Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Namık Kuyumcu ile şiirini konustuk 'Şiir aklileştirilebilir mi? Bu onun doğasma aykırı' bir şakayım dünyada yaşadıg"ımız bir öğrenme, dfinüjtürmc surecı ve eskııneyen bir paradıgma olarak hayatlarımızda parlamaya devam edecektir *.anırtm Burada kurdugumuz akıl ve buna dayalı ' karın ağrılarımtz' bizlerı Sanat Hareketı Düşüncesi'ne (SIİD) götürmüştü 1991 'de. Şaırler, heykelaler, ressamlar ve oyunculardan oluşan 21 sanatçı de bu metiniyayımlamıştık hatırlaya caksın. O zamandan bu güne neler değij/i senıe Dünyanın ve sanatın değışen argümanlarını (b'nemlisi, bu argümanlar senin ıçın degıştı mi tabii) hesaba katarak yanıllar mmn? Namık Kuyumcu ilk şiir kitabınH989 yılında yayımladı. 0 günden bugüne doludizgin yaşıyor şiiriyle ve yaşamıyla Talan Bir Ömrün Ortasında'. Kuyumcu ile şiirini konustuk. a Tuğrul KESKİN '• • ılenler bılırler kı, ( zaman zav / / man ken'ntiye de uğrasa) m j uzunra ytllarla ifade edılehtM ^ lccck bir arkadaşlıg'ımız var. Bu yaşantt elbette ıçtnJe çokça şiir harın dırdı. Hayallerı ve kavgaları da unutmanıalıyız. "C)ınrUnün talan" edildig'ini düşündüg'iin günlerın üstünden de yıllar geçti. Talan edılcn ömür, yolda\lıklar,esrik ve fotoromanlı günlere (yanı kı çocukluk ve ilkgenılih yılların) ilışkin neler söylersin? Scvgilı Tugrtıl, nice sevgililerin toplamı bile, dostluğumuzun ömrünü karşılamamıştır. tsimlerımi7. bılc knnşrınlır bazen bilirsiıı. Bundan keyii duyarmı. Kesintilcr isc; yeni vc yüksek buluşmaların dinamiklerini biriktirirlcr. Belki buııdan girmişlerdir sürece. Digerine gelince; hızlı ve heyecanlı büyüdiik bizler. Avııçlarımızdaki oyuncakların izleri silinmcden, sahicilcriylc başbaşa kaldık. Erken öğrenme ve kavrayı şın cn saf hallcri, sabıkalarımızın başlangıç noktası sayıldı belki de. Ne gerçeğimiz yetişebildi bu koşuya, ne de kendimirf'Sİt hissettiğimiz cemaatin cesur şaş kınlığı...Zaman bir başka türlü akış ve yapılanış içindeydi sanki. Sonıa. Sonrası.. Acemiliklerimize rağmen, yırtık ve yaralı, terkisinde çokça hüzün ve kırgınlıklar taşıyan "çocuklar" olarak, yine de dil çıkarmaya ve nanik yapmaya hazırdık bir kısmımız. Sisteme, egemen olan kirli ve karanlık her şeye karşı, en azından bir "nanik" olarak durdıığıımuzu düşünüyorum halen. Hikâyenin aslını bilirsin. tlkgençlik yıllarında "fotoroman yıldızı" seçilip, sonrasi gerçek hayatta oynamak zorunda kalan bu kardeşinin hayatı, "roman olur" mıı bilmem. Ama sıfır numara saç tıraşı ve tektip elbiscyle mahpustaykcn; climc geçen birgazetede, "artist" günlerimin suretini gördüğüm anı, şiirleştiremedim bir türlü. Bilinsin isterim. Talan edilen ömürlerden, "Kunduz" inadıyla ve aşkıyla; düsler, gülüşler, öpüşler, sevişler, farkındalıklar, vefalar ve icarSAYFA 14 şı dııruşlar biriktirdik. Utopyamızla birlikte, bunları dcvrımci bir itiraza dönüştürmcnin romantik arzıısu, bızleri hıç terk etmesin isterim.. Düııya degllse de, şiir dahii mııtlıı ve özgiir olacaktır sanki... Ktinımca sekenli yıllar sanatın ve ozel olarak da şıırın dahn yoğun kotıuşuldu g'u, genç ınsanların hayatında daha çuk yer bulduğu yıllar olmu^tur Varolufçuluk, yafusaltılık, ıkıntiyeni jiiri, toplumcu şıır ızleklerı vs vs. lliç kuşkusnz politik yaşantıların bütününün sert önlemlerle kesiniiye ug"ratılması nedenlerden bırıdır ve bel kı de en gııçlu olanıdır. Sence başka nedenlerı de olahılır mı bımun. Yanı a yıllar mahpuihaneden dışansı na sılgözükurdü? En önemlısı de. seksenli yılların ortala rından ıttbaren herkes her yerde bir mahpusbane şiiri tartışır olmuştu. Ytne kuşkusuz kı, pek çoğu yo/dajimız olan bu jairlerin jiirleriyaratmıştı bu tartışmaları. O yıllarda gerçekten neleroldu, nasıl bakıyonun jimdi, bâ lâ o devnmct sözde mmn, ktmler kaldı sence o ytllardan geriye? (lsint de vertnen levıntrım.) PİYA KOLEKTİFİ Piya Kolektili ve dcncdiklerimiz önemli bir vicdanı temsil etmektedir bence.( )n beş yıldır bir avuç Kunduz'un, şiirde ve hayattaki ısrarı, başka nasıl açıklanabilir ki? Don Kişot'la akrabayız sanırım. Ahmet lelli, Mehmet Çetin, Tugrul Keskin, Nevzaı Çelik, Fadıl Öztürk, Nesimı Aday, (clal Çimen, Ondcr Kızılkaya, Na mık Kuyumcu şiirleri vc hayatları buradan da okunıııalı. Sanatın ve şiirin içinden gelen o günlcrdeki yakıcı sorıınların, bııgün de sürdüğünü düşünüyorum. Ona "kurduğumuz akıl" değil de; "eleştirel bilgi" diyelim. Her türlü eşitsizlik ve egemenlik ilişkisinin reddedilme çabası.. Eleştirel bilginin değiştirici ve dönüştürücü bir etik ve estetik duruşu içermesi.. Bugün hâlâ çok devrimci bir önermedir. Algılamasını ve gerçekJeştirmesini bilen imza sahiplerini, kendi duruş gratikleri içinde geliştirmiştir diye düşünüyorum. "Karın ağrılanmıza" katılmayan pek yoktu aslında. Cıüçlük, verili olan; yazma, yaratma, dolaşım ve paylaşma ilişkilerinden vazgeçme önerisiydi. O koşullarda bunu yapmak, kendi içine ve sürecine kapanmak demekti. Piyasadan çekilmek, verili olanaklan reddetnıek, bir başka müdahale olanak ve araçları edinmek.. ü zanıana dek "edindiğimiz ve kazandığımız nimetler"den (!) vazgeçmek ne sayılır bilmem ama, tüm imza sahibi şairlerin, fazlasıyla "piyasa" sahibi olduğunu hatırlatmama gerek var mı dersin? Karşı olanaklar ve ifade araçları konularında yctersiz kaldık. Hepimiz kcndimize göre bir okuma biçimi edinerek, sii reci öyle yaşıyor ve konumlanıyoruz sanırım. Çok daha derinliğine tartışılabilir ve geniş zemine yayılabilirdi. Sunay Akın'ın dediği gibi:" Ağzına dek dolıı bir bar daktı. Içmek için dudak payı bırakılmamıştı" istemeyerek. Yine de sürece bir katkısı oldugunu düşünüyorum. öncekiler gibi yüzeysel ve uzlaşmacı değil, devrimci