Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş K iir Atlası CEVAT ÇAPAN Kerry Shawn Keys/ Şiirler/ Çeviren: Zeynep Köylü ‘Gün gelecek dalların gölgesi ve kırık ışıklar duvarda dans edecek’ ökeni Appalachian Dağları’na dayanan Kerry Shawn Keys, Pennsylvania‘da doğdu. Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yaşayan Keys, Vilnius Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çeviri kuramı ve yaratıcı yazın konularında dersler veriyor. Şairin Litvanyaca ve Portekizceden çevirilerini içeren, ayrıca Amerika ve Avrupa’nın kırsalında ve uzun süre yaşadığı Brezilya’da, Hindistan’da yazdığı şiirlerden oluşan onlarca kitabı bulunuyor. Son yayımlanan kitapları Broken Circle ve The Burning Mirror adlarını taşıyor. Çalışmaları, genellikle lirik, ontolojik dertler taşıyan tiyatrodan, flemenko şarkılarına ve Tao Te Ching üzerine meditasyonlara kadar uzanıyor. Son zamanlarda senaryo ve tiyatro oyunları için monologlar yazan Keys, serbest caz perküsyonisti Vladimir Tarasov ile birlikte sık sık performanslar düzenliyor. Keys ve Tarasov’un 2006 yılında yayımlanmış Prior Records adlı bir de CD’leri bulunuyor. 1992 yılında Amerikan Şiir Topluluğu’nun Robert H. Winner Ödülü’nü alan Keys, 2005 yılında ise National Endowment For The Arts Literature Fellowship Ödülü’nün sahibi oldu. Ayrıca 2003 yılında Litvanya Yazarlar Birliği tarafından verilen Translation Laureate Award ödülünü kazanan Keys, 2008’de de Land of People adlı bir çocuk kitabı ile Litvanya’da ödüle layık görüldü. Litvanya Yazarlar Birliği ve PEN üyesi olan şairin seçme şiirleri Litvanyaca ve Çekçe dillerinde yayımlandı. Ksemendra Tarzında (*) Adam dokunmalı elleriyle yaprakların damarları içinden geçen sese bilmeli insanları nasıl güldüreceğini sessizce buluttaki yağmur gibi hissetmeye başlamalı gerçekte ne olduklarını bilmeli dağ yamacındaki kabukları ve okyanusta yas tutan kayalıkları ve güneş, yıldızlar, ay dönmeli kalbi mevsimler içinde dans etmeli birçok insanla birçok yerde ve öğrenmeli onların şarkılarını Senin Gibi Biri Birkaç ay sonra Ovidius’la Karadeniz’de olacağım. Murfatlar şarabı içerek. Leylaklar patikada açmış olacak. Ayak izlerini bile takip edemediğimiz karanlık çöktüğünde leylakların ağır, baygın kokuları beni kendine çeker ve bir gece yolda yürürken, Ovidius’a bir mektup yazmayı ilk o zaman düşündüm taşrada yaşayan başka bir şairin ona gelmesini ister mi diye ki bu bir sürgün değil. Leylağın yanındaki dikenli bir çalıdır kırmızı meyveleriyle ve sebze bahçesinin yanında bahardaki batı rüzgârı taze marul ve bezelyeyi örter leylak polenleriyle. Alaycı kuş leylak nefesi karışmış örtü takar ve polenle yıkar. bütün yaz saklanan gizemli isimsiz kuşların yuvaları sonbaharda ansızın çiçekler, yapraklar ve kuş tüyleriyle merinos yününü karıştırarak kurutulmuş çiçeklerin küçük Acem bulutlarına dönüşür Sık sık takarım mavi ve beyaz çiçeklerin filizini, kalp şeklinde yaprakları ve yatağımdaki vazoya koyarım. sanki sen burada benimle birliktesin. Onların güzel kokusu gülüşün gibi odayı renklendirir kuş şakıması ve yıldız ışığıyla. Keşke Karadeniz’de biraz daha kalsaydım. Ovidius’a bir leylak buketi verirdim ve onu dönüştürmesini isterdim insani bir şeye, güzel bir şeye, senin gibi birine. Simya Burda bu kafatasında dört öğe bir araya geldi. Aralarında en önemlisi Su değil. Ne de suda boğulma ya da gözyaşları. Hava da değil. Ne cennetten esen Rüzgâr, ne günışığı, ne de hüznün nefesi. Yeryüzü ne denli olağanüstü ilişkilerinde özenli olsa da, kırık boyunlu bir kaplumbağadır sonunda. Aslolan ateştir. Suyu söndürür, yeryüzünü altüst eder, havayı yutar, beyni yakar doyumsuz bir açlıkla. Çirişotları (**) Nehir büyüyor dünyanın dışına doğru. Ölü bir domuz yüzüyor kıyıda. Hayır, bir geyik o. Bir insan. Karar ver. Öyle karanlık ki, bir gölge olamaz. Çiçekler uzuyor gökyüzüne ve bölünüyor bin parçayayeşil, kırmızı, mor. Dokunsam birine, düşüyor suya, insan yapımı melek. Domuz şişse ve yansa bile, nehir kıyısındaki çimenler cansız ve güzel. Bir yılanbalığı titriyor bir bağırsağa dokunurcasına. Balık çiseliyor yağmurda. Bir dost bıçakla kesilmiş boyunbağıyla çağırdığında taraçada kanlı sosis, hissediyorum kibrit çakan gündönümünün ilk seslerini. Fotoğraf: Osvaldas Kujalis Nasılsa bütün dünya parlıyor buharlaşan ışıkta, Nuh’un Gemisi’nde hayvanlarla buluşuyoruz uzaydaki zamana yükselmek üzere. Gerisayıma on dakika Tekrar ırmağa bak. birleştiriyor her şeyi ellerimizin içinde girdaplar gibi. Öyle kırılgan ki rengi çiçeklerin, domuz inatla reddediyor doğmayı yeniden. Sonata’ya Günışığı odasına süzülüyor günboyu. Ara sıra yapraklar düşüyor ve ışık sıçrıyor içeri girmek için yapraklar arasında. Düşmediğinde yapraklar, huş ağacının dallarına bitişik hâlâ, ışık yapraklar ve dallar arasında hafifçe titriyor, pencereden titreyerek giriyor, halıda ve duvardaki titreyişler dans ediyor kavalyeleriyle, gölgeler ürperiyor. O seyrediyor yatağının yanındaki duvarda bu manzarayı, sonunda dans edeceklerini biliyor belli bir vakitte, mevsimlerin ve günün süresiyle karışan anlara rağmen, her daim değişerek. Bir yaprak yatağına düşüyor. Öbürü pencere kenarına. Daha sonra üstüne onun. Gün gelecek dalların gölgesi ve kırık ışıklar duvarda dans edecek, pencere ıslaklığı içinde usulca bir dans. Yapraklar yeri kaplayacak sarı ve kahverengi. O zaman ayışığının odaya girmesini bekleyecek. Geçen yaz, ağaçtaki elmalar ayışığında gümüş gibi parlamıştı. Huş ağacının kabuğu bir de. Elmalar şimdi yere düştü ya da toplanıp yendi, verildi çocuklara ve âşıklara. Yatağından kalkıyor ve duruyor pencerede çerçevelenmiş bir Hopper tablosu gibi, boş dallara, yolun karşısındaki pencerelere, göze çarpan birkaç yıldıza, aya bakıyor. Parlıyor gelinsiz ve damatsız bir düğünde şampanya bardağının ışığında gümüş gibi ve görüyor kendi yüzünü pencere camında, su damlalarıyla örtülen havanın halesi, neredeyse görünmeyen, nazikçe karanlığa bitişik ayışığı gibi kayıyor elma ve huş ağaçlarının dalları üstünden. ? (*) Ksemendra: 11. yüzyılda yaşamış Sanskrit yazar. (**) Mitolojide Hades’in yeraltındaki topraklarında ölülerin yemeği olan bir bitki. Neredeyse Görünmeyen Kerry Shawn Keys SAYFA 32 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1005