15 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Orman mühendisleri yer hostesliği de yapabiliyor ama... koşullarda, gerekli bilgilerle yeterince donatılmış orman mühendislerinin işlevsel olarak işlendirilmesi sorunu da artık anlamını yitirmiştir. Orman mühendisliği öğretimi niçin yapılıyor ? Türkiye’de "orman mühendisliği" öğretimi, sayıları şimdilerde dokuz olan orman fakültesinde yapılmaktadır. Ancak, bu kurumlarda yapılan öğretimin amacını açıklıkla ortaya koyabilmek hiç de kolay değil. Bu amaçla, orman fakültelerinin orman mühendisliği bölümlerinin "misyon" tümcelerinden yararlanılması akla gelebilir. Ne var ki, bu tümceler, gerektiğince somut bilgi vermiyor Sözgelimi, İÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü’nde orman mühendisliği öğretimi "Orman, çevre ve ilgili diğer doğal kaynakların, sürdürülebilirlik ile çok yönlü faydalanma ilkelerine ve ekosistem yaklaşımına uygun olarak, yönetimini, işletilmesini ve denetimini, toplumsal bilincin oluşum ve gelişimini sağlayacak, orman mühendisleri yetiştirmek..." amacıyla yapılmaktadır. Açıktır ki, böyle bir "misyon" tümcesi dünyanın her yerinde aynı düzeyde anlamlı olabilir. Bu nedenle daha somut açıklamalara gerek var. Sözgelimi; orman fakültelerindeki öğretimin içeriği ile ormancılık çalışmalarını yürüten Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, daha açık bir söyleyişle de bu Bakanlığa bağlı Orman, Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü, Doğa Koruma ve Milli Parklar, OrmanKöy İlişkileri Genel Müdürlüklerinin gereksinme duyduğu orman mühendisi niteliği ve niceliği arasında bir koşutluk var mıdır? Ancak, ülkemizde bu soruya da olumlu ya da olumsuz bir yanıt verilemez. Verilemez çünkü, anılan genel müdürlüklerin ilgili yasayla tanımlanmış görevlerini gerektiğince yerine getirebilmesi için gereksinme duyduğu/duyacağı ormancılık teknik personelin, bu kapsamda da orman mühendislerinin nitelik ve niceliği belirlenmemiştir. Öyle ki; Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 20042023 dönemini kapsayacak biçimde hazırlanan Ulusal Ormancılık Programı’nda da bu yoksunluğun giderilmesine yönelik herhangi bir yaklaşıma yer verilmemiştir. Ek olarak, geçtiğimiz yıl, İÜ Orman Fakültesi’nde gerçekleştirilen "Orman Mühendisliği ve Orman Endüstri Mühendisliği Eğitiminin Yeniden Yapılandırılması Çalıştayı Sonuç Raporu"nda yer verilen görüş ve önerilere bakılırsa, bu Çalıştayda bile bu konu üzerinde gerektiğince durulmamıştır. Sözgelimi, "ilgili tarafların" katılımlarıyla gerçekleştirilen bu Çalıştayda, sırasıyla; i) ülkemizin neresinde, hangi orman yapılarında, hangi amaçlarla ormancılık yapılması gerektiği, ii) bu amaçlar doğrultusunda yapılacak ormancılık çalışmalarının gerektirdiği ormancı teknik personelin –yalnızca orman mühendislerinin değil ! nitelik ve niceliğinin ne olacağı ve iii) gereksinme duyulacak nitelik ve nicelikte ormancı teknik personelin nasıl yetiştirileceği ile ilgili sorgulama ve tartışmalar gerektiğince yapılmamıştır. Böylesi bir düzen içinde yetiştirilen orman mühendislerinin; i) işlevsel olarak işlendirilebilmesi, ii) işlendirilenlerin ormancılığımızın teknik personel gereksinmesini gerektiğince karşılayabilmesi beklenebilir mi ? Peki, ormancılık alanında işlendirilemeyen orman mühendisleri ne yapacaktır? Çok açık değil mi; ne iş bulursa onu. Bu nedenledir ki, ormancılık alanında işlendirilemeyen orman mühendisleri de akla gelmeyecek yerlere başvurabiliyor; "ekmek parası için" şarkıcılık, yer hostesliği, sınıf öğretmenliği vb yapıyor ya da işsiz kalıyor; işe girebilenlerin çoğunluğu ise çalışma yaşamları boyunca rastgele işlendiriliyor; bu nedenle de ne herhangi bir ormancılık alanında ne de herhangi bir yörenin ormancılık koşullarında uzmanlaşabiliyor. Kimsenin derdi değil... Görünüşe bakılırsa ne TMMOB Orman Mühendisleri Odası ne 1924 tarihinde kurulmuş Türkiye Ormancılar Derneği, ne ilgili kamu çalışanları sendikaları, ne sayıları dokuza çıkan orman fakülteleri ne de ülkemizdeki ormansızlaşmayı dert edinen çevre/doğa korumacı kişi ve kuruluşlar bu durumu dert ediniyor. SDÜ Orman Fakültesi ile TMMOB Orman Mühendisleri Odası’nın geçtiğimiz yıl birlikte gerçekleştirdikleri "Türkiye’de Ormancılık Eğitiminin 150. Yılı ve 5531 Sayılı Kanun" konulu panelde sunulan bildiriler ve yapılan tartışmalar da bu gerçeği açıklıkla ortaya koyuyor. Sanılıyor ki, 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun, bu alanlarda öğrenim yapmış yurttaşlarımızın işsizlik sorununu çözümleyecek... Ne yazık ki, orman fakülteleri ve ormancılık demokratik kitle örgütleri, dahası, işsiz orman mühendisleri bile kimileri bu yanılgı içinde. "Ört ki, ölem..." Sorun yalnızca işsiz orman mühendislerini ilgilendirmiyor ki... Çünkü, orman mühendisi gereksinmesinin tam olarak karşılanmaması, orman mühendislerinin gerektiğince yetiştirilmemesi ve uygun koşullarla işlendirilmemesi, ormancılık çalışmalarının tekniğine uygun olarak yapılamamasına, dolayısıyla da orman ekosistemlerinin yapısal özelliklerini hızla yitirmesine, dirençlerinin azalmasına; giderek için için çökmesine yol açıyor. Ne yazık ki bu gerçeğin tüm boyutlarını açıklıkla ortaya koyabilecek herhangi bir araştırma yapılmıyor, bu doğrultuda sorgulamalara altlık oluşturabilecek veriler üretilmiyor; dolayısıyla da, "orman" sayılan alanlardaki artışların, yangın söndürme çalışmalarının, orman "yenileme" etkinliklerinin, orman ürünleri hasadının ekolojik, ekonomik ve toplumsal maliyetleri gerektiğince sorgulanamıyor. Böyle olunca da Çevre ve Orman Bakanları ya da Orman Genel Müdürleri kamuoyunu yanıltabilecek açıklamaları kolaylıkla yapabiliyor. Öyle anlaşılıyor ki bu kandırmaca kanmaca, en azından yakın gelecekte bitmeyecek. Peki ya, orman mühendisliği öğrenimi yapmış ancak işe girememiş ya da orman mühendisliği dışı her türlü işi yapan binlerce yurttaşımızın umutları, amacına ulaşmayan ormancılık çalışmaları için harcanan kamusal kaynaklar ve dolayısıyla da ormanlarımız ne olacak? Yücel ÇAĞLAR Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi << Peki, ne yapamıyor?>> derseniz, bu sorunuzun yanıtı "orman mühendisliği" olacaktır. Çünkü, AKP iktidarıyla birlikte "orman mühendissiz ormancılık" yapma dönemine de girilmiştir. 2000’li yıllarda ormancılığımızda yaşananları görünce, İÜ Orman Fakültesi öğretim üyelerinden, toprağı bol olsun, Prof.Dr.Abdülkadir Kalıpsız’ın bir kitabının önsözündeki; <<Ormancılara hoş bir şaka yapılmaktadır: "En kolay meslek ormancılık. Ormancılar olmasa da ağaçlar büyür!">> değerlendirmesini anımsamamak elde değil. Oysa, ormancılık, çoğu kişinin sanıldığının tersine, alabildiğine zorlu bir uğraştır; özellikle de ülkemizde: Bir kez, "ormanlar" gibi son derece karmaşık bir ekosistemdeki değişme ve gelişmelerin yönetilmesi, yanı sıra, toplumun orman ürünleri ve hizmetleri gereksinmesinin gerektiğince karşılanması söz konusudur. Bu amaçla dört yüz dolayında iş ve işlemin tasarlanması, planlanması ve yürütülmesinin gerektiği öne sürülmektedir. Öte yandan, ülkemizdeki ormanlar hem dikey hem de yatay olarak son derece değişken yapısal özelliklere sahiptir. Üstelik, yurttaşlarımızın "orman" sayılan alanlarda, dolayısıyla da ormancılık etkinliklerinden beklentileri de her geçen gün hem artmakta hem de çeşitlenmektedir. Ormancılık çalışmalarını güçleştiren, kimi durumlarda da engelleyen ülkesel ve yerel baskılar ise henüz tümüyle önlenememiştir. "Orman" sayılan alanların içinde ve bitişiğinde yaşayan ve çoğunluğu yurttaşlarımızın en yoksul kesimini oluşturan "orman köylülerinin" teknik ormancılık çalışmaları üzerindeki doğrudan ve dolaylı engellemeleri sürmektedir. Böyle iken, ülkemizde, bir ormancılık birimine düşen orman alanı genişliği, belki de dünyada başka hiçbir ülkede görülmeyecek denli geniştir. Dahası, ormancılık birimlerinin çoğunda da ormancılık çalışmalarının gerektirdiği sayıda teknik personel bulunmamaktadır. Yıllardır aşılamayan bu türden olumsuzluklar AKP iktidarı döneminde daha da yaygınlaşan plansız, bütünlükten ve tamamlayıcılıktan uzak rastlantısal çalışma ve çalıştırmalar, özelleştirmeci uygulamalarla daha da pekiştirilmiş; Orman ve Çevre Bakanlıklarının birleştirilmesiyle ormancılığın temel gereklerinden birisi olan çalışmaların zamansal, yersel ve işlevsel bütünlüğünü sağlama olanakları büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Açıktır ki, bu “Türkiye’de ‘orman mühendisliği’ öğretimi, sayıları şimdilerde dokuz olan orman fakültesinde yapılmaktadır. Ancak, bu kurumlarda yapılan öğretimin amacını açıklıkla ortaya koyabilmek hiç de kolay değil.” 28
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle