09 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gıda yağları biyodizele Sermet ÇUHADAR K AHRAMANMARAŞ Son zamanlarda karayolunda, caddelerde kızartma yağı kokusu duyarsanız, etrafınıza bakıp da fast food aramayın. Çünkü önünüzdeki araç sahibi, büyük olasılıkla aracına yakıt olarak mazot yerine bitkisel yağ koymuş ve bu nedenle egzozundan da patates kızartmasına benzeyen bir koku yaymakta. Avrupa standartlarına göre, bitkisel yağın mazot içerisindeki karışım oranı yüzde 510 düzeyinde olması gerekirken, bizde yasa dışı imal edilen biyodizelde karışım oranı yüzde 90’ı bulmakta, bu nedenle de yollar, patates kızartması kokusundan geçilmemekte. Son yıllarda dünya petrol fiyatlarının aşırı yükselmesinin yanı sıra, Türkiye’de akaryakıttan alınan vergilerin aşırı yüksek olması, Türk tüketicisini mağdur etti. Tüketici, yeni arayışlara girerken, benzinli araçlarda LPG’ye, dizel araçlarda ise önceleri patlama riskine rağmen ham petrol, kalyak kullanırken, son iki yıldır bitkisel yağları kullanmayı tercih etmeye başladı. İlk bakışta biyodizel kullanımı, Türk tarımına destek olarak görülmesi ve yüksek petrol fiyatları nedeniyle dışa bağımlılıktan kurtulması gibi nedenlerle cazip gibi görünürken, pratikte hiç de öyle olmadığı belirtiliyor. Gıda yağı üreticileri, kendilerinin hammadde bulmakta zorlandıklarını ve Türkiye’deki 1 milyon ton olan bitkisel yağ açığının ithal yoluyla sağlandığını, biyodizel kullanımı ile bu açığın daha da artacağı uyarısında bulunuyorlar. Eğer Türkiye’de gerçek anlamda biyodizelin yaygınlaştırılması isteniyorsa bir an önce kanola, soya ve aspir gibi yağlık tohumların ekim alanlarının arttırılması gerektiğini, eğer bu yapılmaz ise, bu sektörün ihtiyacı olan hammaddenin gıda sektöründe kullanılan pamuk yağı ve ayçiçeği yağı olacağından, Türk insanının kullanacağı yağ fiyatlarında dengesizlik yaşanmasına neden olacağı belirtiliyor. Güney ve Güneydoğu Anadolu Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği (GÜNYAĞDER) Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda bölgenin en büyük yağ üreticisi Dok Yağları Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Fahrettin Dokumacı, yağ sektöründe denetim, KDV, hammadde ithali gibi sorunlarla uğraşırken, yeni bir sektör olan biyodizel nedeniyle de sıkıntı yaşadıklarını belirtti. Dokumacı, bazı kişilerin biyodizel adı altında çeşitli kimyasallardan ve yağlardan üretim yaparak bu sektörün yozlaşmasına neden olduğunu da söyledi. Dokumacı, yağ sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılar ile ilgili şu bilgileri verdi: "Türkiye’de yılda 1 milyon 400 bin ton iç tüketim ve ihracat için yağ gereksinimi var. Türkiye’de üretilen yağ miktarının 400 bin ton olduğunu tahmin ediyoruz. Dolayısıyla 1 milyon ton bitkisel yağ açığı bulunuyor. Bu kadar yağ dışardan ithal edilirken, bir de biyodizel yapımında gıda yağı kullanılırsa, yağ açığı daha da artar. Yani biz, dışa bağımlı olmaktan kurtulamayız." Dokumacı, bu sektörün Türkiye’de yeni olduğunu, bir an önce yasal düzenlemelerin yapılması halinde gerçek anlamda Türk tarımına olumlu katkı sağlayacağını da ifade ederek, şöyle konuştu: "Bizde her zaman devlet, sanayicinin arkasında kalıyor. Yeni bir sektör ortaya çıktığında, devlet yol göstermesi gerekirken, kuralları, yasaları göstermesi gerekirken hiç de öyle olmuyor. Sanayici üretime geçiyor, yasal boşluklar nedeniyle bazı insanlar bu boşluklardan para kazanıyor, Türk ekonomisi zarar görüyor. Dileriz bu kez böyle olmaz. Her şeyden önce biyodizel için gerekli hammaddenin yani, kanola, soya ve aspir gibi yağlık tohumların ekimi için çiftçilerle sözleşmeler yapılarak üretim teşvik edilmeli. Plan dahilinde destek olunursa, o zaman ihtiyaç olan hammadde yağ açığı kapanır. 2004 yılında 15 bin dönüm olan kanola ekim alanı, 2006 yılında 500 bin hektar alanı buldu. Bu yeni bir geçim kaynağı, yeni bir iş yapılıyor. Bu da araçlara ayrı bir sıkıntı doğuruyor. Üstelik, gıda sanayinde kullanılan yağlar, biyodizel alanında tüketildiğinden, bırakın Türkiye’de fiyatların yükselmesini, yurtdışından hammadde girişinde yaşanan sorun karşısında Türkiye’de yağ sıkıntısı ortaya çıkar." Kullandığınız yağa dikkat edin Dokumacı, sektörün en büyük sorunlarının yasal olmayan merdiven altı dolumcular olduğunu belirterek, tüketicinin kullandığı malı iyi bilmesi gerektiğinin altını çizerek, şu görüşlere yer verdi: "Tüketici, kullandığı malı iyi bilmeli. 5 litrelik bir sıvı yağda isimsiz yağ ile iyi bir marka arasında 34 YTL fark var. Bu fark için insan, sağlığını tehlikeye atmamalı. Unutulmasın ki kimse zararına çalışmıyor. Burada bir konuyu iyice belirtmekte fayda var; piyasada yağın temizlenmesinde gıda üretiminde kullanılması gereken kimyasal yerine boya sektöründe kullanılan hidrojenperoksit kullanılır ise bu, son derece zararlıdır. Bazı firmalar, ürünün rengini açmak için kanserojen madde ifade eden bu kimyasalı kullanıyor. Halkın sağlıklı yağ tüketebilmesi için bu konuda piyasada kontrol sorumluluğunu üstlenen kurumların etkin denetimlerini yapması gerekir. Ayrıca tüketici de kullandığı ürünü iyi tanır ise sağlıksız üretim yapan işletmelerin piyasada tutunma hakkı kalmayacaktır." Tarım Bakanlığı’nın, yanlış bir kararla ‘Üretim İzin Belgesi"ni dolumcu tabir edilen işletmelere de vermesi nedeniyle tüketicilerin yanılgıya düştüğünü de belirten Dokumacı, "Sektörde tüm işletmelerin üretim iznine bağlı olacağına dair bir yasa çıktı. Önce sevindik. Tüm işletmeler üretim iznine tabi olacak diye. Ama yasa, bizim dolumcu tabir ettiğimiz işletmelere de bu izni tanıyor. Dolayısıyla, hiçbir üretim yapmayan bir firma, nereden aldığı belli olmayan yağları allayıp pullayıp güzel bir ambalajla vatandaşa satabiliyor. Yasa, ambalajlamayı üretim izni olarak kabul ediyor. Ambalaj üzerinde yağın nereden alındığı yazmıyor. Bizim anladığımız üretim izni, hammaddenin alınıp yabancı unsurlardan arındırılarak sağlığa uygun hale getirilmesidir. Bize göre bu yasa nedeniyle tüketici burada yanıltılıyor." dedi. Sorunların bir diğerinin de sektörde ayçiçek ve soyada yüzde 1 olan KDV oranının pamuk çekirdeğinde yüzde 8 olması nedeniyle sanayicinin ekonomik olarak zorlandığını, bir dengesizlik olduğunu aktaran Dokumacı, pamuk çekirdeğinin de alışlarda yüzde 1’e inmesi gerektiği üzerinde durdu. Dokumacı, bu ürünler arasındaki KDV farkını ise, pamuk çekirdeği işleyen sanayicilerin sıkıntılarını devlete yeterince anlatamamış olmasına bağladı. “1 milyon ton bitkisel yağ açığı bulunuyor. Bu kadar yağ dışardan ithal edilirken, bir de biyodizel yapımında gıda yağı kullanılırsa, yağ açığı daha da artar.” demek. Yapılan hesaplamalara göre petrol fiyatı, 70 Dolar’ın altına düşerse, biyodizel ekonomik olmaktan çıkıyor. Ama insanlar bu alana gözü kapalı yatırım yapıyor. Şu anda ülke genelinde 90 firmanın 978.436 ton/yıl toplam kurulu kapasitesi var. Bu sektörün bir an önce doğru yapılandırılması gerekiyor. Yasal düzenlemeler sağlıklı olmazsa, ilerde sıkıntıların yaşanmasına neden olur. İnsanlar gözü kapalı bu sektöre girmeye başladı. Bu arada yasal boşluklar nedeniyle merdiven altı tabir ettiğimiz, standartlara uygun olmayan biyodizel 29
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle