Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şifalı bitkiler, "kârlı" havada şifayı kapacak mı?.. İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı B itkiler, tedavi edici ve zehirli etkileriyle öteden beri insanların ilgisini çektiler. İlk çağlarda bitkileri tanımak ve bitkilerin insanlığa yararlı ve zararlı yönlerini keşfetmek, güç kaynaklarından biri oldu. Ancak uygar toplumların gelişme sürecinde tıbbın bir uzmanlık dalı haline gelmesi ile birlikte, şifalı bitkiler gözden düştü. esasına dayalı panteist öğretilerin yeniden revaç bulması gibi olgularda kendini ortaya koyuyor. Diğer yandan ise, genetik biliminin gelişmesine bağlı olarak bitkilerin gen yapılarının çözümlenmesi, gen kaynaklarının muhafaza edilmesi ve geliştirilmesi gibi çabalar hızla artıyor. *** Bu durum, ilginç sorunlar yaratıyor. Bunların başında, dünyadaki doğal çevrelerin kentleşme ve sanayileşme nedeniyle büyük ölçüde tahrip edilmiş olmasından dolayı, yararlı bitkilerin doğal ortamlarında artık çok az bulunabilmesi geliyor. Bu yetersiz kaynak, eğer gerekli koruma önlemleri alınmamışsa maddi teşvikler kullanılarak amansızca yağmalanabiliyor. Günümüzde değerini bilmediğimiz nice bitki kâh altın arama uğruna, kâh kâr uğruna gözlerimizin önünde yok ediliyor. *** Modern tıp, modern bilimlerin ve sanayinin çocuğuydu. Bu nedenle modern çağlarda tıp bilimi kısa zamanda doğal/bitkisel süreçlerden koptu ve kimyasal/sınai süreçlerle bütünleşti. Öyle ki, ilaç deyince eskilerin aklına şifalı bitkiler gelirken, modern sanayi toplumlarında dev laboratuvarlarda üretilen kimyasal sanayi ürünleri gelir oldu. Kütüphanelerdeki el yazmalarından, Kanuni Sultan Süleyman zamanında ülkemizdeki binlerce şifalı bitkinin "kataloglandığını" ve kullanıldığını biliyoruz. Peki günümüzde, endemik bitki zenginliğimizin ne kadarını bilimsel anlamda değerlendirebiliyoruz? Kanuni döneminde ülkemize gönderilmiş yabancı bir elçinin ilk kez görüp hayran kaldığı lale, zamanla ülke dışına götürülüp "Hollanda Lalesi" haline getirilmiş ve "Lale Devri" adını verdiği son dönemini yaşayan Osmanlı'ya bol bol ihraç edilmişti. Günümüzde de vakti zamanında ülkemizden götürülüp yabancı ülkelerde patentleşmiş nice yararlı bitkinin, çiçeğin, fidanın kısırlaştırıldıktan sonra bize ateş pahasına satıldığına tanık olmuyor muyuz? *** Endemik ve şifalı bitki ticareti artık tüm dünyada kârlı bir sektör haline gelmiştir. Bu sektör, alandaki toplayıcılardan "gelişmiş" ülkelerin firmalarınn temsilcilerine kadar uzanan kendi gizemli ticaret ağını yaratmıştır. Şifalı bitkilerin efendileri artık ne bu bitkileri en ince ayrıntılarına kadar tanıyan otacı kadınlar, ne de eski Hindistan'ın "ayurvedacıları" gibi mistik uygulayıcılardır... Şifalı bitkilerin efendileri büyük şirketlerdir. "Ayurveda" gibi eski uygulamalar, dünyanın merkezlerine yerleşmiş modern "gurular"ın arkasında yer alan ve kitapları, tanıtım filmleri, pazarlama ağlarıyla dev bir sektörü yöneten şirketlerin kazanç kapısına dönüşmüştür. Sağlıksız beslenmenin sonuçlarından ürken ve kimyasal ilaçların yan etkilerinden bunalan insanlar, artık bu sektörün müşterileridir. *** Ne var ki, günümüz toplumları, uzun süredir sınai gelişmenin yararlarını tüketmiş, zararlarıyla yüzyüze kalmış bulunuyor. Başlangıçta doğaya boyun eğdiren güçleriyle insanların hayranlıklarını kazanan ve adeta tapınma konusuna dönüşen fabrikalar, artık doğaya verdikleri zararla anılıyor. İnsanlık, doğanın savaşılacak, yok edilecek, boyun eğdirilecek bir düşman olmadığını anlamaya, unuttuğu bir gerçeği, doğanın bir parçası olduğu gerçeğini yeniden hatırlamaya başlıyor. *** Yaşanan olumsuzluklara rağmen, henüz iş işten geçmiş değil... Türkiye hâlâ endemik bitkiler açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmaya devam ediyor. Uzmanlar Türkiye'de üç bini endemik olan yaklaşık 10 bin çeşit bitkiye ev sahipliği yaptığını belirtiyor. Ama nereye kadar?.. *** Böyle bir ortamda, kaçınılmaz olarak şifalı bitkilere bakışımız da değişiyor. Bir kez gücümüzün kaynağının aslında hep doğadan geldiğini anladığımızda, sağlığımızın kaynağının da doğada olduğunu anlamamız uzun sürmüyor. Binlerce yıl boyunca gelişmiş, sonra unutulmaya terk edilmiş olan bitkilerin şifa verici özellikleri konusu yeniden gündeme geliyor. Bu canlanma iki yönde oluyor: Bir yandan, unutulmuş bilgilerin canlandırılması, eski el yazmalarının yeniden incelenmesi, "lokman hekim" dükkanlarının yaygınlaşması, "ayurveda" gibi insandoğa birliği *** İnsanların şifalı bitkilerin yararlarını yeniden keşfetmeleri, işte böyle karmaşık bir süreç içinde gerçekleşiyor. Bu nedenle, şifalı bitkilerin toplanması, üretilmesi, değerlendirilmesi ve pazarlanmasının, kesinlikle denetlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu işi yapamayan ülkeler denetleyemediği güçlerin kurbanı olmuş eski otacı kadınların durumuna düşecek, sahip oldukları şifalı bitkiler de piyasanın "kârlı/buzlu" havasında şifayı kapacaklardır. *** Şifalı bitkilerin tıbbi kullanımları ile ilgili en geniş bilgi ortaçağlarda İbni Sina, El Biruni gibi "Doğulu"bilginlerin kitaplarında bulunurdu. 18