23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
K ulis hareketli. Yanõ- tõ aranan ilk soru: Cumhurbaşkanõ kim olacak? Çeşitli olasõlõklar dolaşõ- yor kulislerde. Yargõtay Baş- kanlõğõ’ndan istifa ederek DP’den milletvekili seçilen Halil Özyörük adõ ön sõra- da. 20 Mayõs 1950 Cumarte- si günü toplanan DP Meclis Grubu genel merkezden ge- len telkinler üzerine Celal Bayar’õ Cumhurbaşkanlõ- ğõ’na, Refik Koraltan’õ Mec- lis Başkanlõğõ’na aday gös- termeyi kararlaştõrdõ. Parti genel başkanõ, Ata- türk’le çalõşmõş, devlet yaşamõndan deneyimli bir siyaset adamõydõ Ba- yar. Yadõrganmadõ. Elbette yadõr- ganmazdõ. Koraltan’a da devlet protokolün- de ikinci sõradaki koltuk veriliyor- du. Eh işte! Fakat partinin ağõr toplarõ; Adnan Menderes’le Fuat Köprülü, DP yö- netiminde ağõrlõk isim Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu.. hangi görevlere getirilecekti? Celal Bayar’õn Çankaya Köş- kü’nde göreve başlamasõndan son- ra bu sorular bir bir yanõtlanacaktõ. Menderes, Köprülü’yü Başbakanlõk’a getirmesini rica etmek için Köşk’e çõktõ. Cumhurbaşkanõna bu rica- sõnõ söylemeye çalõştõğõ sõra- da Bayar: “Başbakanım siz- siniz Adnan Bey!” dedi. Menderes’in şaşkõnlõktan sõyrõlamadõğõ bir andõ. Bayar ekledi: “Partinin genel baş- kanı da sizsiniz!”. Bayar hükümeti de partiyi de Adnan Menderes’e teslim ediyordu. Adnan Menderes hükü- mette Fuat Köprülü’yü Dõş- işleri Bakanlõğõ’na getirdi. Partinin dört kurucusu Ba- yar-Menderes- Koraltan- Köprülü devletin dört önemli görevini üstlenmiş oldular. Karaosmanoğlu, Samet Ağaoğlu gibi isimlerse hükümette kimi ba- kanlõklara getirildiler. 27 MAYIS 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 SÜRECEK 1950 yõlõ Mayõs ayõnõn 22’nci günü 22 yaşõndaki genç bir gazeteci, eski Türkiye Mil- let Meclisi binasõnda gazetecilere ayrõlan lo- casõna girdi. Muhabiri olduğu Vatan gazetesine ay- rõlan iskemleye oturdu ve aşağõya, genel kurul salonuna baktõ. Meclis Genel Kurul Salonu’nda herkes ayakta idi. Gazeteci Vedat Refioğlu’nun Demokrat Partili milletvekilleri arasõnda gezdiğini, kimileriyle kucaklaşõp öpüştüğünü gördü. Hayreti bir kat daha arttõ. Refioğlu milletve- kili değildi. Ne arõyordu milletvekilleri arasõn- da, üstelik iktidara gelen DP milletvekilleri ara- sõnda? Oturum açõlmadan önce Vedat gazeteciler lo- casõna geldi. “Yahu” dedi. ”Bu milletvekilleri birbirini ta- nõmõyor. Beni de milletvekili sandõlar. Önüme çõkan beni kucakladõ. öptü ve tebrik etti.” Gülüştük! CHP Grubu ise -bize göre- toplantõ salonu- nun sol tarafõndaki sõralarda oturuyordu. Eski Cumhurbaşkanõ, eski Başbakan ve şim- di CHP Genel Başkanõ, ana muhalefet lideri Ma- latya milletvekili İsmet İnönü, bir sõraya yan oturmuş, oturumun açõlmasõnõ bekliyordu. Oturum açõldõ. Gündem tek madde: Cumhurbaşkanõ seçimi! Seçime 453 milletvekili katõldõ. 387 oyla De- mokrat Parti Genel Başkanõ İstanbul Milletve- kili Celal Bayar, Türkiye Cumhuriyeti 3. Cum- hurbaşkanõ seçildi. Oy dağõlõmõ şöyleydi: İsmet İnönü’ye (CHP Grubu’nun verdiği) 64, Halil Özyörük’e 1, çe- kimser 1 oy. Fraklar giymişti Celal Bayar. Genel kurul sa- lonuna girdi. DP milletvekilleri ayağa kalkma- dõlar. Oturduklarõ yerden alkõşladõlar Cum- hurbaşkanõnõ.. CHP ise ayakta karşõladõ, fakat alkõşlamadõ... Ant içti. Yukarõdaki bir salonda Bayar tebrikleri kabul etti. İnönü’nün Bayar’õ tebrike gitmediği söylentileri yayõldõ ama yalandõ. Önemli, renkli, heyecan verici bir gün- dü. Yalnõz Çankaya Köşkü değişmiyordu. Bir devir kapanõyor ve yeni bir devir açõlõ- yordu. Milletvekilleri yemin edeceklerdi. Bayar Mec- lis’ten ayrõlacaktõ. Bir koşu gittim Meclis’in ön kapõsõna... On da- kika geçti geçmedi. Kapõda Celal Bayar gö- ründü... Durdu. Karşõdaki gün görmüş Ankara Palas’a baktõ. Otelin kapõsõ önünde toplanan küçük bir kalabalõk, Bayar’õ alkõşladõ. Derin bir nefes aldõ veya bana öyle geldi. O an ne düşündüğünü merak ettim. O an: Atatürk’lü günlerini, başbakanlõğõnõ, Atatürk’ün ölümünü, İsmet İnönü’nün cum- hurbaşkanõ seçildiği günleri ve bir süre sonra İnönü tarafõndan başbakanlõktan alõnõşõnõ anõm- sadõ mõ acaba? Bir siyaset adamõ olarak zor gelen, uzun sü- ren bir suskunluk dönemi… Zoruna gitmiş ol- malõydõ Bayar’õn. İkinci Dünya Savaşõ’ndan sonra Demokrat Parti’yi dört arkadaşõ ile kurmasõ… parti genel başkanlõğõ… demokrasinin doğum sancõlarõyla geçen çetin muhalefet yõllarõ… acaba o bir an geride kalan günler bir film gibi gözünün önün- den geçti mi? Muhalefet yõllarõnõ anõmsõyorum. Bayar par- ti genel merkezinde veya gezilerde geçmişte ka- lan elbette õstõrap çektiği kimi olaylardan söz et- mezdi. Sadece Atatürk’ten, başbakanlõğõndan söz ederdi. Celal Bayar, Demokrat Parti’yi kurarken kõ- sa bir süre sonra partisinin tek başõna iktidara geleceğini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. Cum- hurbaşkanõ olacağõnõ acaba düşünmüş müydü? Yanõtlanmasõ olanaksõz sorular... Bayar Cumhurbaşkanlõğõ makam arabasõna bindi ve Meşrutiyet Caddesi’ndeki evine gitti. CELAL BAYAR Ankara... Başka bir Ankara 14 Mayõs 1950’de genel seçiminin sonucu: Demokrat Parti, 27 yõllõk CHP iktidarõnõ devirerek tek başõna iktidara geldi. 22 Mayõs 1950’de Celal Ba- yar Cumhurbaşkanõ seçildi. İnanõlõr gibi değildi sonuç- lar... Tek parti ve Milli Şeflik dönemi kapanõyor, yeni bir dö- nem açõlõyordu... 14 Mayõs 1950 günü ve ge- cesini bütün canlõlõğõ, heyecanõ ile yaşadõm. Genç bir gazeteci, -zamanõnda büyük gazeteydi- Vatan muhabiriydim. O tarihlerde gazetelerin bu- günkü gibi Ankara bürolarõ yoktu. Onlarca muhabir çalõş- mazdõ bir gazete. Bir muhabir, bir de yardõmcõsõ! Bugünkü gibi iletişim araç- larõnõ, gereçlerini düşlerimizde bile göremezdik. İstanbul gazetelerinin; Cum- huriyet başta, Vatan’õn Ankara muhabiri “her şeydi”. Haberleri geceleri telefonla yazdõrõrdõk. Muhabirin yar- dõmcõsõnõn bir görevi de buydu. Saatler sürerdi haberleri İstan- bul’a yazdõrmak! O zaman teknik olanaklar kõ- sõtlõ. Gazete satõşlarõ düşük. Haberleri gece yarõsõna doğru hatta sabahõn ilk saatlerinde ör- neğin 02.00’de hatta 03.00’te verebilirdik. Bugün gazetelerin sadece merkez İstanbul dõşõnda, An- kara’da, bölgelere göre İz- mir’de, Adana’da, birçok ilde matbaalarõ var. O zamanlar? Gazete İstanbul’da basõlõr ve.. Ankara’ya trenle bir gün sonra gelirdi! Ben yabancõ bir gazetecinin bir otel odasõnda yazõsõnõ veya haberini teleksle New York’a yazdõrdõğõnõ, 1952’de olimpiyat oyunlarõnõ izlemek için gön- derildiğim Helsinki’de gördüm. Hayret ettim. Hatta adamõn amma büyük daktilosu var, di- ye düşündüğümü anõmsõyorum. Fotoğraflarõ anõnda nakleden telefotoyu da! Şimdi ise gazete sayfalarõ İstanbul’dan bir do- kunuşta başka bir kente nakle- diliyor. 1950’den önce, hatta 1950’lerden sonra bir süre biz Hababam sõnõfõndaydõk. Hâlâ telefonla haber yazdõrõ- yor, fotoğraflarõ posta yoluyla gazeteye iletiyorduk. Dõş ülkelere gidersek haberleri telgrafla gazeteye iletiyorduk. 1950’lerden sonra gazeteler teknik açõdan büyük bir hamle yaptõ. Teknik ve habercilik açõsõn- dan basõnda ilk hamleyi Hürri- yet yaptõ. İlk kez Hürriyet’in Ankara Bürosu’na teleks geldi! İlk kez Hürriyet’in foto muhabiri Rüç- han Arıkan sõrtõnda bir gereç.. adõna telefoto diyordu, örneğin olimpiyatta şampiyon olan Türk güreşçilerinin resimlerini aynõ gün gazeteye aktararak büyük heyecan yaratmõştõ. Türkiye’de her şeyde olduğu gibi basõn dünyasõ da değişi- yordu! Gazete dünyasõ evet, değişi- yor, gelişecekti, gelişiyordu ama zaman geçtikçe özgürlük- ler, refah vaadiyle iktidara ge- len Demokrat Parti için aynõ yargõyõ söylemek zordu. O GÜN O GECE S eçim gününü Demokrat Par- ti Genel Merkezi’nin -şim- di yerinde yeller esen- Mit- hat Paşa Caddesi’nde bahçe içindeki küçük tek binasõnda izledim. İlk kez Türkiye seçim gibi bir se- çim yaşadõ. Slogan: Yeter söz mil- letindir. Kural: Gizli oy, açõk tasnif... 14 Mayõs gece yarõsõna doğru CHP Genel Merkezi’nde õşõklar söndü. Yazõlõ-sözlü açõklamaya ge- rek yoktu: Bu, seçim yenilgisinin ilanõ demekti. Yerli yabancõ gazeteciler.. so- kakta halk.. gelip giden yeni mil- letvekilleri… DP Genel Merkezi’nde tam an- lamõyla bayram havasõ esiyordu. Önce DP’nin dört kurucusundan biri Refik Koraltan göründü. Seçim bölgesi İçel’den geliyordu. Elinde kocaman tahtadan yapõlmõş bir anahtar: Kocaman bir sesle: “…İşte Mersin’in anahtarı!..” dedi gazetecilere. Foto muhabirle- rine.. Bir süre geçti. Celal Bayar ya- nõnda Fuat Köprülü, Adnan Men- deres’le geldi Gazetecileri selamladõlar. Ga- zeteciler etrafõnõ sardõ. France Press muhabiri -DP ikti- darõnõn yurtdõşõna çõkardõğõ, sonra- dan İsrail’e yerleşen Erol Güney- dört büyüklere sordu: “DP’nin dış politikası ne olacak?” Bayar yanõtlamadõ soruyu. Köp- rülü açõkladõ: “Batı’yla olan iliş- kilerimize bağlı kalacağız.” Bir süre sonra gittiler. Yavaş yavaş kalabalõklar dağõl- dõ. Gecenin ilerleyen bir saati. Ge- nel merkez sessizliğe gömüldü. Bir odada, telefon başõnda parti sekre- teri -daha sonra Başbakan Mende- res’in özel kalem müdürü- Basri Aktaş, mütevazõ çalõşma masasõnõn yanõnda oturan ben ve bir başka odada Fuat Köprülü... İllerden hâlâ telefonlar geli- yordu; “zaferi” kutlayan veya so- nucu bir kez daha duyurmaya çalõ- şan telefonlar. Bir ara Kõrşehir aradõ. Orada sa- yõm işleri uzun sürmüştü. Basri Aktaş, il başkanõnõ yan odadaki Fu- at Köprülü’ye bağladõ. Kõsa bir süre geçti geçmedi. Yan odadan büyük bir gürültü koptu. Basri Aktaş koştu gitti ve dön- dü, gülüyordu: “...Köprülü Hoca” dedi: “Kırşehir’de (DP lider kadro- suyla anlaşamadığı için bir süre önce partiden kopan) Osman Bö- lükbaşõ’nın tek başına seçimi ka- zandığı haberini alınca telefonu kaldırmış vurmuş. Parampar- ça!” DP Bölükbaşõ’nõn tek başõna muhalefetine tahammül edemedi. Bu zafer Kõrşehir’e pahalõya mal oldu. DP, bir yasayla Bölükbaşõ’nõ seçen Kõrşehir ilini ilçeye dönüş- türdü! 15 Mayõs. Sabahõn erken saat- leri. Gazeteyi aradõm partiden. Bas- ri Ağabey’in verdiği son seçim so- nuçlarõnõ yazdõrdõm. Tumturaklõ benzeri bir cümleyle: “Güneş doğarken sabaha karşı alınan resmi olmayan kesin seçim sonuçları 27 yıllık bir ikti- darın, ‘milli şeflik’ döneminin kapandığını, Türkiye’nin karan- lıklardan sıyrılarak aydınlık gün- lere koşacağını müjdeliyordu!” … Ne saflõk! 22 Mayıs 1950’de Celal Bayar cumhurbaşkanı seçildi. İnanılır gibi değildi sonuçlar... Tek parti ve Milli Şeflik dönemi kapanıyor, yeni bir dönem açılıyordu... SÖYLENENLER - BEKLENTİLER VE SONUÇLAR HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Bir Zamanlar Bayramdı kursatbasar63@gmail.com Benim çocukluğumda 27 Mayıs bayramdı. Çok partili demokrasiye geçilmesinden kısa süre sonra bir askeri ihtilalle on yıl iktidar olan partinin devrilmesini bayram olarak kutlamak elbette acıklı bir şeydi. Belki ironik bir biçimde 27 Mayıs’ı bayram olmaktan çıkartan da 12 Eylül askeri yönetimi oldu. Demokrat Parti, 27 Mayıs’tan önce, kendisine gelen onca uyarıya, duyuma kulak verip seçime gitseydi, Türkiye’nin yakın tarihi herhalde bambaşka olurdu. Ne yazık ki politikacılar koltuklarına oturduktan sonra giderek bir körleşme içine giriyor ve olup bitenleri tümüyle kendi gözlükleriyle okumaya başlıyorlar. Kendilerine yakın olanları önce kullanırken zaman içinde onların söylediklerine inanmaya başlıyorlar. Toplumun farklı kesimlerinden gelen haklı ya da haksız sesleri, tepkileri, eleştirileri dikkate almak yerine onları duymamaya, giderek susturmaya başlıyorlar. Türkiye’de güçlü iktidarların en büyük sorunuysa, ellerindeki mekanizmayı tümüyle kendilerine hizmet edecek biçimde değiştirmelerinin kolay olması... Çünkü Türkiye’de iş dünyasından medyaya, entelektüellerden yerel yönetimlere, güvenlikten adalete kadar her şey hükümete bağımlı. 50’li yıllar boyunca Türkiye’de güçlü bir iktidar vardı. Onun karşısında da güçlü bir muhalefet. DP ve CHP’nin bu dönem boyunca çekişmesi giderek siyasi bir rekabet olmaktan çıkıp rejim sorununa dönüştü. Taraflar giderek keskinleşti. İktidar giderek sertleşti. Muhalefet ipleri kopardı. İktidar için tek amaç, bulunduğu yerde kalmak, muhalefet içinse, ne olursa olsun onları oradan indirmek haline geldi. İktidar, yargıyla, üniversiteyle, basınla, orduyla kavgaya tutuştu. Toplumu bu denli germenin ve bölmenin sonu da bir askeri ihtilal oldu. Ve belki daha da önemlisi çok partili sistemin temellerini atacağımız bu süre, aslında tek parti zihniyetinin farklı bir görünüşle devamı biçiminde algılandı. Askerin vesayetinin parlamentonun yanınında olağan sayıldığı bir sürecin kapısı açıldı. Toplum, çoğulculuğu, farklı görüşlerin Meclis’te temsilinin bütün ülke için yaratacağı faydaları, iktidar ve muhalefetin bu sistemin bütünleyici parçaları olduğunu, demokrasi kültürünü kavrayamadı. Türkiye’de politika, taraflar, kimlikler ve aidiyetler üzerinden, daha da kötüsü onların çatışması üzerinden yapılıyor bunca yıldır. Bu ülkenin kendi yetiştirdiği değerleri yok eden, insanlarını birbirine düşman eden, bölgenin en güçlü ülkesi olacağına başkalarına bağımlı kalmasına yol açan acıklı bir kısırdöngü ne yazık ki... EN DEMOKRATİK ANAYASAYI KAZANDIRDI 27 Mayıs müdahalesinin 50. yıldönümü İSTANBUL/İZMİR (Cumhuriyet) - Türki- ye Cumhuriyeti’nin en önemli dönüm noktala- rõndan biri olarak tarihe geçen 27 Mayõs 1960 devrimi, 50 yõl önce bugün gerçekleşti. Cum- huriyet devrimlerinin yönünü tersine çevirme- ye çalõşan Demokrat Parti (DP) Genel Başkanõ Adnan Menderes liderliğindeki hükümete karşõ gerçekleştirilen askeri müdahale, Türki- ye’ye, tarihinin en demokratik ve çağdaş ana- yasasõ olan 1961 Anayasasõ’nõ da kazandõrdõ. 1961 Anayasasõ ve Çağdaş Demokrasi Vakfõ üyeleri, 27 Mayõs 1960 devriminin 50. yõldö- nümünde, bugün saat 12.30’da Taksim Atatürk Anõtõ’na çelenk koyacak ve saygõ duruşunda bulunacaklar. Vakfõn başkanõ ve 27 Mayõs Mil- li Birlik Komitesi üyesi Numan Esin, 27 Ma- yõs 1960 devriminin getirdiği yenilikler ve ku- rumlarõyla õşõk saçmaya devam ettiğini söyledi. Esin, yaptõğõ yazõlõ açõklamada “ 27 Mayıs, Jön Türk hareketinin, Kuvayi Milliye’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’ni gerçekleştiren gü- cün yeni bir hamlesidir” dedi. ‘12 Eylül’le karşılaştırılamaz’ Esin, 27 Mayõs devriminin, 1961 Anayasa- sõ’nõn kabul edilmesiyle ülkemize demokrasi, özgürlük, insan haklarõ ve sosyal devlet alanõn- da çağ atlattõğõnõ, tarihteki yerini aldõğõnõ vur- gulayarak “Bu nedenle 27 Mayıs devrimini, gerek toplumsal temelleri, gerek çağdaş ve devrimci anayasa ile, baskıcı 12 Mart muh- tırası ve devrim düşmanı 12 Eylül 1980 dar- besi ile karşılaştırılamaz” diye konuştu. ‘Cumhuriyet devriminin devamı’ İnsan Haklarõ savunucusu Dr. Alparslan Berktay, 27 Mayõs devriminin 50. yõldönümü nedeniyle yaptõğõ açõklamada, “Devrimsiz demokrasi, karşıdevrimdir, bugünkü, ağ- zından demokrasi sözcüğünü düşürmeyen AKP iktidarının yeni anayasa çalışmala- rıyla yapmaya, tamamlamaya çalıştığı da budur. 27 Mayıs, devrimdir. Cumhuriyet devriminin devamıdır, demokratik olan da odur” ifadelerini kullandõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle