Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Michel Houllebecq’ten ‘Harita ve Topraklar’ Bu dünyadan Jed Martin geçti dostlar! Michel Houellebecq’in Türkçedeki üçüncü romanı Harita ve Topraklar Orçun Türkay çevirisiyle okuyucuların karşısına çıktı. Houellebecq romanında kahramanı Jed Martin’in yaşamı etrafında, kendisinin de bir roman kişisi olarak katıldığı kurguda, sanat piyasası ve sanatsermaye ilişkisinden siyasete oradan da yaşamın kendisine uzanan geniş bir yelpazede ele alıyor konusunu. Beklenmedik bir anda dümeni polisiyeye kıran Harita ve Topraklar, zekice kurgulanmış sona doğru giderek yükselen bir tempoda ilerliyor. sonra. Öncelik “esasoğlan” Jed’de… Roman üç bölümden oluşuyor ve her bölümde Jed’in farklı sanat anlayışlarıyla ortaya çıkardığı eserler ekseninde sürüklenen yaşamından sahnelerle ilerliyor. Harita ve Topraklar’ın ilk bölümü fotoğrafla uğraşan Jed’in ilk sergisini açması ve bu sergiyle birlikte sanat dünyasında ses getirerek bu dünyaya adım atması etrafında şekilleniyor. Bu arada geriye dönüşlerle Jed’in çocukluğuna ve ilkgençlik yıllarına da uzanıyoruz bu zaman diliminde. İkinci bölüm Jed’in fotoğrafı bırakarak resme yöneldiği yıllarda geçiyor. Kahramanımızın sanat dünyasında esas çıkışını yakaladığı ve resimlerinin milyon dolarlara alıcı bulduğu yıllar bunlar. Bununla birlikte romanın, sanatsermaye ilişkisinin yoğun biçimde irdelediği bölümleri aynı zamanda. Üçüncü bölüm ise Jed Martin’in bir nevi inziva dönemi diye nitelenebilir. Bir başına koca bir çiftlikte kendini kendine verdiği dönemi bu kahramanımızın, ama ayrıca Jed’in bir resmi ekseninde dönen karmaşık bir polisiye bilmece etrafında ayrı bir hikâye kuran bir zaman bu son bölümdeki. Bunların sonrasında ise Jed Martin’in başyapıtı sayılabilecek çalışması için tekrardan bir silkinme dönemini anlatacak yazar bize. çokça çalışır Jed, birçok fotoğraf çeker ve fotoğrafların keşfedilmesiyle de bir sergi açma imkânı kazanır. Bu sergisiyle de belli bir başarı yakalar. Yalnız yaşamına birini daha katar ayrıca “Harita ve Topraklar” adını verdiği sergisiyle Jed; Michelin yöneticilerinden Rus güzeli Olga’yı. Jed’in yalnızlığına ilaç olmakla birlikte Olga, Jed için sanat dünyasına açılan kapının da anahtarı olur. Bu noktada romanın sanat çevreleri hakkında önemli bir gözlemden doğduğunu söylemek mümkün. Bu çevreyi her yönüyle ele almasa da genel hattın hangi yol üzerinden yürüdüğünü serimlemeye çalıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz romanın. Bunun yanında Jed’in “sanat piyasasında” kademe kademe yükselişiyle paralel doğrultuda “sermayenin” de bu işlerin içine nasıl bodoslama daldığını görüyoruz. Bir yerden sonra da zaten her ne kadar kendisi bunu çok fazla arzulamasa da sanatı “paraya” indirgeyen zihniyetin izleğinde sürüyoruz Jed Martin’in yaşamını genellikle. “YARATICININ” İNSANİ YÖNÜ Jed’in sanat hayatını bir kenara bırakıp günlük yaşamına ve ilişkilerine tekrar dönersek üstünde durmamız gereken en önemli karakter babası JeanPierre Martin olacaktır. Jed’in mesafeli de olsa ilişki kurabildiği bir başka karakter olarak da bakabiliriz aslında ona. Mimar olarak tüm yaşamını işine vermiş, iyi paralar kazanmış ancak şimdi yaşını almış, ölüme yaklaşmış, hastalıklarla boğuşan ve beklediği ölümün bir an önce gelmesini isteyen bir karakter olarak çizilmiş JeanPierre Martin. Oğluyla arasındaki ilişki de yıllar önce kopmuş sadece aksatmadıkları geleneksel Noel yemeklerini inatla sürdürmeye devam etmişler. Ancak bu ince iplik de kopmak üzeredir çünkü JeanPierre Martin ötenazi yaptırmaya karar verir. Bu noktada babaoğul arasındaki ilişkiyi çok ince ve gergin bir hat üzerinde aktarmış yazar bize. Romanın en yürek burkan noktalarından birini de babaoğul arasındaki bu farklı ilişki meydana getiriyor halihazırda. Bu doğrultuda bir sanatçının “insan” yönünü görebilmek adına da önemli bir roman Harita ve Topraklar. Özellikle az önce bahsettiğim Jed’in babasıyla arasındaki o ince iplikte gezinen ve koparmamak için ikisinin de nazikçe ucundan tuttuğu bağ bu durumda daha bir belli ediyor kendini. Sanatçının “yaratım” sürecinde her ne kadar küçük bir tanrı rolü üstlense de yüzünü gerçek yaşama döndüğünde insan hem de tüm noksanları, yaraları ve başarısızlıklarıyla yeryüzünde dolaşan bir “canlı” olduğu gözler önüne seriliyor. BEKLENMEYEN YERDE “POLİSİYE” Özel yaşamındaki bu karmaşaya rağmen Michelin haritalarının fotoğraflarından oluşan “Harita ve Topraklar” sergisiyle belli bir başarı kazanan Jed, asıl şöhreti ise “Meslekler” adını verdiği, her meslek grubundan insanın portrelerini yaptığı resimlerle yakalar. Portelerini yaptığı kişiler arasında sanat piyasasından Damien Hirst ve Jeff Koons, Bill Gates ve Steve Jobs gibi isimler yer alır. Tablolarına servet ödenen dünyaca ünlü bir ressam haline gelir. Bu seri için portresini yapmak istediği son kişi de yazar Michel Houellebecq’tir. Romanın kurgusuna da fiilen bu noktadan sonra katılır yazar. Her ne kadar öncesinde kendi ismini kulaklara çokça duyursa da metnin akış yönünü burada savurmaya başlar. Bu iki sanatçı arasında ilgi çeken ilişkinin de başlangıcı olur ancak olaylar, Jed’in sergiyi başarıyla tamamlamasının ardından sarsıcı bir biçimde yön değiştirir ve Houellebecq tarzı bir ustalıkla, okuyucu kendini hiç beklemediği polisiye bir akışın içinde bulur. Houellebecq tüm bu çetrefil olayları bir araya getirirken ise aslında zor olanı seçip “klasik” bir kurguyla tüm romanı kaleme alıyor. Ama bir yandan da alabildiğine modern izlekler çevresinde farklı boyutlar içeren bir roman yaratımı burada söz konusu olan. Harita ve Topraklar, barındırdığı bütün unsurlarla küçük bir sayfada anlatılamayacak farklı derinliğe sahip bir roman. Yazar roman akışı içinde sadece sanat piyasasına, sanat sermaye ilişkisine, insanlık hallerine dair cümleler de kurmuyor. Bu bağlamdan yola çıkarak farklı uçlara dallarını uzatıyor. Siyasetten mimariye, tüketim çılgınlığından yavşaklaşan turizm dünyasına pek çok konuya “dil uzatıyor.” Aslında romanın tamamı da sonuna yaklaşmış, çökmekte olan bir toplumun resminden ibaret. Omurgasız kalmış bir toplumun eleştirisi olan bu romandaki asıl soru ise şu: “Böyle bir toplum hayatta kalabilir mi?” ? e.erayak@gmail.com Harita ve Topraklar/ Michel Houellebecq/ Çeviren: Orçun Türkay/ Can Yayınları/ 350 s. ? Eray AK ichel Houellebecq Fransa’nın saygın ve çok okunan yazarlarından. Türkçede ise daha önce yayımlanmış Kuşatılmış Yaşamlar ve Temel Parçacıklar adlı kitaplarıyla biliniyor yazar. Houellebecq’in geçtiğimiz günlerde bir romanı daha Türkçede okuyucu karşısına çıktı: Harita ve Topraklar. Üstelik yazar bu romanıyla 2010 yılında Fransa’nın nitelikli ödüllerinden Goncourt’a da değer görülmüş. Harita ve Topraklar’ı Türkçeye kazandıran ise bir başka değerli isim Orçun Türkay. Romanın bol uçurumlu dünyasına onun zengin dağarcığıyla dalıyoruz. Harita ve Topraklar’ın kahramanı plastik sanatlarla uğraşan otuzlarındaki bir Parisli olan Jed Martin. Tüm bir roman aslında Jed Martin’in yaşamının yirmi yıl sonrasını ve geriye dönüşlerle gençlik ve öğrencilik yıllarını anlatıyor. Arada kahramanımızın yaşamına giren ya da çıkan insanlar ise Jed’in yaşamından aldıkları veya yaşamına bıraktıklarıyla onun sürdüğü hayata anlam katmakla görevlendirilmiş yazar tarafından. Uzun sayılabilecek bir süre sevgili kaldığı Olga, gençlik yıllarının tek kadını bir telekız, babası… Hemen hepsi metnin akışına “sınırlı” bir katkıda bulunup çıkmış. Bu noktada aslan payını ise kendine bırakmış Houellebecq. Romanın tam göbeğine kendini yerleştirmiş. Her ne kadar Jed Martin etrafında şekillense de olaylar, Houellebecq kendini bir roman kişisi olarak, romanın seyrine etki edebilecek önemli bir karakter haline dönüştürmüş. Ama bunlar SAYFA 14 ? 12 NİSAN M YALNIZLIĞIN “KONUŞKAN” METAFORU Romanın genel hattını bir kenara bırakıp “esasoğlan” Jed’e geri dönelim. Sevimli, geçimsiz, yalnız, kaygısız ve bir o kadar da karamsar bir karakter roman boyunca ardından gideceğimiz kahramanımız Jed. Ama en çok “yalnız” olur onu tanımlayabileceğimiz sıfat. Yalnızlığının güçlü imgesi de romanda ne zaman, nasıl karşımıza çıkacağı belli olmayan ısıtıcısı. Çıkardığı homurtularla Jed’den insan muamelesi görür; Jed’e karşı dile gelir adeta. Yalnızlığın “konuşkan” metafordur bu bağlamda Jed’in ısıtıcısı. Ailesinden arta kalan tek insan babası, çevresinden arta kalan tek şey ise kendisidir Jed’e. Nitelikli bir resim eğitimi almasına karşın günlük hayatta kullanılan basit nesnelerin fotoğraflarını çekerek ay sonunu zor getiren bir sanatçı olarak da hayatını sürdürür. Kahramanımızın hayatını değiştiren olay ise bir ölüm haberi üzerine babasıyla birlikte yola çıktıklarında bir benzincide gördüğü “Michelin haritasıyla” başlar. Jed’in gördüğü bu haritadan yola çıkarak yaptığı fotoğraf sergisi, Alsace’ın uydudan çekilen bir fotoğrafıyla, Michelin haritalarını karşılaştırıp, “haritayı topraktan daha ilginç” bulmasıyRomanın sanat çevreleri hakkında önemli bir gözlemden doğduğula fitilini ateşler. Micnu söylemek mümkün. Bu çevreyi her yönüyle ele almasa da genel helin haritaları üzerine hattın hangi yol üzerinden yürüdüğünü serimlemeye çalıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz Houellebecq’in. 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1156