Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER ? yapıtları hakkında yazılan incelemelerin genelde sosyoloji ağırlıklı olduğunu söyleyen yazar, kitabını “hayatının merkezine sanatı ve edebiyatı ve doğal olarak dili koyan bir estetin eserleri, ilgili türlerin dilini merkeze alan bir bakış açısıyla incelenmeliydi” fikrinden yola çıkıyor. Estetiğin Huzursuzluğu – Sanat Rejimi ve Politika/ Jacques Ranciére/ Çeviren: Aziz Ufuk Kılıç/ İletişim Yayınları/ 138 s. Jacques Rancière, bugünün en özgün siyaset ve sanat kuramcılarından. Her iki alanda da ufuk açıcı ve ezber bozucu kuramlar geliştirmesinin yanı sıra, bu iki alanı daima birbirleriyle ilişkileri içinde ele alıyor çünkü ona göre sanat ve siyaset, birbirleriyle “arızî” olarak temas eden, iki sabit ve ayrı gerçeklik değil. Ortak bir mekân kurma, bu mekânda yer alacak özneleri ve nesneleri tanımlama etkinliği, sanatın ve siyasetin buluşma noktasını oluşturuyor. “Estetiğin Huzursuzluğu”; sanatın, politikanın, ütopyaların sonunun ilan edildiği bir dönemde, estetiğe radikal politikadaki rolünü yeniden kazandırmayı amaçlıyor. Aşkın Renkleri/ David Foenkinos/ Çeviren: Ersel Topraktepe/ Turkuvaz Kitap/ 192 s. Fransa’nın son yıllarda öne çıkan yazarlarından David Foenkinos’un yazdığı modern bir aşk romanı olan “Aşkın Renkleri”, Fransa’da pek çok önemli ödüle değer görüldü, on beş dile çevrildi, haftalarca çok satanlar listesinde yer aldı. David Foenkinos’un Stéphane Foenkinos’la birlikte yönetmenliğini yaptığı, kitaptan uyarlanan film de Fransa’da yüz binler tarafından izlendi. Roman, kahramanı Nathalie’nin bir öpücükle değişen yaşamını, zekice ve edebi bir dille anlatıyor. Okura klasik bir aşk kitabından çok daha fazlasını sunma iddiasında “Aşkın Renkleri”. Ozo Ozo Çakta/ Deniz Tarsus/ Dedalus Kitap/ 80 s. Deniz Tarsus “Ozo Ozo Çakta”da, Asya ve Ortadoğu mitolojisinin kahramanlarını ve kâbuslarını bugünün anlam dünyasına yaklaştırmayı deniyor. Öykülerinde, kentlerin imgesi yerine çöl var. Yaşamın yerine ise hiçlik. Ardından bu boşluğa nefes değiyor. Peşi sıra ses, beden, tamah, hırs, yalan ve diğerleri. Sekiz karakterin ortak noktası da gerçek bir dünyayı paylaşması. Deniz Tarsus okuyucuların karşısında. Kahperengi/ Hande Altaylı/ Doğan Kitap/ 322 s. Romanları her yayımlandığında çok konuşulan Hande Altaylı’dan yaşamın içinden, samimi ve sarsıcı yeni bir roman “Kahperengi” okuyucularla buluştu. Küçük bir Anadolu kasabasından İstanbul’un ışıklı gecelerine uzanan bir yolculuğun hikâyesi “Kahperengi”. Sevginin değil, mecburiyetin birlikte tuttuğu bir ailede büyüyen Narin ilk kez âşık olduğunda yolların nihayet daha büyük yollara bağlandığını, o büyük yolların da başka şehirlere, ülkelere kavuştuğunu anlar. Ve biri gittiğinde arkasında bir yol bıraktığını. Ama o yolların nefrete, ihanete de açıldığını anlaması için aradan yılların geçmesi, dostlukların sınanması, kaybedilenlerin bulunması gerekecektir. “Aşka Şeytan Karışır” ve “Maraz”dan sonra “Kahperengi” okuyucularla buluştu. Gül ve Porsukağacı/ Agatha Christie/ Çeviren: Çiğdem Öztekin/ Altın Kitaplar/ 302 s. Herkes güzel ve aristokrat bir kız olan Isabella Charteris’in, savaştan geri döndüğünde kuzeni Rupert ile evleneceğini düşünüyordu. Bundan daha uygun bir evlilik olamazdı. Ne yazık ki Isabella’nın hayatı kasabaya gelen hırslı ve acımasız savaş kahramanı John Gabriel’e âşık olmasıyla bir anda değişiverir. Isabella, bu aşkın bedelini hayallerini , mutluluk düşlerini ve evini terk ederek ödeyecektir. Gabriel ise politik kariyerine ve tutkularına veda edecektir... Agatha Christie polisiyenin unutulmaz ismi ancak bir de Mary Westmacott adıyla yazdığı aşk romanları vardır ki bunları herkes bilmez. “Gül ve Porsukağacı”, Christie’nin işte bu romanlarından biri. Madrid’de Kış/ C. J. Sansom/ Çeviren: Meral Gaspıralı/ E Yayınları/ 728 s. İkinci Dünya Savaşı döneminde İspanya, General Franco’nun diktatörlüğünde savaşa girip girmeme konusunda kararsızdır. Almanya ise doğuya doğru acımasızca ilerlemektedir. Bu karmaşık dünyada İngiltere bir yandan Alman bombardımanına direnmekte öte yandan ünlü istihbarat servisiyle cephe gerisinde Madrid’de casusluk faaliyetleri sürdürmektedir. Bu casuslardan biri de biraz da gönülsüzce bu işe giren Harry Brett’tir. Eski okul arkadaşı Sandy Forsyth Madrid’de işadamı olarak İspanyol yönetimiyle karanlık işler çevirmektedir. Harry’nin görevi yıllar sonra eski arkadaşıyla tesadüfen karşılaşmak, onun güvenini kazanmak ve ne dolaplar çevirdiğini öğrenmektir. Yazarın, Franco İspanyası’nın yetimhanelerinde açlık, yoksulluk ve kötü muameleden yitip giden Cumhuriyetçi ana babaların çocuklarına adadığı, kurguyla gerçeğin iç içe geçtiği, gerilim dolu, sürükleyici bu roman sıcak savaşın Soğuk Savaş’a evrildiği müthiş zamanları anlatıyor. Yanılıyorsunuz Einstein!/ Harald Fritzsch/ Çeviren: Ogün Duman/ Metis Yayınları/ 216 s. “Tüm zamanların en önemli fizikçilerinden dördü bir araya gelip kuantum fiziği hakkında konuşsaydı ortaya nasıl bir sohbet çıkardı?” Alman fizikçi Harald Fritzsch’in Newton, Einstein, Heisenberg ve Feynman’ı bir araya getirdiği “Yanılıyorsunuz Einstein!”; Adrian Haller adlı kurmaca bir fizik profesörünün bir tren yolculuğu sırasında uyuyakalmasıyla rüyalar âleminde buluşan bu büyük fizikçilerin sohbeti, kuantum kuramının doğuşunu, gelişimini ve bugünkü durumunu yalın ve akıcı bir dille anlatıyor. Sohbet esnasında fizikçilerin birbirlerine takılmaları ve tatlı kaprisleri de cabası. Sözgelimi Einstein ısrarla ‘İhtiyar’ın evrenle zar atmayacağını, evrenin bir kumarhane olmadığını söyleyerek kuantum kuramına ilişkin hoşnutsuzluğunu dile getirirken diğerleri onu kuantum kuramına kötü babalık etmekle, kuramın doğumuna katkıda bulunduktan sonra onu ortada bırakmakla suçluyor. Samizdat/ Soner Yalçın/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 550 s. “Benim ülkemde; düşünce hayatın düşmanı, kötülüğün simgesi olarak görülür. Düşünsel değerlere tutkuyla bağlı, soru soran – arayan – kovalayan zihne sadece düşmanlık edilir. Düşünen insanın korunağı yoktur… Benim ülkemde; iktidar ve güç uğruna hiçbir şeyden çekinmeyen her zorba güç, yalnızca kendi isteğinin onaylanmasını, gururunun okşanmasını ister… Benim ülkemde; kafasıyla değil, ağzıyla konuşan yorumcular – açıklayıcılar, gerçekleri başka kalıplara sokarak özgürlüğü çürütmenin gönüllü aracılığını yaparlar… Benim ülkemde; bir gazeteci – yazar hapse atılarak yayınevine, gazetesine baskı yapılarak, sonsuza kadar sessizliğe – unutuşa mahkum edilmeye çalışılır… Ama benim ülkemde; gerçekler de inatçıdır.” Soner Yalçın yeni kitabıyla okuyucuların karşısında. Psikonevrotik Atomik Keçiler/ Alex Boese/ Çeviren: Turgut Gürer/ Gürer Yayınları/ 392 s. “Psikonevrotik Atomik Keçiler” bugüne dek yapılmış en acayip ve en hayranlık uyandıran bazı deneylerle, akıldışı takıntılarla ve antika tiplerle dolu. Uzaydaki ilk rögar kapağından, bir tavuğu ilk kez suni teneffüsle hayata döndüren ABD’nin kurucu babasına; en acımasız kurumsal halkla ilişkiler kampanyasından, LSD’nin etkileri için genelevleri gözetleyen araştırmacı ajanlara, ölümü anlamak için kendini boğan araştırmacılara… Cebelitarık’ı atom bombasıyla uçurup Sahra Çölü’nü sulamayı tasarlayan ünlü fizikçiye kadar birçok ilginç deney ya da tasarı bu kitapta toplanmış. “Psikonevrotik Atomik Keçiler” en az “Kafası Güzel Filler” kadar trajikomik üslubuyla, okuyucuyu güldürmeyi ve daha da çok şaşırtmayı amaçlıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nda İnkılâp ve Millî Mücadele/ Ahmed Bedevî Kuran/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 928 s. Yayınevinin ‘Yakın Tarihten Kaynaklar ve Belgeler’ dizisi kapsamında Ahmed Bedevî Kuran’ın “Osmanlı İmparatorluğu’nda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele” adlı kitabı okuyucuların karşısına çıkıyor. 1959 baskısının tıpkıbasımı olan ve Tanzimat’a hazırlıktan Meşrutiyet’e, Hürriyet’in İlanı’ndan Mütareke ve Milli Mücadele’ye uzanan can alıcı dönemi geniş bir belge külliyatına ve tanıklıklara dayanarak ele alan bu kitap, konusunda yapılan araştırmalarda vazgeçilmez bir kaynak olmayı sürdürüyor. Ahmed Bedevî Kuran’ın bu önemli eseri yakın tarihe ışık tutan çok önemli bir çalışma... Türk Dil Bilgisi/ Jean Deny/ Uyarlayan: Ahmet Benzer/ Kabalcı Yayınevi/ 954 s. Modern anlamda Türk dil bilgisi çalışmalarının ilk örneği olan Jean Deny’nin bu kitabı bazen bir Türk’ün kendi dilini kullanırken farkına varmadığı ayrımları bazen de notlamaya gerek duyulmayan bir yöredeki deyim ve atasözlerini bulma CUMHURİYET KİTAP SAYI 1156 FA 55 SAYFA 56 ? 12 NİSAN 2012