19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
evcilleşmiş, dingin ama her daim güç- lü ve yoğun hir duyguya dönüşmüş- tür. Bestami ve Siren'in birbirilerine duy- duklan tutkulan ise, zaman içinde "daha çok dingin bir dosduğa benzeyen müşfik aşka," özverili bir bağhlığa dönüşmüş, ro- mandaki tüm ikili ilişkiler içerisinde karşı- îıklılık, iletişim ve derinlik açısından mo- del oluşturan bir kadın-erkek birlikteliği- nin temelindeki derin bir duyguya evril- miştir (303). 'DOĞUDAN GELEN* Romana adını veren, "çevresine arma- ğanlar dağıtan bir tannsal güç" olarak metnin her noktasında varhğı hissedilen Asi nehri, metinde hem gerçek hem de mecazi anlamda yaşamın kaynağını temsil eder (395). Bir zamanlar "Orontes," yani "doğudan gelen" olarak çağnldığının vur- gulanması, güneşin doğduğu yönle özdeş- leştirilen bu nehre, metin içinde atfedilen başlangıç, kaynak, köken anlamını öne çı- karır (240). Su yaşamı mümkiin kılar; bü- tün eski uygarlıklar bir suyun etrafında kurulup gelişmiş değil midir? Önce Asi vardır; Asi Antakya'yı var eder. Asi, "do- ğudan gelen," Asi'nin şehri Antakya ise "Doğunun kraliçesi, muhteşem Antak- ya"dır (371). Şehre ve insanlanna hayat ve kimlik bağışlayan Asi'dir: "Çok az akarsu, doğudan gelmiş, insanlann ruhla- nna girmiş, beslemiş, damgasını vurduk- tan sonra sessizce uzaklaşıp kendisine ka- der olarak seçilmiş denizine katılmıştır" (77). Öte yandan, her Antakyalı ve özel- likle romanın odağındaki Antakyalılar olan Asiyeller, "bir tannsal güç" gibi be- denlerine hayat ve ruh üfleyen, yaşamları- nın ve kimliklerinin kaynağı olan Âsi'ye derinden bağhdırlar (395): " Asi'yi tanıyanlar bu şehri bırakıp gi- demiyorlar. Kaç bin yılın sihrini taşıyor? Kahrını, sevincini, duygulannı, hatta ya- şamlanndan arta kalanı? ...Bu ırmak on- lara uzak diyarlann suyunu, havasını, toprağını taşıdı, taşımakta. Köprünün al- tında sekip sekip yukarı bakmakta. Ken- disini gözleyen birini bulduğunda utana- rak sessizleşmekte. Son bir üfürümün ar- dından... Asi soluğunu insana vermiş, köprünün öte yanından çekip gitmiştir." (77) Asi, geçmiş ve gelecekteki tüm Antak- yalılara olduğu gibi, üzerindeki köprüyü geçerek şehre ait olmak yolunda ilk adımı- nı atan Omer Azmi'den başlayarak Asiyel- ler'in de "ruhlanna" ve hayatlanna girmiş- tir. Asi, Asiyel ailesinin hayatlannın yanı başında akan ve dolayısıyla hayadannın tanığı olan nehirdir. Hep Asi'ye yakın ev- lerde sürer yaşam. Aile bireylerinin çoğu, Asiyeller'in Asi nehri ile özel bir bağlan olduğunun farkındadır. Ailenin dördüncü kuşağından Armağan bu derin ve özel iliş- ki üzerine düşünürken, "Ailenin bütün varlıldan, Hatay toprakları boyunca akıp duran Asi'nin üstünde veya çok yakının- da. O yüzden yaşanan her şeyden arda ka- lanlar Asi'ye katışıyor. Hayadannı öyle kurmuş eski büyükler" demektedir (80). Armağan'ın daha sonra, üstelik de sarhoş bir anında niteliğini çözdüğü bu özel bağ, aidiyet anlamında Asi ve Asiyeller arasın- da neredeyse totemik bir ilişkiye işaret et- mektedir: "Ne tuhaf aileyiz Asi... Bizler toprakta doğan senin çocuklannız. Hem güçsüzüz, hem görkemli!" (140). Ailenin hayatta olan en yaşlı üyesi Bestami Ağa, "Maalesef ailede çalışkan-yaratıcı ile tem- bel-sıradan iki karakter akıp duracak bre oğul" derken, yine aile ile Asi arasında öz- deşlik kurmaktadır (392). Asi bir yandan yağmurlarla beslenip ka- baran tehditkâr ve yıkıcı güç, diğer yan- dan "çevresine armağanlar dağıtan" bir hayat kaynağıdır (395). Öte yandan, aile- nin üçüncü kuşağından Verda'nın hisset- tiği ve dile getirdiği gibi, sırasında insan- dan bile daha zayıf ve savunmasız olabilir: "Bir ırmak kadar çıplak başka bir şey yok yeryüzünde. Hele Asi... Onun derisi de- ğil, üstünde bir zan bile yok..." (79). Ar- mağan ve Verda'nın Asi'ye yönelik dü- şüncelerinin ortaya koyduğu gibi, aslında aile bireyleri kendilerine ait nitelikleri Asi'ye yansıtmakta, ya da kendi kişilik özelİiklerinin izdüşümlerini Asi'de yakala- maktadırlar. Aslında Asi, insan gibi, gü- cün ve güçsüzlüğün, tannsal olanla yoklu- ğa koşanın bir kanşımıdır. Asi'ye yönelik anlatımlarda, Tannsal güç ve insanî zafi- yet karşıdığı ya da kanşımının yanı sıra, tarihsel zaman ve döngüsel zaman kesiş- mesi de ortaya çıkmaktadır. Asi, e§ za- manlı olarak, "Doğudan gelen" ve "geldi- ği yerden geçmişi" taşıyan, hayat gibi akan olması nedeniyle çizgisel zamanla, tarih öncesinden bugüne mevsimsel döngülerle sürekli yenilenen varhğı nedeniyle döngü- sel ya da mitsel zamanla ilişkilendirilmiştir (371). Aslında romanın bütunü içinde döngü- sel zamanla tarihsel zaman birlikte var olur, çok sesli bir müzik parçası gibi bir- birlerinin içine girerek bütünü kurarlar: Bir yanda doğanın hiç değişmeyen, sürekli bir tekrardan ibaret olan mevsimsel dön- güsü; diğer yanda tarihsel zaman içinde yer alan insan etkinlikleri. Asi'nin sulan- nın, mevsimlerin hiç değişmeyen döngü- süyle artışı ve azalması, ürünlerin ekimi ve hasadı, doğumlar ve ölümler, her sene ye- niden gelen ve göçen kuşlarla, döngüsel zaman romanın akışı içinde her daim var- lığını hissettirir. Öte yandan tarihsel süreç içerisindeki toplumsal ve kültü- rel etkinlikler, şehir imgesi üze- rinden aktarümaktadır: "Doğu- nun kraliçesi, muhteşem Antak- ya," "dünyanın neredeyse boş ol- duğu ve mekânlann zamana alış- madığı dönemlerden kalma, eşsiz şehir" olarak nitelenir (371). Bu "eşsiz" şehrin gelen ve geçen çe- şitli uygarlıklar ve halklardan in- sanlan, mekânlann üzerine ha- yadannı işleyerek, izlerini bıraka- rak, Hitit'ten Roma'ya ve Ro- ma'dan bugüne uzanan bir çizgi- sel zamanın nodannı, yani kendi tarihlerini oluşturmuş, bu süreç- te "mekânlan zamana" alıştırmış- lardır (371). Armağan'ın göz- lemlediği gibi, "Eski şehirler bir- den çok zamanı içlerinde var ederler. Inanmayanlar, şehrin iki bin yıllık sokaklanna dalmalıdır. ... Çok katmanlı bir dünyanın anlamını değil ama atmosferini yaşatır bu şehir" (98). Tepelerde ise "kuruluş tarihleri do- kuz bin yıl öncesine uzanan yerleşimleri gizleyen höyükler" vardır (470). Geçmiş ve bugünün iç içe ve eşzamanlı yaşadığı bu mekânda, roman, şimdiki za- manın Antakyaklan olan Asiyel ailesine ve ailenin geçmişine odaklanmıştır. Bu eski şehrin, üzerinden peş peşe geçmiş, onu şe- killendirmiş farklı uygarlıklann kalıntıları- nı toprağının altında saklaması gibi, Asiyel ailesinin geçmişinde de aile üyelerinin bil- medikleri olaylar ve bu olaylarla ilgili sır- lar vardır. Roman, ailenin üçüncü ve dör- düncü kuşaklannın en büyükleri olan Verda ile yeğeni Armağan'ın, geçmişte gizlenen aile sırnnı çözmeye ve geçmişin gizini kavramaya yönelik çabalanna eğilir. Verda ve Armağan, farklı amaç ve tutum- larla yola çıktıklan için, ulaşmayı umduk- lan yer aynı olsa da yolculuklan farklı sey- redecektir. Her iki karakter için de bu ça- ba, ailenin geçmişine olduğu kadar kendi içsel derinliklerine yaptıklan ve nihaî ola- rak onlan değiştiren bir sembolik yolculu- ğa dönüşür. Her iki karakter de bu yolcu- luktan bilgeük yolunda anlamlı bir adım atmış olarak çıkacaklardır. Asi... Asi, kaynağını antik miderden alan ve çok sayıda klasik tragedyaya temel oluşturan 'lanedenmiş aile', ya da 'ailenin üzerindeki lanet' kavramı üzerine temelle- nen bir romandır. Kökleri geçmişte kalan fakat geleceği şekillendiren bir güç olarak 'lanet', klasik tragedyalarda sıkhkla kulla- nılmış ve geçmişte yapılan bir hatanın, bir kuşaktan diğerine olumsuz izlerini süren aile tragedyalannda, farklı dönemlerin gü- nah ve kefaret, adalet, suç ve ceza gibi te- mel kavramlan yorumlayışlan yansıalmış- tır. Bu temel kavramlan merkeze alan ve tarnşan bir roman olarak Asi... Asi, izlek- sel olarak Aeskilus'un Oresü'a'sından So- fokles'in Oidipus'una uzanan bir aile tra- gedyası geleneğine yaslanmaktadır. Ro- man boyunca "trajedi" sözcüğü sıkhkla tekrarlanmakta, "ailenin üstünde bir la- net" olarak adlandınlan aile sırnna işaret edecek şekilde kullanılmaktadır (165). Eş- ref Hanım'ın oğullan Bestami ve Beya- zıt'ın "bütün bağlılıklanna karşın ilişkile- rinin derinliklerinde bir gizem" yatmakta- dır ve ancak "uzakta kalan sırlann kapak- lannın kalkması" ile bu gizem aydınlana- caktır (113; 465). Roman, günah ve kefa- ret, suç ve ceza kavramlarını derinlemesi- ne taruşırkaıaile içi ve kuşaklar arası iliş- kilerinKanHŞk dokusuna dikkat çeker. Farkında olarak ya da olmadan işlenen günahlar, önceki kuşaklann günahlannı da miraslannu\reddedilemez bir parçası olarak almaktan kaçamayan sonraki ku- şaklar, ödenen bedeller, yaşamı zehirleyen kuşkular ve adaletin koşullan metnin çap- raşık sorunlandır. Kudu, mekân anlamın- Ayla Kutlu, roman karakterlerinl. durumlar ve temalan, Insanlık kadar eski arketlpler ve mltos- lara yaslıvor. da romanı Antakya'ya, Asiyel ailesini de kahraman konumuna yerleştirerek, aile içinde ölüm olgusu ve öldürme eylemine yoğunlaşarak dramatik bütünlük sağlar. Söz konusu olan, bir aile bireyinin diğeri- ni bilerek ve isteyerek değil, Oidipus'ta ol- duğu gibi, seçimi ve isteği dışında öldür- mesidir. Sonuçta, ne olursa ve nasıl olursa olsun bir aile bireyinin diğerinin ölümüne sebebiyet vermesi, amaç ve hedef ne olur- sa olsun tetiği çeken parmak olması, gü- nah ve kefaret, suç ve ceza, vicdan ve vic- dan azabı kavramlannın yoğun, karmaşık, çalkantılı derinliklerine dalmayı, adalet kavramını tartışmayı gerektirir. Dolayısıy- la bu romanda Kutlu, çağdaş bir romancı olarak klasik tragedyanın izleksel ve kav- ramsal olanaklannı mümkün olduğunca kullanmıştır. Asiyel ailesinin "üstüne yüklenmiş olan lanet" (72) romanı antik mider ve aüe tra- gedyalanyla akraba kılarken, roman bo- yunca laytmotif olarak yinelenen cennet bahçesi ve yitirilen cennet imgeleri, eskil zamanlann yaraddış mitoslanna gönder- melerle metni zenginleştirir. Her tür mey- venin her mevsim yetiştiği, zengin su kay- naklanyla bereket ve bolluk timsali Cen- net Bahçesi miti, birçok farklı kültür ve coğrafyanın yaradılış mitoslannda karşı- mıza çıkar ve ölümsüzler için yaratılmış 'Tann mekânı' olarak betimlenir. Benzer şekilde, romanda Antakya, "Tannlann mekânı olsun diyekurulan... Tannsal şe- hir" olarak tanımlanmaktadır (125). Ro- man boyunca yaradılış mitoslanna gön- dermelerle Antakya, cennet bahçesi mitiy- le özdeşleştirilir: "Her şey Antakya'dan başladı. ...Bu toprakta, onu sulayan ır- makta, her zaman gözlerinin önündeki genç dağda, ırmakla dağın birlikte oluş- turduklan iklimde..." (184). Antakya, kla- sik mitolojilerin ve kutsal kitaplann yara- dılış mitlerindeki Cennet Bahçesi'dir. Asi- yel ailesinin ilk günahla tanışıp masumi- yederini yitirmeden önce yaşadıklan bu doğa cenneti, aile bireylerinin hayadan kuşkunun gölgesiyle karardıktan sonra yi- tirdikleri cennet bahçesi olur. Asiyeller'in "yaşamını trajediye çeviren gün" (71), ha- yadan zehirlenir ve aile darmadağın olur- ken, Antakya, cennet bahçesinden yitiri- len cennete dönüşecektir: "Zaten bu şehre dair her şey, başan ile yıkım, mudulukla zehirlenme, kalıcılıkla rüzgârda uçup git- me, Asi ile Habib-ül Neccar arasında do- lanıp durur" (97). ZENGİN SİMGESELLİK Ayla Kudu'nun son romanı Asi... Asi, okurunu bir yandan merak duygusuyla peşine takar, ya da Asi nehri gibi güçlü akışıyla sürüklerken, diğer yan- dan da, eskil çağlardan günümüze, insanı, yaradılış mitoslarının cen- net bahçesinden sürgün eden ilk günahtan, çağdaş hukuk ve ahlâk- bilimdeki suça kadar, insan zihni- ni kurcalamış, ruhunu acıtmış ve vicdanını yaralamış olan insana öz- gü temel meselelerle uğraştınr. Metnin akışı içinde olaylar krono- lojik bir sıra yerine, zaman içinde ileri ve geri sıçramalarla, farklı ba- kış açılarıyla, dağınık ve sırasız bil- gi kınntılan olarak verilir; bütün, okuma süreci içinde tamamlanır. Romanın adından başlayarak, me- kân ve kişi isimleri zengin bir sim- gesellikle seçilmiş ve kullanılmış- lardır. Hayatın kaynağı olan Asi, aynen hayat gibi, doğudan geçmişi taşırken bugüne tanıklık etmekte ve geleceğe koşmaktadır: Başlıkta- ki yinelemeli kullanımıyla Asi... Asi, Asi'nin başlangıcı ve bitişi, kaynağı ve denize kanşması arasındaki akışı çağnştı- nr. Romanın sonu, aile ve roman karak- terleri için bir son değil, tersine yeni bir başlangıç, ölüm ve yeniden doğuş noktası- dır. Başlangıcından itibaren cennet bahçe- si imgeleriyle yaradılış mitoslanna gönder- meleri zengin olan metin, son bölümünde, Asi'yi taşıran şiddetli yağmurlar ve doğa- nın denetim dışı gücünü bir kez daha ha- tırlatan büyük fırtınayla, Mısır ve Mezo- potamya'dan Aztek ve Maya uygarlıklan- na kadar çoğu klasik mitolojilerde ve se- mavî dinlerde karşılaşılan tufan mitine göndermeleriyle yeni başlangıçlan muştu- lar. Sonuç olarak, Asi nehrinin doğudan batıya, geçmişten bugüne akarken içine kattıklan gibi, Ayla Kudu'nun 'içinde ne- hir akan' son romanı Asi... Asi, farklı dö- nemlerin anlatı geleneklerinden içine kat- tıklanyla zengin ve çok katmanlı bir metin olarak karşımıza çıkmaktadır. • (*) Profesör. Ege Üniversitesi Edebiyat FakültesiAmerikan Edebiyatr Bölümü Asi... Asi /Ayla Kutlu/ Bilgi Yayınevi/ 540 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 5 0 S AYF A 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle