Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
güvercin-kurt-arı iktidarından akbaba iktidarına geçişi
anımsatmıştım. Usta önce “kişilik” üzerinde durdu.
“Anlaşılan” dedi, “bu iktidar çok kişilikli. Öylesine çok
kişilikli ki ne zaman hangi kişiliği sergileyeceği belli ol-
muyor.”
Arkasını şöyle getirdi:
“Bunlar önce aslanla bir olup kuzuları yer. Sonra ko-
yunlarla bir olup kuzulara ağlar. O kadar çok yerler ki
dayanmaz dağlar, o kadar içten ağlarlar ki insanın yü-
reğini dağlar.
Sizde eskiden bir ‘lale devri’ vardı. Şimdi de ‘süla-
le devri’ başlamış. Öyle hızlı yayılan bir bağdır ki sü-
lale, hasım bile hısım kesilir, alamazsın önünü. Dönen
dönene, herkes iktidara çevirir yönünü...”
Sordum:
“Peki usta, bu akbaba ormanı sürekli bu kadar acı-
masız soyar mı? Yoksa zamanla genel kurallara uyar
mı?”
Soruyu değiştirdi:
“Genel kurala uyar mı?
Yoksa kendi kuralını koyar mı?
Bence yanıt ikinci...
Anlaşılan bunlar biraz da kinci.
Hani elinde çekiç olan herkesi çivi olarak görür ya...
Kararlı görünüyorlar herkesi çivi gibi olduğu yere çak-
maya... Sonra da istedikleri gibi her yöne akmaya.
Bu gidişle ayda bile bırakmazlar arsa.
Bunlardan öğrenirsiniz, uzayda alınıp satılacak ne
varsa...”
La Fontaine, her devirden çok iktidar tanımış... An-
lattı uzun uzun her gelenin nasıl kendine göre kural
koyduğunu, adalet heykelini istediği gibi kesip oy-
duğunu.
Demokrasinin nasıl “kurallar rejimi” olduğunu da çok
güzel anlattı, ortaya şöyle bir tarif attı:
Nedir kural? Planını “kur”, istediğini “al”. Al sana ku-
ral... Koy kuralları yan yana, üst üste... Olsun kural-
lar rejimi...
Semaverde demlediğimiz beşinci bardak çayı-
mızdan alırken bir yudum, konumuz oldu referandum.
La Fontaine, disiplinli, titiz insan. Üç hafta söz edin-
ce referandumdan gelişmeleri adım adım izlemiş. Çok
güzel şeyler gözlemiş. Sohbetimiz iyi bir diyaloğa dön-
üştü, dedi bana dedim ona, bakın nasıl gelişti:
- Çırak, siz nüfus sayımı yaparken hormon kullanıyor
musunuz?
“Bu nerden çıktı usta? Hormonu tarımın her yerin-
de kullanıyoruz. Eskiden harman vardı şimdi hormon...
Ama nüfus sayımında kullanıldığını duymadım...”
- O zaman 3 yılda 7 milyon seçmen artışı nasıl olu-
yor?
“Anladım ustam... Bilim dünyası canlı kopyalama ça-
lışması yaparken bizimkiler seçmen kopyalamayı
çoktan başardı...”
- Bir de şu demeç ilginç geldi bana çırak; “İmkân
olsa mezardakiler bile kalkıp oy kullansa.” Ne demek
bu?
“Sence ne demek?”
- Sizin demokrasiyi iyi incelediğimi sanıyorum. Ben
bu yöntemi bir yerlerden tanıyorum...
“Usta bizim demokrasimizi anlamak için kendini çok
yordun, bu demeci neye yordun?”
- Tabii öküz altında buzağı, kaynar semaver üstünde
buz ağı aramayalım ama sanki arkadaş taraftarlarına
şunu demek istiyor: Ne yapın edin, bir kimlik temin
edin, mezardakilerin oylarını da sandığa tahvil edin...
“Evet usta, haklısın; hep derim ya, sen tarihin aklı-
sın...”
- Hal böyle olunca, şudur benim referandum yo-
rumum: Halk hayır der, sandıktan evet çıkar...
“Usta oldu olucak, sandıktan bir de tavşan çıkar...”
- Bu büyük bir yetenek değil ülkenizde; öyle bir kor-
ku imparatorluğu yaratılmış ki tavşan gözü görüyo-
rum her birinizde.
“Usta haftaya devam edelim ama karamsar bitir-
meyelim...”
- Karamsarlık değil benimki, gerçekçilik. Senin o bü-
tün 12 Eylül’lere hayır sözün güzel. Halk sandığa gi-
der, bunu der. Halk oyunu sandığa attığı andan itibaren
onu korumak partilerin görevidir. O umut beslediği-
niz partiler unutmasın şunu:
Sandık, siyasi partinin yüreğidir!
[email protected]
SAYFA 27 AĞUSTOS 2010 CUMACUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Ağustos
Oslo Y 17
Helsinki Y 15
Stockholm B 17
Londra Y 20
AmsterdamY 18
Brüksel Y 20
Paris Y 24
Bonn Y 22
Münih Y 26
Berlin Y 21
Budapeşte Y 30
Madrid B 36
Viyana Y 30
Belgrad PB 37
Sofya B 30
Roma PB 30
Atina B 35
Zürih Y 25
Moskova Y 18
Aşkabat A 32
Taşkent Y 35
Bakû B 30
Bişkek A 30
Tiflis Y 33
Kahire B 38
Şam A 37
İstanbul A 30
Edirne A 36
Kocaeli A 34
Çanakkale A 33
İzmir A 35
Manisa A 38
Denizli A 38
Zonguldak B 28
Sinop B 29
Samsun Y 28
Trabzon Y 28
Giresun PB 28
Ankara B 32
Eskişehir B 32
Konya B 30
Sıvas B 28
Antalya A 42
Adana A 38
Mersin A 36
Diyarbakır A 38
Şanlıurfa A 39
Mardin A 35
Siirt A 35
Hakkâri Y 29
Van Y 23
Kars Y 24
Yurdun
kuzeydoğu kesimleri
parçalı zamanla çok
bulutlu, Doğu
Anadolu’nun
doğusu ile Trabzon,
Rİze, Artvin, Hopa
ve Samsun
çevrelerinin sağanak
ve gökgürültülü
sağanak yağışlı,
diğer yerler az
bulutlu ve açık
geçecek. Hava
sıaklığı doğu
kesimlerde 2 ila 4
derece artacak.
ANKARA (ANKA) - Prof. Mehmet Haberal,
Ergenekon operasyonu kapsamõnda tutukluluğunun
500. gününde yayõmladõğõ mesajda “Bugün bütün
özgürlüklerimin hiçbir yasal gerekçe gösteril-
meden gasp edilmesinin 500. günü. Ben 12 Eylül
1980 öncesi anarşi ortamını yaşadım. İhtilal
sonrası ise antidemokratik uygulamalara karşı
üniversite grubu kurdum. Yasaklı liderlere kon-
feranslar verirdim. Aydınlar dilekçesine imza
attım ve Sıkıyönetim Mahkemesi’nde ifade ver-
dim. Üniversiteden disiplin cezası aldım. 1987
referandumunda siyasi yasakların kalkması için
alenen ve kapı kapı dolaşarak bütün imkânları
kullandım” dedi. Son yõllarda Türkiye’nin iftira
rejimine doğru hõzla sürüklendiğini belirten Habe-
ral, “Yıllardır ülkemiz demokrasiyle yönetiliyor
ama yıllar önce TBMM kürsüsünden İsmet Pa-
şa’nın söylediği gibi özellikle son yıllarda ülke-
miz iftira rejimine doğru hızlı bir şekilde gidi-
yor. Bunun sonucudur ki 500 gündür hiçbir ya-
sal gerekçe gösterilmeksizin bütün özgürlükle-
rim maalesef sivil bir yönetim döneminde gasp
edilmiştir. Böyle bir durumu sivil yönetim döne-
minde yaşamamızı ülkemize ve demokrasimize
yakıştıramadığımı, yaptıran ve yapanları kına-
dığımı aziz milletime saygıyla sunuyorum” dedi.
Birinci Ergenekon davasõnda tanõk olarak dinlenen Arslan’õn arkadaşõ Ekşioğlu:
Alparslan, Esen’le görüşürdü
HATİCE TUNCER
Birinci Ergenekon davasõ ile
birleştirilen Cumhuriyet’e bomba
atõlmasõ ve Danõştay’a silahlõ bas-
kõn dosyasõ kapsamõnda tanõk ola-
rak dinlenen Alparslan Arslan’õn
ev ve okul arkadaşõ avukat Teo-
man Ekşioğlu “Arslan’ın son dö-
nemlerde dengeli olmadığını
düşünüyorum. Kimyasal bir
şey kullanılmış olabilir. Etra-
fında karizması olan, lider vas-
fı olan biriydi. Bunu kullan-
mak isteyen olabilir” dedi.
Silivri’de görülen davanõn 155.
duruşmasõnda Arslan’õn Marma-
ra Üniversitesi Hukuk Fakülte-
si’nde ülkücü çevreden tanõştõğõ
Ekşioğlu tanõk olarak dinlendi.
Savcõ Mehmet Ali Pekgüzel’in
sorularõ üzerine tanõk Ekşioğlu,
Arslan ile üniversite yõllarõnda ta-
nõştõğõnõ, tutuksuz sanõk Süley-
man Esen’in de haftada 2-3 kez
evlerini ziyaret ettiğini belirtti. Ek-
şioğlu, Arslan’õn ocakta “reis” di-
ye tanõndõğõnõ dile getirerek “Sü-
leyman da reisti, ocakta yöne-
ticilik yaptığını biliyorum. Ama
Esen’in Alparslan üzerinde et-
kisi yoktur. Alparslan’ın Esen
üzerinde etkisi olabilir” dedi.
Pekgüzel’in “Aynı evde yaşı-
yorsunuz. Cumhuyet gazetesi-
ne ilk bombanın atıldığı 5 Ma-
yıs 2006’da Arslan sizi iki kez
aramış. İkinci bombadan sonra
2 mesaj çekmiş. 11 Mayıs’ta
patlayan üçüncü bombada 4
mesaj atmış. Cumhuriyet’e
bomba attığını hiç sezinleme-
diniz mi? Danıştay’a saldırı-
sından hiç söz etmedi mi” soru-
su üzerine Ekşioğlu şöyle ko-
nuştu: “Haberim olsa durdu-
rurdum. Odaya kilitlerdim. Hiç
sezinlemedim. Orhan Kadõ ile de
konuştum. Arslan’ın psikoloji-
si o sırada bozuktu. Son za-
manlarda tuhaflaşmıştı. Ko-
nuşma şekli, gece birde mesaj
atması. Hiç görüşmediği arka-
daşlarını aramış, mesaj atmış.
Selahattin diye bir arkadaşını
aramış ‘hakkõnõ helal et’ demiş.
Olayı saptırmak için belki al-
tında başka bir şey vardı.”
Savcõ Pekgüzel’in “Hedef sap-
tırmaktan bahsettiniz, açıklar
mısınız? Kimler, sağcı, solcu,
radikal dinci örgütler mi” so-
rusunu Ekşioğlu “Zaten ülkücü
camiadaydı. Solcu arkadaşı
yoktu. Radikal İslamcı da yok-
tu. Kendi şahsi anlaşması ola-
bilir” yorumunu yaptõ. Savcõ
Pekgüzel’in bu sorusuna tutuk-
lu sanõk Oktay Yıldırım ve
Avukat Vural Ergül itiraz etti.
Düşmanı tanımak için
Alparslan ile Ekşioğlu’nun
evinde bulunan 7 adet Aydõnlõk
dergisini kimin okuduğu sorusu
üzerine Ekşioğlu, “Okuyan kim-
se yoktu. Alparslan araştır-
macı kişiliği vardı. Düşmanı ta-
nımak için okumuş olabilir.
Doğu Perinçek’in devletle ça-
lıştığı ve bilgileri olduğu söyle-
nirdi” diye konuştu. Ataşehir’de
Cumhuriyet’e atõlan bombalarõn
Osman Yıldırım’a verildiği id-
dia edilen evin sahibi, daha ön-
ce tanõk olarak dinlenen Recep
Özkan’õn emlakçilik yaptõğõnõ
anlatan Ekşioğlu, “Özkan, ev alır
bir süre kalır, sonra satardı.
Acarlar Sitesi’nde, Pınar Site-
si’nde de evi vardı. Ataşehir’de
toplantıya katılmadım” dedi.
AYŞE SAYIN
ANKARA - Gazeteci Hrant
Dink’in katledilmesiyle il-
gili, ailesinin AİHM’ye açtõ-
ğõ davayla ilişkin “dostane
çözüm” niyetini açõklayan
hükümete, ailenin avukatõ
Fethiye Çetin’den “Dostane
çözümden yana değiliz,
AİHM’nin kararını açık-
lamasını bekliyoruz” yanõtõ
geldi.
Türkiye’nin AİHM’de
Hrant Dink davasõna ilişkin
yaptõğõ, Dink’i bir Nazi lide-
ri ile özdeşleştiren skandal sa-
vunma sonrasõnda, hükümetten “dos-
tane çözüme gidileceği” açõklama-
sõ gelirken Dink ailesi bu konudaki
tavrõnõ netleştirdi. Cumhuriyet’in so-
rularõnõ yanõtlayan Dink ailesinin
avukatõ Fethiye Çetin,
AİHM’nin kararõnõn he-
nüz resmen açõklanmadõ-
ğõnõ, hükümetten de aileye
henüz bir öneri gelmedi-
ğini belirterek “Hükümet
bir teklifte bulunabilir,
tek yanlı beyanlar var.
Bu, siyaseten devlet adı-
na bir özür dileme anla-
mına gelebilir, savun-
manın yarattığı manevi
tahribatı kaldırmaya dö-
nük olabilir. Fakat, Dink
ailesinin tavrı, dostane çözümden,
uzlaşmaktan yana değil” dedi.
HRANT DİNK AİLESİ: HÜKÜMETLE UZLAŞMIYORUZ
Haberal: Özgürlüğümün
gaspının 500. günü
Büyük Taarruz’un 88. yıldönümü
Yurt Haberler Servisi - Türkiye Cumhuriyeti’nin
temellerinin atıldığı ve Kurtuluş Savaşı’nı zafere gö-
türen Büyük Taarruz’un 88. yıldönümü dolayısıyla
Türkiye’nin değişik kentlerinden binlerce kişi Af-
yonkarahisar’ın Şuhut ilçesine bağlı Çakırözü kö-
yünde toplandı. Katılımcılar, ellerindeki meşale ve
Türk bayraklarıyla Atatürk’ün taarruz emrini verdiği
1874 rakımlı Kocatepe’ye yürüdü. Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar Valisi Haluk
İmga, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, Afyon
Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörü Prof. Dr. Ali Al-
tuntaş da katılımcılara eşlik etti. Kutlamalar kapsa-
mında, Marmaris Senfoni Orkestrası ve opera sanatçısı
Hakan Aysev bir konser verdi. Rüzgârın etkisiyle ha-
va sıcaklığının 12 derecenin altına düşmesi nedeniyle
bazı vatandaşlar ateş yakarak bazıları ise battaniye-
lere sarılarak ısınmaya çalıştıysa da kutlamalar sa-
bahın ilk ışıklarına kadar sürdü. (Fotoğraf: AA)
İstanbul Haber Servisi - İnsan
haklarõ savunucusu, yazar Doğan
Akhanlı, 12 Eylül askeri dar-
besinin ardõndan bir süre ce-
zaevinde yattõktan sonra Tür-
kiye’den ayrõlarak Alman-
ya’ya yerleşti ve 18 yõl Tür-
kiye’ye gelmedi. Alman va-
tandaşlõğõna geçen Akhanlõ,
annesi, babasõ ve kardeşleri-
ni ziyaret etmek için 9 Ağus-
tos 2010’da Türkiye’ye gel-
diğinde Sabiha Gökçen Ha-
vaalanõ’nda gözaltõna alõndõ.
Akhanlõ ertesi gün ise 1989’da
yaşanan bir olay nedeniyle
“arandığı gerekçesiyle” tu-
tuklanarak Tekirdağ 2 Nolu F Tipi
Cezaevi’ne gönderildi. Söz konusu
olayla müvekkilinin hiçbir bağlantõ-
sõnõn olmadõğõnõ vurgulayan avukat
Şennur Bayboğa “Tür-
kiye önümüzdeki gün-
lerde olağanüstü bir taz-
minatla karşılaşacak. Bu
olayı AİHM’ye taşıya-
cağız” dedi. Avukatlarõ
Haydar Erol ve İlyas
Uyar’õn tutuklamaya yap-
tõğõ itiraz ise reddedildi.
1992 yõlõnda yazar Ak-
hanlõ aleyhine ağõr işken-
ce sonucu bir tanõğõn ifa-
de verdiğini anlatan avukat
Bayboğa, Akhanlõ’nõn tu-
tuklanma kararõnõn 20 da-
kikalõk savcõlõk sorgusunun ardõndan
verildiğine dikkat çekti.
YAZAR DOĞAN AKHANLI DAVASI AİHM’E GİDİYOR
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
Soruyu açık seçik biçimde yanıtlayana
rastlanmadı.
Sonunda halkımızın anayasa paketiyle ilgili
bilgisi tartışma konusu olmaktan çıktı.
12 Eylül’de AKP (RTE) artı Fethullah gibi
din çevreleri dışında kalan kesimlerin evet’e
karşı duruşlarının ne ölçüde etkili olacağının
belirleneceği sonucuna varıldı.
Bekleme sürecine geçildi.
Fakat nedense TV yayınlarında, gazete
haberlerinde ilginç bir olay yer almadı.
Halkımızı yansıtan bir olay!
Bir gazetenin internet sayfasındaki habere
göre olay Tokat’ta geçiyor.
RTE halka konuşuyor.
AKP kalabalıklara evet, CHP hayır diye
bağırtıyorlar ya!
RTE soruyor halka:
“Kılıçdaroğlu’nun türbanı çözeceğine
inanıyor musunuz?”
Binlerce insan; “Evettt!” diye yanıtlıyor.
Bir iki saniye şaşkınlık yaşıyor AKP lideri.
Soruyu bir başka biçimde soruyor bu kez:
“İnanmıyorsunuz değil mi?”
Binlerce insan yine “evettt” diye yanıtlayarak
RTE’yi rahatlatıyor.
Çok canlı tipik bir örnek: Neyi gösteriyor?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun
Türkiye’yi yıllardır sarsan türban sorununu
çözeceğinden halkımızın haberi bile
olmadığını…
…anayasa paketiyle ilgili lider ne söylerse
soruya göre otomatiğe bağlanmış gibi ya evet
ya da hayır diye bağırdığını kanıtlamıyor mu?
Sandığa 16 gün kaldı.
Propagandanın da suyu çıktı.
Liderler ya birbirlerine ağız dolusu küfreder
gibi hakaret ediyorlar ya da 12 Eylül seçim
günüymüş gibi vaatlerde bulunuyorlar.
Bir garip kargaşa. Halkın kafasını karıştıran
ne, nedir, ne kadar gerçektir aydınlığa
çıkmasını engelleyen bir kavgadır gidiyor.
RTE anayasa paketinin memura, işçiye yeni
olanaklar getireceğini öne sürüyor;
Kılıçdaroğlu ise işçinin mevcut haklarının
ellerinden alınacağını söylüyor.
İnsanlar gerçeği nereden öğrenecekler?
Geriye elde kalan olanak sadece medya!
Medya bir ara paketi anlatır gibi oldu. Bir iki
gün, o kadar… Yazılısı görüntülüsü güncel
kavgaları tartışmaktan, yansıtmaktan başını
kaldıramıyor.
AKP her alanda refah vaat ediyor. Arada bir
paranın ucunu gösteren yaptırımlar uyguluyor.
Yüzde 32’leri gören ama yüzde 40’lar
bekleyen ana muhalefet ise propaganda
sürecini 2011’de tek başına iktidara
geleceğine bağlamış… hemen her ilde, o ilin
nabzına göre şerbet veren (ve toplumda
sürekli tartışılan) kimi sorunları çözeceğini vaat
ediyor.
İlk başlarda aç açık, yoksul kalmayacak
sloganı ile başlayan süreç… türban sorununu
çözeceği ile gelişti..
Son olarak (toplumsal uzlaşı koşuluyla)
genel affa kadar uzandı.
Kuşku yok CHP Genel Başkanı
referandumda hayır çıkarsa bu sorunları
çözümleyeceğini vaat etmiyor.
Bu vaatler genel seçimde tek başına
iktidara gelmesi koşuluyla öngörülen vaatler
dizisi…
Halkımız 12 Eylül’de böyle gelmiş böyle
gitmez diyecek mi?
O gün, CHP-MHP-DP-“bir kısım medya”
halkımızın RTE iktidarına hayır demesini
bekliyor…
Kim beklemiyor ki?..
Eskişehir Emniyet Müdürü
Hanefi Avcı’nın, cemaatini he-
def alan kitabının yarattığı tar-
tışma ortamında Fethullah Gü-
len’in yaptığı çok çarpıcı bir
açıklama kamuoyunda yeterin-
ce tartışılamadı. Bu, Gülen’in
bir ay gibi kısa bir süre içinde
referanduma yönelik “evet”
oyu kullanılması yönünde yaptı-
ğı ikinci açıklamaydı. Açıklama-
larının içeriği de kendisi ve ta-
raftarları açısından birden fazla
“ilk” niteliği taşıyan unsurlara
sahipti. Gülen, daha önceki se-
çimlerde ya da siyasi tercih ge-
rektiren kampanyalarda hiçbir
zaman kamuoyuna açık bir bi-
çimde tavır ifade etmezken ilk
kez açıkça yön gösteriyordu.
Birinci açıklamasında “İmkân
olsa mezardakileri bile kaldı-
rarak referandumda ‘evet’
oyu kullandırmak lazım” diye
mecaz yapan Gülen, bu kez
çok daha gerçekçi bir üslupla
yandaşlarına “Herkes referan-
dum konusunda üzerine dü-
şeni yapmalı” talimatı verdi.
Bununla da kalmadı, “Herkes
en az 10-20 kişiyi sandığa gö-
türerek ‘evet’ oyu verdirtmeli”
diyerek Milli Görüş geleneğinin
seçim yöntemlerinden biri olan
“seçmen zimmetleme” yönte-
minin kullanılmasını istedi. Tüm
bunların üstüne, yine ilk niteli-
ğindeki çağrıyla, kendisi gibi
Amerika’da bulunan cemaat
mensuplarından “gitmesi
mümkün olanlara” oy kullan-
mak için Türkiye’ye gitmeleri
çağrısı yaptı. Duyumlarımıza
göre Gülen’in bu ısrarlı tutumu-
nun ardında referandumun so-
nucuna ilişkin şüpheleri ve
AKP’nin “evet” kampanyasını
yetersiz bulması etkili oldu. Ya-
ni Gülen, AKP’nin şu ana ka-
darki çalışmasının “evet” sonu-
cunu garanti etmeyeceği kanı-
sında.
‘Dönüş’ tartışması
alevlenecek
On yıldan fazla süredir
ABD’de bulunan Gülen, AKP
iktidarı süresince “Dönecek mi
dönmeyecek mi?” tartışmala-
rının odağında yer alan isimdi.
Gülen’in referandumda “evet”
yönünde yaptığı ilk açıklama
sonrasında muhalefet “O za-
man gelsin oy kullansın” tep-
kisini göstermişti. Şimdi son
açıklamasında “mümkün olan-
ların” Türkiye’ye oy kullanmaya
gitmesi yönündeki çağrısının
kendisini kapsayıp kapsamadı-
ğı konusu şu an için belirsiz.
Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek de “Benim bildiğim ka-
darıyla gelmesinde hukuki bir
engel yok” diyerek dönüşü için
kapıyı aralamıştı. 12 Eylül’deki
referandumda hem AKP hem
de cemaatin arzusu doğrultu-
sunda “evet” çıkması halinde,
“Gülen dönecek mi?” tartış-
ması daha da alevlenecek de-
mek yanıltıcı olmaz.
‘Evet’ oylarındaki
cemaat hissesi
Her ne kadar son açıklama-
sında “Biz bütün partilere eşit
mesafedeyiz. Referandumda
‘evet’ derken bu işi yapanlara
değil işin kendisine destek
veriyoruz” dese de Gülen,
kampanyadaki açıklamalarıyla
klasik tutumunu değiştirerek ilk
kez bir güç olduğunu açıkça
deklare etmiş oldu. Yürüttüğü
bu arzulu kampanya, Gülen ve
cemaatinin, 12 Eylül’de sandık-
tan çıkacak “evet” oylarının
hisse sahipleri arasına eklen-
mesi sonucunu doğuracak. 13
Eylül sabahı, çıkacak “evet”
oylarında payı olanlar sayılırken
bugüne kadar bu yönde hare-
ket edeceklerini açıklayan AKP,
SP ve BBP gibi siyasi partilerin
yanı sıra ilk kez Fethullah Gü-
len’in katkısı da hesaplanmaya
çalışılacak. Aynı, CHP lideri Ke-
mal Kılıçdaroğlu’nun çıkacak
“hayır” oylarındaki hissesinin
tartışılacağı gibi. Hatta Hanefi
Avcı’nın kitabında ve Washing-
ton’daki arkadaşımız Elçin
Poyrazlar’ın kaleminden oku-
duğumuz Stratfor raporunda
işaret edilen ‘devlet içindeki ce-
maat gücü’ de dikkate alındı-
ğında, “Evet’lerin ne kadarı
AKP’nin, ne kadarı Gülen’in?”
sorusu belki de siyaset günde-
minin odağına oturacak.
ANALİZ
UTKU ÇAKIRÖZER
Gülen’in Son Açıklaması: ‘Evet’
Oylarına Bir Hissedar Daha Eklendi
[email protected]
TEMİZÖZ DAVASI
DİYARBAKIR’DA
GÖRÜLECEK
DİYARBAKIR (Cumhu-
riyet Bürosu) - Askeri Yargõ-
tay Cumhuriyet Başsavcõlõğõ,
Şõrnak’õn Cizre ilçesinde
1990’lõ yõllarõn başõnda yaşa-
nan faili meçhul cinayetlerle
ilgili görülen, eski Kayseri İl
Jandarma Komutanõ Albay
Cemal Temizöz ile ilgili dava
dosyasõnõn “olumlu görev
uyuşmazlığı için gereken sü-
re aşıldığı” gerekçesiyle
Uyuşmazlõk Mahkemesi’ne
gönderilmemesi yönünde gö-
rüş bildirdi. Davaya, Diyarba-
kõr 6. Ağõr Ceza Mahkeme-
si’nde devam edilecek.