22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hayvancılık politikalarını düzeltmedikçe, sağlıklı ve ucuz et ürünü yemek hayal… İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı T ürkiye’de işlenmiş et ürünleri sektörünün kaderi, hayvancılık ve et ürünleri sektörünün kaderiyle yakından bağlıdır. O nedenle, soruna kapsayıcı bir bakış açısıyla bakabilmek için önce yıllardan beri ülkemizde uygulanmakta olan hayvancılık ve et ürünleri politikasına bir göz atmak gerekir. diğer etkenler, meraların hızla yok edilmesi, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki terör olayları nedeniyle yaylalardan yeterince istifade edilememesi, bu nedenle, hayvan yetiştiricilerinin ağırlıklı olarak ithal maddelere dayalı konsantre yeme ağırlık vermek zorunda kalmalarıdır. Unutulmamalıdır ki, bu yem, kaliteli kaba yem olarak adlandırılan çayır ve mera bitkilerinden elde edilen yeme göre 56 kat daha pahalıdır. ton kırmızı et ithal edilmiştir. Yapılan hesaplara göre gerekli önlemlerin alınmaması durumunda 2015 yılında 170 bin ton civarında bir et açığı oluşacaktır. *** Hal böyle olunca, kaçınılmaz olarak kaçak ve kayıt dışı ürünler gündeme gelmektedir. 1990 yılında kayıt altında 560 bin ton et üretilmişti; Türkiye’de et üretiminin en fazla yüzde 50’sinin kayıt altına alınabildiği düşünülürse, Türkiye’de gerçek et üretiminin 1 milyon 200 bin ton civarında olduğu hesap edilmektedir. Ancak, karşılaştırma açısından kayıt altındaki rakamlara bakıldığında, bu rakamın (560 bin ton) 2002 yılına gelindiğinde 420 bin tona düştüğü görülüyor. Kırmızı et açısından bakıldığında 1990’da 450 bin ton olan kayıtlı üretim, 2002’de 259 bin tona düşmüştür. *** Bütün bunların sonucu olarak, hayvancılıktaki girdi maliyetleri gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında 34 kat daha yüksektir. Girdi maliyetlerinin en *** Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren hayvancılığımızda sürekli denilebilecek bir gelişme sağlanmışken, 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan dönemde hayvancılıktaki tablo sürekli bir gerilemeye dönüşmüştür. Bu dönemde hayvan üretimi ve hayvansal ürünler üretimine verilen teşviklere son verilmiştir. 1983 yılında 183 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım Bakanlığı Vazife ve Teşkilat Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. 1980’lerin ortalarından itibaren uygulanan serbest Pazar politikaları nedeniyle büyük bir ithal et furyası başlamıştır. Bunun sonucunda Türk hayvancılığı büyük bir darbe yemiştir. *** Kişi başına tüketim açısından bakıldığında, 1990 yılında kişi başına yılda 9 kg kırmızı et tüketilirken, bu rakam 2002’ye gelindiğinde 6 kg’a düşmüş bulunuyor. Bu rakam AB ülkelerinde yıllık 22 kg. ABD’de ise yıllık 45.8 kg.dır. *** Bir kişinin tükettiği yıllık toplam et tüketimine bakarsak, bu rakam AB ülkelerinde yılda 6070 kg iken Türkiye’de 20 kg’ın altındadır. *** İkinci büyük darbe, EBK, SEK ve Yem Sanayi gibi tarımsal kuruluşların özelleştirilmesiyle gelmiştir. 1952 yılında kurulan EBK, özelleştirildiği 1995 yılına gelindiğinde 29 kombinaya sahipti. Bu kombinalar gerek üreticinin yetiştirdiği hayvanların değerlendirilmesinde, gerekse hayvan hastalıklarının denetlenmesinde önemli bir işleve sahipti. Özelleştirme sonrasında bu kombinalardan 10’da 9’u kapatılmış bulunmaktadır. SEK ve Yem Sanayi açısından da benzer bir gelişme söz konusudur. Bu o kadar yanlış bir politikaydı ki, uygulayanlar bile savunamadı ve sonunda, Kurum’un elindeki mal varlığı eridikten sonra, şimdi bazı kombinalar yeniden devletleştirilerek faaliyete geçirilmeye ve EBK bir anlamda yeniden diriltilmeye çalışılıyor *** Bütün bu gelişmeler sonucu, ortaya çıkan haksız rekabeti önleyebilmek için son yıllarda et ithalatına karşı yüksek gümrük vergileri konulmuş ve hayvancılığı desteklemek amacıyla bazı önlemler alınmıştır. Türkiye’de sığır, koyun ve keçi eti AB ülkelerinde olduğu gibi yüzde 227.5 oranında gümrük vergisine tabidir. Ancak, bu durum da, kaçakçılık yoluyla haksız kazanç sağlamayı gündeme getirmektedir. Hal böyle olunca, kullandığımız et ürünlerinin sağlıklı olmasını ne ölçüde bekleyebileceğimiz sorusu kendiliğinden gündeme gelmektedir. Ülkemizde sağlıklı bir hayvancılık politikası olmadıkça, sağlıklı et ürünlerini dünya fiyatlarıyla rekabet edebilir ölçeklerde üretemedikçe, hala hayvancılığımızın son savunma kaleleri olan Devlet Üretme Çiftliklerini rant uğruna tasfiye ettikçe, sağlıklı et ürünlerini ucuz ve yeterli ölçüde yiyebilmek tatlı bir hayalden ibaret kalacaktır. *** 2001 krizi sırasında besicilere verilen kredi faizlerinin yüzde 200’lere ulaşması ise hayvancılığa vurulan son darbe olmuştur. Geçtiğimiz yıllarda et ithalinin yasaklanması ve borçların yeniden yapılandırılması gibi "onarım" amaçlı tedbirler, hayvancılık tekrar cazip hale getirilemediği için istenilen sonucu vermemiştir. önemli bölümünü (yüzde 70) yem fiyatları oluşturmaktadır. Bu ölçüde yüksek yem fiyatı ödeyerek hayvancılık yapan üreticinin, yurt dışından gelen sübvansiyonlu ya da kaçak etle rekabet etmesi mümkün değildir. *** Bu duruma bağlı olarak, 1983’den günümüze geldiğimizde koyun varlığı 40 milyondan 25 milyona, sığır varlığı ise 13 milyondan 9 milyona kadar gerilemiştir. 1986 yılından 1996 yılına kadar Türkiye’ye 2 milyon 117 bin baş kasaplık hayvan, kemiksiz ve karkas olmak üzere toplam 232 bin 326 *** Bu koşullarda, sağlıksız üretim koşullarını teşhir amacı taşıyan bazı televizyon programları da moralimizi bozduğuyla kalacaktır. *** Hayvancılığın gerilemesinde rol oynayan bir 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle