14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Ahmet Oktay ile 'Empervalîzm, Roman ve Eleştiri1 üzerine Türk romanının vicdanı kayboldu' Bir Ahmet Oktay külliyatı niteliğindeki, dört cildi bir kitapta bütün- lenen Emperyalizm, Roman ve Eleştiri raf\arüa. Kitap, ustanın 1950'lerde Mav/dergisinde yazmaya başladığı ve günümüze kadar uzanan edebiyat yazılarını bir araya getiriyor. Kitapta özellikle 1980 sonrası entelektüel yaşamın bir eleştirel envanterini veriyor Oktay. 12 Eylül darbesi sonrasında piyasa ekonomisi ye küreselleş- me söylemi egemen kılınarak, kültürel alanın büyük ölçüde yeni sağ ideoloji çevresinde üretildiği ve homojenleştirildiğini imliyor. Kültürel bir haz alma aracı olmakla birlikte ideolojik yapının içinde ideoloji de ürettiği için romanın, aynı zamanda postmodern estetik anlayışının aksine toplumsal düzlemde politik mücadelenin ya da daha yerinde kavramıyla sınıf mücadelesinin de bir aracı olduğunu ifade ediyor. Bu oıtamda ne yazık ki Türk romanının vicdanını yitirdiğini, sessizleştiğini ve medyanın empoze edilen hedonist kültüre nasıl eklemlendiğini irdeliyor. salt yazınsalmış gibi görünen eğilimlerin dünyadaki kimi gelişmelerle ilintili olduğuna, küresel kapitalizmin kültürel yönelimleri göz önünde lundurulmadan anlaşılamayacağına dikkat çekiyor. Oktay ile Emperyalizm, Roman ve Eleştirty'ı konuştuk. bu- GamzeAKDEMlR I TT- »- itaptaki anlatım ve E£ sorunlara yaklaşım mm f^L tarzınızı sorarak başlayalım söze... • Roman sanatı üzerine, özellikle Türkiye'de 80'den sonra yazdan romanlar- daki epistemolojik kopmaları araştmyorum. Nerede oldu bu kopma? - Yazarlardaki dönüşüm... - Evet biliyorsunuz 60'lardaki, 70'lerdeki roman yazdmıyor artık Türkiye'de. Bir Orhan Kemal, bir Ya- şar Kemal yok. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de başka türlü bir roman anlayışı empoze ediliyor ve moda kdınmaya çahşdıyor. Onun üze- rinde düşünüyorum, niye böyle oldu bu? Romanımızı dönüştüren nedir ya- ni toplumsal konulardan uzaklaşma durumu. Türk romanının 80'den son- ra vicdanı azaldı hatta kayboldu. Şim- dinin romancdarı başka şeylerle uğra- şıyor. - Tektipleşmeyegitme olduğunu düşünüyor musunuz? - Tabii. Bütün dünyada izlenen bir olgu bu. Kapitalizmin, Lenin en yük- sek aşaması diye tarif eder Emperya- list dönemi ürünü romanlar bunlar. Işte bu roman nasd bizde değişmeye başladı onu irdelemeye ve anlatmaya çalıştım. "ROMAN SESSİZ KILINDI" - Kapitalizm en ağır saldırısmı kül- tür yoluyla gerçekleştiriyor kuşkusuz. - Adorno'nun yani Frankfurt Oku- lu'nun teorisyenlerinin söylediği gibi "kültür endüstrisi" bir toplumu en çok etkileyen ve orada bir biçim vere- bilen bir güce sahip. Dolayısıyla ister istemez kültür alanından bir giriş ya- pıyor Kapitalizm. Emperyalizm eski- den saldırgan metotlar seçerdi, işte fii- len işgal yaygındı, şimdi bu tip yakla- şımlardan mümkün olduğunca uzak- SAYFA 4 laşıyörlar, daha rafine yöntemler bu- luyorlar. Önemli olan nzayı sağlamak. Bu nzayı da ancak fîkirler, duygular yoluyla sağlamak, entelektüel savaşla bu işi yürütmek daha kolay. Maddi açıdan bakıldığında da ikna yoluyla teslim almak daha ucuz. Türk romanı da böyle böyle değişiyor, değişti ister istemez. - Emperyalizm, Roman ve Eleştiri, özellikle 1980 sonrası entelektüel ya- şamın bir eleştirel envanterini veriyor. - 12 Eylül sonrasında piyasa ekono- misi ve küreselleşme söylemi egemen kılındı, kültürel alan büyük ölçüde ye- ni sağ ideoloji çevresinde üretil- di ve homojenleş- tirildi. Bu ortam- da birçok Türk yazarı, başyazarla- rmdan köşe yazar- larına, medyanın nercdeyse çoğun- luğu toplumsal ve siyasal sorunları yumuşatarak ele alnıa gayretinde. Eskiden gelir dâ- ğılımı, toplumsal adalet gibi sorun- larla uğraşılırdı şimdi öyle kaygı- lar kalmadı. Işte uluslararası pazar- da ne geçerliyse, Amerika'da ne ya- pdıyorsa benzerleri uygulanıyor. AKP hükümeti güdümlü büyük sermayenin elindeki nıedya, düzenli ve sürekli bi- çimde, başpatron ABD'nin yaşam bi- çimini ve çarpık duygu dünyasını emekçi sınıf ve kesimlere içselleştiri- yor. Türk yazann yeniden vicdan sa- hibi olması, toplumsal meselelere ilgi duyması, tespitlerde bulunması lazım. İnsanlar niye bu hale geldi? Bu bir ahlak sorunu son kertede yani niçin Yaşar Kemal Çukurova'yı terk edi- yor? Bu tip sorulan sormak lazım. j Şimdi bir köy romanına, köyün so- ! runlarını irdeleyen veya işçi sınıhnın durumunu ele alan bir romana rastlı- yor musunuz? Hayır. Bunlann belirli nedenleri var. Bu nedenler de sandığı- mız gibi edebi nedenler değil. Hepsi- nin altında siyasi oluşumlar yatıyor. O oluşumları anlamadan bu işler çözüle- mez. - Yeni tip roman... Roman sessizkı- hndı diyorsunuz... - Roman başka insanlann kaderiyle ! ilgilenmeyi bir tarafa bırakırsa ister is- ı temez böyle bir aldırışsızhğa düşüyor ! tabii. Mesela 80'in romanının bile ya- Ahmet oktay ve Camze Akdemlr blıilkte... zıldığı, yeterince irdelendiği, üzerinde , düşünüldüğü kanısında değilim. Iş- ! kencenin ne tarafmı yazdık? lyi bir si- j yaset bilimcinin bu konuları yeniden j ele alması, işlemesi gerektiğini düşü- i nüyorum. Çünkü şimdi daha çok ge- \ nellemeler üzerinden gidiyoruz ve ka- , bul gören yaklaşımlârdan yola çıkıyo- • ruz. Biraz dışardan bakmak lazım me- ! seleye. Ne kadar zor olsa da gerçeği çeşitli katmanlarda ve ayrıntılı araştır- | mak lazım. ' - Roman ilîe de siyasetle uğraşmah I demiyorsunuz ama.. \ - Tabi ki hayır. | - Öte yandan bağımsız da değildir i siyasetten. | - Değil. Roman elbette kültürel bir ! haz alma aracıdır ama ideolojik yapı- nın içinde ideoloji de ürettiği için, ay- nı zamanda postmodern estetik anla- yışının aksine toplumsal düzlemde politik mücadelenin ya da daha yerin- de kavramıyla sınıf mücadelesinin de bir aracıdır. Edebiyatın yaratıldığı, üretildiği bir ortam var. Buna siyaset, felsefe, toplumsal yaşam dahil, günde- lik pratiklerimiz hepsi içinde. Biraz duyarlı olunmalı. Türk romanı artık bunu düşünmüyor bile. Bir yığın grev oluyor, en son Tekel işçilerinin direni- şi mesela, hepsi bir roman konusu as- lında. Romancı bu işlere de el atabilir, şarttır demiyorum ama dikkat edilme- si gereken öncelikli olgulardır, göz ar- dı edilemez. - Bir depara olgusu var kuşkusuz şimdi bu yaymevleri açısmdan satış, tiraj diye bâkılıyor, o nedenle okur bi- raz fazla mı gözetiliyor yani dönüşen okura göre yapıtlar üretmeye mi yö- neldi yazarlar? - Tabii şartlar olumlu ya da olumsuz birbirini türetiyor. Türk romanındaki ahlaki ve ideolojik çözülme yazmsal değil büyük ölçüde politik bir sorun. Özellikle 1990'dan sonraki romancı patlamasma yayınevlerinin piyasa, sa- tış koşullarına bağlı tecimsel kaygdarı ve rekabetleri yol açtı. Günümüzün okuru da kolay tema- lar peşinde koşan, yorulmak isteme- yen bir okur. Bunda televizyonun da etkisi var, görselleşmiş bir kültürün içindeyiz. Daha kolay şeylerle uğraşa- lım, kafamız fazla yorulmasın diye beklentisi var. Bir de hakkımızda oku- duklarımız dolayısıyla herhangi bir kuşku uyanmasın diye de düşünüyor kitleler. - Yazarlar okuru ne kadar gö- C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1058
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle