Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yrd. Doç. Dr. Funda ARSLANOĞLU Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Faktültesi Tıbbi Tıbbi değeri değeri yüksek yüksek bir bir bitki: bitki: apari, Akdeniz Bölgelerinde yetişen çok yıllık, çalı formunda, beyaz çiçekli, dikenli, tıbbi ve aromatik özelliklere sahip bir bitkidir. Ülkemizde birçok yerde doğal olarak yetişmektedir. Bulunduğu bölgeye göre Kebere, Gebre, Gebreotu, Şebellah, Kedi Tırnağı, Gabbar, Gevil, gibi farklı isimlerle tanınmaktadır. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde ÇorumOsmancıkta Gebre adında bir bitkinin yetiştiği ve lezzetli turşusunun yapıldığından bahsedilmektedir. Capparis cinsi, Asya’nın kurak bölgelerinden, Akdeniz kıyılarına, Atlantik kıyılarından, Kanarya Adaları, Morocco, Karadeniz, Kırım, Ermenistan, Hazar Denizi ve İran’a kadar çok geniş bir alana yayılmıştır. Türkiye’de Capparis cinsinin, Capparis spinosa L. ve Capparis ovata Desf. olmak üzere 2 türü yetişmektedir. Capparis spinosa L., 2.5m boylanabilen türüdür. Daha çok 300m rakıma kadar olan yüksekliklerde yetişmektedir ve "boylu kapari" olarak isimlendirilir. Capparis ovata Desf. ise, 2030cm boylanan, yatay olarak gelişen ve iç bölgelerimizde görülen bodur türdür. Her iki türün toprak üstü kısımları kışa girerken kurumakta, ertesi yıl ilkbaharda yeniden sürgün oluşturmaktadır. Ülkemizde 300m’den başlayıp, kuzeydoğuda 1600m’ye kadar yayılış göstermektedir. Genel olarak, sıcak ve kurak iklim bitkisidir. Bu nedenle Karadeniz’in kıyı bölgesi hariç, bütün bölgelerimizde etken madde bakımından kaliteli çiçek tomurcukları oluşturur. Tuzlu topraklar dışında, kıraç, kireçli, kumlu, killi, taşlı topraklar ile kurumuş nehir yatakları, step ve yarı çöl özelliğine sahip topraklarda yetişebilmektedir. Derinlere inebilen ve toprak altında dağılan kuvvetli kök yapısıyla kurağa dayanıklıdır. Bu özelliği bakımından, yerkürenin en önemli problemi olan küresel ısınma ve kuraklık dikkate alındığında; su kıtlığı ve toprak erozyonunun sorun olduğu alanlarda yetiştirilebilme olanakları üzerinde durulmalıdır. Kapari tomurcukları, protein, mineral maddeler ve vitaminler bakımından zengin olup, rutin ve glucocapparin içerir. Kendine has aroması ve hoş bir acılığı vardır. Bu özelliği ile Akdeniz mutfağının en yaygın aromatik bitkilerinden biri olup, taze sürgünleri, çiçek tomurcukları ve meyveleri, sirke yada tuzlu suda bekletilerek turşu olarak tüketilmekte, işlenmiş tomurcukları salatalarda, makarna, et, balık gibi yiyeceklerin yanında sos ve garnitür olarak aroma katmak amacıyla kullanılmaktadır. Ayrıca, tohumlarında bulunan Ferulic ve Sinapic asit, K Kapari yaprak, olgun meyve ve kök kabuğundaki uçucu yağ bileşenleri nedeniyle tıbbi değere sahiptir. Tedavi amaçlı kullanımına ait ilk bulgular Sümerler (MÖ. 2000) dönemindedir. Fakat eski Çin’de yapılan kazılarda, M.Ö. 2800 yılına ait kalıntılar içinde Capparis spinosa tohumları bulunmuştur. Doğu’nun ilk ilacı olduğundan söz edilen Kapari, tarih boyunca farklı kültürler tarafından tedavi amaçlı kullanılan önemli bir bitki olmuştur. Eski çağlardan başlayarak günümüze kadar, çiçek tomurcukları, olgunlaşmamış meyveleri, genç sürgünleri yiyecek olarak tüketilmiş, yaprakları, çiçekleri, meyveleri, tohumları ve kök kabukları tedavi amaçlı kullanılmıştır. Ayrıca kozmetikte önemli bir potansiyele sahiptir. Günümüzde Kapari’nin geleneksel kullanımına bakacak olursak; İsrail, Mısır, Hindistan, Irak, Yemen, Çin ve İran gibi birçok ülkede bitkinin farklı kısımlarından değişik hastalıkların tedavisi amacıyla yararlanıldığını görmekteyiz. Örneğin, Çin ve İsrail’de Kaparinin kök kabukları, yaprak, meyve ve çiçekleri, tohumları; romatizma, cilt kanseri, dalak hastalıkları, yüz felci, lenf nodu şişlikleri, ekzama, sakinleştirici, gut hastalığı, sert deri tümörü, sedef hastalığı, diyabet, akciğer hastalıkları, sinirsel hastalıklar, cinsel gücü artırıcı, öksürük kesici, ağrı kesici, açık yaraların tedavisinde kullanılırken, Hawai’de bitkinin tamamı; kırılan kemiklerin onarılmasın da, Hindistan’da meyve ve kök kabukları; müshil, tonik, balgam söktürücü, bağırsak solucanı düşürücü, adet düzenleyici, felç tedavisinde, diş ağrısı, dalak büyümesi, tüberküloz, eklem enfeksiyonları, idrar söktürücü, yılan sokması, kulak ağrısı tedavilerinde, İran’da malarya hastalığı ve baş ağrıları için, Irak’ta ise bitkilerin İskorpit hastalığında kullanıldığından bahsedilmektedir. Literatürlerin belirttiğine göre, yapraklarından cilt hastalıklarının ve öksürüğün tedavisinde, dikenlerinden koyunların torakslarındaki parazitlerin düşürülmesinde yararlanılmaktadır. Ayrıca kuvvet verici, halsizlik giderici özelliğe sahiptir. Ülkemizde doğal yetişme ortamındaki kaparilerin açmamış çiçek tomurcuklarının hasatı, ilkbaharda başlayıp sonbahara kadar devam etmektedir. Büyüklükleri 513mm arasında değişen tomurcuklar, ne kadar küçük toplanırsa kalite o kadar yüksektir. Toplanan çiçek tomurcukları tuzlu salamurada bekletilmektedir. Türk mutfağında 14. Yüzyılın ilk yarısından beri bilinmesine rağmen, günümüzde, ancak büyük marketlerde bulunabilen Kapari turşusu yaygın olarak tüketilmemektedir. Ülkemizde gerek doğadan toplanarak, gerekse tarımı yapılarak elde edilen kaparinin büyük kısmı ihraç edilmektedir. Bugün, dünyanın en büyük Kapari üreticisi İspanya’dır. Bunu Fas, İtalya ve Türkiye izlemektedir. İhraç ürünlerimiz içinde yer alan Kaparinin değişik kullanım alanları dikkate alındığında; gerek iç tüketim, gerekse ihracat bakımında üzerinde önemle durulması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra ülkemizin genelinde topraklarımızda erozyon söz konusu olup bu alanlarda toprak kaybını önlemek ve yöre çiftçisine gelir temin etmek açısından da değerlendirilebilecek önemli bir bitkidir. Bu makalede, Prof. Dr. Kudret Kevseroğlu’nun da katkılarıyla yapılan literatür araştırmaları ile kaparinin genel önemi vurgulanmaya çalışılmıştır. Sözü edilen hastalıkların tedavisinde bitkilerin farklı kısımları kullanılmaktadır. Tedavi özelliklerini değerlendirmek, yöntemlerini belirlemek kesinlikle hekimlerin ve farmokolojistlerin deneyim ve bilgi alanıdır. Tüketici olarak, doğadan kapari bitkilerini toplayarak evde kendi yöntemlerimizle tedavi amaçlı kullanmaya çalışmak geri dönüşü olmayan sorunlara neden olabilecektir. Ancak, topraklarımızda gelişen ve bir kısmını tanımadığımız yada aktif üretimi ve ticaretini yapmadığımız yüzlerce bitki bulunmakta olup, bu çeşitliliğin bir ülkenin temel zenginliklerini oluşturduğunu, gelecekte insan yararına birçok amaçla kullanılabileceğini dikkate alarak korumanın, sürdürülebilir bir yaşam için mutlak gerekli olduğunu hatırlamalıyız... ONGULDAK (A.A) Zonguldak'ta, yaklaşık 5 ton kefal avlayan balıkçı teknesinde, torbası 5 YTL'den satılan balıktan almak isteyen vatandaşlar limana akın ettiler. Zonguldak Limanında, geçen aylarda hamsi ve istavritte bolluk yaşanmasının ardında kefalin de çok miktarda avlanması balıkçıların yanı sıra vatandaşların da yüzünü güldürdü. Balıkçı teknesinin dolu yanaştığı limanda ucuz balık satıldığınını öğrenen vatandaşlar, torbası yaklaşık 3 kilogram olan kefalleri 5 YTL'den satın aldı. Bazı vatandaşlar, tekne çalışanlarından daha önce yemedikleri balığın nasıl pişirildiğini ve lezzetini sormalarının ardından satın aldıkları kefali evlerine götürdüler. Yaklaşık 25 yıldır balıkçılık yaptığını belirten Turan Karadeniz, gazetecilere, bu yıl Karadeniz’in kendilerine cömert davrandığını, hamsi ve istavrit bolluğu sonrasında kefal bereketi de yaşattığını söyledi. Hamsi ve istavritte olduğu gibi kefali de ucuza satarak özellikle dar gelirlilerin yüzünü güldürdüklerini belirten Karadeniz, şöyle dedi: ''Bu sezon balık bol miktarda avlanıyor. Ancak, Z Zonguldak’ta kefal bereketi palamuttan umduğumuzu bulamadık. Ama Karadeniz hamsi, istavrit ve kefal bereketini gösterdi. Bu bizi de dar gelirli vatandaşlarımızı da mutlu etti. Kıyıya yakın mesafede avladığımız kefalin bir bölümünü başka illere gönderdik, ancak çoğunluğunu burada satışa sunduk. Balıklar kısa sürede tükendi. Karadeniz bize cömertliğini gösterdiği sürece halkımıza ucuz balık satmaya devam edeceğiz.'' 22