23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y 938. Avrupa’da kapkaranlık bir yıl. Almanya’da Nazizm hızla yükselmiş, özgürlükler bastırılmış, Yahudilere ağır baskılar uygulanmaya başlamış, Hitler Avusturya’yı işgal etmiş. İkinci Dünya Savaşı’nın eli kulağında. İtalya’da, Avrupa’nın ilk faşist diktatörü Mussolini, Akdeniz’i İtalyan gölüne dönüştürme ve Roma imparatorluğunu canlandırma düşlerini gerçekleştirmek için harekete geçmiş. İspanya’da, Milliyetçilerle Cumhuriyetçiler arasındaki İç Savaş olanca gücüyle sürmekte. Ne ki, Cumhuriyetçi birlikler Milliyetçi güçler karşısında geri çekiliyor. Bir yıla kalmayacak, Franco yönetiminde koyu bir diktatörlük ülkeye egemen olacak. Portekiz’de, Salazar altı yıldır iktidarda. Ulusal Meclis’i tümüyle yönetime yakın olanlar doldurmuş. Siyasal yaşam, Salazar’ın Estado Novo’sunun (Yeni Devlet) tekeli ve boyunduruğu altında. 1938 yazı. Portekiz’de Salazar’ın, sınırın öte yakasında, İspanya’da da Franco’nun gölgeleri İber yarımadasının üstüne bir karabasan gibi çökedursun, Lizbon’da Lisboa adında “bağımsız” bir akşam gazetesi yayımlanmaktadır. Gazetenin kültür sayfalarını yöneten Pereira, siyasal konularla hemen hiç ilgilenmeyen, bir başına yaşayan bir adamdır. Aşırı kilolu olmasına, bastonla yürümesine ve sağlığı gitgide bozulmasına karşın, purolara ve iyi yemeklere düşkünlüğünü sürdürmektedir. Eskiye ve ölüme takıntılıdır Pereira. Bir süre önce yitirdiği karısının fotoğraflarıyla konuşmakta, eski edebiyatı sevmektedir. Sürdürdüğü “küçük yaşam”dan hoşnut gibidir. Salazar yönetiminin basın üstündeki sansüründen kaçınmak için otosansür uygulamanın yerinde olduğuna, kimsenin “yoldaş”lığını yapmaya gereksinimi olmadığına inanır. Pereira’nın politikayla ilişkisi diyetle ilişkisi gibidir: Uyması gerektiğini bilir, ama kaçınmak ona daha kolay gelir, en sonunda onu öldürebilecek olsa da. Bir gün, Pereira, “ölüm” üstüne bir deneme okur. Kendisi gibi biri sandığı yazarla tanışmak ister. Oysa denemenin yazarı, aslında ölümle hiç ilgilenmeyen, ülkesinde yaşanan yaşama ilgi duyan Monteiro Rossi adında bir gençtir. Pereira, ona, dönemin büyük yazarları ve şairleri için önceden ölüm yazıları yazmasını önerir. Rossi’nin Pereira’ya getirdiği ilk yazı, Garcia Lorca üstüne, günün baskıcı koşullarında yayımlanamayacak kadar “politik” bir makaledir. Ürkek ve temkinli Pereira ile “sorumsuz” ve “baş belası” Rossi arasındaki çekişmeler sürüp gidecek; delikanlının ortamın gerektirdiği koşullara uymaktaki “isteksizliği” ve “beceriksizliğine” karşın, Pereira ona destek olmaktan alamaSAYFA eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Kısa bir süre önce yitirdiğimiz Antonio Tabucchi’nin ‘Pereira İddia Ediyor’ adlı kült romanı Gazetecinin insan olarak portresi 1 Antoni Tabucchi’nin ‘Pereira İddia Ediyor’ romanı, 1938 yazında Lizbond’da geçiyor. tor Cardoso da, onun içe kapanmış özel yaşamının ülkede yaşanan gerçekliğe açılmasında hiç de azımsanmayacak roller üstleneceklerdir… Evet, kısa bir süre önce yitirdiğimiz Antonio Tabucchi’nin Pereira İddia Ediyor adlı romanından söz ediyorum. Tabucchi’nin bu yapıtından uzun uzun söz etmeyi seçmemin nedeni, bu romayacaktır kendini. Pereira’nın Rossi’ye nın edebiyatın sınırları ötesinde bir ilgi duyduğu yakınlıkta, hiç çocuğu olmamagörmüş olması. sının da payı olsa gerektir. Tıpkı Borges gibi, her zaman kısa, özlü Ne var ki, Pereira’nın apolitik dünyası, ve yoğun bir yazma tarzını benimseyen Rossi’yi tanıdıkça allak bullak olacaktır. Tabucchi’nin 1994’te yayımlanan bu roPereira, Rossi’yle tanıştıktan sonra, ölüm manının “kahraman”ı Pereira’nın, evintakıntısından yavaş yavaş sıyrılacak, kende kalan Rossi’nin polis tarafından dövüdini yaşamla ilgilenen insanların arasında lerek öldürülmesini çalıştığı gazetede habulacaktır. Rossi, giderek Pereira’nın ber yapmayı göze alması, demokrasinin “öteki ben”i, onun politik vicdanının ete ayaklar altına alındığı pek çok ülkede, kemiğe bürünmüş hali olup çıkacaktır. özellikle haber alma özgürlüğünün savuAma yalnız Rossi ile sevgilisi Marta değil, nulmasının simgesi durumuna gelmişti. Pereira’nın bir tren yolculuğunda tanıştıBu kadarla da kalmamış, İtalya’da muğı Signora Delgado ve filozof ruhlu Dokhalefet, iletişim ve medya dünyasının büyük bölümünü elinde tutan Berlusconi’ye TÜRKÇEDE ANTONIO TABUCCHI karşı direnişi, Tabucchi’nin bu yapıtıHint Gece Müziği (Çev. Münir H. Göle) nın çevresinde yüÖnemi Olmayan Küçük Yanlış Anlamalar rütmüştü. (Çev:Münir H. Göle) İtalya’da CampielUfuk Çizgisi (Çev. Münir H. Göle) lo, Viareggio ve ScanDüşler Düşü (Çev. Semin Sayıt) no ödüllerine de deRequiem: Bir Sanrı (Çev: Münir H. Göle) ğer görülen Pereira Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü (Çev: Münir H. Göle) İddia Ediyor, 1996’da Pereira İddia Ediyor (Çev: Münir H. Göle) Roberto Faenza taraDamasceno Monteiro’nun Kayıp Başı (Çev. Kemal Atakay) fından beyazperdeye Gittikçe Geç Olmakta (Çev: Neyyire Gül Işık) uyarlanmış; müziğini Tristano Ölüyor (Çev: Semin Sayıt) Ennio Morricone’nin Zaman Hızla Yaşlanıyor (Çev: Nihal Önol) yaptığı filmde Pereira’yı Marcello Mas(Tümü Can Yayınları’nca yayımlanmıştır.) troianni, Doktor Car doso’yu da Daniel Auteuil oynamışlardı. Portekizli yazar ve ozan Fernando Pessoa’ya olan hayranlığıyla Portekizce öğrenerek Pessoa’nın yapıtlarını İtalyancaya kazandıran, Siena Üniversitesi’nde Portekiz dili ve edebiyatı dersleri veren, giderek Portekiz’i “ikinci vatan”ı olarak seçen Tabucchi, hiç kuşkusuz, Hint Gece Müziği, Düşler Düşü, Tristano Ölüyor gibi kitaplarıyla da günümüzün belki de en kendine özgü yazarlarının başında geliyordu. Burada, hemen belirtmeliyim ki, pek çok yapıtı dilimize çevrilen Tabucchi’nin bize ulaşmasında, yakın dostu ve çevirmeni Münir H. Göle’nin büyük payı vardır. Tabucchi’nin Türkiye’de yayımlanan on bir kitabından altısının çevirisinde, Jorge Luis Borges’in kimi yapıtlarını da Türkçeye kazandıran Göle’nin imzası bulunuyor. Pereira İddia Ediyor’u mutlaka okuyun. Okuduysanız, günümüz ortamında bir kez daha okuyun. Sahici bir yazarın, insan’ı, doğasındaki tüm insanî düşkünlükleri ve çelişkileriyle gözler önüne sererken, insan’a olan güvenimizi nasıl pekiştirdiğini bir kez daha görmek için… Nitelikli romanın, politik mesajı kafamıza kakmadan, bireyin ruhsal ve düşünsel labirentinde bizi nasıl bir yolculuğa çıkarabileceğine bir kez daha tanık olmak için… Ama günümüz Türkiye’sinde gazeteciyseniz, bu 167 sayfalık romanı tekrar tekrar okuyun, filmini bulup izleyin… ? TABUCCHI’DEN SÖZÜN ÖZÜ ? Kimsenin kuşkulanmadığı bu bedende, bir entelektüel ve şairin ruhu yaşıyordu. ? Ben, kendi payıma, insanların vicdanlarını yatıştıran edebiyata güvenmem. ? Bir entelektüel, sözgelimi, hiçbir kuşkuyu kabul etmeyen köktenci bir dinsel öğretiden, hiçbir kuşkuya izin vermeyen dayatılmış bir siyasal sistemden, hiçbir kuşkuya yer bırakmayan kusursuz bir estetikten kuşku duyar. ? Bir yazar olarak, hep ötekilerle ilgilendim. ? Kuşkular bir gömleğin üstündeki lekelere benzer. Lekeli gömlekleri severim, çünkü bana tertemiz, bembeyaz bir gömlek verildiğinde hemen kuşku duymaya başlarım. ? Her zaman, çelişkilerle dolu, azap çeken insanlara yönelmişimdir. ? Demokrasi, kusursuz bir durum değildir. Düzeltilip geliştirilmesi gerekir, bu da sürekli uyanık olmayı gerektirir. 6 ? 12 NİSAN 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1156
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle