19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
A • itaplar Adası M.SADIKASLANKARA Blinömrün yükünü sırtlamış bir yazar sanki Muzaffer izgü. Etkinlikten et- kinjiğe koşan günümüz Nas- reddin Hocala- rından biri. Deyîş yerindeyse yedi canlı bir söylen kahramanı... Yii- zü, duruşu, ko- şuşturması böy- le geliyor gözle- rimin önüne... Oturumlar, ko- nuşmalar, imza- lar, sonra çocuk- larla, gençlerle kurduğu içten- likli ilişkiler... Dü- ğün evine dönü- veriyor o geldi- ğinde salçn... i Konfetiler mi ge- tiriyor peşi sıra, yıldızlar mı bilin- mez arük... Yü- redglndehüzün- lü sevlnçler, gırt- lağında boğum boğum duygu- lar... GekJiği gibi gidici ama... Bi- tirdi mlydi işini, dönmede gözü. öyle ya, yazı ma- sasında öyküleri bekllyordurev- de yazılacak, okuma masasın- da kftaplan seri- Hdlrokunacak. SevgHi eşi Cünsel Izgüyü yalnız bı- rakmaması gere- ktyordur bu ara- da.Yüzelliyeva- ran kltap verimi- nin, nasıl bir ya- şama karşılık gekJlgini sezer gibl olursunuz o zaman... Ardın- daki bunca üre- time dayalı hü- ner neyin nesi derşiniz? Düşü- nür, bir yanıt bulmaya çalışır- sınız. Bütün bir yaşam veriierek derilmiş olmasın bunca ürün?... SAYFA 24 Muzaffer İzgü'den Atilla Polat'a gülmece yazınımız... öykülerinin yanında pek çok roman, oyun da kaleme almış bir yazar Muzaffek izgü. Bu arada çocuk, gençlik yazını alanında sayısız diye nitele- nebilecek verimleri de anımsanabilir onun. Yıllar önce Cumhuriyet Kitap'ta oyunları üzerinde dur- muş, Muzaffer Izgü'nün halk tiyatromuz dağan içinde, özellikle siyasal halk tiyatromuzda önemli bir yeri bulunduğunun altını çizmeye çabalamış- tım. Bu kez onun öyküleri arasında bir küçük gezin- tiye çıkıp gülmece yazınımıza değgin bir iki dü- şünce git gelinden sonra alana "şimdilik" son temsilci olarak eklemlenmiş bir yazara getirmek istiyorumsözü... Izgü'nün tüm kitaplannın yalnızca adlannı sıra- lamaya kalksak, "Kitaplar Adası"nın sayfası dışına taşar herhalde liste. Bu yüzden ben, tümü de Bil- gi Yayınevi'nce yayımlanan son üç öykü kitabıyla yetineyim istiyorum: Hükümet Çrftetellisi (2003), Hamdolsun Açız (Üçüncü Basım, 2009), Anamı da Aldım Geldim (Üçüncü Basım, 2009). BİR HALK YAZARI OLARAK MUZAFFER İZCÜ... Gülmece, in- san usunun kuşkucu, inan- maz, külyut- maz, cin fikirli, bireyleşmiş güzel yanının verimi. Çirkin yanı ne peki in- sanın? Tabula- ra bağlı, dog- macı, korkucu, asık yüzlü, uyartıkçı, kuy- rukçuyanı... Bu nedenle gülmece, insa- noğlunun, sa- natsal dönüş- . türümde ulaştı- ğıbaşandüze- yinin hem göstergesi, hem çağdaş kıvılamı aynı zamanda. Muzaffer İzgü bu yönde öykü verimle- yen bir gülmece yazan. Onun, kendisine dek ge- len halk yazınını gülmece yazınıyla örtüştüren tu- tumu üzerinde özellikle durulmalı. Bundan ötürü Muzaffer izgü, günümüz halk ya- zınının en önemli adı bana göre. Bu çerçevede konuşma düini öykülerine içirmiş, halk yazını kav- rayışını öykücülüğüne temel dayanak yapmış, özenli Türkçesiyle, sözcük seçimiyle, sözdizimle- riyte dikkati çeken biri. Ayırdında kuşkusuz yazar; tek silahı dili çünkü. Bu açıdan bakıldığında öyküleri onun, yazılarak değil de sanki konuşurcasına örüntülenmiş, bu yöndeki yansrtımlaria kurulmuş, ses uyumlanyia aktanlmış izlenimi bırakıyor insanda. Bütün öykülerinde yazar, toplumsal çelişkileri yakalayıp bunlan öne çıkararak, gerçekltği abartlı ya da aykın yaklaşımlaria bir kahkaha aynalan ko- ridorundan geçirerek, değiştirip dönüştürerek gülmece anlayışına katık yapıyor. Böylece günde- lik yaşama yönelik cince eleştiriler içeren, yaşamı- mızın her yakasına köpük köpük yayılan bir dizi fotoğrafla karşı karşıya bırakıyor bizi. İzgü, hep olgusal tümcelerie kurup geliştiriyor öykülerini. Bunlarda olaylann komiğini çıkarmıyor, getirdiği vurguyla bunu öne çıkanp göstermeye, kör kör parmagım bir anlayışa yönelmiyor. Ya n'apıyor? Sözünü ettiğim kahkaha aynalannın önünden geçerken olaylann trajikomik yanıyla yüzleşmemizi sağlayıp sorgulayıcı gücümüzü bili- yor âdeta. Söz konusu bu vurucu yaklaşımıyla öykülerinde bize genel bir ayna tutuyor böylece... özetle denebilir ki Muzaffer Izgü'nün öyküleri, bir kahve sohbeti havasında başlayıp buruklaştın- cı örgülerle geliştirilip her seferinde csarsıcı bir dip vurgunuyla sona eriyor. Yanı sıra öykülerdeki şaşırtıcı, çarpıcı sonlarla kitaplann okunma havı da tazeleniyor enikonu. O, bu yanıyla tamı tamına örnek bir halk yazan. Bir kolu Ahmet Mithat'la Hüseyin Rahmi'ye gidi- yor, öteki kolu Aziz Nesin'le Rıfat llgaz'a uzanıyor. Gerçekten onlann bu geleneğini sürdüren önemli bir ardıl bu anlamda. Romanlarında da oyunlann- da da bu tutumunu sürdürüyor hep. Sonuçta Muzaffer İzgü, halk yazınımızda kitap- lannı on yıllar boyu benimsetmiş, bunlan birer çe- kim merkezi haline getirmiş yanını koruyor. Halkı- mıza reva görülen sadaka anlayışına dayalı "kö- mür dağıtımı"nın dağıtıcılan için "kömür marşı" kaleme alışı, yeni bir tür olarak "hükümet çiftetelli- si"ni bulgulayışı hep bu halk yazaıiığının yansıma- lan... CÜLMECE SANATINDAKİ BÜYÜLÜ DÖNÜŞÜM... Tüm sanat dallannda yaşanan dönüşüme koşut bir olgunun gülmecede de yaşandığı açık... Ger- çekten öyküde, romanda, tiyatroda, sinemada, belgeselde, müzikte, resimde yaşanan büyük dö- nüşümün bir benzerinin gülmecede, karikatürde yaşandığı söylenebilir... Gülmece yazınımızın 1950'lerde üç farklı damar üzerinde yapılandığı gözleniyor. llki Aziz Nesin-Rı- fat llgaz kavrayışından beslenen damar olarak öne çıkıyor. Ikincisi Haldun Taner yönünde ilerle- yen alaysamalı, burkulmalı damar olarak belirgin- lik kazanıyor. Üçüncüsü ise Tahsin Yücel'in başını çektiği aykın gerçekçilikle sarmalanmış damar olarak yazınsal verimimizde yerini alıyor... llkinde Aziz Nesin, Rıfat llgaz ikilisiyle yazınımız, düz ya da dönüştürümsel, ama sonuçta eskiiere oranla ciddi temelde enikonu soyutlayıma ulaş- mış oldu. özellikle Zübûk, Hababam Sınrfı bu doğrultuda çok başanlı iki örnek olarak gösterile- bilir herhalde. Haldun Taner, bu iki yazann bakışı- na bir başka yaklaşımı daha katarak soyutlayımla dönüştürümün üzerinde yükselen alaysamalı ba- kışa eklenmiş bir burkulmayı getirdi. Tahsin Yücel ise, 1950 sonlannda öncekilerden farklı olarak doğrudan gerçekliğin kendisine odaklanıp bunu değiştirmeye yönekJi; soyutlayımı, dönüştürümü aykın gerçekçi temelde yaptlandırdı. Yazınsal alanda kendini gosteren bu üç farkh damar birbiriyle örtüşmüş olarak yol alırken kari- katürde buna Turtıan Selçuk'un anlatmayan, ama anlamlandırmaya dayanan çizgisi eklendi. Türk gülmecesi, büyük bir doruk oluşturdu denebilir 1950'lerde... Sonuçta çizgkteki gosteren gülme aydınlanmasının önünü açtı Turhan Selçuk... Düşünsel dünyalan, Mustafa Kemal'in AnadohJ aydınlanması içinde mayalanan bu insanlar, 1950'lerin aydın genç sanatçılan olarak gülmece- yi, karikatürü yeniden yapılandınrken omuzlannda taşıdıklan sorumluluğun da gereğini yerine getir- dilerböyiece... 1950'lerde gülmece ile karikatürün sanatsal bağlamdaki bu dağanüstü dönüştürücülük yön- semesi üzerinde ne kadar durulsa yeridir bana göre. Yalnız yazınımızda ya da çizgimizde değil tüm sanat dallannda aşagı yukan eşzamanlı oia- rak yaşanan bu gelişme sonraki yıllar boyunca ar- dıllann verim ömeklerinde etkisini gösterdi elbette. Bu çerçevede Muzaffer İzgü de söz konusu da- mariarla içlidışlı olarak geliştirdi öykücülüğünü, romancılığını, oyun yazariığını... Bu yüzden onun öyküleri, yaşanılan çelişkili gerçeklerin düz değiş- tirimlerine dayalı anlatımcı birer metin olarak alın- mamalıl "Hükümet Çiftetellisr, "Benim Evim Ne Güne Duruyor", "Mağara Şerbetevi" vb. öyküler düzeyli soyutlayımsal ömekler olarakalınabilir... Bütün bunlar, gülmece ile karikatürün sanatsal düzlem- deki gelişmelerie nerelere yerteştiğini ele veriyor. Yakalanan bu düzeyin ardından sanki böylesi bir yüksekliğe hiç mi hiç ulaşılmamış gibi durulabilir mi artık? Işte söz konusu bu halkaya son olarak eklendi- ği düşünülebilecek Atilla Polat'la (d.1967) önümü- zegelendebu... ATİLLA POLAT'LA GÜLMECEYE EKLENEN SON HALKA Polat'ın ilk ki- tabı Berduş Ke- diler Kımavalı (Gürer, 2010) adını taşıyor. Yazar, kaleme aldığı kendi ya- şamöyküsünde nasıl bir yazar olduğunun ipuç- lannı veriyor: "Üniversite yılla- nnda edebiyatla girdiği yasak iliş- kiden iki-üç öy- küsü oldu. Öy- külerini kâğıtlara sanp sarmaladı, dergi avlulanna bıraktı; sahiple- nen çıkmayınca hiçbiri yaşamadı." Farklı damarlan bir araya getirip sulan buluştur- maya çabalayan bir yazar izlenimi bırakıyor Atilla Polat. Bu çerçevede yukanda adlannı andığım yazarların tümünün izini sürdürebilmek de ola- naklı onun bu ilk kitabında. Sevgilisine sunmak amacıyla bir "altın imge" peşinde yollara düşen anlatıcının serüvenlerini okuyoruz kitapta. Kedisi Karbon, onun aracılığıy- la tanıştığımız birinci, ikinci, üçüncü tekil anlatıcı- lar, kırk haramiler, Binbir öece Masallan'nın do- lantısı içinde süreğen olarak birbirine akan kahra- manlar, onlann aşklan, hatta Şehrazat'la çağdaş bir anlatı, roman bu. Aynca yer yer söylen-masal evrenleri de ekleniyor kitaba. Zaman, uzam bir masal akışı içinde değişirken kahramanlann bütünsel döngü içinde var ettiği Antikacı Salih, Süslü Pakize, Zülküf, Abdo. Pelin, Hülya, Nusret Hoca gibi zengin bir karakter har- manı buna eklenerek yazann hedeflediği süre- ğenliğe destek veriyor. Gerçekten kahramanlannı roman evreninde ustalıkla gezindirmeyi başanyor yazar. Sıkıştığı yerde "ihraç fazlası haramiler"e, "defolu masal kahramanlan"na (50) yer açıyor, yoluna devam ediyor yine de... Bu arada farklı damarlan bir araya getirirken Borgesvari açılımlanna da tanıktık yapıyoruz Po- lat'ın. "Hayallerinin peşine düşmüş bhi" (33) aracı- lığıyla serüven duygulannın köpürtüldüğü kurgu- sal bir evrenden içeri süzülürken bu doğrultuda metne apaçık yerteştirilen göndergeter okura eşlik ediyor çünkü... Atilla Polat, yazaıiığının bu ilk veriminde nasıl bir işçilik sergiliyor? Anlatılanın dışındaymışçasına duran, ama bu arada arka planda öytece bekle- yen bir anlamsallığa doğru kışkırtıyor okuru. Bu çerçevede şapkasından komik tavşanlar çıkanyor değil elbette, ne var ki bu anlatılanlardan biz, de- rin hüzünlere bulanmış burulmalann eşiğine çıkı- yoruz denebilir sonuçta. Yazınımızda yepyeni bir biçem değil, ama yine de kendini unutuluşlara bıraktırmayacak izlenimi veren, tersine erden havasıyla uykumuzu dağıtan, hatta tazecik soluklar estiren bir ilk kitap bu. Muzaffer İzgü'den Atilla Polat'a, 1 Nisan şakası gibi yaşamımıza katılan, gülmece yazınımızı ku- rumsallaştırma, bu daman sonsuzca çoğaltıp var- sıllaştırma yolunda olağanüstü erke üreten ne denli yazar varsa tümüne de minnet borçluyuz. Aydınlanma eşliğinde ciğerierimizi genişleterek bize gülmeyi, beynimizin kıvnmlannı geliştirerek düşünmeyi öğreten bu yazarianmızı birer insan anrtı olarak alabiliriz o halde! 1 Nisan'da Nasrettin'i de anarak hep birlikte bu Şaka Gününü kutlamak ne güzel! • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1050
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle