Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? ramcılara, kitaplar dolusu örneklere bakınca bir tarafa onları, bir tarafa da bu dostluğu ve paylaşımı koymadan edemiyorum… Hangisi olabilirdi; Tanrı tarafından bağışlanmış bir armağan mıydı bu rastlantı, yoksa kendi çabalarıyla var ettikleri bir şans mıydı? Yanıtı sanıyorum her okur kendi yaşanmışlığına göre verecektir! IŞIK VE PERVANELER “Lütfen bütün bu hayat karmaşasının ortasında parlak ve sönmeyen yıldız olmaya devam et. Sadece birkaç şey yol gösterici fener olarak kalıyor; şiir, sen ve yalnızlık. Gördüğün gibi aşırı duygusalım. Bundan kuşkulanmış mıydın?” Bu ve buna benzer mektuplarda yazılanların yarattığı en belirgin metafor, güçlü bir ışık ve o ışığın etrafında dönen kelebekler… O kelebeklerden bir tanesi de Vita! Oysa bu yalnızca ilk bakışta böyle. Vita’nın ve Virginia’nın kişilikleri belirginleşmeye başlayınca okur gerçekte bunun tam tersi olduğunu görebiliyor! Böyle görünerek aslında mahremiyetini gizli tutmaya, korumaya çalışan, kendini tanımak isteyen kişilere sınır çizerek daha fazla yakın olmalarına izin vermeyen Vita’ydı. Cömert sevgisi ve koruyucu tavrı ile yukarıda belirttiğim örnekte yazdıklarının aksine çevresindekiler ona bağımlı birer çocuk kişiye dönüşüyordu. Bu durum aynı zamanda da Vita’yı hak ettiği biçimde anlaşılmış olmaktan alıkoyuyordu. O duyguyu den biri midir bu durum? Virginia, Vita ile arkadaşlığının sona erdiğini güç de olsa itiraf etmektedir günlüğünde. “Vita’yla arkadaşlığım sona erdi. Bir kavgayla değil, patlamayla değil, olgun bir meyvenin düşüşü gibi… Gerçi kuledeki odanın dışından ‘Virginia’ diyen sesi her zamanki gibi büyüleyiciydi… ve işte bitti. Dargınlık yok, hayal kırıklığı yok, yalnızca belirli bir boşluk…” Oysa aralarında hayal kırıklığına ve kırgınlıklara yol açan pek çok şey yaşanmıştı. Bu yanlış anlaşılmaları ve kırgınlıkları gidermek adına pek çok mektup yazılıp beyaz güvercine dönüştürülmüştü. Yerini bulmuş olmalıydı ki, aralarındaki tatsızlıklar affedilip unutulmuştu. Virginia’nın zorluklar yaşadığı yıllar Hitler’in ayak seslerinin duyulduğu yıllardı aynı zamanda. Yaklaşmakta olan savaş, bütün dehşetiyle dünyayı kırmızıya boyayan savaş aralarındaki ilişkiyi daha da gerginleştirdi. İkiz koza gibi ördükleri dünyalarından çıkıp toplumsal davalar için uğraş vermelerini gerektiren süreç başlıyordu. 1939 yazında Vita’nın Virginia’ya yazdığı mektupta savaş korkusu ve korkunun yol açtığı sendeleme çok belirgindir. Bu korkuyu ve yaşadığı değişimi yine başkalarına itiraf etmek yerine Virginia ile paylaşır. “Sanıyorum sen benden çok daha cesursun, yoksa daha filozofça mı demeliyim? Senin ne hissettiğini bilmiyorum. İnsan bu günlerde ne garip duygu aşamalarından geçiyor! Bunları senin kadar sevmediğim birine yazamazVita SackvilleWest Virginia Woolf hiçbir zaman hissedemeyecekti. Annesi ile düşlediği iletişimi kuramayan ve onun için bir dost değil, diktatör diyen Vita, aslında bu sözün kendisi için de geçerli olduğunu düşündürecekti. Vita’nın tek başına hem çıra hem çakmak olarak gördüğü Virginia, mektuplara ve günlüklere sığdıramadığı ilişkiyi romana taşımaya karar verir. Yine bir mektupta gündelik hayatın bir kesiminden söz eder gibi söyler Orlando’yu yazmaya karar verdiğini. Baş başa yaptıkları tek yolculuk olan bir haftalık Burgonya tatili dönüşü Orlando yayımlanır. Vita tanımsız bir sevinç içindedir. Yapıt bütün eleştirmenlerden tam not alır. Ancak romandan birkaç yıl sonra, 1935 yılında Virginia’nın günlüğüne düştüğü notu okuduğumda irkilerek durdum ve sordum: Yarım kalan ya da bir türlü tamamlanamayan ne varsa, ancak yazarak mı bütünlediğimizi ya da tam tersi öğüttüğümüzü sanıyoruz? Yazarlığın en belirgin hallerinCUMHURİYET KİTAP SAYI dım. Bunlar çok özel ve gizli şeyler.” Ancak cesaret savaşın yol açtığı tahribatın üstesinden gelmelerine yeterli olmamıştır! Virginia’nın Londra’daki evi Alman bombardımanında yerle bir olur. Hemen taşındıkları Monk’s Hause’da Vita üç kez ziyaretine gelir. Her ziyaretin son olacağı düşüncesiyle!.. Ancak son görüşme 1941 yılında Rodmell’de gerçekleşmişti ve bunun son olduğunu ikisi de bilmiyordu. Hele ki Vita hiç ihtimal vermiyordu. Belki de Virginia’nın intihar ederek ölmesini bu yüzden kabullenememişti uzun süre. Onu yaşamı boyu gerçek anlamda anlayabilmiş tek insan Virginia idi…? Virginia WoolfVita SackvilleWest Mektuplaşmaları/ Der: Louise DeSalvoMitchell Leaska/ Türkçesi: Mefkure Bayatlı/ Agora Kitaplığı, Nisan 2007/ 425 s. 903 SAYFA 25