08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER ¥ dır. Bunların çoğu kendi dillerini konuşan ulus ve devletlerdir; azımsanmayacak kadarı devleti olmayan başka uluslarla dillerini de içine alır; hepsinin kendine özgü ve birbirleriyle örtüşen tarihleri, politikaları, kültürleri ve anıları vardır.” Tony Judt, “Savaş Sonrası: 1945 Sonrası Avrupa Tarihi” adlı kitabında, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’nın durumu ve konumu hakkında bilgiler veriyor. oyunu yapılarak Eutopeia şekline bürünür, yani ‘iyiülke’, ‘şanslıülke’ ya da tam tabiriyle ‘yaşanasıyer’ olur. Deliliğe Övgü/ Erasmus/ Çeviren: Çiğdem Dürüşken/ Kabalcı Yay./ 344 s. Erasmus (14691536) Rönesans hümanizminin en büyük temsilcilerinden. İlk olarak 1511 ‘de yayımlanan “Deliliğe Övgü”, güncelliğini bugüne dek koruyabilmiş bir yapıt. Erasmus, dostu Thomas More’u eğlendirmek için bir yolculuk sırasında bir haftada yazdığını söylediği “Deliliğe Övgü”de şu soruyu sorar: İnsanoğlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını ve salt özgürlüğe ulaşmasını sağlayan delilik değil midir? Gülmece bu çerçevede gelişir ve söz kendisini övmesi için deliliğe bırakılır. Delilik, yaratıcısının savunduğu her şeyi eleştirerek gençliği, hayattan zevk ve neşe almayı, baş döndüren cinselliği över. Çocuklukta, yaşlılıkta, dostlukta, aşkta ve evlilikte, savaşta ve barışta, kendisinin insanlara nasıl egemen olduğunu ve onları nasıl mutlu kıldığını gösterir. İbn Sînâ/ Hazırlayan: Hüseyin Gazi Topdemir/ Say Yayınları/ 688 s. Batılıların “Avicenna” dedikleri İbn Sînâ, hem antik düşünce mirasını Doğu’nun verimli topraklarına taşımış, hem de insanlığın gelecek yüzyıllarda biçimlenmesini sağlayacak düşünce geleneğini oluşturmuş bilim ve düşün insanlarından biri. Güncel bilgiler içeren “Tıp Kanunu” ve doğa felsefesine yönelik yapıtlarından biri olan “Şifa Kitabı”, bilim ve felsefenin o zamanın mevcut sorunlarının irdelendiği ve çözüm önerilerinin yer aldığı iki önemli yapıt. Felsefe dışında astronomi, matematik, fizik, kimya ve müzik gibi alanlarda da devrimci dönüşümlere yol açan kuramlar geliştiren İbn Sînâ, Doğu ve Batı felsefesinin oluşumu ve gelişimi üzerinde derin etki bırakır. Ortak Acı 1915 Türkler ve Ermeniler/ Taha Akyol/ Doğan Kitap/ 252 s. “Türkiye Lozan’la bir beyaz sayfa açmak istedi. Tarih kitaplarımızda ‘Ermeni Meselesi’ ya hiç görülmedi veya çok az hatırlatıldı. Ne zaman ki 1970’lerde ASALA terörü ortaya çıktı, bir ‘soykırım’ sözüdür dünyada daha bir konuşulmaya başlandı, bizde de bazen alelacele bazen ciddi araştırmalara dayanan yayınlar çıkmaya başladı” diyen Taha Akyol, dört bölüm halinde farklı yayın kanallarında yayımlanan belgesele eklemeler yaparak okura sunuyor. Rumeli Yağmalanan İmparatorluk/ Mahmut Şevket Paşa, Hafız Hakkı Paşa/ Örgün Yay./ 586 s. Berlin Kongresi’nde yapılan düzenlemeler yalnız barışı sağlamakla kalmıyor, öyle şartlar yaratıyordu ki, olayların göstermiş olduğu gibi, gelecekteki karışıklıkların tohumlarını atmaktan başka işe yaramıyordu. Kongreye katılan devletler, özellikle İngiltere ile Avusturya Avusturya’nın arkasında da Almanya gelecekte barışı ve hakkı korumaktan çok Ayastafanos antlaşmasını tahrip etmek için toplanmışlardı Berlin’de. O anda tehlike, bu antlaşmadan geliyordu ve onlar için bu tehlikeyi savuşturmak, uygulaması imkânsız olmayan yeni bir antlaşmadan doğabilecek uzak tehlikelerden kaçınma endişesinden daha acil bir ihtiyaçtı. Sarı Sessizlik/ Cihangir Akşit/ Doğan Kitap/ 388 s. Mülazım Sacit ve fedakâr askerlerinin uçsuz bucaksız beyazlıkta ideallerine ulaşmak ve hayatta kalabilmek için tek çareleri vardı: “Hedefe gitmek!” Kesin bir emir almışlardı ve artık asla geri dönmek yoktu.“Sarı Sessizlik”, 19141915 yıllarının çetin kış şartlarında Doğu Cephesi’nde Mülazım Sacit ve bölüğünün yaşadıkları büyük felakete tanıklık ediyor. Tarih ve Psikanaliz/ Michel de Certeau/ Çeviren: Ayşegül Sönmezay/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 214 s. Bu derlemede yer alan makaleler, ‘Freud’un müdahaleleri’yle birlikte edebiyat ile tarih arasında kurulan ilişkilerden Foucault’ya, tarih yazımının üretildiği ‘yer’ ile ilişkisinden Lacan’a ve bu bağlamda edebiyatın konumuna, Malerme’nin hiçlik deneyiminden işkence ile söylem üretimi arasındaki ilişkiye kadar uzanan geniş bir düşünsel yelpazede dolaşırken, tarih ile psikanaliz arasındaki kesişme alanını ortaya koyuyorlar. İstanbul: Zamanın Suya İzi/ Tuncer Erdem/ Yapı Kredi Yayınları/ 98 s. “İstanbul’a bak ey okur. Zamanın taze yaralar açıp eski izleri kapattığı; yeni tüneller, çukurlar kazıp eski dehlizleri, sarnıçları doldurduğu; her geçen gün kılık değiştiren, eskinin üzerine betonlar örten, zamanın aralıksız darbeleriyle durmadan biçim değiştiren şu şehre bir bak. Bugün baktığın şehir yarın aynısı olmayacak. Senin bir rüya gibi geçip giden hayatın, sürekli değişen bu koca şehrin hayatında, topuklarının eskittiği bir merdiven basamağı, okulda sırana kazıdığın bir yazı, bir fotoğrafçının arşivindeki vesikalık bir fotoğraf olarak kalacak. “İstanbul: Zamanın Suya İzi”nde Tuncer Erdem geçip giden zamanı duyuruyor, kendi İstanbul’unun eski köşelerini gezdiriyor. Yedi Çay Biri Açık/ Nermin Gürbüz, Nilüfer Marım, Nihat Coşkun, Gönül Ocak, Ayşen Göreleli, Yıldız İlhan, Gönül İlhan/ Etki Yayınları/ 112 s. “Sessiz iç çekişlerin, erken büyüyenlerin, ömrünü pencere önünde düşler kurarak geçirenlerin, kendi iç denizine yelken açanların, bir kartalın kanadında uçanların, teknelerin taşıdığı ölü balıkların hüznünü yüreğinde duyanların, yüzyıl süren uykularından uyananların, unutanların, unutup yeniden hatırlayanların, masumiyetini kaybedip bulanların, isyan bayrağını açanların, ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1005 Karanlığın İçinde/ İbrahim Nasrallah/ Çeviren: Arzu Nalbantoğlu/ Pupa Yayınları/ 196 s. İnsanlığın belleğinden hiçbir zaman silinmeyecek Filistin katliamları, edebiyat severlerin daima hatırlayacağı bu yapıtta vücut buldu. “Karanlığın İçinde”, hayatta kalma savaşımı veren sivil halkın, savaşın içinde mermi, havan topu ya da füzeler ile karşılaştığı anların kaydını tutmuş. İbrahim Nasrallah, aynı zamanda kendi vatanında mülteci olarak yaşamanın çöküntüsünü, her yerde kimliksiz olmanın sıkıntısını aktarıyor okura. İki isimsiz anlatıcının anıları, şu an ile bitmiş arasında, döngüsel biçimde kurgulanıyor. Salt Okunur/ Aylin Sökmen/ Pupa Yayınları/ 154 s. “Mehmet’in karşısında içi boş ve soluk bir kukla vardı. Gözde’ye baktıkça kendi başarısızlığını düşünüyor, yaratabileceği bir varlığın bu kadar bulanık oluşu onu iyice hırslandırıyordu. Bulanıktı ama sandığından daha zeki bir oyuncak oturuyordu karşısında. Sahil balıkçısında rakı içen, cilveli olmaktan çok uzak, tahmin ettiğinden daha soğuk ama sinsi bir kadın.” Aylin Sökmen, öykülerini “Salt Okunur” adıyla okuyucuya sunuyor. Hangi Dildedir Aşk?/ Menekşe Toprak/ Yapı Kredi Yayınları/ 104 s. “Kendini karakalem desenlerle çizilmiş, ışığı pastel beyaz bir renkten ibaret bahçede buluyor nihayet. İnsanlar hareket halindeler burada. Favorileri çenesine dek inen genç bir adamla göz göze geliyor. Baba, baba! diye sesleniyor adama. Ama insan babasından daha yaşlı olur mu? Hayır, bu babası değil, her gün kahveye gelen o güzel yüzlü, sıcak, ama sıkkın bakışlı delikanlı.” Menekşe Toprak, ikinci öykü kitabı “Hangi Dildedir Aşk?”ta coğrafyalar, kimlikler, kültürler arasında gidip gelen kahramanların bulunduğu sekiz öykü anlatıyor. Ütopya/ Thomas More/ Çeviren: Çiğdem Dürüşken/ Kabalcı Yayınevi/ 358 s. Edebiyatta ütopya türünde yazılmış eserlerle ilgilenen herkes bilir ki, ütopya kelimesi Thomas More tarafından türetilmiştir. Bu kelime Yunanca utopeia, ou (yok, değil) ve topos (yer) sözcüklerinden gelir ve ‘yokyer’, ‘yokülke’ anlamına gelir; ama Thomas More’un Ütopya’sı gibi her insanın yaşamak istediği bir yer olunca, sözcük SAYFA 36
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle