Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Aylar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 Mayıs 2014 Çarşamba 19 İ Doğan Nadi küçük fıkra türünün öncüsü dan bir ışığın loş odaya birden sızıvermesi... Ya da tabancanın tetiğini çeker gibi patlayan bir kahkaha, bir nükte, bir yergi... Doğan Nadi, böylece küçük fıkranın babası oluyor. Çok partili döneme girildiğinde okurların benliğine işleyen bir kalem... O yıllarda öylesine yoğun ki konular... Çankaya’daki Milli Şef’ten İstanbul’daki Küçük Vali’ye kadar kime dokunuversen yankıları dalga dalga sarıyor kamuoyunu... Doğan Nadi, mucidi olduğu küçük fıkrayla her yerde sarmaş dolaş... Gazetedeki odasında, Karpiç’in bahçesinde, Park Otel’in barında... Nüktelerle kahkahalar sarıyor Doğan Nadi’nin çevresini... Mucitle icat ettiği şey arasında bunca yakınlık ve özdeşlik pek az görülmüştür. kinci Dünya Savaşı’nın sıkıntısı ve ekonomik bunalım, halk kitlelerini öylesine etkilemiş ki, başta bulunanları değiştirmekle her şeyin değişeceği inancı yaygınlaştıkça yaygınlaşmış. İşte tam bu dönemde Doğan Nadi yeni bir yazı türü icat ediyor. Tek sütun üzerine sekiz on satırlık bir fıkra türü bu... Bazen on beş hatta yirmi satıra da çıkabilir. Ama ne kadar kısa olursa o kadar iyi. Doğan Nadi’nin küçük fıkralarının adı “Bir Dakika”dır. Ne var ki, bir dakika sürmez. Bir yağmur değil, şimşektir... Sigarayı yakmak için kibriti çakmak... Bir anda gerçeğin ışıldaması... Şehir hatları vapurlarından birinin projektörünün denizde de bir kayığı aydınlatması... Kalabalık arasında tanıdık birini birdenbire görmeniz... Kapalı perdeler arasın M ürettipler gazetenin kalbiydi. Tek tek harfleri yan yana dizmek, hele eski Türkçe zamanında özel bir beceri gerektiriyordu. Tabii bu durum uzun süreler devam etti. Taa ki bilgisayar sistemine geçilene kadar... Oktay Akbal 27 şubat 2014 tarihli “Yaşamanın İçinden” başlıklı yazısında gazeteciik günlerini anlatırken “Matbaa köşelerinde, yazı odalarında, dizgilerin başında beklersin. Yazım dizilsin de kopyasından okuyalım! Bakalım ne yazmışım?” derken o dönem gazeteciliğinin hislerine ne güzel tercüman olmuş... Ulus’taki Atatürk Anıtı Bugün başkentte Ulus Meydanı’ndan geçenler Atatürk Anıtı’na bir kez bakmadan edemezler, ancak bu anıtın ne zaman, kimin girişimiyle yapıldığını bilirler mi? Heinrich Krippel tarafından yapılan ve 24 Kasım 1927’de açılan bu anıt için girişim, Yeni Gün gazetesinden gelmiş, Cumhuriyet’in yayın yaşamına atılmasıyla sürdürülmüştür. C M Y B