Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Aylar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 7 Mayıs 2014 Çarşamba Cumhuriyet ailesinin bireyi olmak... Ş o ŞÜKRAN SONER anslıyım, Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya Cumhuriyet tarihimizin çok özgün bir zaman diliminde, 1966’da başladım... Kurtuluş, kuruluş, Cumhuriyet kazanımları, Atatürk devrimleri, Anadolu uygarlığı, aydınlanması.. Toplumsal kazanımları, birikimleri üzerine yetişmiş bireyleri, örgütlenmeleri ile çağdaş uygarlığa açılım süreci... 1961 Anayasası, 212 sayılı yasanın önünü açtığı basın özgürlüğü, 1963 yasaları, sendikal haklar, meslek, sivil toplum örgütlenmelerinin, solun siyasalsivil toplum örgütlenmeleri, değerleriyle güç kazandığı yıllar... Cumhuriyet Gazetesi insandan yana her açılımda düşünce önderliği yau Bugün pan kişi ve örgütlere kaCumhuriyet Vakfı pılarını sonuna kadar açmış. Cumhuriyet’in kuşemsiyesinde, dünyada ruluş yıllarında Cumhusınırlı ölçüde Le Monde benzeri, riyet devrimlerinin halka ulaşmasında kilit gö patronsuz gazete örneği olarak yayın rev üstlenmiş Cumhuyaşamını sürdürme çabası içinde. riyet Gazetesi ile okurKaçınılmaz çok zorlu koşullarda ları arasında öylesine huriyet de üç günlügüçlü bir iletişim, etkiokurdan aldığı güçle ayakta ğüne kapanıyor. Galeşim ağı oluşmuş ki... durma, kimliğini koruma zeteciler Sendikası bu Henüz Cağaloğlu’ndaki süreçte simge olmuş gabir zamanlar Nadi ailesinin direnişini sürdürüyor. zetecilerin, çizerlerin, yaevle birlikte gazete olarak zarların tümünün katıldığı kullandığı Pembe Konak’tan “Basın” gazetesini çıkarıyor. söze girmek gerek. Nadir Nadi, Turhan Selçuk, Ali Ulvi, Semih Balyazarları İlhan Selçuk içinde, ressam, çizerler, yazı işleri aynı katta, aynı kori cıoğlu çizerler arasında, röportajları Yadoru paylaşıyorlar. Odalar arasında me şar Kemal yapıyor. Uzatmadan, boş zakik dokunan sıcak ilişkiler ağı, dışardan manlarda Yaşar Kemal yakın dostu Nagelen çoğu yine Cumhuriyet’e yazı ya dir Nadi’nin odasında. Gazete patronlazan aydınlarla besleniyor. Aklınıza ge rı durum değerlendirmesi için yapacaklebilecek dönemin en ünlü yazar, sanat ları toplantıya, Yeni Sabah binasına geçı, bilim insanı, aydınını bu koridorlar çerlerken Nadi’ye seslenerek çağırıyorda, bu odalardaki sohbetlerden tanıdığı lar. Yaşar Kemal’i yanında görünce aramı, yaş, kimlik ayırımı akla gelmeden ya larında sataşma oluyor. Yaşar Kemal koşandığını söylesem. Ortamı duyumsaya ridordaki yangın kovasının suyunu başlarından aşağı boşaltıyor... bilir misiniz? O tarihteki patronların kapattıkları gaCumhuriyet kimliği zetelerin, bugünün genel yayın müdürGazetecinin kimlik özgürlüğü ile ba leri yerine çalışan yazı işleri müdürlesın özgürlüğünü buluşturan dönemeç ya rinin hepsinin sendika üyesi, yöneticisa 212 ile söze girdim ya... Söz konusu si olarak boykota katıldığını, kimsenin yasaya karşı işveren sendikasının kara işinden olmadığını anımsatmak da gerı gereği diğer gazetelerle birlikte Cum rek. Beni Cumhuriyet’in kapanma soneseri parti içi tartışmalara, sonradan yaşanacak ciddi siyasi kopmalara tanıklık etmiştim. Anlamlı özel habercilik değerlendirmesinde Cumhuriyet’in muhalefet gazetesi olarak manşetine tırmanınca da dönemin yandaş medyasında kişisel hedef alındığım yayın bile yapılmıştı. Kaygı içinde gazeteye döndüğümde, Nadir Nadi’nin çaycısı, aramızda “Hasan Nadi” lakabını almış gazetenin baştacı edilen emektarından ilk müjdeli haberi aldım. Doğan Nadi sabahın erken saatlerinde aleyhimde yazılan yazıyı okumuş, öfkeyle o gazeteyi buruşturarak, Hasan Nadi’yi çağırmış, “At şu paçavrayı gözüm görmesin” demişti. Hesap sormayı unutun, üzülmemem adına soru yönelten olmamıştı. Ancak olayların tanığı başka gazeteden bir dost benim için yapılan yayından çok incinmiş, o ortamda kalmamak için yurtdışında gazeteciliğe geçiş yaptığını bildiren bir mektupla birlikte, işyerimde bir sorun varsa tanıklık etmeye hazır olduğunu bildirmişti. Günlerden bir gün de bir özel haberimle ilgili, ustamız Sevgili Oktay Kurtböke’den uyarı almıştım. Olayın yakın çevresinde Nadir Nadi’nin yakın dostlarının olduğunu biliyormuş, “İstersen bir görüşünü al” demişti. Telefonla aradım, olay hakkında bilgi vermeye başladım. Anlatıkça Nadir Nadi’ye özgü uslupla kısa heceli kelimelerle, ama canının sıkıldığını gözlemlediğim ses tonu ile dinliyordu. Sonunda dayanamadı: “Bunları bana niye anlatıyorsun” sorusunu yöneltti. “Siz konuyu biliyormuşsunuz” demeye çalışmamla sanki canı daha bir sıkıldı. “Gazeteci, haberci sensin, bana niye soruyorsun? Haber değeri varsa yazarsın” diyerek patron kimliği ile kendisine bu türden bir soru yöneltilmesine duyduğu tepkiyi dile getirdi. Bugünün yandaş, holding patronlarının kulağına küpe olsa keşke... rası yayımlanan ilk sayısının 1. sayfasındaki Ali Ulvi karikatürü çok etkilemişti. Patronların basın özürlüğüne karşı ağır, çok renkli eleştirisi olan karikatür kocaman çıkmış, altına “Gazetemiz aleyhine arkadaşımızın bu karikatürü düşünce özgürlüğüne duyduğumuz saygı gereği yayımlanmıştır” notu eklenmişti. Cumhuriyet okulu Cumhuriyet okulu, Cumhuriyet okurlarının CUMOK’luların çok sevdikleri ve çok sık kullandıkları bir kavramdır. Doğrusu “yumurtatavuk” doğa yasası ilişkisinde Cumhuriyet okurlarının aslında Cumhuriyet çalışanlarını biçimlendirdiklerinin yaşayan tanıklarından biriyim. O tarihlerde daha çok yüz yüze ilişkilerde, üniversitelerde, sokaklarda, açık oturumlarda, sıcak eylemlerde... 68 kuşağı, meslek örgütleri kadroları, yaşamın her alanından uzmanlar, bürokratlar, planlamacılar, eğitimciler, sendikacılar ülkenin toplumsal sorunları ile öylesine özdeşleşmiş yaşıyorlardı ki... Çı kan her satır haberle bağlantılı tepkiler, bilgilendirmeler, uyarılar öylesine eğitici, özel haber üretici, ders vericiydi ki... Yunus Nadi ile başlayan Cumhuriyet’in gazetecilik anlayışı, “Özgür, bağımsız gazetecilik etiği” ise öylesine belirleyici, çalışanların kimlik önceliğine yansımıştı ki... Kokladığınız özgürlükçü hava, dillendirme gereği bile duyulmayan bir kimlik, marka oluveriyordu. Nasıl olmasındı ki... Cumhuriyet’e okulu bitirdiğim gün 1966 yaz başında başlayan haberciliğimin ilk aylarında dönemin Başbakanı Demirel ile Karadeniz gezisine çıkmıştım. Haber atlama korkusu içinde yakın çevresinde dolanıp dururken şans Cumhuriyet okuru 68 süreci, 1516 Haziran olayları, fabrika direnişleri, grevler, büyük sokak eylemleri... Çarşaf çarşaf birçok sayfayı birden kapsayan büyük eylem haberlerinde özeli, geneli, tek bir satırının sansür edilmediğini anlatsam bugünün değerleri, koşulları içinde inanabilir, algılayabilir misiniz? Sağ iktidar ile sermaye örgütlerinin birlikte geliştirdikleri “lüks anayasa” tartışmalarına karşı bilim insanlarının savunmaları aylarla süren tefrikalar gibi gazetenin manşet haberleri içinde yer alıyor, insan hakları, özgürlükler, demokrasi kavgası çerçevesinde saygınlık topluyordu. Tabii ki önceleri öğrencilere saldırılar, sonraları faili meçhul cinayetlerde, “Kanlı Pazar”larda kullanılan mukaddesatçı gençlik örgütlenmelerinin, ki bugünün iktidarlarının lider kadrolarına kadar yükselmiş kimi isimler de aralarındaydı, Cumhuriyet okurlarını hedef alan saldırıları, “komünist” suçlamaları gündemimize girmişti. Önceleri dayak yiyen Cumhuriyet okurları, sonraları çok daha anlamlı örnek dayanışmanın örneklerini vereceklerdi. 12 Mart, 1961 askeri darbesine bağlı çıkmış olsa da Türkiye’nin çağdaş demokrasi, sendikal hak ve özgürlüklere açılım anayasasını tırpanlama operasyonu, doğası gereği Cumhuriyet Gazetesi’ni de hedef aldı. Önce İlhan Selçuk ve yazı işleri müdürü Oktay Kurtböke, İlhan Ağabey’in yazıları bağlantılı tutuklandılar, gazete için kapatma kararları verildi. Arkasından aile için vârislerin yönetim kurulu operasyonları geldi. Gazeteden atılmamızı durduramayan Nadir Nadi, başyazarlık ve yönetim kurulu üyeliğinden istifa edince çok sayıda çalışanın istifası da geldi. Asıl onurlu duruş sınavını Cumhuriyet okurları verdi. Gazetenin kimlik değiştirmesine karşı gazeteyi okumaktan vazgeçerek dünya basın tarihinde örneği yaşanmamış bir direnişi gerçekleştirdiler. Bir yıllık bir ayrılış sürecinin sonrasında yönetim sorumluluğu, gazete yeniden Nadir Nadi’nin sorumluluğuna verilmek zorunda kalındı. Hep birlikte yönetimi, yazarları, okurları ile Cumuhriyet’te yeniden buluşma gerçekleştirilirken ek moral değerlerle Uğur Mumcu gibi yazarlar da Cumhuriyet ailesine katılmış oldular... Dünya basın tarihinde örneği olmayan bu güçlü gazete okur ilişkisi, dayanışması, kimlik özdeşleşmesinin bir sınavı daha, bu kez Nadir Nadi’nin ölümü sonrası gazetenin iflasa sürüklenişi sürecinde yaşandı. Kabaca liberal kimlikli, Atatürk’ün yayın yaşamında yerini almasını istediği Cumhuriyet ve devrimlerine destek kimliği nin yadsınması boyutlu, 2. Cumhuriyetçiler operasyonunda da Nadir Nadi’nin eşi Berin Nadi, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, simge çok sayıda yazar ve çalışanın ayrılmasına, yine cay dırıcı güçte et kin bir okur kitlesi gazeteyi okumaktan vazgeçerek eşlik etti. Gazetenin bu kez iflasa sürüklenmesi de önlenemedi. Cumhuriyet, bugünün koşulları, kimlik koruma çabası içinde, Berin Nadi ile İlhan Selçuk’un birlikte kuruculuk görevini üstlendikleri Cumhuriyet Vakfı’nın kuruluşu ile vakıf şemsiyesinde yeniden yayın yaşamına döndü. C M Y B