19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
ffü iir Atlası CEVATÇAPAN Harry GARUBA/ Şiirler/ Çeviren: llyas TUNÇ 'esintilerpeş peşe, rüzgârkur yapıyor dalgakm' ş ı air, yazar, eleştir- men, akademisyen Harry Garuba, 1958 yılında doğdu. Ibadan Üniversitesi Ingilizce Bö- lümü'nü bitirdi. Birsüre aynı üniversitede okut- manlık yaptı. Diktatör Sa- niAbacha döneminde Ni- jerya'dan aynldı. Kazandı- ğı burslaria Teksas Üni- versitesi Harry Ransom Beşeri Bilimler Merke- zi'nde ve Harvard Üniver- sitesi Web Du Bois Enstitüsü'nde bilimsel araştırma- laryaptı. Daha sonra Güney Afhka'da Cape Town Üniversitesi Afrika Araştırmalan Merkezi'nde ve Ingi- lizce Bölümü'nde dersler vermeye başladı. Sömürge- cilik ve modernizm sonucu Afhka'da ortaya çıkan bi- reysel biçimlenmeler konusunda denemeler de yazdı. Büyüleyici bir lirizm ve içsel bir derinlik yakaladığı Shadow & Dreams and OtherPoems adlı ilk kitabını 1982'de çıkardı. Çağdaş Nijerya şiirinden örnekler sunduğu bir de antoloji yayımladı: Voices from the Fringe. Garuba, halen, Cape Town Üniversitesi'nde Afrika edebiyatı profesörü olarak çalışmaktadır. MAYMUN AŞKI asılırken kollarının dallarında muz düşleri görüyorum özlüyorum sadece tatsız şeyleri şiirsiz, heyecansız şeyleri ekmek ve et ve yeryüzü gibi toprak ve tohum ve su gibi terlemiş bedenin tanıklığı gibi doğal kokusuyla körpecik denizler de gidermeyecek gün batımlan da bu eksikliği özlüyorum sadece... gövdenin tomruğuna sanlmayı, ağaçları kucaklayan maymunlar gibi seni kucaklamayı yapraklann kavuşmasında tüylenen bir aşkı BİR ŞİİRİN ÖLÜMÜ Sesan'a uyak yapan her dizede bir yalan vardır yalan söyleyen bir dize vardır her uyakta söylentiye gelince: güzelliklere o kadar haşık bir genç varmış ki katlanamazmış yaşamının uyaklı şarkılarını patlatan siğillere, nehrin akışına, martıların inceliğine son veren tomruklara, kıymıklara getiremedi buraya bulutsuz bir günde kristal sağanaklar gibi dökülen güneşi süzüldü göklerin üstüne ruhu uyaklı yalanlar bırakarak ardında sözcüklerin bu sıradan, sıkıcı sanatı tutsak edebilir mi o gencin yaşamının gizemli sevincini? SU ŞARKILARI (darbukalar veflöffereşllğinde söylenecek) I. Su şarkıları başlıyor işte... yüzümde boydan boya ince bir şanltı kalbimde şarkıların bir ufacık dalgası esintiler peş peşe, rüzgâr kur yapıyor dalgalara suyun ve rüzgânn oyunbaz cilveleri C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1050 uyandınyor deniz kızlarını tıslayan akıntılardan aşağıda derinlerde denizin boşluklannda sümbüllerin bahçe tapınaklı taraçalan kuşattığı yerde uzaklarda, nehrin kınşık yüzünden uzaklarda gemicilerin ve martılann boğuk seslerinden rüzgârları burgaçlayan, sulan çeviren fırtınalardan uzaklarda işte, uzanıyor kamışların gizleri işte, başlıyor su şarkıları... II. şimdi şarkıların etkisiyle kıvınyor kalçalarını meyveler armağan ediyor dudaklan arasında rüzgâr niçin taparcasına seviyor onu? güneş niçin kur yapıyor takılanyla? ekiyor ışınlarını güneş onun bedeninin tarlala'ina güvercinler cilve yapıyor kokan koltukaltının yuvalannda kalbinin peteklerini anyor bir sözcük kümesi tutkulu bir çığlık kıpırdatıyor dilinin ucunu yorgun gezinirken sözcükler bu öfkenin anlamsızlığı boyunca günah salkımından, basmakalıp sözlerclen bir anlamın peşinde v*iH varsın yaşasın bu pişmanlık şiiri bu sayfanın dışında. NUMARASIZ Bir Kızıl Haç sözcüsü dün Lagos'ta terk edilmiş bir cephane yıgınında meydana gelen bir dizi patlamalar sonucu ölenlerin cesetlerinin toplu mezarlara gömüle- cegini duyurdu. Yetkili, yüzlerce, belki de binlerce ölü bulunduğunu, hepsini sayamadıklannı söyledi. (Bir gazete haberinden) Senin için bundan daha iyisi olamazdı ölmek, numarasız, sayılar arasında yitmek ertelenmiş bir düş olacaktı... gerçekleşmiş çocukken nefret ederdin sen sayılardan öyküsüz sayıları sayanlar ruhsuzlardır toplamalar, çıkarmalar, çarpmalar anlatısız sayılar, biçimsiz rakamlar hatta şimdi, gülümsüyorum, düşünüyorken senin uyaklı cümlelerin belleğinde güvende olduğunu canım, ses yinelemelerinin coşkulu sanatçısı Senin için bundan daha iyisi olamazdı bir keresinde havada süzülen bir akbalıkçıl sürüsünü saymaya çahşıyorken bocaladın, kaçırdın birini, vazgeçtin saymaktan yakanı bırakmıyordu yitik kuşlann imgesi, inanmıştın hesaplarken daima bir şeyin gözden kaçtığına yitik sayılar kuşlara dönüşürler değişim sürecinde hiç, hiç kimse, ikna edemedi seni inekieri saymaya hatta hareketleri yavaşlamış sığır sürüsünü bile ovalardan deniz kıyısındaki otlaklara dek gezinen korku dediler buna, sayma korkusu, numaralama korkusu sayılara ilgisizliğinin tersine sevmiştin isimleri, her ismin bir öyküsü vardır diyordun, bir cinsiyeti şimdi, bu ölüm anında, ağnlı yerimiz ovuluyormuş gibi, acının üzerine sürülmüş belesan yağı gibi, derin sularda ağlayan saklı tekneler gibi sakinleştiriyor bellegin gövdenin limanlannı numarasız öldüğünü düşünmek, sayılar arasında yittiğini, hesaba katılmadan düşlemek nasıl yuvariandığını numarasızlar dünyasına her tarafın kan içinde ve yanmış sen dönüştürdün rakamlar ormanını anlatılacak bir masala düşünülmeyecek, duyarsız kalınmayacak kadar yürek parçalayıcı Senin için bundan daha iyisi olamazdı ya kollann, bacaklann kopsa, Lagos kıyı gölünün üzerine saçılsaydı, tamamen et ve şarapnel parçalan olsaydı bedenin tasarlanmayacak kadar korkunç bunu hatıriamak istedim sadece: sayılardan nefret ettiğini o kötü an yaklaştığında bedeninin dansla tasanmlanmış bir doğuşa dönüştüğünü, taç yapraklar gibi açılan kollar, usulca salîanan, hareketli, birbirine bitiştirilmiş ayaklar, uzatılan parmaklar, yükselirken havaya bulutlara binerken, kucaklarken yağmuru çalınan göksel flütler, filizlenen yıldızlann renk oynaşmalan sonra törensel bir karşılamada gümbürdeyen davullar hayır, sayılardan nefret eden senin için tam tersi olamazdı.. MASSACHUSETTS CAMBRIDGE'DE BİR AFRİKALI Cambridge soğuk olabilir, dedi yeğenim, kayıtsız bir ses tonunun altına gizleyerek uyansını. yazın Boston'a varınca kanım kaynıyor. ı gökyüzünde Afrika güneşi, dans eden bir ışık tekerieği. ' ağaçların arasından süzülen güneş ışığı serveti altın sikkeler yağdırıyor tenime Ashantif) kralının tüm hazinelerinden fazla tutuşturuyorum güneşte yeniden yurt özlemimi çağınyor Afrika beni Cambridge'in yaz avuntulanyla kırmızılar, yeşiller, altın sanlan, bir renk cümbüşü içinde. yurdum gibi, adım başında sokaklar çekiyor beni kendine. dilimde acı biberler patlatan Nijerya lokantası Jamaikalı manavın mangolarla, muzlaria yüklü selamı tropikal kuşak halkının tekdüze ritimli aksanlan. işte yurdum, burada blucinli gençlerle dolu caddelerde, düşük omuzlann sallanmasında, salınmasında kalçalann ayaklann ritminde, adımlann taşralı havasında... evet, dans ediyor insanlar yürüyorken... tıpkı yurdumdaki gibi... derken soğuk bastırdı. kar fırtınalarının acımasız kışı yurt özlemimi yeniden tutuşturmayacak güneş bu sahte sıcaklığın boşluğunda birbirine sokulmuş ev içleri imgeler yok, her şeyi onlaria düşlemem gereken sözcükler yok dünyalarla, özlemlerle yüklü sözcükler J hatırlıyorum tropikal fırtınalar gibi gürleyen, gümbürdeyen sözcükleri • sesin hızı sayesinde lanetleyen, iyileştiren sözcükleri gökyüzündeki şimşek panltısını izleyen ses benzeri hatırlıyorum sessiz harfleri, bir zamanlar dudaklarımda yaşayan hatırlıyorum dilimin üzerindeki tembef, uyuşuk sesli harfleri boğazımda bir tını yuvası yapan gırtlaksı sesleri tropik sesleri, güneş ışığı sözcüklerini ama gittiler kış gelince bunlar da gitti hepsi, sesler, öyküler, güneş ışığı yoksun bırakıyor bu soğuk beni siyahlığımdan karda donmuş zenci özelliklerimden • O Ç:N: Ashanti: Güney Gana'da yaşayan yetii halk. SAYFA 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle