25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada İşte “Sözün Özü”nde yazarla ilgili söylenenler... Montesquieu: “Yazar, kendisiyle aynı dönemde yaşayanların canını sıkmakla yetinmeyip gelecek kuşakların da iliğini, kemiğini kurutmakta direten bir salak.” Çehov: “Yazar, kendi karakterlerinin yargıcı olmamalı, yalnızca yansız bir tanığı olmalı.” Proust: “Yazarın gözleri yaşarmazsa okurun da gözleri yaşarmaz.” Kazancakis: “Tüm ruhum bir çığlık; tüm yapıtlarım bu çığlığın bir yorumu.” Sartre: “Yazarın, yani özgür insanlara seslenen özgür bir insanın tek bir konusu vardır: Özgürlük.” Soljenitsin: “Büyük bir yazar, ülkesinde ikinci bir hükümettir. O yüzden bugüne değin hiçbir yönetimin büyük yazarları sevdiği görülmemiştir; onlar yalnızca küçük yazarları severler.” Asimov: “Doktorum altı dakika ömrümün kaldığını söyleseydi; şimdi ne yapacağım diye kara kara düşünmezdim, biraz daha hızlı yazardım.” Edgü: “Bugünü yazıyorsan yarın neden seni okusunlar?” Peşrevi uzun tuttum, konuya giriyorum. 20 Mayıs Perşembe günü saat 14.30 sıralarında demirkapı şangırdadı. “Avukat Sabri Kuşkonmaz sizinle görüşmek istiyor” dediler. Avukatlık mesleğinin yanı sıra yazarlığı da yüklenen Sabri Kuşkonmaz PEN Yazarlar Derneği adına gelmiş. İki kimliğinin de hakkını verme çabasında. Türkiye’de yazarın aynı zamanda avukat olması da yararlı. Hatta gerekli! PEN uluslararası bir kurum. 110 ülkede 140 temsilciliği var. Kuşkonmaz, Türkiye’deki “hapisteki yazarlar” konusunun ister istemez uluslararası bir boyut kazandığını anlattı, sürdürdükleri çabaları özetledi. Ben de yeri gelmişken ve tam adresini bulmuşken yazarın önemini ve sorumluluğunu paylaştım. Aklıma ilk Emile Zola geldi. Fransa’daki ünlü Dreyfüs davasının seyrinin değişmesinde Zola’nın çok büyük etkisi olmuştu. Kamuoyu, mahkeme kararını benimseyip desteklemiş, Dreyfüs hapsi boylamışken Zola, “yazar sorumluluğunun” gereğini yerine getirip “hayır, öyle değil” demişti. “Suçluyorum” başlığıyla Dreyfüs davasındaki hukuksuzlukları cesurca dile getirmişti. Sanki pek çok kişi böyle bir cesur çıkışı bekliyordu. Zola’nın koyduğu tavrın ardından yaşanan gelişmeler Dreyfüs davasının yeniden görülmesini sağladı ve Dreyfüs aklandı. Girişte aktardığım tanımlarda olduğu gibi, gerçek yazar olmak büyük bir sorumluluk. Silivri davaları ve bunun etrafında sürdürülen operasyonlar, her meslek grubundan insanın yanı sıra pek çok aydının, yazarın da yaşamını altüst etti. Prof. Türkân Saylan’dan Prof. Uçkun Geray’a, Kuddusi Okkır’dan Erhan Göksel’e bu operasyonların kapsama alanına giren pek çok kişi en temel insan hakkı olan yaşama hakkını yitirdi. Etkisi böylesine ürkütücü, ucu bucağı belirsiz operasyonlar zincirine karşı yazarların söyleyeceği bir şey yok mu? Kuşkonmaz’a avukat kimliğini de anımsatıp iddianamelerin içeriğinden söz edecek oldum, o benden önce davrandı. “Biliyorum... İddianamelerin tümünü okudum. Kamuoyuna yansıyanlarla iddianamelerin içeriği arasında hiçbir ilişki yok. Örneğin ikinci iddianamede Gazi olayları var dediler; okudum, yok. Üçüncüde dediler, orada da yok. Böyle iddianame olmaz.” Pek çok kişi şöyle düşünüyor olabilir: Tamam, iddianameler kötü olabilir ama, bu davalarda kriminal unsurlar var! Böyle düşünenlere sözüm şu: Evet, kimi suça bulaşmış olabilecek, silah bulunduran kişiler var... Orta büyüklükte bir mahalleyi kuşatıp, arama yapın. Buradan en az 50 silah, 8-10 vergi suçlusu, 5-6 trafik suçlusu, 2-3 asker kaçağı, birkaç da hakkındaki dava sonuçlanmış ama, gereğini yapmamış kişi bulmaz mısınız? Fazlasıyla bulursunuz... İşte bütün bunları toplayıp, içine AKP karşıtlarını da koymuşlar, bir davaya doldurmuşlar. Bunlar birbiriyle bağlantılı terör örgütü üyesiydi diyorlar. Bu akıl dışı gidişe, ülkesinin bugününe ve geleceğine kafa yoran gerçek yazarların diyeceği bir şey yok mu? GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada böylece konuşmayı İsrail’e “Bir savaş ilan etmediği kaldı” diye yorumluyordu. Zaman gazetesi de Radikal’i destekliyor: “Başbakan’dan İsrail’e son uyarı.” Bir çeşit ültimatom! İsrail’in “Bu sorumsuz saldırısı mutlaka cezalandırılmalıdır… İsrail’in yaptığı yanına kârdır diyemeyiz… Bu işin peşini bırakmayacağız” gibi cümleler, hükümet başkanının saldırıya bir bedel ödetmeyi ya planladı ya da planlanma aşamasındadır diye yorumlanabilir. Başbakan AKP grubundan dünyaya seslendi. Karşı seslere bakalım: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İsrail’e kimi yaptırımlar içerecek bir karar metni açıklamadı. Konsey başkanlığı İsrail’i kınamakla yetinen bir metin okumakla yetindi. Saldırı olayının hızlı, şeffaf biçimde soruşturulmasını istedi. Ama ABD’nin direnmesi ile soruşturma İsrail’e bırakıldı. ABD’ye göre; baskını yapan, insanların ölmesinden sorumlu olan İsrail; hem savcı, hem hâkim! RTE sağa sola telefon ediyor. Başkan Obama’yı arıyor. “İsrail devlet terörü yapıyor, fazla cesaret vermeyin” diyor. İsrail’in BM kararlarını uygulamadığından şikâyetçi oluyor. Obama da dinliyor, dinliyor; “Türk vatandaşlarının ölmesinden üzüntü duyduğunu” ve “BM kararlarının arkasında olacağını” söylüyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile iki buçuk saat konuşuyor. Görüşmeden çook memnun ayrılmış. Haberler böyle diyor. Kanlı saldırıdan sonra Arap Birliği’nden, Arap ülkelerinden resmi bir açıklama medyaya yansımıyor. Gazze’ye İsrail’in uyguladığı ambargoyu kırmak amacıyla yardım yüklü gemiler yola çıkıyor. Olaylar patlak veriyor. Mısır, Gazze’ye kapı açıyor. Dış dünya acımızı paylaşıyor, İsrail’i kınıyor ve... Sıcak günlerin geçmesini bekliyor. Görünen köy kılavuz istemiyor; Batı’nın İsrail’le ilişkileri “eskisi gibi olacak!”. RTE “İsrail ile ilişkiler elbette eskisi gibi olmayacak” diyor. Limanları sattık mı? Sattık. Güneydeki mümbit toprakları mayından temizlemesi için İsrailliye verilmesinde herhangi bir sakınca görmeyen bu hükümetin başkanı değil miydi? Aman dikkat; güney sınırındaki topraklarımızın mayından temizlenmesini İsrail’e verme diyenleri, ırkçılıkla, din ayrımı yapmakla suçladı mı? Suçladı! İsrail’e su satacak mıydık? Satacaktık! Tanklar, uçaklar, İsrail’de bakıma girmiyor mu? Giriyor. Askeri işbirliği yapmaya kararlı mıydık? Kararlıydık. ABD’ye her gidişinde ilk durağı etkin Yahudi merkezleri değil miydi? Başımız ne zaman sıkışsa, örneğin 24 Nisan’da ABD Başkanı’nın soykırım sözcüğünü kullanmamasını sağlamak için ABD’deki Yahudi merkezlerinden yardım istedik mi? İstedik! Orada “Yahudi Cesaret Madalyası” alan kimdi? RTE! Evet; elbette İsrail’le ilişkilerimiz eskisi gibi olmayacak, olmamalı! Saldırı üzerine toplumun duygularına tercüman olan, geleceğe dönük kimi sert yaptırımların işaretini veren konuşma elbette ilk gün duyguları okşayacaktır. Ama “Her şeyin bir bedeli var” dedi mi devleti yöneten hükümetin başkanı; toplum bir süre sonra İsrail’in hangi bedeli ödediğini (veya ödemediğini) sormaya başlayacaktır. “Türkiye’nin dostluğu ne kadar kıymetliyse düşmanlığı da o kadar şiddetlidir” dedin mi, halk bu kesin ifadeyi doğrulayan yaptırımları soracaktır. “İsrail’in kanlı saldırılarına kim göz yumarsa bilmelidir ki onların da suç ortağı” olacağını söyledin mi; yarın saldırıyı kınama, ölen Türklere üzüntülerini açıklamaktan öteye, seninle hiçbir yaptırıma ortak olmayanlara karşı ne yaptığın sorgulanacaktır. Hesaplı konuşmak devlet adamı olmanın öncelikli koşulu. Başta ABD, diğer devletler Türkiye’yi yatıştıracak politikalar izliyor bugün. İsmet Paşa, “Büyük devletlerle ilişkiler ayı ile yatağa girmeye benzer” derdi. Anımsatalım dedik. ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 3 HAZİRAN 2010 PERŞEMBECUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Haziran Oslo B 21 Helsinki B 19 Stockholm B 22 Londra B 21 AmsterdamB 19 Brüksel B 20 Paris B 21 Bonn PB 21 Münih Y 15 Berlin Y 20 Budapeşte Y 21 Madrid PB 31 Viyana Y 18 Belgrad Y 18 Sofya Y 22 Roma Y 22 Atina PB 27 Zürih Y 17 Moskova Y 25 Aşkabat B 32 Taşkent B 28 Bakû B 26 Bişkek PB 27 Tiflis B 28 Kahire B 34 Şam B 35 İstanbul Y 27 Edirne Y 28 Kocaeli Y 27 Çanakkale PB 24 İzmir PB 27 Manisa PB 29 Denizli Y 29 Zonguldak Y 24 Sinop PB 25 Samsun PB 25 Trabzon PB 24 Giresun PB 29 Ankara PB 31 Eskişehir PB 28 Konya PB 29 Sıvas PB 31 Antalya Y 27 Adana PB 31 Mersin PB 31 Diyarbakır B 36 Şanlıurfa B 36 Mardin B 33 Siirt B 36 Hakkâri PB 30 Van PB 28 Kars Y 27 Ülkemizin batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Trakya, Marma- ra’nın doğusu, İç Ege, Batı Akdeniz, Bartın, Zonguldak, Düzce, Bolu, Ar- dahan, Kars ve Iğ- dır çevreleri ara- lıklı sağanak ve gök gürültülü sa- ğanak yağışlı, di- ğer yerler az bu- lutlu geçecek. Hiçbir yanlış anlamaya mahal vermemek için baştan açık seçik söyleyelim: - İsrail’in korsan politikasının hiçbir savunulacak yanı yoktur ve iğrençtir. Bunu böylece belirttikten sonra bir başka gerçeği daha açıklayalım: - Devletler korsanlığa ve haydutluğa karşı bile aşiret politikası uygulamazlar. İsrail’in savunulacak yanı olmaması, AKP iktidarının uyguladığı aşiret politikasını mazur gösteremez. Kendi devletimizin, politikasının, önlemlerinin, hamlelerinin saygın bir devletin politikasının olması gerektiği içerikte olmasına itina etmeliyiz. Korsan ve insanlık suçlusu İsrail’in politikasının bu niteliklerini unutmadan kendi halimize bakalım: Türkiye bugün yalnız Ortadoğu’da değil ama bütün dünyada, ilk bakışta Filistin’in gibi görünse de, gerçekte Hamas’ın önde gelen savunucusu konumuna girmiştir. Türkiye’nin dış politikada ilk önceliği kendi ulusal çıkarları mıdır, yoksa Hamas’ın çıkarları mı? Hamas’ın çıkarlarının bu denli savunulması bölgedeki Arap ülkeleri ve ve Filistin’in öbür kuruluşları tarafından hoş karşılanmakta mıdır? FKÖ lideri Mahmud Abbas’ın Kıbrıs Rum Kesimi’ni ziyareti ve orada Tayyip Bey’in Hamasçı tutumu dolayısıyla Rum tezlerini desteklediği yolundaki açıklaması her ne kadar sonradan yalanlanmışsa da, bu yalapşap yalanlama zihinlerdeki tereddütleri ne kadar giderebilmiştir? Filistin’deki İsrail zulmünün eşi menendi yoktur ve buna karşılık ablukanın kırılması için bütün insanlık ailesinin elbirliği ile hareket etmesi gerekir. Ama ne yazık ki durum bu değildir. Bırakın, ABD’nin Siyonist devletin politik üslubuna karşı olmasına karşın, İsrail politikasını özünde desteklemesini, dünyanın öbür ülkelerinde de, kamuoyunda var olan korsanlığa karşı tepki tavrının devlet politikalarına yansıdığını söylemek mümkün değildir. Hatta Arap ve Müslüman âleminin Filistin’e verdiği destek bile son derecede cılızdır, zaman zaman da olayları yakından izlemeyenleri şaşırtacak çelişkilerle doludur. Nitekim Mısır da, insanı yardım konusunda, Gazze ile arasındaki sınır kapılarını terörist olarak nitelediği Hamas’a karşı tutumu dolayısıyla kapatmıştır. Hatırlardadır, Türkiye’nin daha önce gönderdiği insani yardım sırasında Mısır’ın sınır kapılarını açması büyük pazarlıklar ve güçlükler sonrasında mümkün olabilmiştir. Gazze’deki ambargonun kaldırılması için çaba harcanması gerekli bir şeydir. Ama unutmayalım ki bu, tek başına Ankara’nın altından kalkabileceği bir iş değil. Hele hele insani yardım kisvesi altında gönderilecek konvoylar ile zorlayarak bu ambargonun delinmesine, İsrail’in eli kolu bağlı seyirci kalacağını sanmak saflıktır. Mavi Marmara gemisinin girişimi, bu yönde bir atılımdı. İHH İnsani Yardım Derneği, resmen bir sivil toplum kuruluşu ise de Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu girişimden içeriği ve boyutlarıyla haberdar olmadığını söylemek insanlarla alay etmek anlamını taşır. Yine böyle bir girişimin, Türk bandıralı bir geminin (Yolda bandırasını değiştirmiş, neden değiştirdiği de ayrı bir konu.) iki ülke ilişkilerinde doğuracağı büyük sorunları Türk Dışişleri’nin farkına varamadığını söylemek, hem hariciyemize hem de TC’ye ağır hakaret olur. Bütün bunlara rağmen, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendisini nice badire ve küçük düşürücü duruma sürükleyecek bir girişime seyirci kalması, hatta iktidar partisinin iç politik hesaplarıyla da bağdaşan böyle bir komplo da işbirliği yapması, aşiret politikasının devlet politikasının yerini aldığını göstermektedir. Bu girişimlerin sonucunun ne olduğu herkesin malumudur. İsrail’in moral olarak yıprandığı doğrudur. Ama onu politikasından vazgeçirecek bir yaptırım söz konusu değildir. Tek başına bu olay ambargonun kalkması sonucunu doğurmaz. Kimse hayale kapılmasın, bilir bilmez konuşanların dediği gibi, bundan böyle bütün gemiler Gazze’ye falan gidecek değillerdir. Nihayet bir gazetemizin iddia ettiği Tayyip Erdoğa’ın, İsrail’e bir tek savaş ilan etmediğinin kaldığı da doğru değildir. Daha önce, daha hafif durumlarda, iki ülke ilişkilerinin büyükelçilik düzeyinden maslahatgüzar düzeyine indirilmesi, ekonomik yaptırımlar gibi girişimlere tanık olunmuştur ki bu kez onlar gündeme gelmiş değildir. DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Aşiret Değil Devlet Politikası asirmen@cumhuriyet.com.tr 1. KOŞU: F: Acarbey (4), P: Büğülmeli (2), PP: Hõ- şõr (8), S: Baykut (7). 2. KOŞU: F: Bellicose (2), P: One Minute (6), PP: Dirizeko (10), S: Royal Çelik (3). 3. KOŞU: F: Arog (2), P: Sinejan (6), PP: Estetikçi (5), S: Alzafer (1). 4. KOŞU: F: Nikulas (1), P: Yo- sun (4), PP: Kaanõm (5), S: Kaldemir (6). 5. KOŞU: F: Kurçak (1), P: Özgebay (4), PP: Dağdeviren (7), S: Kurtgözü (3). 6. KOŞU: F: Tivolye Bene (3), P: Big Eagle (6), PP: Ayarcõbaşõ (2), S: Siting Bul (4). ALTILI GANYAN 4 2 2 1 1 3 2 6 4 6 8 10 2 7 3 4 5 5 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İsrail’in Gazze’ye yardõm götüren ge- milere yönelik saldõrõsõyla İskende- run’da 7 askerin şehit edildiği terör sal- dõrõsõ sonrasõnda atõlacak adõmlar Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan’õn başkanlõğõnda toplanan güvenlik zir- vesinde masaya yatõrõldõ. Zirve son- rasõnda yapõlan açõklamada, İsrail’in saldõrõsõ sonrasõnda yaşamõnõ yitiren- lerin cenazeleriyle tüm ülkelere ait gö- nüllülerin THY uçaklarõyla İstanbul’a getirileceği bildirildi. Başbakanlõk Resmi Konutu’ndaki toplantõ saat 11.45’te başladõ. Yak- laşõk 4.5 saat süren zirvenin ardõndan yapõlan açõklamada toplantõda 31 Mayõs gecesi İskenderun’da meyda- na gelen terör saldõrõsõ ve aynõ gün Gazze’ye insani yardõm götüren ge- milere yönelik İsrail askerleri tara- fõndan gerçekleştirilen saldõrõnõn de- ğerlendirildiği bildirildi. İki saldõrõnõn tüm boyutlarõyla in- celendiği ve son gelişmelerin tüm ay- rõntõlarõyla ele alõndõğõ belirtilen açõk- lamada, son dönemde gerçekleşen terör olaylarõ, terörle mücadeleye yö- nelik yapõlan çalõşmalar ve alõnacak ek önlemlerin de müzakere edildiği duyuruldu. “Terörle çokboyutlu mücadelenin her alanda kararlılıkla sürdürüleceği, terörün istismar et- tiği koşulların ortadan kaldırılma- sına yönelik çalışmalara hız verile- ceği kaydedilmiştir” denilen açõk- lamada, İsrail’in gerçekleştirdiği sal- dõrõ sonrasõnda yaşananlar, son durum ve atõlacak adõmlarõn da toplantõda ele alõndõğõ belirtildi. Konunun siyasi, askeri, ekonomik ve hukuki boyutlarõyla masaya yatõrõldõğõna işaret edilen açõklamada, şöyle denildi: “Bu çerçevede yapılan uluslararası girişimler değerlendirilmiştir. Tür- kiye’nin girişimleriyle olağanüstü toplantıya çağırılan BMGK ve NA- TO Konseyi İsrail’in saldırısını kı- nama açıklamaları yapmıştır. Bir- leşmiş Milletler İnsan Hakları Ko- mitesi, bugün (dün) Cenevre’de ger- çekleştirdiği toplantıda İsrail’in sal- dırısının uluslararası ve tarafsız bir gerçekleri araştırma komisyonu ta- rafından incelenmesini kabul etmiş- tir. Hükümetimizin yürüttüğü çalış- malar neticesinde yaralıların, cena- zelerin ve tüm gönüllülerin ülkemi- ze dönüş işlemi başlatılmıştır. ” Zirvenin ardõndan Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül de Erdoğan ve Baş- buğ’u ayrõ ayrõ kabul ederek son ge- lişmeler hakkõnda bilgi aldõ. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Genel Ku- rulu’nda, dün oybirliğiyle ve al- kõşlar arasõnda kabul edilen bildiriyle İsrail’in saldõrõsõ “şid- detle, nefretle” kõnandõ. Bil- diride yer alan “TBMM, Türk hükümetinden İsrail ile si- yasi, askeri ve ekonomik iliş- kilerimizi gözden geçirme- sini ve gerekli etkin önlemleri almasını beklemektedir” cümlesine itiraz eden AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç önce metni imzalamadõ ancak daha sonra muhalefetten gelen sert tepkiler üzerine imzalamak durumunda kaldõ. TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin’in TBMM’deki ge- nel görüşme öncesinde “Kı- nama deklarasyonu yayın- lanabilir” açõklamasõ yapma- sõna karşõn önceki gün AKP’nin bildiri çõkmasõ için herhangi bir girişimi olmadõ. Şahin’in dün CHP’li Onur Öymen, MHP’li Deniz Bö- lükbaşı, BDP’li Sebahat Tun- cel ve AKP’li Ömer Çelik’le yaptõğõ üç saatlik toplantõda bir kõnama bildirisi metni ha- zõrlandõ. Şahin, metnin grup başkanvekilleri tarafõndan im- zalanmasõnõ istedi. Ancak CHP, MHP ve BDP’nin imzaladõğõ metne, Kõlõç imza koymadõ. Kõ- lõç’õn “TBMM’nin hükü- metten beklentileriyle” ilgi- li bölüme “Sanki hükümet görevini yapmıyormuş gibi bir ifade” diye itiraz ettiği öğrenildi. AKP’ye tepki Kõlõç’õn tavrõ, muhalefet par- tilerinin tepkisini çekti. Kõ- lõç’õn ilerleyen saatlerde bildi- riyi imzalamasõ üzerine yaşa- nan kriz çözüldü. Kõnama bil- dirisi genel kurulda okundu. Bildiride saldõrõ “şiddet ve nefretle” kõnanõrken “Bu sal- dırı, Birleşmiş Milletler ya- sasının ve uluslararası hu- kukun açık bir ihlalidir. TBMM, BM Güvenlik Kon- seyi’nin bu olaydan dolayı İs- rail’i kınayan ve yaptırımlar öngören bir kararı en kısa za- manda kabul etmesini bek- lemektedir. Bu menfur sal- dırının bütün boyutlarıyla araştırılması için bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu kurulmalıdır. İs- rail hükümeti, bu saldırı do- layısıyla resmen özür dile- meli, olayın sorumlularının yargılanarak cezalandırıl- malarını sağlamalı, saldırının mağdurlarına tazminat öde- melidir. Türkiye, İsrail’e kar- şı milli ve uluslararası yargı yollarına başvurmalıdır. TBMM, Türk hükümetin- den İsrail ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerimizi göz- den geçirmesini ve gerekli et- kin önlemleri almasını bek- lemektedir. TBMM, bu tep- kilerin şiddete dönüşmeye- ceğine ve Türkiye’deki Musevi vatandaşlarımızı incitici bir nitelik taşıma- yacağına inanmaktadır. İs- rail hükümetinin saldırgan tutumuna karşı gösterilen tepkiler, İsrail milletini hedef almamalıdır. TBMM, her zaman olduğu gibi Filistin halkı ile dayanışma içindedir ve Gazze’ye yönelik insanlık dışı abluka ve ambargonun derhal kaldırılmasını bekle- mektedir” denildi. Meclis İsrail’i kınadı Güvenlik zirvesi terör saldõrõsõ ve İsrail baskõnõ gündemiyle toplandõ Önlemler görüşüldü Toplantõya, Başbakan yardõmcõlarõ Cemil Çiçek ve Bülent Arınç, Genelkurmay Başkanõ Orge- neral İlker Başbuğ, İçişleri Bakanõ Beşir Atalay, Adalet Bakanõ Sadullah Ergin, Milli Savunma Bakanõ Vecdi Gönül, Kara Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral Işık Koşaner, Hava Kuvvetleri Ko- mutanõ Orgeneral Hasan Aksay, Deniz Kuvvetleri Komutanõ Oramiral Eşref Uğur Yiğit, Başbakanlõk Müsteşarõ Efkan Ala, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarõ Muammer Güler, Genelkurmay İs- tihbarat Başkanõ Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Jandarma Genel Komutanlõğõ Kurmay Başka- nõ Korgeneral Mustafa Bıyık, bir MİT Müsteşar Yardõmcõsõ, Dõşişleri Bakanlõğõ Müsteşar Yardõmcõsõ Büyükelçi Ünal Çeviköz, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal katõldõ. (AA) AKP’nin bir süre imzalamakta direndiği bildiride ‘İsrail resmen özür dilemeli, tazminat ödemeli’ denildi Uzman erbaşlar için sivil memur çözümü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Emekli olan uzman erbaşlar, emekli aylõğõ bağlanmasõ için gerekli olan 7 yõllõk sürede, Türk Silahlõ Kuv- vetleri (TSK) bünyesinde sivil olarak çalõştõrõ- lacak. AKP’li milletvekilleri tarafõndan hazõrla- nan önergeye göre, halen 45 yaşõnda emekli olan uzman erbaşlar, emekli aylõğõ bağlama ya- şõ olan 52 yaşõna kadar, TSK bünyesinde sivil memur olarak görev yapabilecek. Askeri kõta, karargâh ve kurumlarda cep telefonu bulundur- manõn suçu da disiplin suçu kapsamõna alõnõ- yor. TBMM İnsan Haklarõnõ İnceleme Komis- yonu Başkanõ Zafer Üskül ile bazõ komisyon üyeleri konuya ilişkin önerge hazõrladõ. Buna göre, askeri bölgelerde görüntü ve ses kayde- den cihazlarõ bulunduranlar, 10 günden bir aya kadar oda veya göz hapsine çarptõrõlacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear