Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Behiç Ak’ın çizimlerinden bir seçki Behiç Ak’ın çocukları Behiç Ak, çizgi dünyasındaki otuzuncu yılını, çocukları anlatan karikatür bantlarından oluşan bir özel seçkiyle taçlandırıyor. Seçkinin adı, Karikatür Kitabı. “Çocukları konu alan karikatürleri büyükler için çizdiğimi düşünürdüm” diyor Ak ve devam ediyor: “Çocukların büyüklerden daha iyi anladığını görünce, bu düşüncemi değiştirdim. Çocuklar için çizdiğim büyük karikatürleri diye düşünmeye başladım.” ? Necati GÜNGÖR ehiç Ak’ın çizgiyle olan serüveni tam otuz yıla ulaşmış. Bu demektir ki otuz yıldan beri her gün en az bir espri üretmiş ve bu espriyi yarattığı tipler aracılığında topluma sunmuş. Her gün en az bir espri üretmek ve bunu karikatürize tipler aracılığında iletmek elbette kolay bir başarı değil. Ancak bizde karikatürcünün de mizah yazarının da bitmez tükenmez zenginlikte bir kaynağı var: İçinde yaşadıkları toplum! Sorunlar yumağı halinde devinen bu toplumun üyesi olmak, onlara büyük olanaklar sunuyor... Eğer Türkiye her alanda sorun üreten bir toplum olmasa, karikatürcülerimiz de, mizah yazarlarımız da konu bulmakta hayli sıkıntı çekerdi, hiç kuşkunuz olmasın. ÇOCUKLARIN GÖZÜNDEN Karikatürist Behiç Ak, toplumun içinde yaşadığı ya da insanlara yaşattığı sorunları, çocuklar bakımından ele alır. O, dünyaya çocukların aydınlık penceresinden bakıyor. Onun çocuklarındaki sivri zekâ çıkışları gördükçe, hem insanımızın hem de ülkemizin geleceği konusunda umutlu olmaktan kendinizi alamıyorsunuz. Behiç Ak’ın, çocukların algılama yeteneğini, zekâ pırıltılarını, cinliklerini, yetişkinler karşısındaki akıllı duruşunu iyi gözlemlediği anlaşılıyor. O yalnızca çocukları çizmiyor; çocuk saflığını, çocuk yalınlığını ve naifliğini savunuyor. Bunu yaparken bazen kendini çocukların yerine koyuyor. Yetişkinlerle çocuklar arasındaki ilişkide, kesinkes çocukların yanını tutuyor. Başka bir deyişle söylersek, Behiç Ak’ın bu albümü, çocuklara olan sevginin, inancın ve güvenin çizimlerini içeriyor. Onun karikatürlerinde yetişkinler, geleneği, durağanı, geri kalmışlığı, biçimsel düşünmeyi, kalıpları, klişeleri temsil ederken; çocuklar aklı, düşünmeyi, devinimi, değişimi, dönüşümü, ileriliği, kalıplara sığmazlığı, uyanıklığı, sivri zekâlılığı, büyümüş de küçülmüşlüğü, amiyane deyimle “fırlamalığı” temsil ediyor. Ne diyor 19. sayfadaki karikatürün çocuk kahramanları: SAYFA 36 ? 12 NİSAN B Öğretmenin ezber ödevi vermesi beni çok şaşırttı. Bu çağda ezbercilik olur mu? Arkadaşı onu yanıtlıyor: Ezber çok geri bi şey. Kopyalayapıştır çağındayız şimdi. Burada çizer, sindirilmemiş teknolojik ilerlemenin çocuklara yönelik tehlikelerine ironik bir yaklaşımla dikkat çekiyor. Eğitimde ezberciliğin olumsuzluğundan kaçınmayı başaramadan daha, “kesyapıştır” kolaycılığına sürüklenişin altını çiziyor. Öte yandan Behiç Ak’ın karikatürlerindeki yetişkinler, çocukların karşısında daha yetersiz; daha gülünç, daha çaresiz, daha bilgisiz ve beceriksizdir. Dahası, yetişkinler önyargılıdır; koşullanmıştır; yanlış eğitilmiştir; kendi yanlışlarını çocuklara dayatmak isterler. Yetişkinlerin düştüğü durumlara gülerken bir yandan da bunun nedenini düşünürsünüz. Çocukların yetişkinleri değerlendirmesi çok daha çarpıcıdır sözgelimi (s. 38). Çocuk arkadaşına sorar: Neden babana çocuk eğitimi konusunda güvenmiyorsun? Öteki yanıtlar: Babamın çocukluk tecrübesi az olmuş. Hemen büyümek zorunda kalmış... Ak’ın çizgi kahramanları, genellikle ilkokul çağı çocuklarıyla onların ebeveynleri; yanı sıra kediler, köpekler, kuşlar da yer alıyor karede. Kedisiz, köpeksiz bir yaşam düşünmüyor ve kurgulamıyor çizer. Bu da çocuklara olan sevgisinin yanına evcil hayvanları da koyduğu anlamına geliyor. Behiç Ak’ın insanları kentli, hatta büyük kentli... Dolayısıyla belli bir yaşam konforuna sahip insanlar. Başka deyişle, Avrupai insanlar. Kitap okuyor, resim sergilerine, konserlere, tiyatroya, sinemaya gidiyor; doğadan kopuk yaşamanın eksikliğini duyumsuyor; teknolojik olanaklardan yararlanıyor; toplumsal sorunlar üzerine kafa yoruyor. Ülkenin kırsal yörelerinde sorun yaşayan, bunalıma sürüklenen, sorunlar üzerine kafa yoran, gazete ve kitap okuyan insanlar yok mu, diyeceksiniz? Elbette var. Ama çizerin yarattığı çizgi dünyasında yer almıyor bunlar; kırsal yöre insanı ancak gecekondu tablosunda rol alabiliyor. Yani kırsal yöre insanı, bir biçimde Behiç Ak kente taşınmış durumda. (Bu saptamadan bir eleştiri anlamı çıkarılmamalı; yalnızca bir saptama.) Kent insanlarının sorunları da doğaldır ki bu düzlemde yansıyor çocuklar üzerine. Behiç’in çocukları bilgisayar kullanıyor, internetten yararlanıyor, arama motorunda bilgi peşine düşüyor, sosyal ilişkilerini cep telefonuyla sürdürüyor, okula servisle gidip geliyor, dershaneye gidiyor, yabancı dil öğreniyor, sporla, müzikle, kitaplarla ilgisi var... Bu bir seçim mi? Belki. Nasıl bir seçim? En iyi bildiğini çizme yönünde yapılmış bir seçim. Belki de başarılı bir sanatçı oluşunun gizi burada Ak’ın: En iyi bildiği konularda, en iyi tanıdığı tiplerle oluşturmakta çizimlerini. ELEŞTİREN ADAM Ak’ın Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Kim Kime Dum Duma” bandının ilk günlerinde nasıl yadırgandığını iyi anımsarım: “Esprileri iyi ama tipleri yerli değil,” denirdi. Şimdi o tipleri iyice benimsedik; bizlerden biri olarak görmeye başladık. Çünkü tiplerin yaşadığı atmosfer bizim atmosferimiz. O dönemde (otuz yıl öncesinde) İstanbul’un her yerinde mahalle kahveleri vardı; şimdi o Sait Faik’in hikâyelerini çağrıştıran kahvelerin yerini kafeler aldı. Kafelerin atmosferini ayrıca çizmemize gerek yok; ama buralarda Behiç Ak’ın karikatürlerinden fırlamış tipler mebzul miktarda. Ak’ın karikatürlerini gözden geçirirken şunu da görüyorsunuz: O yalnızca bir çizer değil; Türkiye’nin sosyolojik durumu, ekonomik durumu, eğitim durumu, adalet durumu, kentlileşme durumu üzerine görüşü, saptamaları, eleştirileri, önerileri olan bir entelektüel. Bu alanlardaki bozuklukların çocuklar üzerindeki olumsuz yansımalarını yetişkinlerin gözüne sokmak istiyor. Çocuk psikolojisinden, eğitiminden anladığını, en azın dan anlamaya çalıştığını gözlemliyoruz. Çocuklar çizerin düşüncesini, çizer de çocukları temsil ediyor dense yanlış olmaz. Karikatürcü eleştiren adamdır. Toplum yaşamında gördüğü her şeyi eleştirir, didikler, çekiştirir. Birçoklarımızın görmediği ince ayrıntılar onun dikkatinden kaçmaz. Antenleri sürekli açıktır. Okulda, evde, işte, parkta, sokakta, trafikte, her yerde karşılaştığı sorunları tefe koyar. Yani karikatürize ederek anlatır, yerer, bir şeylerin değişmesini önerir; aksaklıkları bizlerin de görmesini sağlar. Ne var ki o eleştirisini yaparken mizahın şekerine sararak tatlandırır. Bilinen tanımıyla söylersek, güldürerek düşündürür karikatürcü. Düşünce sivriliklerini sevimli kılar. Behiç Ak’ın çizimlerine fazladan sevimlilik katan şeyse, eleştirisini, şeytan çekici çocuklar aracılığıyla yapması. Çocuğun en absürt sözü, birdenbire sevimliliğe dönüşür. Karikatür Kitabı’nda bunun birçok örneği var: Örneğin babayla çocuklarını deniz kıyısında görürüz (s. 101). Deniz kıyısı alabildiğine çakıltaşlarıyla dolu bir yerdir. Çevrede her boy taş var. Bu ortamda çocuk, canhıraş bağırarak babasına kardeşini şikâyet eder: Babaaa! Taşımııı aldııı! Bir başka örnek: Her dönemin oyun çağındaki çocukları, gözlük takan arkadaşını “dört göz” diye kızdırır. Zaman değişmiş, artık çocuklar lens takmaya başlamıştır. Olsun! Çocukların esprisi hiç değişmez: “Demek lens takıyorsun, ha?! Döört gööz, döört gööz!” (s. 80). Kuşkusuz en güç şey, bir karikatürü düzyazıyla anlatmak... Bu esprileri Behiç’in çizgileriyle görmek gerek asıl. Behiç Ak’ın kimi karikatürlerinde yazıların uzunluğu dikkat çeker. Oysa çağdaş karikatür, biliyoruz ki yazıya değil, çizgiye dayanır. Yazı zorunlu olmadıkça kullanılmaz. Bu ilkeyi biz biliyoruz da Behiç Ak bilmiyor mu? Elbette biliyor. Ama o, bu tür bantlarında, bazen uzun bir deneme yazısı, bazen bir hikâye kaleme alıyor. Ya da hikâyenin olanaklarından yararlanıyor diyelim. Sayfalar boyunca anlatılacak bir deneme ya da hikâye yazmak yerine, kestirmeden, birkaç tümce ve çizgiyle vurucu biçimde özetliyor konuyu. Kısacası, Behiç Ak’ın Karikatür Kitabı çocukların büyük bir keyifle okuyacağı bir yapıt, ona kuşku yok. Yanı sıra büyüklerin, özellikle ana babalarla öğretmenlerin de okumak zorunda olduklarını belirtmemiz gerekiyor. Çünkü yetişkinler yalnızca keyif almayacak, aynı zamanda ders alacaklar... Çocuk duyarlığını, çocuk sivri zekâlığını yitirmemiş usta bir çizerin ve düşünürün gözüyle küçüklere bakmasını öğrenecekler. Yazımızı, Ak’ın sözleriyle noktalamaya ne dersiniz? “Büyükseniz kitaptaki karikatürleri çocuklarla, çocuksanız büyüklerle paylaşmanız dileğiyle.” ? Karikatür Kitabı/ Behiç Ak/ Yayıma Hazırlayan: Müren Baykan/ Günışığı Kitaplığı/ 160 s. 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1156