07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ geldi. Erdal Öz’ün mektup yayınlamak, anı yazmak konusundaki görüşleri de bir ölçüde destekledi bu kararımı. Özellikle “Defterimde Kuş Sesleri”ndeki mektup alıntıları… Erdal Öz’ün akrabalarıyla, yakın arkadaş çevresiyle yaptığınız röportajları metin içlerinde kullanıyorsunuz. Bu kişileri belirlemede kriterleriniz neler oldu? Erdal Öz’ün, özellikle yayıncı kimliğine bağlı olarak Türk edebiyatında yer alan hemen hemen tüm isimlerle yolu kesişmiş. Yazma süreci boyunca kitapta da çok sık dile getirdiğim gibi en büyük tedirginliğim de bu oldu zaten: ne yaparsam yapayım, bir şeylerin eksik kalacağı… Eminim ki onu tanıyan herkesin birbirinden ilginç anıları, görüşleri vardır. Ancak bunların tümüne yer verebilmek, her şeyden önce teknik olarak olanaksızdı. Çalışmanın başlangıcında, az sayıdaki akrabalarının, geçmiş yıllara ait bilgi edinebileceğim ve yakınında olan kişilerin isimlerini Samiye Öz’den aldım. Bu kişilerle görüştükçe başka isimler girdi devreye, fakat çevresi öylesine genişti ki, bir yerde sınırlamak durumunda kaldım. Bu kitapta Erdal Öz’ün hayatında yeri olan herkesin yer alamayacağı konusunda önce kendimi ikna etmem gerekiyordu. Bu kaygılarımı Kezban Akçalı’yla paylaştığımda şöyle demişti: “Bir başlangıç yapılsın ki, devamı gelsin! Bir sürü Erdal Öz kitabımız olsun, bir kapı aralansın...” Onun bu sözleri de, rahatlatmıştı beni. SAHİCİ VE İÇTEN Biraz da sizdeki Erdal Öz’ü konuşalım… Tanımı nedir? Bendeki Erdal Öz’ün tanımı hem çok kolay, hem de çok zor. Kolay yolu seçsem, yalnızca “Erdal Abi” desem, böyle tanımlasam onu? Eminim ki onu tanıyanlar için çok şey ifade edecektir bu sözcük… Erdal Öz’ü tanışıklığınızdan ölümüne kadar geçen süreç, handiyse beş yıl! Bu süreçte Erdal Öz’le olan yoldaşlığınızı anlatmanızı istiyorum biraz… 2002 yılının sonlarında, ilk öykü dosyamı göndermemle birlikte tanıştık. Hikâyesi ayrıntılı olarak kitabın son bölümünde yer alıyor. Dosyayı okuduktan sonra arayarak görüşmek istediğini söyledi, yayınevine gittim. Kimi öykülerde küçük değişiklik önerileri vardı, ama asla ısrarcı değildi: “Bunlar yalnızca öneri, düşünün isterseniz…” Kurşunkalemle düzeltmeler yaptığı dosyayı hâlâ saklıyorum. Kimleri okuduğumu sordu, edebiyata bakışımı anlamaya çalıştı. Öykü girişlerindeki şiir alıntıları üzerine uzun uzun konuştuk o gün, aynı şairleri sevdiğimizi fark edip sevindik. Erdal Öz, çok “sahici” olduğu izlenimi yaratmıştı bende o gün. Sahici, içten, olduğu gibi… Kapısı her zaman açıktı. Dosyanın yayınlanma sürecinde yayınevine gittiğim günlerde, ona da uğruyordum. İşi olduğunda bunu açıkça söylemesi, benim de rahat davranabilmemi sağlıyordu. Kısa sürede yakınlaştık, önce Samiye Öz’le, birkaç ay sonra da Can Öz’le tanıştım. Birlikte birkaç yolculuğumuz oldu, en çok da onun sık sık gittiği Çiçek Bar’da tadına doyulmayan sohbetler… Eşimle –Hüseyin– iş çıkışı Çiçek Bar’a uğrardık bazı akşamlar, içten içe Erdal Abi’yle karşılaşmayı umarak. Karşılaşırdık da genellikle! Başka bir masada oturuyor olurdu, uzaktan selamlaşırdık önce. Rahatsız etmemek için yanına gitmezdik, ama o, bir süre sonra kalkıp biriki tur attıktan sonra yanımıza gelir, bizim bir şey söylememize fırsat bırakmadan “Çok ısrar ettiniz, oturayım bari!” diyerek sevimli bir gülümsemeyle, masamıza otururdu. Böyle hoş bir ritüel oluşmuştu aramızda…Bazı anılarını anlatırdı kimi zaman –ilk romanı “Odalarda”nın yayınlanma hikâyesini, Ankara’da evinde kaldığı Pamuk Teyze’yi, Hukuk Fakültesi’ni nasıl bitirdiğini, ilk sevgilisi Emma’yı ondan dinlemiştik, yeni çıkan ve onu heyecanlandıran kitaplardan söz ederdi, çocuklarımızla ilgili sorunlarımızı konuşurduk bazen. Meşhur fıkralarından birkaçını anlatmayı, keyfi yerindeyse sevdiği şiirleri okumayı da asla ihmal etmezdi. Bazen de sevdiği türküler eşlik ederdi bu sohbetlere. Erdal Öz’le tanışıklığım üç buçuk yıl gibi bir süre ne yazık ki. Ancak kısa da sürse, yoğun ve beni onurlandıran bir dostluktan söz edebiliyorum. Çok sık görüşemesek de güzel anılar biriktirecek fırsatım oldu galiba. Haliyle şunu merak ediyorum: Sizi en çok zorlayan anlar/durumlar neler oldu bu kitabı yazarken? Kimi dönemlere ve tarihlere ilişkin somut bilgilere ulaşmakta bazı güçlükler oldu, ancak bunları aşabildim büyük ölçüde. Daha önce de söz ettiğim duygu zorladı en çok: hayatının temel taşlarından birinin eksik kalması. Devam edebilmek için, eksiklerin olacağını kabullendim ister istemez: Çok şey yarım hâlâ / Yazılmadığından... Sanırım en büyük kaygım, Erdal Öz hakkında yanlış bir yargıya yol açmak oldu. Biraz da bu nedenle olayları, yorumları ya da görüşleri dönüştürmeden, doğrudan alıntılarla vermeyi yeğledim. Sizce, Erdal Öz’süz üç yıl nasıl geçti? Gerçi bu kitabı yazarken hep masanızın bir kenarında varlığı göze çarpıyordu! O naif gülümseyişini takınmış Erdal Bey… Erdal Öz’süz, ama “Erdal Öz yoğun” geçen üç yıl! Tuhaf bir çelişki… Ölüm haberini aldığımdan beri şu sözü çok sık hatırlıyorum: “Bazen bir kişi eksildiğinde, bütün dünya boşalmış gibi gelir insana.” Can Yayınları’na her gidişimde, kitap fuarlarında, panellerde, en çok da Çiçek Bar’da yoğunlaşıyor bu duygu. Erdal Öz değil de, Erdal Abi masanın bir kenarındaydı gerçekten de. Yazma sürecinde beni izleyen Erdal Öz olsaydı, bu çalışmayı yapamazdım sanırım. Erdal Abi’nin varlığı güç verdi, eksiklerimi, olası hatalarımı hoş göreceği konusunda beni ikna etti galiba… Peki, Erdal Öz’ü Erdal Abi yapan özellikler nelerdi? “Erdal Öz Yolculuğu” boyunca anlamaya ve anlatmaya çalıştığım, tam da buydu galiba … Ancak hâlâ anlatabildiğime dair kuşkularım varsa, bu soruyu birkaç cümleyle yanıtlayabilmemin mümkün olamayacağını anlarsınız, değil mi? Bundan sonra oturup bir biyografi daha yazmak isteseniz bu kim olur? Hayatta hiçbir şey kesin değil, ama böyle bir çalışma yapmak isteyeceğimi sanmıyorum. Geçmişte böyle bir hayalim vardı gerçi, ancak bunun gerçekten de yalnızca bir hayal olarak kalmasının çok daha iyi olacağını düşünüyorum artık. Nedenini ise şöyle açıklamıştım kitapta: Başka birinin hayatı...! Peki, başka birinin hayatını yazmaya kalkışmak nasıl bir cüret? Varsayalım ki tüm ayrıntılara ulaşmak olası, bu hayatın sınırları nasıl çizilecek? Sınırları belirleyen ölçüt, ne olacak? Hata yapmadan – ki olanaksız geliyor gitgide, kimseyi kırmadan, incitmeden... ? [email protected] Erdal Öz Unutulmaz Bir Atlı/ Ayşe Sarısayın/ Can Yayınları/ 400 s. SAYFA 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle