28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 2010 PERŞEMBE 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Demokrasi = Nedir? AKP ile demokrasiyi bir tutan, mürekkep yalamış ve kitaplar devirmiş zevat, belki de iktidarbaşının eteklerinde yangın çıkaracak şu Deniz Feneri yolsuzluğu konusunda neden susuyor? Ortada büyük yolsuzluk var; camileri, minareleri, kubbeleri, dini-imanı kullanarak Almanya’daki işçilerimizin alın terlerini lüpleten hırsız takımı ve çetesi Almanya’da tescil edilmiş durumda. Alman savcı ve yargıçları saptıyor ki bütün bu hırsızlıkların izleri Türkiye’ye varıyor! İktidarbaşının yakın arkadaşları üzerindeki koruma perdesini biliyoruz.. Adana Belediye Başkanı’nı bir çırpıda görevden alan iktidar, Almanya’da zanlı olan RTÜK Başkanlığı’ndaki adamına dokun(a)madı bile! Daha bir sürüsu ortalıkta... Almanların ve Türkiye’de kamuoyunun baskısı ile bu büyük yolsuzluğun Türkiye ayağı üzerinde dava açıldı. Ama açılır açılmaz da dava konusunda yayına mahkeme yasağı kondu! Bizim Aykut Küçükkaya, atmaca gibi Deniz Feneri’nin tepesinde! Dün de Kemal Kılıçdaroğlu, emekçilerimizin milyonlarca Avrosu’nu Türkiye’ye kuryelerle getirildiğine ve teslim edildiğine ilişkin belgeler açıkladı ve esas patronların kim olduğunu sordu! Peki, demokrat zevat, neden susuyor? Yoksa, en azından, iktidar televizyonları ve gazeteleri ile diğer medyada iktidara sunulan programlarda “görev” alarak, bu vurgundan kendilerine sunulan pay aşkına mı susuyorlar? Belki de iktidar hırsızlıklarıyla demokrasi arasındaki ilişkiyi normal görüyorlar: Demokrasi bir hırsızlık rejiminin adıdır! Burada önemli olan bize de pay düşmesidir! Demokrasiye, iktidarın anayasa değişikliği paketi ile yeni bir tanım daha gelmiş oldu: Demokrasi, bütün yargının, bütün mahkemelerin, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay gibi ülkenin her bakımdan ayakta kalmasını sağlayan temel kurumların, iktidarın emir ve komutası altına alınmasıdır! Bu amaçla yapılan her değişiklik, her atama normal ve doğaldır! Gül’ün, AKP’nin en gözde adamlarından biri olduğu anlaşılan Alpaslan Altan adlı kişiyi, Anayasa Mahkemesi’ne atamak için hülle yapması da demokrasinin güzide tanımları arasındadır! Demokrasi, etik ve vicdani değerlerin çiğnenmesinin adıdır! Demokrasilerde ahlaksızlıklar yapabilirsiniz ama önemli olan bütün bunları yaparken yasal davranıp davranmadığınızdır! Milleti ekonomik olarak yerlerde süründürebilirsiniz, ülke insanlarını kamplara bölebilirsiniz. Ama önemli olan, bütün bunları yasal olarak yapıp yapmadığınızdır! Ayrıca bu türden bir demokrasiyi ülkeye yerleştirmek ve herkese kabul ettirebilmek için, gerektiğinde yasaları da çiğnemek hakkınız vardır! Herkesi dinleyebilir, uyduruk belgeler hazırlayabilir, bütün basını susturabilir, bütün yandaşlarınızı koruyabilir ve yedikleri her haltı savunabilir veya örtbas edebilirsiniz. Çünkü, bütün bunları yaparken, demokrasiyi yerleştiriyorsunuz! İktidarbaşı ile Çankayabaşı, büyük bir uyum içinde, ülkemizi demokrasiye götürüyor! Biri bazen öfkeden kıpkırmızı bir yüzle, eserek gürleyerek.. Diğeri ise badem bıyıklarının altında durmadan inci gibi dişlerini göstererek! Demokrasinin yeni bir kitabı yazılıyor, yeni tanımları yapılıyor ülkemizde! Buna hazır olalım! Eğer bir dönem daha iktidarda kalırlar ve bu anayasa hapını da ülkeye yutturabilirlerse, demokrasinin ne demek olduğunu daha iyi anlayacağız! CHP’li Kõlõçdaroğlu, 2’si ‘õslak imzalõ’ 18 parça teslim tutanağõnõ savcõlõğa teslim edecek ‘Fener’de õslak imzalõ belge ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - CHP Grup Başkanvekili Ke- mal Kılıçdaroğlu, Deniz Feneri e.V. davasõnda “kurye” olarak adõ geçen kişilerin imzasõ bulunan toplam 4 milyon 580 bin Avro’luk para teslimatõnõ belgeleyen 2’si “ıs- lak imza”lõ 18 adet teslim tutana- ğõnõ açõkladõ. Belgeleri savcõlõğa teslim edeceğini bildiren Kõlõçda- roğlu, “Bu belgelerle Türkiye’deki Deniz Feneri davasına katkıda bulunacağımızı sanıyoruz. Para- ları teslim alan, yolsuzluğu orga- nize eden asıl faillerin bulunma- sı gerekiyor” dedi. Kõlõçdaroğlu, dün parlamentoda düzenlediği basõn toplantõsõnda De- niz Feneri e.V. davasõnõn Alman- ya’daki seyrini özetledi. Kõlõçda- roğlu, “Türkiye’deki soruştur- mada hangi delillere ulaşıldı bil- miyoruz. Ancak soruşturma sü- recine ilişkin olarak ciddi kaygı- lar taşıyoruz. Yapılan aramalar- da izlenen yöntem bu kuşkuları- mızı beslemiştir. Kaldı ki, Al- manya tarihinin en büyük soy- gunu olarak adlandırılan davanın aslı da, asıl failleri de Türkiye’de olduğuna göre, soygunun Türki- ye boyutunun Almanya’dan bü- yük olduğu kuşkusunu haklı ola- rak aklımıza getirmektedir. Bazı asli faillerin soruşturma aşama- sında konuşmama haklarını kul- lanmaları da bu görüşümüzü per- çinlemektedir. Ayrıca bazı AKP yetkililerinin Türkiye’deki asli faillerle olan ilişkileri de soruş- turmanın önündeki en ciddi en- gellerden biri olarak görülmek- tedir” dedi. ‘Davada adları geçiyor’ 18 adet para teslim tutanağõ ile toplam 4 milyon 580 bin Avro’luk bir para teslimatõnõn söz konusu ol- duğunu anlatan Kõlõçdaroğlu, şu bilgileri verdi: “Eminim bu belgeler, Alman- ya’da açılan 2. Deniz Feneri da- vasının da önemli delilleri ara- sında yer alacaktır. Bu belgelerin altında imzası olan Hakkõ Sadal ile İzzet Kurum, Deniz Feneri e.V. da- vasında adları geçen kişiler. Hak- kı Sadal kurye görevini üstlenen kişi. Deniz Feneri çevresinde ‘am- ca’ adıyla geçiyor... İzzet Kurum ise Almanya’da görülen davada mahkûm olan Mehmet Gürhan’ın kayınbiraderi. Yine Türkiye’ye para akışında önemli kuryelerden biri olarak soruşturuluyor. Al- manya’da açılan davanın savcılık iddianamesinde, İzzet Kurum ve Hakkı Sadal’ın Almanya’dan Türkiye’ye getirilerek Zekeriya Karaman’a elden teslim edilen paraların kuryeliğini yaptığı be- lirtiliyor. Bu tutanaklardan ikisi orijinaldir. Yani güncel anlatım- la ‘õslak imzalõ’... Belgelerin asıl- ları ve fotokopiler soruşturmayı yapan savcılığa teslim edilecektir. Bu belgeler, yurtdışında toplanan paraların bir bölümünün kimler tarafından Türkiye’ye getirildi- ğini ve kime teslim edildiğini gös- termektedir. Tutanaklarda imzası olan Hakkı Sadal ile İzzet Ku- rum’un gerek Türkiye’de gerek Almanya’da Kanal 7 çalışanı olup olmadıklarının da savcılıkça sor- gulanması gerekmektedir. Çünkü soygunun asıl patronları bunlar değildir.” Kõlõçdaroğlu, ayrõca “4 milyon 580 bin Avro Türkiye’de niçin ve kimler için harcanmıştır? 4208 Sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Yasa çerçe- vesinde de olayın soruşturulma- sı gerekmektedir” dedi. Kõlõçda- roğlu, Ankara Belediye Başkanõ Melih Gökçek’in açõklamalarõyla il- gili bir soru üzerine de şunlarõ söy- ledi: “İstanbul il başkanımız gereken açıklamayı yaptı. Kendisine iki so- rum var. 1. Aslfalt uzmanından katkı aldı, ERG diye bir firma var. Bir Alman firması olduğu söyleniyor. Gökçek hâlâ bunun Alman firması olduğunu iddia ediyor mu? Bu firmaya ne kadar para ödendi? 2. Ankara Spor AŞ vergi kaçakçılığı yaptı mı?” Adalet Bakanlığı, Frankfurt Bölge Mah- kemesi Savcılığı’nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan iste- diği belgeleri, 29 Mart Pazartesi günü Alman- ya’nın Ankara Büyük- elçiliği’ne teslim etti. Almanya’daki Deniz Feneri e.V soruştur- masını yürüten Frank- furt Bölge Mahkemesi Savcılığı, Ankara Cumhuriyet Başsavcı- lığı’ndan bazı belge ve bilgiler istemiş, Baş- savcılık da istenen bel- ge ve bilgileri 29 Mart Pazartesi günü Adalet Bakanlığı’na ulaştır- mıştı. Bakanlık aynı gün 6 klasör ve 1 koli- den oluşan evrakı, Al- manya ve Türkiye ara- sındaki sözleşmeler uyarınca özel bir kur- ye ile Almanya’nın An- kara Büyükelçiliği’ne elden teslim etti. BELGENİN ANALİZİ İfade tutanağõnda para akõşõ AYKUT KÜÇÜKKAYA CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun açõkladõ- ğõ belgelerin ardõndan yönelttiği, “Paraları tes- lim alan, yolsuzluğu organize eden asıl fa- illerin bulunması gerekiyor. 4 milyon 580 bin Avro Türkiye’de niçin ve kimler için har- canmıştır?” sorusu 3 yõl önce alõnan ifade tu- tanağõnda yanõt buluyor. İtiraflarõyla vurgunu ortaya çõkaran Euro 7 ile Deniz Feneri e.V’nin muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in Temmuz 2007’de Alman polisine verdiği ifadenin tu- tanaklarõ Türkiye’ye para akõşõnõ gösteriyor. İşte o ifade tutanaklarõ ve Ermiş’in Alman makamlarõna anlattõklarõ: “... Paralar, Türkiye’ye götürülüp orada Zekeriya Karaman’a veriliyordu.” Bizzat kendisi de takriben on kez Zekeriya Karaman’a para götürmüş... (4 Temmuz 2007 tarihli ifa- de tutanağı, sayfa 12.) “... Paranın Zekeriya Karaman’a teslim edildiğine dair imza isteniyordu, ancak kendisi o kadar imza atmak istemediğinden, bazen sanık Mehmet Gürhan’ın amcası/ da- yısı olan Hakkõ Sadal’ın imza atması rica edi- liyordu. Ve sanki parayı kendisi, yani Ze- keriya Karaman değil de, Hakkı Sadal tes- lim almış gibi görünüyordu.” (4 Temmuz 2007 tarihli ifade tutanağı, sayfa 47...) Kürtçe Kuran’a vize yok Daha önce dil ve lehçeler için çalõşma başlatõldõğõnõ açõklayan Diyanet’ten açõlõm konusunda çarpõcõ bir saptama: Farklõlõklarõ gözetiyoruz ancak öne çõkarmõyoruz FIRAT KOZOK ANKARA - Hükümetin “de- mokratik açılım” projesi kapsa- mõnda gündeme gelen Diyanet İş- leri Başkanlõğõ’nõn “Kürtçe Ku- ran meali” çalõşmasõ rafa kaldõ- rõldõ. Daha önce tüm dil ve leh- çeler için bir çalõşma başlatõldõğõnõ açõklayan Diyanet, projeyi iptal et- ti. Bunu çarpõcõ bir gerekçeye dayandõran kurum, din hizmetini sunarken “toplumsal farklılıkları gözeten, ancak bu farklılıkları öne çıkaran değil, birlik ve be- raberliğin harcı yapan bir an- layışla hareket ettiğini” bildirdi. Diyanet İşleri Başkan Yardõm- cõsõ Mehmet Görmez, geçen yõl mart ayõnda uzmanlardan oluşan bir kurulun, Kürtçe basõlmõş 3-4 meali karşõlaştõrdõğõnõ açõklamõş- tõ. Başkanlõk olarak “uzun va- dede” tüm dil ve lehçelerde Ku- ranõkerim meali hazõrlamayõ he- deflediklerini söylemişti. Diyanet daha sonra Abdullah Varlı’nõn “Qur’ana Pîroz u Arşa Weya Bilind”, Mele Muhammed Gar- sî Farqîni’nin “Meala Fîrûz Şerha Qur’ana Pîroz” ve Mele Muhammed’in “Ronahiya Qur’ana Pîroz” isimli Kürtçe Kuran meallerini incelemişti. Ancak bu metinlerde dil yö- nünden bazõ sorunlar tespit edil- mişti. Konunun Cumhuriyet’te haber olarak yer almasõnõn ar- dõndan DTP Şõrnak Milletvekili Hasip Kaplan, Diyanet’ten So- rumlu Devlet Bakanõ Faruk Çe- lik’in yanõtlamasõ istemiyle ha- zõrladõğõ soru önergesinde ko- nuyla ilgili ayrõntõlar hakkõnda bil- gi istemişti. Diyanet’in verdiği ya- nõtta şöyle denildi: “Toplumda var olan sosyo-kültürel farklı- lıkların, ötekileştirmeyi ve ay- rıştırmayı besleyen unsurlar olarak algılanması değil, bun- ları kaynaştırmayı ve paylaş- mayı sağlayan bir çeşitlilik ve zenginlik olarak değerlendiril- mesi gerektiğini daima vurgu- layan başkanlığımız, vatandaş- larımız arasında toplumsal bir- liği sağlayan en güçlü bağlardan biri olan dinin ve din hizmeti- nin, söz konusu farklılıkları gözeten, ancak bu farklılıkları öne çıkaran değil, milletçe bir- lik ve beraberliğin temel harcı yapan bir anlayış içinde sunul- ması gerektiğini her vesileyle ifade etmektedir.” Başkanlõğõn Türkiye’nin kültür mirasõna ait eserlerin tanõnmasõ ve korunmasõnõ önemsemekle bir- likte bunlarõn gerçek dini bilgi çer- çevesinde değerlendirilmesine yönelik bazõ bilimsel çalõşmalarõn içerisinde olunmasõna da önem verdiği belirtilen yanõtta şunlar kaydedildi: “Halen Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde soru önergesinde tanımlandığı şek- liyle yürütülen ‘yeni bir Kürtçe meal hazõrlama çalõşmasõ’ bu- lunmamaktadır.” Kemal Kõlõçdaroğlu, toplam 4 milyon 580 bin Avro’luk para teslimatõnõ belgeleyen 18 adet teslim tutanağõnõ açõkladõ. 6 klasör dosya [email protected] MEB’DEN ‘ERMENİCE KİTAP’ AÇILIMI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Eğitim Bakanlõğõ (MEB), Tür- kiye’deki özel okul statüsünde bulunan Ermeni okullarõnda okuyan öğrenci- lere ücretsiz kitap verilmesine ilişkin uygulamanõn ardõndan, Ermeni okulla- rõndaki bazõ derslere ilişkin kitaplarõn Ermenice olarak hazõrlanmasõ yönün- de çalõşma başlattõ. Milli Eğitim Bakanõ Nimet Çubukçu’nun talimatõyla TTK Başkanlõğõ tarafõndan yürütülen çalõşmalar kapsamõnda Ermeni okulla- rõnda okutulan bazõ derslere ilişkin ders kitaplarõ özel bir ekip tarafõndan ye- niden hazõrlandõ. TTK Başkanlõğõ tarafõndan hazõrlanan kitaplar ilgili olduk- larõ dersin müfredatõna uygun bir şekilde ve Ermenice olarak kaleme alõndõ. ÇELEBİ’YE SALDIRI DAVASI ‘DİSK’e yönelik planlõ saldõrõ’ İstanbul Haber Servisi - DİSK Başkanõ Süleyman Çelebi’ye 5 Ekim 2009’da sendi- kadaki makam odasõnda silahlõ saldõrõ dü- zenleyen Rıza Tunçbilek’in yargõlanmasõna başlandõ. Mahkeme DİSK’in davaya katõlma istemini reddetti. Çelebi, “Saldırı DİSK’e yöneliktir. Sanığın arkasındaki o gücün ortaya çıkartılmasını istiyorum” dedi. İstanbul 3. Ağõr Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma tutuklu Tunçbilek ile müştekiler Süleyman Çelebi ile Cumi Yılmaz katõldõ. Savunmasõnõ yapan Tunçbilek, Çelebi’yi 1980’den beri tanõdõğõnõ, birlikte ticaret yap- tõklarõnõ, bu sõrada aralarõnda güven ilişkisi oluştuğunu, bu nedenle hiçbir belge almadan Çelebi’ye 1994’te 250 bin mark borç verdi- ğini, borcun bir kõsmõnõ ödemeyen Çele- bi’nin 15 yõldõr kendisini oyaladõğõnõ iddia etti. Tunçbilek, “İki ay kendisiyle görüş- meye çalıştım. Olay günü beni hasta ol- makla, delilikle itham etti. Silahı belim- den çektim rasgele ateş ettim. Ayaklarına attım. Mermiyi boşalttım” diye konuştu. Çelebi’nin avukatõ Bahri Belen’in, “İkin- ci şarjörü niye yanınızda getirdiniz” soru- suna ise “tesadüf” yanõtõnõ verdi. Çele- bi’den ne kadar para istediği sorulunca da “25 milyon TL istedim. Zamanaşımını koydum üstüne” diye konuştu. Sanõğõn “Seni öldüreceğim” dediğine dikkat çeken Çelebi, “Beni asıl yaralayan saldırının borç alacak meselesinden meydana geldi- ği iddiası. Bu iftira örgütümüze yönelik saldırının aracı olarak kullanılıyor” dedi. Basõnda ‘gizli el’ tartõşmasõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Taraf Gazetesi Genel Yayõn Yönetmeni Ahmet Al- tan’õn gazetenin pazar günü büyük bölümü- nün basõlamadõğõnõ belirterek “Bir ‘gizli el’ gazetenin matbaasına uzandı ve bizim ga- zetenin basılmasını engelledi” iddiasõyla eleştirdiği Star gazetesi, dün deyim yerindey- se Taraf’a “kapıyı gösterdi.” Gazete, “Sayın Altan’ın aramızdaki ticari ilişki bir yana güven ilişkisini de zedeleyen yazısından sonra, Taraf’ın içinde ‘gizli el’ler olmayan matbaalar bulacağını düşünmekteyiz” de- di. Star’õn dünkü sayõsõnda Star Matbaacı- lık’tan Taraf’a cevap yazõsõnda, sorunun ta- mamen ticari ve operasyonel olduğu, Taraf’õn uzun süredir taahhüt ettiği kâğõdõn karşõlan- masõ konusunda sorunlar yaşadõğõ belirtildi. Samanyoluhaber adlõ internet sitesinde habe- re ilişkin yorumlarda Star gazetesi eleştirildi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında Deniz Feneri e.V. davasının Almanya’daki seyrini özetledi. İLHAN TAŞCI ANKARA - Erzincan Cumhuriyet Başsavcõsõ İlhan Cihaner’in evinin aranmasõ sõrasõnda, Ci- haner’in eşinin arama yapanlara yönelik sözleri nedeniyle, yetkileri kaldõrõlan savcõ Rasim Kara- kullukçu suç duyurusunda bulundu. Karakulluk- çu özel yetkili savcõlõk yaparken günlüğü 20 TL olan Palandöken’e “bedava” alõnmamalarõ nede- niyle “özel yetkisini” kullanarak bunu resmi ya- zõya döküp Kayak Federasyonun’ndan “yanıt” istemişti. 16 Şubat’ta Cihaner’in evinde arama yapõlmõştõ. Bu arama dönemin Erzurum Özel Yetkili Savcõsõ Karakullukçu koordinasyonunda gerçekleştirildi. Bu sõrada, Cihaner’in eşi Muh- teber Cihaner, “Siz kimin avukatlığını yapı- yorsunuz, nasıl bu kadar çirkin olabiliyorsu- nuz, siz bu vatanın evladı değil misiniz? Bun- lar kimin başının altından çıkıyorsa onlar al- çak olacak, benim kocam kahraman olacak” dediği tutanağa bağlandõ. Tutanağõ Cihaner ailesi ile avukatõ imzalamadõ. Karakullukçu, yaklaşõk 1.5 ay sonra Cihaner’in eşi hakkõnda “hakaret” suçlamasõyla suç duyurusunda bulundu. Cihaner’in eşine hakaret suçlamasõ SAVCIDAN SUÇ DUYURUSU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle