27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? elinde tutmak. Çünkü yıllar sonra Evita'nın mumyasını siyah bir uçakla, Buenos Aires'e indirerek ve iki yandan ışık verilerek, kutuları açıp gösteriyorlar. Halk galeyana geliyor. Ona dokunabilmek için, ki bunun için on altı saniyeleri var, çaba sarf ediyorlar. Bu da tabii Evita'nın halk üstündeki gücünü, etkisini gösteriyor. Sevgi kazanmış. Belki de halkı yönlendirmek bakımından, son yıllarında Evita kocasından daha güçlü! İSTANBUL ATMOSFERİ Romanınızda baskın bir İstanbul atmosferi var! Şöyle diyebilir miyiz: Bu romanıyla Nazlı Eray, kaybettiği şehri yeniden mi keşfediyor, yahut kaybetmeye ramak kala onu elinden mi tutuyor? Benim şehirlerle olan ilişkimi biliyorsun. Müthiş yaşadığım kentlere bağlıyım. Ankara örneğin; benim için bir barınak. Tüm sevdiklerimin bir arada olduğu bir yer. Herkes ayrılıp kaçıyor, ama ben sahip çıkıyorum Ankara'ya. Bir taraftan da İstanbulluyum ben. Çocukluğum ve ilkgençliğim İstanbul'da geçti. İstanbul'dan kaçıp Ankara'ya geldiğimde, İstanbul'u bir gün yitirebileceğimi fark edemedim! Fakat Ankara beni yakaladı. 2000'lerin hemen başlarında ise İstanbul'u elimden kaçırıyor olduğumu anladım. Az daha kaybediyordum hissine kapıldım. Buna sebep neydi? Annem ve babamın; o çok sevdiğim iki insanın ölümü. Ve adeta onların İstanbul toprağının bir parçası olmaları. Onlarla birlikte, çocukluğumun, ilkgençliğimin an'ları, geride bırakılmış anılar... Kendi sesime kulak verip, biraz onu dinlemeye başladığımda aslında o geçmiş an'ların hâlâ capcanlı var olduklarını anladım. Geçmişe dair hiçbir şeyin unutulmamış olduğunu, daha canlı bir şekilde tüm kentin beni sarmaladığını, İstanbul'un benim olduğunu fark ettim. İşte bunları yeniden duyumsayınca, dört bir elle sarılmaya çalıştım İstanbul'a… Örneğin bu sene hiç olmadığı kadar İstanbul'a gelişler yaptım. Sık sık eskileri hatırlatacak mekânları seyre daldım. Peki, kesin dönüş olacak mı bu sıklaşan gelmelerin sonucu? Kesin dönüş yapmayacağım sanıyorum. Çünkü İstanbul'u hep çok sevmek istiyorum. Belki kesin dönüş yaparsam, İstanbul beni yıllar önce yaptığı gibi yoracak ve kaçıracak. İstanbul'da göçebe bir yaşamdan keyif duyuyorsunuz diyebilirmiyiz? Çok seviyorum göçebe olarak sokaklarda gezinmeyi; bir eve sığınıp denize bakarak çay içmekten çok hoşlanıyorum, yarın burada olmayacağımı bilerek ve o an'dan keyif duyarak… Ankara'da uzun süre yaşam, sizi İstanbul'a mı yönlendirdi? Bağımlı olduğum Ankara beni İstanbul'a yönlendirmiş olabilir, ama bir taraftan da arkadan gizli bir iple beni çekiyor, tuhaf bir şey. HAYAT NEDİR? Romanın sonlarında hayat irdelenir… Nedir sizce hayat? Hayat bir yorum, hayat bir düşünce, hayat bir bakış, hayat bir duyumsayış, belki de bir arzulayış, bir dokunuş… Ne kadar algılıyorsan, o kadar yaşıyorsun, ben artık bunu öğrendim, hayat bu. Bir iğne deliğinden hayatı izleyebi Nazlı Eray lirsin, muazzam şeyler görebilirsin. Koskaca bir yerden bakıp hiçbir şey de görmeyebilirsin; tamamıyla ruhla beyin arasındaki bir sentez hayat. Tabii kentler buna yardımcı, düşler ve gerçekler, birtakım insanlar, geçmiş ve gelecektekiler… İşte bu roman da o!.. Ruhla beyin arasındaki sentezden Mehmet Ali Bey çıkmış olabilir mi? Neden olmasın tabii… Hasta yatağında, tam da yeni bir hayatın Koreli doktor tarafından bahşedileceği an'da başının altında bulunan def ter?.. Körün defteri… Körün hissettikleri; bütün renkleri, dünyayı, birçok şeyleri kaybetmek üzere… onun duyguları. Mehmet Ali Bey'se hayatını kaybediyor. Hayatını kaybettikten sonra sanki o adam daha özgür. Ortada kalmış ölü, bir perişanlık. Sonra kendi yolunu bulup, balık pazarında bir masaya oturuşu, hayatı sorgulayışı… Soruyu erken sordum! Mehmet Ali Bey'den yola çıkarak, hayat bir ekrandır'a vardırılır… Ne dersiniz? Hayat bir ekrandır. Hayatın farkına varmak lazım. Yaşadığın hayatın farkına vardığın anda birçok şey değişebiliyor. Tabii bu, her şey güzel oluyor/olacak demek değil, daha çok da acı çekebilirsin. Ama daha çok da mutlu olabilirsin. Sonuçta iki yönlü de yaşadığını iliklerine kadar hissetmelisin. Bence bu çok önemli. Mehmet Ali Bey'in Koreli doktor tarafından klonlanmasını boşverelim. Bahsettiğimiz yaşam tarzında insan zaten kendini her yaşa büründürebilir!.. Öyle değil mi? “Var olduğunuz için teşekkür ederim Albay.” Her şey, bir devir bu cümleyle başladı denir? Evita'nın ağzından çıkan gerçek bir cümle. Evita'nın ikinci yaşamının başlangıcı kabul edilmeli bu! Peki ya doktor; Evita'yı uzun yıllar yaşıyormuşçasına diri tutmayı başaran, onu mumyalayan doktor Pedro Ara? Evita'ya marazi bir aşk besleyen sevgili Pedro!.. Ah… ? [email protected] Farklı Rüyalar Sokağı/Nazlı Eray/ Merkez Kitaplar/ 220 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 905 SAYFA 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle