karşı sağlam bir duruş edinmemizi sağlamasıdır. Aydınlanma eğmeyecekti: “Çağına ve toplumuna karşı görevini yerine getirmiş bir hocanın huzuru içindeyim şu anda. Yazdıklarım, yazılması gereken şeylerdi. Bugün yazmaya kalksam en azından gene aynı şeyleri yazardım. Hiçbiri hakkında en küçük bir pişmanlık duymuyorum. Kalemimden çıkmış her cümlenin altında entelektüel haysiyetim yatmaktadır. İnsanım; hayatta dönebileceğim şeyler olabilir. Ama entelektüel şeref ve haysiyetimden, ölüm pahasına da olsa dönemem” diyerek dimdik duracaktı. Uygarlık Tarihi adlı o anıt eserini yasaların terazisinde tartmaya çalışanlara karşı, boyun eğmez kararlılığıyla şöyle seslenecekti: “Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz, bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metot, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum? Yaşadığım çağa ve topluma karşı. Ya mahkemelere? Asla!” diye haykıracaktı. da özel bir önem taşıyor. Nitekim onun 30 yıl öncesinde yazdıklarının bile bugün bizi eğitmeye devam etmesi bunun somut göstergesi. Kaba bir yaklaşıma düşmeden, koşullandırıcı ve kalıpçı olmadan kavramsal kavrayışımızı geliştiriyor; parçayla bütün, tarihle güncellik, evrensellikle yerellik, felsefe ile politika arasındaki bağıntıları tek tek göstererek eğitiyor bizi. Tanilli ve C umhuriyet KİTAP için yazmaya başladığım ilk günden beri Server Tanilli’yi yazmak istiyorum. Ama her seferinde ona ve yazdıklarına ilişkin duygularımı ifade etmekte ve onu bir yazıya sığdırmakta zorlanıyorum. Artık bu hassasiyetten vazgeçtim. Daha çok gecikmektense eksik kalmayı göze alarak yazmaya karar verdim. Çünkü tüm eleştirmenlerin, kitap dünyasına, aydınlanmaya ilişkin katkıları nedeniyle ona minnet borcu var. Yalnız kitaplarıyla, kitaplarının özgün değeriyle değil, aynı zamanda aydınlanma ve bilimle özdeşleşmiş olan kişiliğiyle de üzerine yazılmayı gerektiren özel bir insan Server Tanilli. Ama bunların da ötesinde bir değeri var onun; benim kuşağım için o, sadece bir öğretmen değil, aynı zamanda haksızlığa, karanlığa ve faşizme karşı mücadelenin de örnek kimliklerinden biri. Siyasal tarihimiz, egemen çıkarları savunan ihtar ve yasalar karşısında boyun eğmeyenlerin fiziki saldırılara uğramaları örnekleriyle doludur. Tanilli, işte böylesi ihtarların, yargılamaların, ardından o kalleş namluların susturmaya çalıştığı özel bir aydınımız. Baskılar onu susturabilmiş, kurşunlar onu aramızdan almış olsaydı, şimdi ülkemiz, kuşkusuz çok daha çorak olacaktı. Ne güzel ki susmadı, ne güzel ki yitirmedik onu. Tekerlekli iskemlesinde ellerimizi sıcacık sıkmaya, o sınırsız dost gözleriyle bizi kucaklamaya devam ediyor. Onu tekerlekli sandalyeye mahkum edenler, o öğretmen, o yoldaş beynine zarar veremediler. Bizim için üretmeye, bizi eğitmeye devam eden enerjisini iyi ki zedeleyemediler. YÖNTEMSEL KAVRAYIŞ Tanilli’nin kitapları, yazarlar olarak çoğumuzun başaramadığı bir özelliğe, derinlik ve kapsam genişlikleri ile ters orantılı bir basitliğe sahip. Bu nedenle onu okuduğumuzda, hem okuduğumuz konuda derinlemesine bilgileniyor, hem de bu bilgilenmeyi, aynı alandaki bir başka kitaba oranla daha kolay ediniyoruz. Bunu test etmek için herhangi bir kitabını, aynı alanda yazılmış herhangi bir başka kitapla kıyaslamak yeter. Nitekim benzer konuların irdelendiği başka kitapları okuduğumuzda, ya aynı oranda bilgilenemediğimizi, dahası son dönemde yaygınlaşan postmodernizmin yansıması olarak yöntemsel bir kavrayışa ulaşamadığımızı ya da fazlasıyla yorulup, bazı bölümleri tekrar tekrar okumak zorunda kaldığımızı görüyoruz. Özetle onun birbirinden kalın kitapları, içeriğindeki yoğunluğa bir el kitabı rahatlığıyla ulaşma olanağı sunuyor okuruna. Tanilli kitaplarının bir diğer özelliği, işlediği konunun ayrıntılarıyla yetinmeyip bizi yöntemli bir bilgiyle donatması, dolayısıyla çağın sorunlarına karşı sağlam bir duruş edinmemizi sağlamasıdır. Tanilli bir ma’lumatfüruş değil, hayata yöntemli Tanilli’nin çalışmaları genellikle felsefe, tarih, hukuk ve uygarlık alanında yoğunlaşmış. Egemen yazının tüm bu disiplinleri birbirlerinden koparmak ve politikanın dışındaki alanlar olarak göstermekteki çabasına karşın Tanilli, tüm bu alanların birbirlerine bağlı ve gerçekte politik olduğunu gösteriyor. Bu anlamda beyinlerimizi, içeride 12 Eylül’ün, dışarıda ise küreselleşmenin etkisi olarak yaşadığımız depolitizasyon pasından temizliyor. Postmodern ve yeniliberal hegemonyanın bulanıklaştırdığı bilinçlerimizi açıyor. Sosyal devleti tahrip ederken faşizan ve İslamcı öğelerle çürütülmüş hayatın karşısında nasıl sağlam durulabileceğimizi, daha önemlisi onu niçin değiştirmek zorunda olduğumuzu öğretiyor. Özetle Tanilli, yurttaşlık bilincini yitirmeyenlerin tartıştığı, yitiren ve edinemeyenlerin ise daha iyi bir hayat için tartışmak ve tavır almak zorunda olduğu konularda bizi aydınlatıyor. Bu bağlamda genellikle en baştan, en temelden başlıyor yazmaya, ama en başlara ve en temele takılıp kalmıyor; aksine hızla güncele, hızla işin düğüm noktalarına getiriyor bizi. Ne zamandır yitirdiğimiz, tarih ile güncelliğin bütünlüğünü, neden ve sonuç ilişkisini kurarak bizi yöntemsel bakış düzlemine yükseltiyor Tanilli. NEREDEN BAŞLAMALI? BİLİMSEL OBJEKTİFLİK Kendisini objektif olmamakla suçlayanlara karşı bilimin namusunu şöyle savunacaktı: “Bizde bilimde objektiflik konusunda yanlış bir görüş savunulur ve ‘objektiflik’ ile ‘taraf tutmama’ birbirine karıştırılır. Bu karışıklık yalnız savcılık iddianamelerinde değil, politik çevrelerde, hatta akademik çevrelerde de sıkça görülen bir olaydır. Ne demektir objektiflik? Bilimsel objektiflik, gerçekliği (realiteyi) ‘olduğu gibi’, ‘subjektif önyargıların etkisinde kalmadan’ tespit etmektir. ‘Taraf tutmak’ ise başka bir şeydir. Hemen söyleyeyim: Bilim taraf tutar; bilim adamı taraf tutar. Ama kimin tarafını? Gerçeğin, doğruların tarafını! Bütün bilim tarihi, gerçeklerin, doğruların tespit edilmesi ve kabul ettirilmesi, yanlışların giderilmesi çabasının, bu uğurda verilen mücadelelerin tarihidir. Bu mücadelede bilim adamları, gerçeklerden, doğrulardan yana olmayan güçlerle karşı karşıya gelmişler, zaman zaman korkunç ve iğrenç baskılara uğramışlardır. Galile’nin Katolik kilisesi ile çatışması bunun herkesçe bilinen bir örneğidir.” Tanilli, bu militan duruşunu ajitasyon düzlemine düşürmemiş olmak anlamında ENTELEKTÜEL HAYSİYET Tanilli Hoca, pek çoklarının savrulduğu günümüzde, “O sözler ki, bir kez çıkmıştır ağzımızdan / Uğrunda asılırız” diyen aydın kararlılığını hep sürdürdü. 76’da yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemesi hâkimlerine; “Ben içinde yaşadığım çağa ve topluma karşı, bir bilim adamı olarak sorumluluğumu yerine getirdim. Şimdi sorumluluk sırası sizde (…) Sizleri tarihin huzurunda, toplumun huzurunda sorumluluklarınızla baş başa bırakıyorum” diyerek bitirecekti savunmasını. Nâzım Hikmet’lerden, Hikmet Kıvılcımlı’lardan başlayıp tüm aydınlarımızın üzerinde bir demokles kılıcı olarak sallandırılan 141 ve 142. maddelerle kendine geri adım attırmak isteyenlere boyun SAYFA 26 Başlı başına bir aydınlanma okulu olan Server Tanilli’ye, herhangi bir kitabından başlayabiliriz. Ama ben en baştan, ilk baştan başlamayı öneriyorum. Onun en büyük klasiği olan “Uygarlık Tarihi”nden (Alkım Yayınevi) ve hemen ardından “Devlet ve Demokrasi”den... Bu iki kitap, bizi uygarlık mücadelesinde insanlık tarihinin bütünsel bilgisiyle donatıyor çünkü. Hem sonraki kitaplar hem de hayat için temel oluşturuyor. Kuşkusuz yeniden yazılması gereken bölümler, cümleler var kitaplarda. Ama bunlar kitapların değerini azaltmıyor. Uygarlığın anlam ve gelişiminden başlayan “Uygarlık Tarihi”, çağdaş dünyayı anlamanın tarihsel bir kıServer Tanilli, lavuzu olarak şekillenmiş. Batının pek çoklarının birikim ve şekillenmesini, bu bağsavrulduğu lamda Rönesans ve Reformu, günümüzde, Çağ ayrımlarının öğelerini, sanayi “O sözler ki, bir kez devrimi, milliyetçilik, emperyalizm çıkmıştır ve Marksizmi, sosyalizm adına ağzımızdan/ kurulup bugün artık olmayan ülUğrunda asılırız” kelerin şekillenişini; ardından bize diyen aydın geçerek, Osmanlıyı ve Türkiye’nin kararlılığını hep modernleşme ve sorunlarını irdelisürdürdü. yor. Dinlerden edebiyata, ekonomiden siyasete uygarlık tarihi eksenli kapsamlı bir entelektüel emek ile karşı karşıyayız. “Devlet ve Demokrasi” ise anayasa hukuku çerçevesinde devleti, hukuku, demokrasiyi, faşizmi ve yine bu çerçevede dünya ile kıyaslanarak Türkiye’nin kurum ve şekillenişini irdeliyor ve tabii Türkiye’nin bu bağlamda sorunlarını nasıl aşabileceği sorunu açısından öneriler geliştiriyor. Cumhurbaşkanlığı, seçim sistemleri, laiklik ve demokrasiyi tartıştığımız, bu sorunlar ekseninde ciddi bir siyasal kriz içinde yaşadığımız ve ortak bir çözüm üretmek yerine ciddi kırılmalar yaşadığımız bu kritik günlerde onları okumanın ayrı bir anlamı var. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 903