22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yazarın 24 Saati Hazırlayatv. Asuman KafaogluBuke YEKTA KOPAN Soğukkanlı romans D cftcrlerle ilişkimin ne zaman, nasıl başladığını clbcttc hatırlıyorum. Uzun hikâye. Bugünden bakınca söylenebilecek olan, bu ilişkinin gidcrek artan bir şiddette, kendime anlayışlı davranmayayım, hastalıklı bir şekilde sürdüğüdür. Çocuk yaştaki deherlerimden birkaçı bugünc ulaşabildi. Bir iki yıl önce bu deflerlerden birinde, dokuz yaşımdayken cebimde taşıdığım bir defterde, ilk roman denemcmin notlannı buldum. Demek ki < zamandan bu za> mana çalışma yöntemlerim pek de değişmemiş. Her zaman yanımda bir defter taşımışımdır. tçinde sadcce notlar, kelimelcr, cümleler, fikir kırıntıları değil, gündelik yaşamımın parçaları da vardır. Yazmayı düşündüğüm öyküniin kurgusuyla ilgili bir notun hemen altında bir "hatırlatma notu" yer alabilir örneğin. Kimi zaman defteri böyle kullanmak dağınıklık hatta hainlik gibi gelir, farklı konular için farklı defterler taşıma kararı alırım. Uygulayamam. DEFTERLER Çocukkcn kimi zaman defterlerimi kendinı yapardım. Samanlı kâğıtlar (ya da Ankara'nın en sevdiğim kırtasiyecilerinden Sııbora'ya gidip aldığım "şöller" kâğitlar) özenle kesilir (ne kadar özcn göstersem de eğri büğrü olurdu), yorgan iğnesi yardımıyla diki lir, el işi dersinde öğrendiğim yöntemlerle ciltlenirdi. Tek kopya olarak hazırladığım ilk şiir kitabım da böyle bir del tere yazılmıştı. Ne o şiir kita bı kaldı bııgüne ne de o defterlerden biri. Artık biliyorum: kaliteli defter yapmak zordur. Cebimde taşıdığım küçük defterlerin dışında bir de biiyiik boy defterlerim vardır ki, iştc onlarla olan ilişkim iyice zorludur. Bu büyük buy defterler çalışma masamın üstün de küçük defterlerdeki notla rın, daha diizenli ve bütürlüklü bir şekilde kendilerinc aktarılacağı zamanı beklerler. Notlar notlarla birleşir; düşünceler notlara eklenir, me tin oluşmaya başlar. îlk birkaç satır pek hevesli, pek kcndindcn emindir. Ancak sonra tükezlemeler, üstü çizilmiş satırlar... giderek vazgeçmeler baş gösterir. Biiyiik defterler sayısız yenidcn taaşlayışın gizli sığınağıdır. Defterle çalışmak konusunda kıs kançlıklarıiTi da vardır. Kimi yazarların gayet düzgiin bir el yazısıyla, dolmakaiemle ve olabildiğince az düzeltme gercktirir bir netlikte defter çalışmaları yaptığını duyduğumda burnumun di reği sızlamıştı (Yoksa bir şehir efsanesi midir bu?). Her kitap dosyası için ayrı bir defter tutan ve deherinde düzenli adımlarla ilerleyen bir yazarı kıskanmak suç mu? Yusuf Atılgan bir söyleşisinde, sedire oturup kâğıtlara yazdı ğını, yazdıklarına son halini vcrmek için de epey uğraştığını söyler. Benim büyük boy defterİerle olan ilişkim de böyle tanıınlanabilir; uğraşmak. Adınv larım düzenli değildir, zikzak çizerek ilerlerim defterin sayfalarında. KALEMLER Yazma sürecimin defterlerden sonra gelen saplantılı boyutunda kalemler vardır. Açıkçası çoğu yazarın kalem konusunda hassas olduğunu düşünmüştüm yıllarca. Galiba pek öyle değil. üysa benim defter ve kalem konu sundaki tavrım... açıkçası hastalıklıdır. Defterlerime kimse dokunamaz, kalemlerimi kimseye vermem. Arada kullansam da tükenmezkalemden pek hoşlanınam. Metin kendini belli etmeye başlayana kadar kurşun kalem (yumuşak uçlu olmalı ve iki üç satırda bir açılmalı), mutlu sona yaklaştıgımı hissettiğim andan başlayarak dolmaka lem. Kalem deftere oranla biraz daha pahalı bir zevktir. Her ikisinde de nabzımı hı/.landıran nıarkalar, modeller vardır. Dolayısıyla bana defterkalem hediye edıldiğinde mutlu olur, heyecanlanır, kuş görmüş kedi gibi titrerim. (Dilerim yazının bu kiMüinı bana lıediye alma düşüncesindeki dostlarım okııyordur.) DAKTİLOBİLGİSAYAR Ortaokul öğrencisi olduğuın yıllarda babamın "Antares" marka "Capri" model daktilosuna el koymak için tür lii nıımara deneyip, sonundaT>aşan!ı oldıım. Deftere yazdıklarımı temize çckmc işini de yıllarca " F " klavyeli bu daktiloyla yaptını. (Arada dededen kalma "A" klavyeli olağanüstü şık daktılnya da saldırdığım oldu ama her seferinde geri püskürtüldüm.) Sonrasında bilgisayar ve hâlâ kullanmakta olduğuın " Q " klavye dönemi başladı. Kimi zaman doğrudan bilgisayara yazdığım da olur. (Orneğin bu yazı.) Ama dog'rııdan bilgisayara yazdıgırn yazılarda bile not almak, çizelge yapmak (evet, ben vazarken çizelgeler, tablolar, zaman dizinleri yapmaktan çok hoşjanınm) için defterim yanımda olur. (Ornegin bu yazı.) Yazıyla olan ilişkim üstünden günlük hayatımı nasıl dü/.enlediğim soru ldugunda sadcce defterlerden ve kalemlerden soz etmem garip gelebilir. Ama oturdugum yerden, yazdıgım an'a bakınca, sahne ışıklannın en çok onları aydınlattığını görüyorum. "Sa bahları erken kalkar, hafif bir kahvaltının ardından, günlük gazeteleri okur, yürüyüşe çıkar, sonrasında da..." diye mem; yok böyle bir şey. Ya da "Gecenin geç zamanına kadar yazar, gün a^arırken..." diycmem; bu da tam an lamıyla doğru olmaz. Yazmanın zama nı yok benim için. (Evet, geceleri ter cıh ederim ama bu değişmez bir kural değildir.) "ÇALIŞMA MASAMIN BAŞINDA OLMAYI SEVERİM" Kimi zaman sabah erken başlayıp ışe gidene kadar, kimi zaman iş dönüşü masaya oturup, yemeği bile unutarak geç vakte kadar... Çalıijina masamın başında olmayı severim; yazma anla rında da, benim için "çalışma "nın en keyifli zamanı diyebileceğim nkıımn anlarında da. Defterlcrle çalışırken kahve, bilgisayarın başındayken sigara. (Kahvesigara koııusu, deiter kalem konusundan daha uzun tartışılabilir, belki başka bir yazıda...) "tlham geldiğinde, gözlem yaparken, çevreyi hisscderek," sözlerine inanmam. Yazma eyleıniııin roıııantikleştirilmesi gereksiz gelir bana. Bu sözler bir haşladı mı ipin ııcıı kaçabilir ve "yaşamı dııyumsamak, yaşanmışlıkların izdüşümlerinde kaybolmak" gibi noktalara kadar uzar. Ben kaybolmadan çalışmayı se venlerdenim. Kabul ediyorum; yazıyla ilişkide mutlaka romantik bir yön var, ama bunu düşünerek yazmakla, yazma anında bunu düşünmeden yaşamak arasında bir lark olmalı. Yazarın yazdıklarıyla arasındaki ilişki soğıık kanlı değil midir yoksa.* Bir de küçük deherlerin, büyük defterlerin, kalemlerin, bilgisayar tuşlarının nıaddi varlıklarını yitirdiği, gecenın ve giindüzün al gılanamadığı, dış diinyanm çalışma masasından ibaret olduğu, kahvenin soğuduğu, sigara nın içilmemekten liltre sine dayandığı bir an vardır ki... sanırım çoğu yazar o an'ın tanımını dilediği gibi yapamaz; yapmaz. O an geldiğinde yazarın, yazının /amanı ilerlemeye baş lamıştır; böyle bir an'ı kim yirmi dört saatle sınırlayabılir kı? Son olarak: Bir metin bittiği anda, (aslında o an'da bile tam anlaınıyla bitmiş değildir), keyif piposu tüttürmeyi severim. Metin tamam lanana kadar geçen sürenin belleğe kaydedilmesi an'ıdır bu. Romantikleştirmekten kaçan yazarın, romantik dakikalan. Güzel bir müzik par çası eşlik eder tütiinün acı tadı na. Daha güzel ne olabilir ki? Işte şimdi de keyif piposunu tüttürnıenin zamanı geldi. Bu yazı da bitti çünkü. Çalışma masamın üstünde defterler, kalemler, yazılacak yeni yazıların düşünceleri... • K İ T A P azıyla ilişkide mutlaka romantik bir yön var, ama bunu düşünerek yazmakla, yazma anında bunu düşünmeden yaşamak arasında bir fark olmalı. Yazarın yazdıklarıyla arasındaki ilişki soğukkanlı değil midir yoksa?" SAYFA 22 C U M H U R İ Y E T S AYI 7 90
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle