01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bitkisel ürünler gıda maddesi mi, değil mi? R. Petek ATAMAN Gıda Mühendisleri Odası Başkanı lke mevzuatımızda gıda maddesi tanımı; sadece ilaç olanlar hariç, yenilen ve içilen tüm maddeleri kapsar. Bu kapsamda tablet, şurup, toz formunda olanlar da gıda tanımı içerisindedir. Bu bakışla, bitkisel ürünler gıda maddesi tanımı içindedir. Ayrıca takviye edici gıdalar tanımı ile bu yaklaşım bir kez daha açıkça belirtilmiştir. Bir ya da birden fazla besin öğeleri; vitamin, mineral, protein, bitki, botanik, bitkisel kaynaklı maddeler, amino asitler ve benzeri bileşenler ile bunların konsantresi ve/veya ekstraktlarından oluşan ve günlük alım dozu belirlenmiş ürünler, takviye edici gıdalardır. Ancak, bitkisel ürünler yüzyıllardır güvenilirliği deneyimlerle tespit edilmiş, etkileri üzerinde çok ayrıntılı bilimsel araştırmalar yapılmayan ürünlerdir. Örneğin; ülkemizde kekiğin çok masum bir bitki olduğu bilinir. Çünkü kekik ülkemizin dağlarında bolca bulunan bir bitkidir, yüzyıllardır tüketip deneyim sahibi olduğumuz bir bitkidir. Ancak; küçülen dünyamızda artık en uzak coğrafyadan gelen ürünleri rahatlıkla bulmak ve tüketmek olanaklı hale geldiği için, bütün bitkiler hakkında yeterli bilgiye sahip olmamız mümkün değildir. Artık yalnızca bildiğimiz ürünlerle değil; başta Uzakdoğu olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen bitkiler ile de karşılaşır olduk. Bu bitkilere yönelik ayrıntılı bilimsel raporlar olmadığı gibi, deneyimimiz de yok. Bu nedenle, bu tür bitkilerin ithalatında ve insan tüketimine sunuluşunda izlenecek bilimsel verilere ulaşmak pek kolay olmuyor. Bu amaçla, gıdaların tüketiciye güvenli olarak arzından sorumlu olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan bir bilimsel komite görev yapıyor ve gıda tanımıyla piyasaya çıkacak olan bitkilere yönelik "pozitif" ve "negatif" listeler oluşturuyor. Bu listeler, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün web sayfasında yayımlanıyor. Diğer yandan gıda mevzuatımız gereği; gıda maddelerinin hastalıkları önleme, iyileştirme, tedavi etme özelliği olduğunu bildirmek, hatta îma dahi etmek yasaktır. Hâl böyle olunca, tüketicinin hiç Ü bilmediği bu ürünleri tüketmesi noktasında nasıl bilgilendirileceği bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yasal yolla kullanımına izin verilmeyen beyanlar; yasalara aykırı bir biçimde broşürlerle ve sözlü tanıtımlarla tüketiciye ulaşıyor. Ve tabii, bu beyanların doğruluğunu kimsenin garanti etmediğini tüketiciler bilemiyor. Konuya biraz da uluslararası uygulamalar boyutu ile bakalım. Bitkisel preparatların ve vitaminmineral tabletlerinin gıda olup olmadığı Kodeks Alimentarius Komisyonu’nda da değerlendirilmiştir. FAO ( Gıda ve Tarım Örgütü) ile WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından ortaklaşa oluşturulan bu komisyona yaklaşık 150 ülke üyedir ve bu komisyon gıda maddelerinin uluslararası ticaretinde uygulanacak kriterleri belirlenmektedir. Bir anlamda, DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) kararlarının uygulanmasında dayanılacak teknik kriterleri oluşturur. Bu komisyonda; vitamin ve minerallerin belirli bir doza kadar gıda maddesi tanımı içinde olduğu ve uygulamalarının buna göre yapılması gerektiği yaklaşımında netleşmiş, vitamin minerallerin hangi dozlarda kullanılacağını da belirlediği kriterler çerçevesinde ülkelerin ulusal koşullarına göre kendi kararına bırakmıştır. Ancak, bitki preparatlarının gıda olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği yönünde bir yaklaşım oluşmamış, konu ülkelerin kendi kararına bırakılmıştır. ABD’de ürünler gıda olarak değerlendirilmekte, AB ülkelerinde ise her ülke farklı bir uygulama gerçekleştirmektedir. Ülkemizde 1995 yılında yayımlanan 560 Sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname ile gıdaların gerek üretim, gerekse ithalat izinleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca düzenlenmeye başlanmış ve bu ürünler de gıda olarak değerlendirmeye alınmıştır. Zaman içerisinde, özellikle bilimsel değerlendirme ve etiket beyanlarına yönelik olarak yaşanan sıkıntılar nedeniyle; konu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından değerlendirilmiş ve düzenlenen bir protokolle 20022003 yılları arasında vitamin minerallerden günlük önerilen alım değerini üstünde olanlar, bitkilerden ise ürün içinde % 70 in üstünde bitki içerenler Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Ancak, Sağlık Bakanlığı bu ürünlere "ilaç" olarak yaklaşmış ve bu kez de bu ürünlerin piyasaya çıkışında diğer birçok ülkedeki yaygın uygulamaların çok dışında kısıtlar getirilmiştir. Oysa, bu ürünler "ilaç" da değildir. Tedavi amaçlı değillerdir, stabil hale getirilmiş etken madde içermezler. İlaçların değerlendirme prosedüründe olduğu gibi klinik araştırmaları yoktur. Hastaya yönelik olarak hazırlanmadıklarından; değerlendirilmelerinde hastalığı iyileştirip iyileştirmedikleri değil, güvenli olarak tüketilip tüketilemeyecekleri esastır. Bu ürünlere "ilaç" anlayışı ile yaklaşılması, üretimde ve ticarette merdiven altına kaymalara yol açacaktır. Bütün bu deneyimler ve yaşanan sıkıntılar sonucunda, bu ürünler bir kez daha 2003 yılı sonu itibari ile "gıda" tanımı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca değerlendirilmeye başlanmıştır. Sağlık Bakanlığı da kendisine başvuru olması halinde bu ürünleri "ara ürün" kapsamında değerlendirmektedir. Tabii, vurgulamaya gerek yok; her iki Bakanlığın prosedürleri, istedikleri belgeler ve bu ürünlere yaklaşımları çok farklı seyretmektedir: Ülkemizde bu ürünlerin gıda olarak değerlendirilmesi kararı prensip olarak yanlış değildir. Önemli olan uygulamanın en sağlıklı biçimde nasıl oturtulacağı, bu ürünlerin tüketicileri yanıltmadan nasıl pazarlanacağı, kontrollerinin en etkin biçimde nasıl gerçekleştirileceğidir. Bu ürünleri gıda olarak kabul ediyorsak; gıdaları denetleyen otoritenin yani Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın bu ürünlerin kontrolü konusunda yetkinleşmesi ve çok detaylı analizleri yapabilmesi, denetimlerin güvenli bir biçimde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bitkisel ürünler de dahil olmak üzere; tüm gıda maddelerinin denetimleri için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın elemanbütçeekipman konularında geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Biran önce yeterli olanakların oluşturulması; gerekli eleman istihdamının sağlanması kaçınılmaz gözükmektedir. Riske dayalı denetimin sağlanması için; var olan bilimsel komitenin en sağlıklı biçimde çalışması ve değerlendirmelerinin kurumsal kayıt sistemi içinde saklanması gerekmektedir. Bu konu halen, gerek bilimsel çalışmalarda, gerekse ticarete konu olan uluslararası uygulamalarda önemli yer işgal etmektedir. Ülke olarak biran önce yapmamız gereken; bu ürünlere yönelik bilimsel araştırmalar yapmak; araştırma sonuçları ile resmi denetimlerde elde edilen sonuç ve deneyimleri birleştirerek bu konuda risk analizinin etkin bir biçimde yapılmasını sağlamaktır. Bir başka deyişle; bu ürünlerin risk değerlendirmesi çok iyi yapılmalı, risk yönetimi bunun üzerine kurulmalı ve risk iletişiminin sağlıklı bir biçimde yürümesi sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde; tüketicilerimizin bu konuda yanılgıya düşmesini önleyebilir, bu ürünleri sağlığını riske atmadan güvenle tükettiğinden emin olabiliriz. 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle