14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
PERİHAN ERGUN Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, çirkin komplo nedeniyle her bilinçli etik yapılı siyasetçinin davranması gerektiği gibi Sayın Deniz Baykal’ın genel başkanlıktan istifasından sonra kendisine genel başkanlığa aday olması önerildiğinde hemen eski genel başkanını ziyaret ederek, fikrini almak istemişti. Sayın Baykal, Kılıçdaroğlu’na “örgütün onayını almasını” önermişti. Parti Genel Sekreteri Önder Sav, il başkanlarının, kurultay delegelerinin, örgütün olurunu alarak, gerekenin yapılmasını önerince Kılıçdaroğlu da 15 Mayıs’ta genel başkanlığa adaylığını açıklamıştı. Gelin görün ki hemen 48 saat sonra gün ortasında Zonguldak’ın Gelik beldesinde Taşkömürü Kurumu’nun Karadon maden ocağında meydana gelen patlamada 30 işçinin düşürüldüğü cinayet niteliğindeki durum hepimizin içini yaktı, dünyasını kararttı. Bu acılarla ağıtlar yakılırken beldeye giden Sayın Başbakan, “Bu yörenin kaderi bu” diye fetvada bulunmaz mı? Her akla dayanan kişi gibi Diyanet İşleri Başkanı Sayın Bardakoğlu’nun da dedikleri gibi bu acı, kader değil teknik ihmalin getirdiği sondur. 2006-8 arasında maden ocağı kazalarında 559 kişi yaşamını yitirmiş. 5000’in üstünde madenci de iş yapamaz hale gelmiş. Maden mühendislerinin açıklamalarına göre devlet kurumları dışlanarak hükümetçe taşeronlara bırakılan ocaklar tam denetlenemediğinden bu facialar oluyormuş. Vatandaşın aş-ekmek için girdiği yeraltında can vermesi vicdanları hiç sızlatmıyor mu? O, 30 canı sokakta mı bulduk? Aralarında bulunan iki gencecik maden mühendisinin sonu bu mu olmalıydı? Bir de bu ocağın işletmesini alan taşeronun madencilikle hiç ilgisi olmayan bir inşaat işlevcisi olduğunu öğrenince eh el insaf, dedim. Bunun sorumluları bir an için kendilerini bu iş şehitlerinin yakınlarının yerine koysunlar bakalım bu acılara dayanabilecekler mi? İşte bu katliam saydığım yitirişlerin acıları içinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun kesinlikle CHP’nin 33. Olağan Kurultayı’nda genel başkan olacağına inanarak “Hoş Gelişler Ola!” derken, kelimeler boğazımda takılı kaldı. Tesellim adaylığını basın toplantısıyla duyurduktan beş gün sonra tek aday olarak kurultaydaki delegelerin tümünün oyunu alarak genel başkanlığa seçilişi oldu. 70’lerden SHP, CHP birleşme kurultayına kadar bütün kurultaylarda bulunmuş biri olarak bu denli coşkulu bir kurultayı hiç yaşamadım. Coşkuyu ekrandan izlerken orada sağlık nedenlerimle bulunamayışıma hayıflanırken, bir yandan da astımlı bedenimle oradan sağ çıkamayıp keyiflere keder katmadığımla da bir teselli daha buldum. Kılıçdaroğlu’nun hak ettiği başarısını da alkışladım. Onu önce özlem ve içtenlikle kurultayın dışındaki halk seçti. Delege, halkın istemine uyarak genel başkanlığı onayladı. Halk diye yola çıkan Genel Başkan’ın halkını hayal kırıklığına uğratmayıp iktidara beraberce koşacağına da inanıyorum. 33. kurultayda seçimden önce yaptığı söylemde öncelikle anafikir, üç noktaydı. 1. işsizlik, 2. yoksulluk, 3. yolsuzluk, memlekette en büyük sorun olan bu üç yoksunluk giderildiği takdirde ancak o zaman ülkemiz bağımsız, özgür ve kendine güvenle ilim, fen ve akılla çağdaş uygarlığı yakalayabilir. Eğitimle donandırılarak taşının, toprağının tarihinin değerini bilebilir. Dolayısıyla da uluslararası saygınlığa erişir. Ayrıca; bir saati aşkın konuşmasının unsurlarına bakıldığında; a- Değişim, b- Yenileşim, parti içi demokrasiyle c- Büyümenin amaçlandığını gözledim. Gerçekte M.K.ATATÜRK de partiyi kurarken CHP’nin temelinin harcını bu kavramlarla karmıştı. Büyük Önder’e özlem duymamızdaki en büyük istemler de bunlar değil mi? Kurultaya ve seçilmiş başkana kusurlar bulma savaşına soyunan iktidarla yandaş medyanın eteklerinin tutuşmasında en büyük etken işte bu ortaya konulanlardır. Yerimin darlığı nedeniyle diğer konuları gelecek yazıma bırakıyorum. Geçen hafta toplumumuzda çok değerli çalışmalarıyla iz bırakan sevgili Türkan Saylan’ın 1., sıcak, içtenlikli yaradılışı kalemine yansıyan değerli gazeteci Mustafa Ekmekçi’nin de 13. ölüm yıldönümlerinde onları rahmetle, borçlulukla anarak yaşadık. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Korkunun Ecele Faydası Yok!.. Korkuyorlar, çok korkuyorlar… İktidar ve işbirlikçileri arasında öylesine bir panik havası esiyor ki, sormayın gitsin!.. Başbakanları, grup toplantısında hakarete varan ağırlıkta eleştiriler yapıp, ardından kendisini eleştiren basına iki sıfat yakıştırıverdi: - Candaş ve yoldaş medya!.. Alevi açılımı(!) yaptığını iddia eden iktidarın başı, böylesine akıl almaz bir saldırıyla Aleviliğe dokundurma yaptı, aklı sıra solcu gazetecileri işaret etti... Sonra da bütün terimleri birbirine karıştırıp Ergenekon ile CHP arasında bağ kurmaya soyunuverdi!.. Başbakan’ın saldırısını “talimat” kabul eden yandaşlar da ipe sapa gelmez, okuyana “vah, vah” dedirten yorumlar döşenmeye başladılar… Kolay değil tabii.. - Korku dağları bekler!.. Şu ittifaka bakın… Başbakan’a “aşkla bağlı olduğunu” söyleyen patronun gazetesi Star’ın “muhafazakâr” yazarı Ahmet Kekeç, The Taraf gazetesinin “solcu” olduğu iddiasındaki yazarı Roni Margulies, Tayyip Bey’in damadının yönettiği Sabah gazetesinin “Neoliberal” yazarı Emre Aköz ve Fethullah efendinin Zaman gazetesinin yazarı İhsan Dağı aynı kaba kusuyorlar: - CHP Parti Meclisi’ni ulusalcılar ele geçirdi... Solculuk iş ve aştan ibaret değil ki... Milliyetçiliğe, Ergenekon’a, askeri vesayete karşı çıkmıyor ki... Parti yönetimine yeni asker dostları, taze Ergenekoncular alındı vs... Bu arkadaşların arasına karbon kâğıdı koysanız, ancak bu kadar benzerlik olurdu!.. Diğer işbirlikçilerin de hiç farkı yok tabii! Bu tiplerin duayeni Mehmet Barlas da, köşesinde, yanağından makas aldığı Başbakan’ı için şu satırları karalıyor: - Hiç beklenmedik şekilde sivilleşmenin, demokratikleşmenin ve dünyalılığın bayrağını eline alan ve şahsında “Değişimin” en çarpıcı örneğini veren Tayyip Erdoğan’ı “Recep Bey” diye hafife almasının, gerçekten iktidara alternatif olmasına yeteceğini sanabilir Kılıçdaroğlu. Barlas’ı okurken bir an Osmanlı sultanlarına övgüler düzen vakanüvisler geldi aklıma!.. Zaman gazetesinin bir yerden diğerine savrulmakla ünlü, karısı AKP milletvekili olan yazarı Mümtaz’er Türköne ise hep büyük yanlışlar yaptığı yakın tarihten verdiği örneklerle, “CHP, Ergenekon’un arka bahçesi olarak kalacak mı” diye soruyor ve “CHP Kuvva-i Milliye olamaz. Kuvva-i Milliye silahlı bir gerilla (çete) örgütü. Hukuku vatanı kurtarmak için yok sayıyor… Bugün Türkiye işgal altında değil. Kimse hukuksuzluğu ve çete yöntemlerini savunamaz. Savunursa? O zaman Ergenekoncu olur..” yargısına varıyor ve şu müthiş sonuca ulaşıyor: - Halbuki dünün Çerkes Ethem’i hayırla yâd edilmesi gereken bir Kuvva-i Milliye lideri; bugünün Kuvva-i Milliyecileri ise devlet içindeki iktidarı ele geçirmek için eşkıya yöntemleri kullananlar… Ulusalcılık; hukuku ve demokrasiyi reddeden Kuvvacılık, Kürt düşmanlığı, dine saygısı olmayan laiklik ve askeri vesayete destek olarak anlaşılmalı… Şimdi bu yorumu neresinden tutacaksınız?.. Bırakın Kurtuluş Savaşı’nı ve Kuvvacılığı hukuksuzluğa indirme körlüğünü, hayırla yâd edilmesini istediği Çerkes Ethem’in savaşın en kritik noktasında ihanet edip Yunan saflarına geçtiğini niçin söylemiyor acaba?!.. Daha akıllara ziyan çoook “yorum” var ama yerim bitti. O güzelim deyişle bitirelim. - Korkunun ecele faydası yok!.. Bir Yurtsevere Mektup (63) Sevgili kardeşim Balbay, fırtına gibi geçen bir haftayı daha atlattık. CHP’deki değişim, aydınlık kitlelerde büyük heyecan yarattı. Kemal Kılıçdaroğlu, hem kurultayda hem de Zonguldak’ta konuşurken özellikle dikkat ettim; binlerce insanın yüzü gülüyordu. Gençlerin kadınların gözleri ışıl ışıldı. Artık rahatlıkla söyleyebilirim; halk, üzerindeki ölü toprağını attı. Şimdi pusucular düşünsün!.. Yanaşma tetikçilerin saldırıları ve “faydacı solcuların” sözde eleştirileri bu düşüncemi perçinliyor. Mutlaka okumuşsundur, Sevgili Mehmet Faraç da parti meclisine girdi. Çok sevindim; CHP’nin güneydoğu sorununda çok önemli işlev yüklenebilir diye düşünüyorum. Zaman artık aydınlıktan yana çalışıyor, biliyorum ki, hesabın döneceği günler çok yakındır… Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin tüm gücü, umudu ve özlemiyle kucaklıyorum kardeşim… e-posta: [email protected] ‘Hoş Gelişler Ola!’ Derken... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 27 MAYIS 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Teneke tenekedir. Recep Recep’tir! Konuşma E. Uç: “Recep cama bakarak yani camdan, Kılıçdaroğlu ise candan konuşuyor!” Nasip Süleyman Ünsal: “Allah her partimize böyle hayırlı komplolar nasip etsin!” Ucuzluk Ahmet Önen: “Fiyatları düşürmek için et ithal ediliyorsa, biz de çok masraflı olan milletvekillerinin yerine dışarıdan ucuzunu getirelim!” Doğru Işık İşgüden: “Doğru söze ne denir; Recep de Türk milletinin kaderi değil mi?” YağmurDeniz Suudi Arabistan’la askeri işbirliği ALLAH’A şükürler olsun, bugünleri de gördük ve Türkiye ile Suudi Arabistan Krallığı arasında askeri alanda eğitim, teknik ve bilimsel işbirliği anlaşması imzalandı. Suudi Arabistan Kralı’ndan İslama hizmet ödülü alan civanımın padişahı Fatih Sultan Recep’in gayet güzel paslaştığı Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un “şükran” diyerek imzaladığı anlaşma hayırlara vesile olur inşallah. Bu arada iki ülke arasında yapılacak işbirliğine ilişkin bazı ipuçları kamuoyuna yansıdı. Buna göre askere giden gençler yemin töreninde Kuran üzerine de yemin edecekler. Sancak bulunan birliklerde bir bidon zemzem suyu bulunacak. Operasyonlara katılacak askerlere muska dağıtılacak. Sabah içtimaları sabah namazından sonra yapılacak. Hacı olan subaylar bu unvanlarını “hacı kurmay kıdemli albay” gibi rütbeleriyle birlikte kullanabilecek. Ortak planlı tatbikatlarda Mescidi Aksa kâğıt üzerinde dahi bombalanmayacak. Türkiye ve Suudi Arabistan’daki camilerin üstünden her iki ülkenin savaş uçakları alçak uçuş yapmayacak. Kâbe’nin yakınlarında toprağa gömülü askeri mühimmat ihbarı olursa bunları özel yetkili Arap savcılar araştıracak. Türk subaylarının başına çuval geçirilmesi gerekiyorsa bu görevi ortak müttefik Amerikan askerleri yapacak. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” YAPAY ve hormonlu besinlerle özel alanlarda yetiştirilen tavuk, balık ve kasaplık hayvan benzeri ürünler gibi piyasa koşullarına uygun insan da yetiştirilir mi? Bilimkurgu filmlerini çağrıştıran bu soruya İstanbul Barosu Genel Sekreteri avukat Hüseyin Özbek “Evet” yanıtını veriyor: “Hormonlu ürün konusunda alınan olumlu sonuçlar, benzer yöntemlerle standarda uygun insan yetiştirerek güdümlü toplum yaratma konusunda emperyalistlere fikir vermiştir. ABD ve AB halkına, ulusal çıkarlarına yabancılaşıp sistemin sorunsuz işleyişine katkı verecek, farklı siyasal havuzlarda aynı şeyleri söylediği halde kendisini solcu, liberal, demokrat, çağdaş, dinci sanacak suni insan yetiştirmenin formülünü bulmuşlardır. Sistemin çıkarlarının devamı, emperyalist çarkın sorunsuz dönmesi için fonlu ürünleri ulus devletleriyle, ulusal çıkarlarıyla kavgaya kurgulanmaktadır. Emperyalist laboratuvarların hormonlu sivilleri aracılığıyla ulusu ayrıştırıp ötekileştirecek, kimlik kavgalarını tetikleyecek konular sivilleşmenin olmazsa olmazı olarak ayrışma gündemine sokulmaktadır. Sürecin iyi anlaşılabilmesi için ABD’nin NED (Ulusal Demokrasi Fonu) başta olmak üzere devlet güdümlü birçok kurumla, hedef ülkede ‘demokrasi projesi’ veya ‘sivilleşme’ olarak adlandırdıkları yapılanmalara bakılması gerekmektedir. AB ve AB üyesi bazı devletler de ‘sivil toplumculuk’ olarak tanımlanan güdümlü oluşumlar için bütçelerinden fonlar akıtmaktadırlar. Bu fonlarla, sendikalar, meslek örgütleri, üniversiteler, eğitim kurumları ve diğer kesimler arasında uluslarına yabancılaştırıp, kendilerine yakınlaştırdıkları kümeler oluşturmaktadırlar. Fonlu oluşumlar sivil makyajlı demokrasi tutkunları olarak pazarlansalar da gerçekte arkadaki emperyalist gücün stratejik hesaplarının aktörü olarak verilen görevi yapmaktadırlar. Birbiriyle uzlaşmayacak ölçüde farklı dünya görüşlerinden gelenler bu nedenledir ki, demokrasi projeleriyle sivil örümceğin ağına takılıp fonlu eğitiminden geçtikten sonra aynı sözleri söylemeye, aynı değerlendirmeleri yapmaya başlamaktadır. Sistem ürettiğini tüketecek çağdaş köleler imal etmektedir. Bu nedenle emperyalizmin tüketim kölesi olmayı elinin tersiyle iterek başlamak gerekiyor işe. İnsanlığın onurunu savunmak için insanlaşmak gerekiyor. İnsanlaşmak için de sistemin havuzundan beslenen hormonlu ürüne dönüşmeyi reddetmek!” Hormonlu Sivil HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Niğde ilinde, Toros kurbağalarõ- nõn tek yaşam alanõ olan göl. 2/ Tarlada suyu akõtmak için yapõlan tahta oluk... Hatay ilinde bir õr- mak. 3/ Radyum elementinin simge- si... Bir ay adõ. 4/ Gümüş sepet” de denilen, beyaz ya da pembe renkli çiçekler açan saksõ bitki- si... Bir nota. 5/ Orhan Veli, Melih Cevdet An- day ve Oktay Rifat’õn öncülüğünü yaptõğõ şiir akõmõ... Uzaklõk işareti. 6/ İskambilde bir kâğõt... Bir soru sözü. 7/ Parlak kõrmõzõ renkte bir süs taşõ... Bir tür yabanturpu. 8/ Dersliklerde öğrencilerin oturma yeri... Balçõk. 9/ Ekmek ufağõ... Bisikletin oturu- lacak yeri. YUKARIDAN AŞAĞlYA: 1/ Artvin ilinde, doğal güzelliğinden dolayõ “ulusal park” kapsamõna alõnan göl. 2/ Toprak, kum ve saman eleme- ye yarayan iri delikli kalbur... İsyankâr. 3/ Arjantin’in pla- ka imi... Iğdõr’õn bir ilçesi. 4/ Kantoda Doğu giysileriyle yapõlan dansõn adõ... Renyum elementinin simgesi. 5/ “Bir --- ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar” (Yunus Emre)... Kat, büklüm. 6/ “Kakım” da denilen kürk hay- vanõ... Neon elementinin simgesi. 7/ Sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarõna verilen genel ad... Samsun’un bir il- çesi. 8/ Belli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu... İnce ve uzun metal çubuk. 9/ Kuşbaşõ doğranmõş et... Yay- van sepet. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A L A B R O S K Y Ö R E B A S E A V B A S K Ü L Z E T E T İ K E L E K D A M I R K S İ R E T K A V A S Y A R C İ N E N Ü P A N D A N T İ F 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle