Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Aylar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 7 Mayıs 2014 Çarşamba 1984’ten günümüze... ÖZLEM YÜZAK Cumhuriyet’in Yunus Nadi ile başlayan 90 yıllık yolculuğu daima laiklik, insan hakları, aydınlanma çizgisi içinde sürdü...Ve tabii, gazetecilik değer ve ölçütlerine tam bağımlılık içinde.. Türkiye’nin 12 Eylül 1980 darbesinden başlayarak günümüze kadar geçen süreçte tüm bu değerlerden nasıl ve ne kadar uzaklaştığını göz önünde bulundurduğumuzda gazetemiz Cumhuriyet’i “Zor günleri gazetesi” diye tanımlamak yanlış olmaz..Hatta kimi zaman tek başına kaldığı bile oldu. Okurlarının ilgisinden başka bir desteği olmayan süreçler de yaşadı. 1980’ler Kenan Evren–Turgut Özal ikilisinin ülkeye damgasını vurduğu yıllardı. Seksenli yılların temel ekonomik uygulamalarından biri 24 Ocak 1980 Kararları’ydı. Süleyman C umhuriyet gazetesinin 90 yıllık yolculuğuna damgasını vuran en önemli unsurlar laiklik, insan hakları ve aydınlanmadır. 12 eylül 1980 darbesinden başlayarak günümüze kadar geçen süreçte tüm bu değerlerden nasıl ve ne kadar uzaklaştığını göz önünde bulundurduğumuzda gazetemiz Cumhuriyet’i “Zor günleri gazetesi” diye tanımlamak yanlış olmaz. zamanında da uygulanmaya devam etti. Yazarımız Emre Kongar’ın 12 Eylül Kültürü (1995) kitabında yorumladığı gibi “Sarsılan feodal ve kırsal değerlerin kalıntıları tasfiye edilmeden ve yerlerine endüstriyel değerler bir sistem olarak, bir bütünlük içinde getirilmeden, kapitalist değer sisteminin tek bir ilkesi “para en yüce değerdir” anlayışı içerden de topluma pompalanmış ve böylece “zengin ol da nasıl olursan ol”, “paranın kokusu yoktur”, “en büyük başarı köşeyi dönmektir”, “yeter ki köşeyi dön, nasıl döndüğün önemli değil” biçiminde tariflenen ilkeler egemen olmaya başlamıştı..” ekonomi gelenekselleşmiş İngiliz parlamentarizminin aklen olmasa da cismen ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher’ın ve Soğuk Savaş’ı sonlandırıp, Sovyetler’i yıkan (!) eski aktör yeniyetme ABD başkanı Ronald Reagan’ın liberal ekonomiyi neoliberal rüzgârlara savurmaya başladığı yıllardı... Bu dönemin başlıca hedeflerinden biri de Cumhuriyet Gazetesi olur. Barış Derneği davası nedeniyle gazetemizin yazarlarından Ali Sirmen ile Erdal Atabek tutuklanırken gazete çeşitli sürelerde kapatılma cezası alır. ve Hayata Dönüş operasyonuyla devrimci demokrasi siyasal denklemin dışına çıkarılır. . Türkiye ekonomisi 1990’lı yıllardan itibaren, giderek iç ve dış borçları artırdığı ölçüde uzun vadeli yatırımsızlık ve durgunluk tehdidi yaratan krizler zinciri yaşamaya başlamıştır. IMF’nin kemer sıkma politikaları, kronik hale Demirel’in azınlık hükümeti zamanında alınan 24 Ocak Kararları, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından kurulan geçiş hükümeti ve 1983 yılında kurulan Özal Hükümeti Baskının arttığı yıllar Tabii bu arada sendikasızlaştırma ve sivil toplum örgütleri üzerindeki baskılar alabildiğine artacaktı... O dönem dünyada da Reagan ve Theatcher’ın iktidarda olduğu dönemdir. Yani liberal Cumhuriyet’te yol ayrımı 80’lerin ikinci yarısında ise yeniden filizlenen muhalefet Cumhuriyet’in sayfalarında da kendine yer bulur... 1990’lı yılların başında başyazarımız Nadir Nadi hayatını kaybedecek ve gazete yönetiminde değişiklikler yaşanacaktır. Berin Nadi, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu Hikmet Çetinkaya ve kimi yazarlar değişiklikten rahatsız olunca Cumhuriyet’ten ayrılırlar. Ancak okurların bir kez daha boykotu sonucunda gazete iflas aşamasına gelir. Berin Nadi, İlhan Selçuk ve ayrılan yazarlar gazeteye geri dönerler. Ve Cumhuriyet’i yaşatmak üzere “Cumhuriyet Vakfı” kurulur. 1990’lı yıllar siyaset sahnesinde DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, ANAP lideri Mesut Yılmaz ve SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’nün olduğu yıllardır. CHP yeniden açılacak ve Deniz Baykal başına geçecektir. 1990’da Berlin Duvarı henüz yıkılmış, Almanya sancılı bir birleşme yaşarken Türkiye’de Özal dönemiyle başlayan neoliberal açılım farklı bir seyir almıştır. Bir yandan da ardı sıra düzenlenen suikastlarla 12 Eylül’ün hayaleti ülkenin üzerinde salınmaya devam eder. 1990’lar Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok suikastlarıyla başladı, Uğur Mumcu suikastıyla sürdü ve Ahmet Taner Kışlalı suikastıyla tamamladı. 1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal ölür ve yerine Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığına seçilir. 1995 genel seçimlerinden Refah Partisi’nin yükselerek çıkması ülkenin dinamiğini değiştirecek sürecin başlangıcı olacaktır... 28 Şubat 1997 Cuma günü yapılan MGK toplantısında radikal dinci faaliyetlere ilişkin bir MİT raporu ele alınmıştır. Bu rapordan yola çıkarak alınan kararlar için bir çeşit “sivil muhtıra” yorumu yapılır. Türk siyaset tarihine 28 Şubat Kararları olarak geçen kararlar Türk siyasi tarihinde önemli değişikliklere neden olacaktır. Bütün bir 90’lı yıllara yayılan yargısız infazlar, Gazi katliamı, F tipi cezaevlerinin inşası, ölüm oruçları gelen krizler ve tabii artan işsizlik, devalüasyonlar, batık bankalar, özelleştirmeler... Tüm bunlarla girdik 2000’lere ve tabii devam ettiler. Aynı krizlerden Cumhuriyet Gazetesi de nasibini alıyordu haliyle... 90’ların ruhu deyince sadece siyasetten söz etmenin imkânı yok. O yıllarda özel radyo ve televizyonların yayına başlamasıyla Türkiye’de medyanın serencamı köklü şekilde değişti. Televizyonlarda Magic Box devrimiyle 1991 seçimleri öncesinde siyasetin reklamı yapılır hale geldi. Aynı dönemde patlak veren Körfez Savaşı da televizyondan canlı yayınlanmaya başlamış, Türkiye’de de özel televizyonlar bu dönemin öncüsü olmuştu. Türkiye’nin şekillenen politikaları 2000’lı yıllar dünyayı 11 Eylül 2001’deki ikiz kulelere saldırı ve sonrasındaki politikalar şekillendirirken Türkiye’de ise damgasını vuran AKP iktidarı oldu. Artık liberalizmle muhafazakârlığın Erdoğan ve Erbakan ve her ikisini sentezleyen bir totalitarizmin sacayaklarını oluşturduğu yeni bir rejim inşa edilmeye başlanacaktı. Tabii bunu tepkiler izledi, halkın buluştuğu Cumhuriyet mitingleri bunun en somut göstergesiydi. Türban üzerine kurulan tartışmalar, Cumhurbaşkanlığı seçimleri... Cumhuriyet Gazetesi tüm bunları laiklik vurgusundan ödün vermeden ve kesintisiz bir muhalefet ile kamuoyuna yansıtan ender gazetelerden biri olarak Türkiye medyasında yer alır. Ve her zamanki gibi bedelini ağır öder... Gazetemiz bombalanır önce; ardından 2009 yılında darbe dönemlerini andıran bir uygulama ile adına “Ergenekon” denilen sözde örgüt soruşturması kapsamında o dönem İmtiyaz Sahibimiz ve Yayın Kurulu Başkanımız olan İlhan Selçuk ve Ankara Temsilcimiz Mustafa Balbay gözaltına alınır.. Balbay için 4 yıl 277 gün sürecek bir tutukluluk dönemi başlayacaktır... C M Y B