Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T Dr. 6 MAYIS ÇARŞAMBA ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER Necla Tugay Aytekin ile her baharda “baharlaşırız”. Bu yıl da baharımı kutlamış, bir de not eklemiş mektubuna: “Artık kendi dilimizi bozduğumuz yetmiyormuş gibi başkalarının dilini de bozmaya başladık. Örnek olarak bir mağaza adı: OPPUS. Latince, arkadan Yunanca derken tüm batı dilleri tehlikede.” Bense şimdiden 2010’u düşünüyorum. 2009’u yarıladık sayılır. Yılın bitmesine ne kaldı? Zihnimi en çok meşgul eden konulardan biri şu: 2010’da, İstanbul’u, “kültür başkenti” olarak görmeye gelenlere neleri göstereceğiz? UpCity, Pelican Hill, Aqua City gibi adlar taşıyan sitelerimizi mi, Hair Line, Bee Car gibi, Chilek, Dürüm’s Land, Arkadash Café gibi tabelaları mı, bize Eat fresh, Design your experience diye seslenen duyuruları mı? Kültürümüzün dışa yansıyan öğeleri olarak neleri göstereceğiz? Duvarında Wall: For cities, For people yazan dükkânda neleri bulabileceğimizi, üstünde Blue Line yazan aracın cankurtaran (ambulans değil) olduğunu bildiğimizi, Felice Shop’ta ne satıldığını, “soliyşın dey end nayt” diyen sesin ne dediğini anladığımızı sanacaklar ve feci şekilde yanılacaklar. Biz anlamamayı doğal sayanlardanız. Anlıyormuş gibi yapmak bize yeter. 2010’da “Kültür Başkenti İstanbul”a gelenler bunları gördüklerinde ne kadar kültürlü olduğumuzu mu düşünürler? Camileri, sarayları görmeye giderken geçtikleri caddelere, sokaklara baktıklarında “Küçük Amerika” olma özlemimizi sonunda gerçekleştirdiğimizi görüp bizi kutlamak mı isterler? Kendimize yabancılaşmayı nereye kadar vardırabileceğimizin denemesini yapıyor gibiyiz. Hem de elbirliğiyle, hem de yalnız İstanbul’da değil, yurt çapında. umhurbaşkanlığı makamından gelen davetiyede de yazım yanlışı olur mu? Şanlıurfa’daki kitap şenliğinin çok özenle haC zırlanmış görünen davetiyesi, “Konuşan Kitap Şenliği’nin, 8 Mayıs 2009 Cuma günü saat 10.00’deki açılış törenine” çağırıyor beni. Yayınevimden gelen “Şanlıurfa’ya gider misiniz?” sorusuna daha önce olumlu yanıt vermiştim zaten. Davetiye dün geldi. Keşke görmemeyi başarabilsem; ama görüyorum işte. Törenin başlama saati böyle yazılmış: “saat 10.00’deki” diye. Saatin yanındaki sıfırları da okuyup onlara uyan ek getirenlerle çok karşılaştım. “Saat 15.00’daki” diye yazanların niye böyle yaptığını yine de anlıyoruz. Hiç gerek olmadığı halde, saate getirilen eki, okumadığımız sıfırla ra uydurmaya çalışıyorlar. Peki, “saat 10. 00’deki” diye yazarken ne düşünülmüş olabilir? Hiçbir şey. Büyük olasılıkla önceden hazırlanmış bir davetiye formatında yalnızca saat değiştirilmiş; uyup uymadığına yeniden bakılmamış. “Balıklıgöl Dergah Platosu” denirken de ortadaki sözcüğün, düzeltme işaretiyle “dergâh” diye yazılması gerek. Kasaba matbaasında basılan bir düğün davetiyesi olsa görmezden gelinebilir; ama Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen bir davetiyeyse bu, ne denir; bilemiyorum artık. iir kitaplarını tanıtmaya ara verip başka kitaplara değinmeliyim biraz. Çocuk kitapları çok; dergiler birikti. Sırayı öykü ve roŞ manlara getirmek için sabırsızlanıyorum. Bu arada sözünü etmek 10 MAYIS PAZAR “K YİNE 7 MAYIS PERŞEMBE te geciktiğim kitaplara da bir göz atıyorum. Sözgelimi kişisel gelişim kitaplarına ağırlık veren Elma Yayınevi’nin kitapları… “MOKS” var örneğin. “Başarıya giden yol, Türkiye ve dünyadan yüzlerce 8 MAYIS CUMA uygulama örneği”. Ahmet Şerif İzgören’in kitabı, üst üste baskılar onuşan kitaplar ne zaman dağıtılacak?” diye soranlar oldu yapıyor. MOKS’un ne olduğu, “Tüm yöneticiler MOKS’u kullanır; çocuklardan. Şenliğin adı “Konuşan Kitap Şenliği” olunca ama iki ayrı şekilde. MOKS’un birinci açılımı: Motivasyon Oluştuçocuk da merak etmiş “konuşan kitap”ın nasıl bir şey olduğunu. İtiraf edeyim; geçen yıl Sultanahmet’te ilki düzenlendiğinde “’Ko rup Katılım Sağlayarak yönetmek, ikinci açılımı ise Meşe Odunu ve Kızılcık Sopası. Her ikisinde de yönetirsiniz aslında. Her ikisinnuşan kitap’ ne ola ki?” diye ben de düşünmüştüm. Konuşanlar, de de başarı da gelebilir, başarısızlık da.” diye açıklanıyor kitapta. kitaplar değil elbette; yazarlar konuşacak. Yazarların kendi kitap Sonra Hakan Urgancı’nın kitabı var: “Ben Kim, Konuşmak Kim?” larından bölümler okuyacakları söylenmeye çalışılıyor. AlmanHalit Kıvanç’ın sunuşuyla başlayan kitap, “Sunum ve sunuculuk ya’da yapılan, Türkiye’den giden yazarların katıldığı, benim de bir tüyoları” içeriyor. Bu kapsamda anılacak bir başka kitap da Ayşe kaç kez bulunduğum “okuma günleri” benzeri bir etkinlik... Şenli Özyağcılar tarafından Reid Buckley’den çevrilen, “Topluluk ğin ikincisi Şanlıurfa’da düzenlenmiş bu yıl. İyi olmuş. GüneydoÖnünde Konuşma Doğruyu Söylemek Gerekirse” adlı (Sistem ğu’ya kitap götürmek (Alfa Yayınları altı bin kitap dağıtmış.) özelYayıncılık), kitleye seslenme becerisi kazandırmak üzere hazırlanlikle çocukları ve gençleri yazarlarla tanıştırmak iyi bir fikir. Gerçi mış bir kitap. “Beni Heyecanlandırıyorsun SBS”yi, Bora Serhat Balıklıgöl ve çevresini panayır yerine döndürenlerin, “kitap”tan Çelik, sınavlara hazırlanan öğrencilere yol göstermek için yazmış. çok “şenlik” sözcüğünün çekiciliğine kapılarak geldikleri çok belli; Elma Yayınları’ndan sözünü mutlaka etmek istediğim bir de roama olsun. Onlar da bir ucundan katıldılar kitabın şenliğine. man var. Ahmet İnam’ın yazdığı, “Bir Yaşama Albümü” alt başlığıİstanbul’dan bu sabah gelen bizleri havaalanından doğru şenlik nı taşıyan “Filiz Nerdesin?” Ahmet İnam, bilindiği gibi felsefe proyerine getirdiler. Kızgın Urfa güneşinin altında Hayrünnisa Gül’ün fesörü. Bir felsefecinin yazdığı romanın, okunması güç, ağır bir kigelmesini beklemek, töreni izlemek külfet oldu. Neyse ki çocukla tap olacağı sanılabilir. Öyle değil. Bir kez ve herhangi bir sayfasını ra birer şapka dağıtılmış; türbanlılar da rahat; biz başı açıkların açan, kitabı elinden kolay kolay bırakamaz. “Ben bu satırların yagüneşle başları dertteydi. Kürsünün arkasındaki panoda “Sayın zarı değilim, Filiz’in kalemini tutanım yalnızca.” diyor İnam. “Birini Hayrünnisa Gül Himayelerinde” yazmasından (Burada da yazdım. İçimde nicedir gezinen birini.” diyor ve Türkiye’nin son “Gül’ün” denmesi yakışık alırdı.) pek çoğumuz rahatsız olduk. Hi yıllarını yaşayan herkesin kendisinde bulacağı ya da yakınlarının maye mi? “Koruma, gözetme” anlamlarına gelen “himaye”, hearasında benzerini gördüğü bir Filiz’i anlatıyor.? men bir “muhtaç” çağrışımı yapmıyor mu? Yazarlar “himaye” altına girmeye pek hevesli değillerdir. Hayrünnisa Gül’ün, işini gücü www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com nü bırakıp Urfa’ya gelmiş onlarca yazara hiç değilse bir “hoş gel Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü diniz” demesi yeterliydi. Himaye gerekmez. Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. B U L M A C A 1 D 2 B 3 H 4 E 5 D 6 J 7 H 8 F 9 I 10 F Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 20 2 77 53 40 11 C 12 J 13 J 14 D 15 J 16 D 17 G 18 C 19 F 20 B 34 55 76 38 17 57 21 F 22 K 23 H 24 J 25 C 26 F 27 E 28 D 29 D 30 K C. “Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” diyen şair. H. “Define ...” (R. L. Stevenson’ın ünlü romanı). 31 I 32 A 33 I 34 G 35 D 36 D 37 J 38 G 39 K 40 B 51 52 46 63 18 11 73 58 25 69 7 79 47 3 23 41 I 42 I 43 D 44 D 45 K 46 C 47 H 48 A 49 J 50 K D. İkinci Meşrutiyet’in ilanı için dağa çıkan Hürriyet Kahramanı (Ece Ayhan’ın şiirini de anımsayın!). D I. Mahalli, yerel. 41 33 31 42 9 80 56 51 C 52 C 53 B 54 F 55 G 56 I 57 G 58 C 59 E 60 D 61 14 16 43 28 71 35 44 62 J 63 C 64 J 65 J 66 F 67 E 68 D 69 C 70 A 71 D J. Etik Üzerine Dersler, Pratik Usun Eleştirisi adlı kitapları da olan felsefeci. 5 1 72 60 78 68 72 D 73 C 74 A 75 J 76 G 77 B 78 D 79 H 80 I 81 J 29 36 61 64 37 81 62 65 75 13 6 12 49 24 15 E. Yemek pişiren kimse. Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, yazarın adı ve bu yayınevinden çıkan kitaptan bir alıntı ortaya çıkacaktır. 4 59 67 27 K. “... Kazancakis” (Zorba adlı romanın yaratıcısı). Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Nuran ...” (senaryo yazarı – yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). F. Bir geminin su yüzünden yukarı kalan bölümü. 39 30 50 45 22 26 21 66 19 10 8 54 1004. sayının çözümü: A. SIDDIK, 70 74 48 32 B. Şevket Süreyya Aydemir’in, İkinci Adam yapıtını yazdığı devlet adamı. G. Musul, Halep ve Bağdat bölgelerinde yaygın bulunan, Tanrı’nın iyiliği, Şeytan’ın kötülüğü temsil ettiğine, Tanrı ile Şeytan arasında sürekli bir tartışma olduğuna inanan ve Şeytan’ı yüceltden bir İslam mezhebi. B. AĞRIYINCA, C. BADI HAZAN, D.REDDETME, E. İŞÇİLERİ, F. ANNA KARENİNA, G. LİMNİ, H. TÖVBE, I. IMF, J. ND, K. EĞİLMEZ, L. LUDİNGİRRA. Şiir: “nemi dudağımda çağlayan gecenin/ kibirli bir zafer narasının/ maviden hiddetler takıtmış gözleri” SAYFA 39 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1005