ve yıkıcı bir dili vardı. Keşke daha serinkaniı süreçlerde tartışabilsek. Çünkü hâlâ sistemin vc iktidarın, bir başka türlü varlığını içeren dil ile şiir yazılıyor çoğunlukla. Söylem çok erkek ve bir başK İ T A P BASKI VE TERÖR 12 Eylül Cuntası'yla başlayan seksenli yıllar; faşist baskıların, kıyımların, iş.kencelerin, kayıpların ve kalliamların meşmlaştırılmaya çalışıldığı, kara yıllardır. Demokratik ve insani olan her şcy baskı ve terörle karşıJanmıştır. Latin Amerika ve Afrika ülkelerini bile aratacak bu kuşatma, kuşkusuz ki uzançlarını da yaratacaktır. Her türlü yıldırma vc pasifikasyon araçları kullanılırken; teslimiyet ve çözülmenin abidesi olabilecek tercihler de unutulmadı. Süreci ıçeriden daha bir yakıcı yaşayanlann şiirleri, bir duruşun, direnmcnin ve gerçeğin üriinleriydi. Dönem gözetilerek daha serin bakılmalıydı bu ürünlere. Yazıldıkları koşııllar çok önemliydi. Dil, estetik ve söylern bakımından pek çok eksiklikleri bulunsa da, vicdanı ve tragedyamızın ctikasını taşımasındaki sahicilik ve devrimcilik teslim edilmeliydi. Bu yapılmadı. Dısarıdan değil, hatta içeriden sayılabilecek isimler "topa tuttıılar" bu şiirleri ve yazan arkadaşlan. Sanki "içerideki" bu arkadaşların şair olmak gibi bir dertlcri varmış da..Sevgisiz vc dar yaklaşıldığını düşünüyorum. Benim peşinde oldtığıım şiirin bundan hiç alınganlığı olmamıştır. ü zaman da "başka türlü bir şey"ın peşindeydik, birkaç şair arkadaşımla. Bu güne taşıııan ve sırtıma yük olabilecek bir tek dizem olsaydı, şiir hesap sorardı zaten . Yinc de bir dönemin belgeseltarihsel üriinleri diye alınmalı ilgili sjirler. Veiayla anılmalı. Geriye, yani bu güne kaç tanesi kaldı kir" Bir bardak suda kıyamet koparmak yerine, estetik ve etik eleştiri duruşuyla yaklaşılsaydı, daha verimli ve erdemli sonuçlardan konuşuyor olabilirdik belki... Buralardan bakılmazsa; 194O'lı yılların direniş ve mücadelesini anlatan Fransız, îspanyol, Italyan, Alman, Bulgar ve Arnavutluk romanları, şiirleri ve anıları nasıl anlaşılirdı? Bu konuda haksızlık etmemek bir lütut değil, yazıyla düşünmenin ahlaki sorumluluğudur. Hclc şiirden söz ediyor ve büyük harflcrle konuşup yazıyorsa birileri.. Sonraları, bazı isimler özeleştiri yaptılar ama ihtiyaç duyuluyorsa yeniden tartışılabilinir. Birbirine benzer kötü ürünleri yayımlayan dergiler, bu konuda verimli bir tartışma başlatabilirler belki..Ycniler ve uzakta kalanlar da öğrenmiş olurlar sanki... "(]ezaevi şairi" diye anılanlardan bu gün inatla şiirini sürdüren arkadaşlar var. Hem de "sıkı" şiirler yazarak.. Atladıklarım olacaktır, şimdiden bagışlasınlar: Mchmct Çetin, Ncvzat Çcük, Fadıl Öztürk, Ünal Ersözlü, Hüseyin Şahin, Halil îbrahim Özcan, Emir Ali Yağan, Ersin Ergün ilk aklıma gelen isimler... Piya benım de tçinde yer aldığım ortak C U M H U R İ Y E T S AY I 79