Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Jose Marti Büyük bir hayat, büyük bir şiir... 1853 yılında Havana’nın yoksul bir semtinde İspanyol kökenli bir topçu çavuşunun oğlu olarak doğan, 1895’te, savaş alanında, İspanyol sömürgeciliğine karşı Küba ulusal kurtuluş savaşının en büyük kuramcısı ve önderi olarak 42 yaşında can veren Marti, şiirlerinde bir devrim önderinin kuramsal düşüncelerini değil, somut bir insanın, çocuğuna hasret bir baba, ya da yurdundan uzaklardan yapayalnız bir sürgünün son derece kişisel yaşantılarını, bu yaşantıların derin izlerini yansıttı... ? Ataol BEHRAMOĞLU iirle hayat ve özelde de şairin şiiriyle hayatı arasındaki ilişki beni her zaman ilgilendirmiştir. Sözcükleri şiire dönüştüren büyü, ateş, sadece teknik beceriyle açıklanabilir mi? Şiirin yarattığı olağanüstü etki, etimizle, kanımızla, sinirlerimizle yaşadığımız bu hayattan, hayatımızdan soyutlanarak, sadece zihinsel kurgulara indirgenebilir mi? Bunun olabileceğini düşünmek, bence, sadece şiir konusunda değil, hayat konusunda da bir yüzeyselliğin, sığlığın anlatımıdır... Sevdiğim şairlerin yaşamlarına yakından baktığımda, bu hayatlarla şiirler arasındaki “organik” ilişkiyi görüyorum... Şiirin, gerçek şiirin gücü buradan, bu ilişkinin sahiciliğinden kaynaklanıyor... Şiirle hayat arasında “bire bir” ilişkiden söz etmiyorum... Şiir hayatın kopyası, taklidi, bire bir yansıması değildir kuşkusuz. Fakat yaşanmışlıklardan, bu hayatın içinden çıkıp geldiğinde, o büyüyü, ateşi, o olağanüstü etkileme gücünü kazanıyor.... Kendi şiirimizden, çağdaş Türk şiirinden, kimilerine aşırı ya da ters görünebilecek bir örnekle yetineceğim: Yahya Kemal’in şiirlerine bakın... En etkileyici şiirleri, hayatıyla organik ilişki içinde olanlardır... Yahya Kemal, (kimileri tam tersini düşünüyor olsa da), bütün çocukluğu, bütün ilkgençliği, bütün hayatı şiirine yansımış bir şairdir.. (Bunu bir başka yazıda tartışmak, göstermek isterim...) Şaiirin kişisel yaşamı zamanla unutulur, bütün kişisel yaşamlar gibi silinip gider. Şiirden tad almak için bu kişisel yaşam konusunda bilgi sahibi olmaya SAYFA 8 Ş uzaklardan yapayalnız bir sürgünün son derece kişisel yaşantılarını, bu yaşantıların derin izlerini yansıttı... “Sabahları oğlum/Minicik oğulcuğum/Kocaman bir öpücükle/Uyandırırdı beni./Sonra bir atlı gibi otururdu göğsüme/Dizgin yerine/Tutup saçlarımı...” “İsmaelillo”daki bu dizelerin, sürgünde olduğu New York’ta Küba kurtuluş savaşını planlayan, ve karısı her nedense oğullarını alıp işgal altındaki Küba’ya dönmüş bir devrim önderinin ürünü olduğunu düşünmek olağanüstüdür... Ya da: “İki yurdum var benim: Küba ve gece/İkisi de bir sayılır aslında. Yiterken/Güneşin görkemi. Küba/Üzgün bir dul gibidir/Uzun örtüleri içinde, suskun, elinde karanfil/Bilirim ne olduğunu elinde ürperen/Bu kanlı karanfilin! Bomboş/Göğüs kafesim, bomboş, paramparça/İçinde yüreğimin çırpındığı. Vaktidir/Ölüme gitmenin. Uygundur gece/Elvedalara...” 1882, 85 yıllarının ürünü “Özgür Şiirler”de yer alan “İki Yurt” adlı şiirindeki bu dizelerin, Marti’nin kitaba yazdığı önsözdeki kendi anlatımıyla “gözden fışkıran yaşlara, yaradan fışkıran kanfıskiyesine benzeyen” bu sözlerdeki içtenliğin, insanca itiraf özelliklerinin, kuşaklar boyunca Latin Amerika şiirini nasıl etkilemiş olduğunu; ve bir devrim önderinin sözleri olduğu için, Latin Amerika’da devrim hareketlerine nasıl insanca boyutlar kattığını anlamak güç değildir... ÖZGÜR ŞİİRLER Yine “Özgür Şiirler”e önsözündeki kendi anlatımıyla: “Şiirler, kalbimin parçacıklarıdır, onlar savaşçılarımdır benim. Hiçbir şiirim yapay olarak, zorlanarak, önceden tasarlanarak yazılmadı... Ve imgelerim için uygun biçim bulamadıkça onların özgürce süzülüp gitmelerine izin verdim. Ey dost, nasıl bir debdebeydi o, önümden yel gibi geçip giden, dönüşsüzce! Fakat şiir dürüst olma zorundadır ve ben her zaman sonuna kadar dürüst olmak istedim.” Marti, “Akademik” adlı şiirinde de şiir üstüne düşündüklerini anlatıyor. “Gel şöyle atım; kolan vurayım sana/İstemiyorlar bilgi içgüdüsüne uyup yaşamın/Koşasın doğal çalımınla savaş alanında./Adımların koşu pistine uymalı/Kırbacın dilini öğrenmeliymişsin/Ve bir eyer vurulmalıymış görkemli sırtına./Gel şöyle atım, yürek için gerçek olan/Ne varsa onlara yalan gelir...” “Yaşamın bilgi içgüdüsü”nün, “yürek için gerçek olan” şeylerin bu büyük şairinin, Latin Amerika devrimlerinin büyük önderinin hayatını ve şiiriKİTAP SAYI belki gerek de yoktur. Ya da, uzun zaman sonra çok eskilerde kalmış, kişisel bir yaşamın öyküsü, okuru artık ilgilendirmez olur... Fakat buna karşın, yaşanmış, acısı çekilmiş, (tek ve özgün bir kişi tarafından) derinliğine duyumsanmış şeyin uyandırdığı gereklik duygusu sözcüklerde sürüp gider... YANLIZ BİR SÜRGÜN Jose Marti’nin önce şiiri mi, yoksa hayatı mı etkiledi beni? Aynı zamanda ikisi birden... Beni şiirine, hayatı hakkındaki bilgilerim yönelti... Bu şiirin bende yarattığı etkiyi, hayatı hakkındaki bilgilerimi çoğalttı, yoğunlaştırdı... Öte yandan, şiirinin yarattığı etkiyle yaşamına yeniden baktığımda da, bu yaşam daha bir anlam kazandı, daha da yüceldi ve insanileşti... 1853 yılında Havana’nın yoksul bir semtinde İspanyol kökenli bir topçu çavuşunun oğlu olarak doğan, 1895’te, savaş alanında, İspanyol sömürgeciliğine karşı Küba ulusal kurtuluş savaşının en büyük kuramcısı ve önderi olarak 42 yaşında can veren Marti, şiirlerinde bir devrim önderinin kuramsal düşüncelerini değil, somut bir insanın, çocuğuna hasret bir baba, ya da yurdundan ? CUMHURİYET 905