Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İlkler ülkesi Anadolu Anadolu ‘ilk kent’, ‘ilk devlet’, ‘ilk tekne’, ‘ilk sikke’ ile arkeolojide ‘lider’ ülke oldu! Ë Özgen ACAR ayıs ayı yine geldi! Mayısın ikinci yarısında, dünyada olduğu gibi, Türkiye’de sayıları 100’e yaklaşan müzelerimizde de, bazı önemli yokluklar ve sorunlara karşın, “Müzeler Haftası” kutlanacak! Son pazartesi günü de Denizli Pamukkale Üniversitesi’nin şemsiyesi altında, “31. Uluslararası Kazılar, Araştırmalar ve Arkeometri Çalıştayı” başlayacak. Türk ve yabancı bilim insanları ülkemizde, yılda yaklaşık 300 arkeolojik kazı ile 500 kadar yüzey araştırmasını ve müze incelemesini gerçekleştiriyorlar. Her iki olayın ortak paydasını oluşturan, “arkeoloji, sanat tarihi, müze, sergi” bağlantılı yayınların bu yıl 11.sini sunuyoruz. Geçmiş yıllarda 150 kadar kitabı tanıtırken, önceki yıl bu sayı 190’a çıkmış, geçen yıl 200’ü aşmıştı. Tüm ülkeleri sarsan ekonomik bunalım, Türkiye’de bu alanda yapılan yayınları da olumsuz etkilemiş olacak ki bu yıl karşınıza 150’yi bulmayan yayınla çıkıyoruz. Sevindirici olan nokta ise bu alanda ilk kez geçen yıl tanıtmaya başladığımız çocuk kitaplarının boy göstermeyi daha seçici sürdürmeleridir. Oldum olası söylediğimiz bir şey var! Türkiye, bilim dünyasında en önemli yeri; tarihsel, kültürel ve dinsel mirasının eşsiz zenginliğinin yarattığı, arkeoloji ve yan bilim dallarındaki çalışmalarla öne çıkıyor. Anadolu’nun, “arkeoloji biliminin laboratuvarı” oluşu, her geçen gün insanlığın geçmişi ile ilgili yeni buluntuları insanlığa sunuyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine yoğun bir arkeolojik çalışmaya rastlanmıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın azimle ve özveriyle sürdürdüğü, dünyada pek benzeri görülmeyen bu geleneksel çalıştay, yabancı yayınlarda övülüyor. Ayrıca Bakanlığın, toplantıya sunulan bildirileri yayımlayıp araştırmacılar için kalıcı başvuru olanağı sağlaması da kutlanacak bir özellik. Basınımız, her nedense izlemediği bu çalıştaylarda açıklanan Türkiye çıkışlı önemli arkeolojik buluntular, daha sonra yabancı basında yayımlandığında “mal bulmuş mağribi gibi” Türk okuruna özetle çevirerek duyuruyor. Geçen yıl Urfa Göbeklitepe ile “Âdem ve Havva’nın cenneti” bağlantısı, Efes’te “Kleopatra’nın Kızkardeşinin Mezarı” gibi haberler, yabancı basından gecikmeyle Türk okuruna aktarıldı. Geçen yıl çalıştayın kapanış konuşmasını yapan Roma Üniversitesi’nden Prof. Dr. Marcella Frangipane’nun şu sözleri, Anadolu konusundaki düşüncelerimizi abartmadığımızı kanıtlar: “Şimdiye değin bilgilerimiz Türkiye sınırları dışındaki bölgelerde yapılan çalışmalara dayanmaktaydı. Yeni kazılar bize eski bilgilerimizin ne kadar eksik ve hatta yanlış olduğunu gösterdi. Sayıları her yıl artan kazılarla yalnız Türkiye’nin değil, bütün uygarlığın tarihi değişmekte! Bu durum, Türkiye’yi arkeoloji alanında ‘lider ülke’ konumuna getirdi.” İtalyan profesör konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Son yıllarda sürdürülen Türkiye’deki arkeolojik çalışmalar, tüm Yakındoğu ve daha genel anlamda, tüm M antik AvrupaAsya evrenine ait uygarlık tarihinde ‘devrim’ olacak biçimde nitelendirilecek yenilikler getirmiştir. Bu yönden bakıldığında, Doğu Anadolu’da Fırat boyunca ve Orta Anadolu’da yapılan araştırmalarda bulunan, en erken tarımla uğraşan topluluk yerleşimlerinin kökenine, av ve ürün toplama ekonomilerinin, üretim ekonomilerine dönüşümü sürecine, ‘neolitik (cilalı taş)’ yeni toplumların gelişme ve yayılma dinamiklerine ilişkin görüşümüzün ne denli değişikliğe uğradığını görmek yeterlidir. Böylece insanlık tarihi köklü ve geriye dönüşü olmayan biçimde değişime uğramıştır. Öte yandan, Türkiye’nin çeşitli yörelerinde sürdürülen daha ileri evre neolitik konulu diğer araştırmalar, neolitik toplum modellerinin Yakındoğu, Avrupa ve Akdeniz’de yayılma sürecine ilişkin yeni görüşleri ortaya koymaktadırlar. Yine Anadolu’nun doğusunda bulunan ‘ilk kent (protourbano)’ ve ‘ilk devlet (protostatale)’ yaşam merkezleri ile bunların günümüzde daha çok bilinen Mezopotamya’daki kentsel ilk uygarlıklara oranla, büyük ölçüde kendilerine özgü oldukları ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca Doğu ve OrtaBatı Anadolu’da IV. bin ve III. binyıla ait sit alanlarında son yıllarda sürdürülen yoğun çalışmalar, kalkolitik (bakır taş çağı) ve Eski Tunç Çağı’na ilişkin önemli verilerden başka, en erken devlet sistemlerinin oluşumunda rastlanan sorulara yeni görüş açıları getirilmektedir. Daima stratejik bir öneme haiz olan Anadolu’nun antik evrelerde de bir yandan Mezopotamya dünyası ile öte yandan da Kafkasya, Balkan ve Akdeniz yöreleriyle ilişkilerinde yeni önemli yanıtlar da son yıllarda yine Anadolu arkeolojisinden sağlanmıştır.” Bir başka örneği de denizaltı arkeolojisinden biz verelim! Dünyada denizaltı arkeolojisini Türkiye’de kuran Amerikalı prof. Dr. George Bass’ın şu sözünü anımsayalım! “Tekne yapımının tarihi beş bin yıl kadardır. Her yıl bir tekne batmış olsa Anadolu kıyılarında en azından beş bin batık vardır!” Bir de ne görüyoruz? İstanbul Marmaray kazılarında Yenikapı’da 8400 yılık kürekler bulunuyor… Tekne yapım tarihi bir anda üç binyıldan fazla geriye gidiyor. Ya Japonlar krediyi verirken “UNESCO’nun denetiminde arkeolojik kurtarma kazıları yapılsın!”, demeselerdi, İstanbul’un tarihi nasıl aydınlanacaktı? Ya da barajların yer seçimlerinde Japonların yaklaşımı uygulansaydı, o zaman belki de Prof. Frangipane’nin söylediğinden daha da eski “ilk devletler” ve “ilk kentler” Dicle ve Fırat üzerinde yapılan baraj suları altında kalmamış olacaklardı. Bu “ilk tekne”ye Lidya’da basılan “ilk sikke”yi de eklemek gerekir! ? Türkiye ve Bulgaristan’daki iki belediyenin AB’nin şemsiyesi altında; yörelerindeki arkeolojik ve tarihsel araştırmaları buluşturan, üç dilde yayınlanan bir kitap. AnadoluAvrupa kültür iletişiminin Trakya’daki bir halkası irdeleniyor. Adı: The Archaeology of Nakhichevan, Yazarı: Veli Bakhshaliyev, Catherine Marro, Yayımlayan: Ege Yayınları, Sayfa: 118 Komşu Nahçıvan’daki 10 yıllık arkeolojik buluntuları aktaran kitap, Kafkasya ile Anadolu arasındaki bağlantıları değerlendirecek önemli ipuçlarını veriyor. Kaya resimlerinden, taş gereçlere ve seramiklere kadar pek çok ortak buluntu Türkiye’nin doğusunda çalışan bilim insanlarına ışık tutuyor. Adı: The Greek And Latin Inscriptions In The Burdur Archaeological Museum, Yazarı: G.H.R. Horsley Yayımlayan: İngiliz Arkeoloji Enstitüsü CUMHURİYET KİTAP SAYI 1005 Arkeoloji ve Eski Diller Adı: Tarihöncesi İnsanları, Yazarı: Robert J. Braidwood, Çeviri: Bilgi Altınok, Yayımlayan: Arkeoloji ve Sanat, Sayfa: 286 Tarih öncesi insanın çeşitli evrelerini ve toplumsal değişimlerini Türkiye’deki kazılarıyla da araştırmış olan ünlü arkeoloğun bu kitabı, yalnız konunun uzmanlarına değil, herkese hitap ediyor. Adı: Tanrıça ve Boğa, Yazarı: Michael Balter, Çeviri: Selen Hırçın Riegel Yayımlayan: Homer, Sayfa: 352 Tarımsal devrimi gerçekleştirmiş “neolitik (cilalı taş)” devri insanın yaşadığı Konya Çumra’daki Çatalhöyük, uygarlığın doğuşuna en önemli ışıkları tutan bir yerleşmedir. Bu höyüğün katmanlarının insanın geçirdiği evrelere ilişkin verileri şaşırtıcıdır. Dünya arkeolojisinin gözü daima Çatalhöyük’te olmuştur. 40 yılı SAYFA 10 aşan arkeolojik çalışmalar ile Çatalhöyük yalnız bir kazı alanı değil, arkeoloji dünyasına çeşitli dallarda bilim insanları yetiştiren bir “okul” da olmuştur. Kitap bu okulun yaşanmış anılara dayalı öyküsünü Çatalhöyük yerleşmesi ile bütünleştirerek anlatıyor. Adı: Toprağın Altındaki Arkeoloji Yayına Hazırlayan: Nezih Başgelen, Yayımlayan: Arkeoloji ve Sanat Sayfa: 127 Tarihi toprağın altından gün ışığına çıkaran arkeoloji bilimi bağlantılı olarak, ünlü Türk arkeologlarının 1980 çalışmaları ışığında yaşanan sorunlara, önerilerine, kazılarına ilişkin değerlendirmelerini derleyen bir yayın. Adı: Hitit Kralı IV. Tudhaliya Yazarı: İlknur Taş Yayımlayan: Arkeoloji ve Sanat Sayfa: 383 Mısır firavunları, kralları ve kraliçeleri hakkında çeşitli belgesel ve öyküsel kitaplar dünyada “çok satan” kitaplar arasındadır. Arkeologları ile eski dil bilimcilerinin buluntularına dayanarak, sokaktaki adama, turiste hizmet edecek türde kitapların ülkemizde de yayımlanmasında sevindirici yeni adımlar atılıyor. Günümüzden 3250 yıl önce yaşamış Hitit Kralı 4. Tudhaliya’nın siyasal yaşamını, çivi yazı metinlere dayalı olarak irdeleyen bu doktora tez çalışması, yalnız komşularla ilişkilerini değil, dönemin toplumsal yaşantısına da ışık tutuyor. Türk öykücüler, kendilerine önemli bir esin kaynağı olacak bu yapıta dayalı olarak, Türkçe ve İngilizce öykülerle 4. Tudhaliya’yı ve Hitit uygarlığını dünyaya tanıtacak kitaplar için inşallah masalarının başına otururlar. Adı: Yıldız Dağları ve Yakın Çevresi Tarih Araştırmaları, Yayına Hazırlayan: Yayın Kurulu, Yayımlayan: Arkeoloji ve Sanat, Sayfa: 199