20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hüner Tuncer’den “Bir Diplomatın Anıları” ile “Osmanlı Diplomasisi ve Sefaretnameler” Diplomasi ve yazıya adanmış bir ömür ? Gamze AKDEMİR O kurlarımıza bir rehber olması bağlamında kitabınızın izleğini sorarak başlamak isterim söyleşimize? “Bir Kadın Diplomatın Anıları” başlıklı kitabımı kaleme alırken, hem atandığım ülkelere ve o ülke halklarına ilişkin genel gözlemlerimi dile getirmeye çalıştım hem de genellikle bir giz perdesi arkasına saklanan diplomasi mesleğinin, ülkemizdeki uygulamasıyla, olumlu ve olumsuz bulduğum yanlarını gün ışığına çıkarma yolunda çaba harcadım. Ayrıca, görev yaptığım ülkelerin tarihlerinden de kısaca söz ettim. Hangi ülkelerde, hangi tarih aralıklarında görev yaptınız? 19791982 yılları arasında Kopenhag Büyükelçiliğimiz'e ikinci kâtip; 19821984 yıllarında Meksiko Büyükelçiliğimiz'e başkâtip olarak atandıktan sonra, Merkez'de iki yıllık görev süremi tamamlamak üzere Ankara'ya döndüm. 19861990 yılları arasında Milano Başkonsolos Yardımcısı olarak; 19921993 yıllarında Oslo Büyükelçiliğimiz Müsteşarı ve 19931994 yıllarında da Pretoria Büyükelçiliğimiz (Güney Afrika) Müsteşarı olarak görev yaptım. Atandığım bu yerler arasında bana en ilginç geleni, hiç kuşkusuz, Güney Afrika olmuştu. Zaten ülkede ilk genel seçimlerin yapıldığı 1994 yılında Güney Afrika'da bulunmayı ben Bakanlığımız'dan istemiştim. Yurda döndüğümde, bu ilginç ülkeye ilişkin izlenimlerimi ve Güney Afrika tarihini anlatan bir kitap da yazdım. Kitabımın ismi, “Irkçılıktan Özgürlüğe, Güney Afrika”ydı. Mesleki anlamda size en büyük katkıda bulunan göreviniz hangisiydi? Milano Başkonsolosluğumuz'da çalışmam diyebilirim. Diplomatlar, genellikle, başkonsolosluklara atanmak istemezler çünkü yapılan işler siyasi işler olmayıp, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın çeşitli sorunlarına ilişkin işlerdir. Oysa, konsolosluk işleri, vatandaşlarla pek temasları olmayan diplomatlara, yurtdışında yaşayan ve çalışan vatandaşlarımızın sorunlarını yakından tanımaları ve bunlara çözüm yolları bulmada çaba harcamaları açılarından büyük fırsatlar tanır. Bir kadının mesleğe getirdiği yaklaşımı ortaya koyabilmek adına sormak istiyorum, kadın diplomat olmanın farkı nedir? Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştığım 20 yıl boyunca, kadın olarak, bana erkek meslektaşlarımdan farklı bir davranışta bulunulmuş olmasına hiç tanık olmadım. Hatta benim Bakanlık'ta çalışmaya başladığım 1977 yılında, kadın meslek memurlarının sayısı, erkeklere göre çok daha az olduğundan, kendimi daha ayrıcalıklı bir memur olarak görüyor ve bu durumdan da çok hoşnut oluyordum. Kadınerkek eşitliğine özen gösteren kurumların başında gelir Dışişleri Bakanlığı. Diplomat olarak sizi en çok zorlayan, en sık karşı karşıya kaldığınız sorun/sorunlar nelerdi? Ve en zevkli, en unutulmaz yönleri? Diplomasi mesleğinin inceliklerini ve tarihini bilmek isteyenler için iki önemli kaynak raflarda; “Bir Diplomatın Anıları” (Logos Yayınları); “Osmanlı Diplomasisi ve Sefaretnameler” (Ümit Yayıncılık). Her iki kitap da KopenhagMeksikoMilonaOsloGüney Afrika hattında ülkesini başarıyla temsil etmiş yetkin bir diplomat, çağdaş, Atatürkçü bir Cumhuriyet kadını, annesine inanılmaz bağlı sevgi dolu bir evlat, kalemi sıcak, yalın bir yazarın, Doç. Dr. Hüner Tuncer'in imzasını taşıyor. Dışişleri Bakanlığı'nda uzun yıllar diplomat olarak görev yapan Tuncer, “Bir Diplomatın Anıları” ve annesi Dr. Hadiye Tuncer ile birlikte imza attığı “Osmanlı Diplomasisi ve Sefaretnameler” adlı kitaplarında, bir kadın diplomatın yurtdışındaki yaşantısından farklı kesitleri sunarken, bu meslekte karşı karşıya kaldığı güçlükleri de yansıtıyor gerçekçi bir dille. Doç. Dr. Hüner Tuncer ile “Bir Diplomatın Anıları” ve “Osmanlı Diplomasisi ve Sefaretnameler” üzerine konuştuk. Beni Bakanlık'ta çalışırken en üzen husus, amirlerimin, genellikle sübjektif ölçütlere göre sicil vermeleri olmuştur. Çalışkan ve saygılı bir memur olmama karşın, diplomatlığın yanı sıra akademik çalışmalarda bulunmam,amirlerimin nezdinde olumlu karşılanmamış ve onlarda diplomatlık mesleğine gereken önemi vermediğim izlenimini yaratmıştı. Bu, beni tüm meslek yaşantım boyunca, çok üzen ve kıran bir hususu oluşturdu. Diplomasi mesleğinin, bence, çok güzel bir yanı, farklı ülkelerde uzun süreler yaşamak, o ülke halklarını yakından tanımak ve böylelikle, ufkunuzu büyük ölçüde genişletebilmektir. Bir de, tabii, yalnızca bulunduğunuz ülkelerin halklarını tanımakla kalmazsınız; o ülkelerin en üst düzeydeki yetkilileriyle, hatta devlet başkanlarıyla bile tanışmak ve onlarla konuşmak olanağını elde edersiniz. Ben de Meksika Devlet Başkanı ile Güney Afrika'nın beyaz Devlet Başkanı De Klerk ve ilk siyah başkanı Nelson Mandela ile tanışmak ve konuşmak şansına sahip olmuştum. KOLU KIRIK KURYE Yurtdışına kurye olarak gönderilen ilk kadın diplomatsınız. Bunun öyküsünü anlatır mısınız? Bakanlığa girişimin ikinci yılındaydı sanırım, Kıbrıs'a kurye olarak gönderilmiştim. İlk kez bir kadın diplomat yurtdışına kurye olarak gönderiliyordu. Sanırım, kadınların yurtdışına kurye olarak gönderilmemelerinin başlıca nedeni, onların ağır kurye çantalarını taşımada zorlanabilecek olmalarıydı. İşin ilginç yanı, benim kurye olarak gitmemden birkaç gün önce, Elmadağ'da kayak yaparken kolumu kırmış olmamdı. Bu durumu gören Sayın Rauf Denktaş, kolumun alçısı üzerine imzasını atmış ve kolu kırık bir kuryeyi ilk kez gördüğünü söylemişti. lemleriniz nelerdir? Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız, genellikle konsoloslukların kendilerini ihmal ettiği görüşündedir. Bu saptamada ben bir dereceye kadar haklılık payının olduğunu görebiliyorum. Konsolosluklarda çalışan personel sayısının azlığı ve konsolosluklara düşen iş payının çok fazla olması nedenleriyle, vatandaşlarımıza onların umdukları ilginin gösterilmediği ne yazık ki doğrudur; ancak, bu durumdan sorumlu tutulması gereken diplomatlarımız değildir. Yurtdışı temsilciliklerimizdeki örgütlenmenin yeniden gözden geçirilmesi ve söz konusu bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın sayısı göz önüne alınarak, konsolosluklarda çalışan personel sayısının artırılması gerekir. OSMANLI ELÇİLERİ “Bir Kadın Diplomatın Anıları”nda sefaretname uygulamasını gerçekleştiren Osmanlı elçilerini örnek aldığınızı belirtiyorsunuz? Neden? Bunu derken, Osmanlı elçileri gibi benim de anılarımda siyasal etkinliklerden hiç söz etmediğimi, yalnızca bulunduğum ülkelere ilişkin gözlemlerimi dile getirdiğimi vurgulamak istedim. Siyasal etkinliklerin, genel olarak kamuoyunu fazlaca ilgilendirmeyeceği ve bu tür etkinliklerin, zaten yazılı ve görsel basında yeterince yer aldığı görüşünden hareket ettim. Bu arada Türkiye'nin ilk ziraat mühendislerinden biri olan anneniz Dr. Hadiye Tuncer ile birlikte imza attığınız “Osmanlı Diplomasisi ve Sefaretnameler” adlı bir diğer kitabınızda da hem mesleğin bu coğrafyadaki köklerini inceliyor hem de yetkin bir dönem portresi çiziyorsunuz. Bu kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitap, özgün bir inceleme olup, halen üzerinde fazla irdeleme yapılmamış olan 'Osmanlı diplomasisi' alanında, ilk el belgelere yani arşiv belgelerine dayanılarak kaleme alınmıştır. Avrupa diplomasisi karşısında, kendine özgü kuralları ve uygulanışı ile özgün bir diplomasi tekniğine sahip olan Osmanlı diplomasisi, aynı zamanda, bizim diplomasi tarihimizi oluşturması açısından da üzerinde önemle durulması gereken bir yöntemdir görüşündeyim. Ayrıca, bu konudaki kaynakların büyük ölçüde Osmanlıca olması ve bu nedenle de, yeni kuşaklar tarafından okunamaması, beni bu konuyu irdelemeye yöneltti. Gençlere diplomat olmalarını tavsiye eder misiniz? Dış politika ve diplomasi alanlarına ilgi duyan gençlere, diplomasi mesleğini öneririm. Bu meslekte hem insan yurtdışında kendi ülkesinin temsilciliğini yapar hem de yabancı ülkeleri ve ulusları tanıma olanağına sahip olur. Dışişleri Bakanlığımız örgütünün, hiç kuşkusuz, düzeltilmesi gereken yanları vardır; ancak, şu andaki bazı eksikliklerine karşın 'Dışişleri' topluluğunun bir üyesi olabilmek, bence çok onurlu bir görevin bir parçasını oluşturabilmektir. ? [email protected] Bir Diplomatın Anıları/ Hüner Tuncer/ Logos Yayınevi/ 144 s. KİTAP SAYI 903 Hüner Tuncer Diplomasi mesleği doğru yorumlanmıyor değil mi? Bu bağlamda yurtdışındaki temsilciliklerimizde ne gibi eksiklikler olduğunu gözlemlediniz? Benim mensubu olmakla her zaman onur duyduğum “Türk Hariciyesi”nden, yabancı diplomatlar her zaman övgüyle söz etmişlerdir. Bence, diplomasi örgütümüzün en büyük eksikliği, her zaman için, personel sayısının yeterli olmaması olmuştur. Personel sayısının yeterli olmamasının sonucunda da, yapılması gerekli bazı önemli işler ya yapılmamış ya da bu işlerde yeterince başarılı olunamamıştır. Benim görüşüme göre, ülkemizi yurtdışında tanıtıcı etkinliklere, yurtdışındaki temsilciliklerimizde gereken önem verilmemekte ve bu doğrultuda doyurucu işler yapılamamaktadır. İkinci olarak, konsolosluklarımızın yurtdışındaki vatandaşlarımızla yakından ilgilenmediği ve onların sorunlarına yeterince eğilmediği şikâyetlerinin de göz ardı edilmemesi gerekir diye düşünüyorum. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız, karşılaştıkları sorunlar hakkındaki göz SAYFA 6 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle