Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ İTÜ Mimarlık Fakültesi’nin de temelinin atılmaya başlandığı yıllardır. Bu dönemde eğitim gören öğrenciler yenilikçi ve devrimci bir ortamda yetişmişlerdir. İnceoğlu, “Anılarda Yalnızlar”da, Türk akademik hayatının o günlerini yaşamış olanların tanıklıklarına başvuruyor. Türk mimarlık eğitiminin öncül adları, anıları ve yaşamöyküleri ile döneme ayna tutuyor. Aşk Üçlemesi/ Atilla Birkiye/ Özgür Yayınları/ 312 s. Atilla Birkiye’nin “Aşk Üçlemesi”nde üç “kısa” roman yer alıyor. “Son Yemek”te, darbe sonrasının yarattığı kâbus atmosferinde esin kaynaklarını yitirmiş bir yazarın içine düştüğü ilk bakışta “nedensiz” gibi gelebilecek olan kuşku/korku durumu, bunalımı yansıtılırken, kendisiyle birlikte olduğuna inanamadığı sevgilisi Selma’ya olan tutkulu aşkı anlatılıyor. “Soldan Soğa”, adlı anlatıda sevgilisinden (Selma) ayrı düşmüş yazarın yazma serüveni, yanılsama ile gerçek, rastlantı, kuşku, platonik aşk, felsefenin “var mı yok mu” gibi temalarıyla birlikte anlatılıyor. “Bir Aşk Bilmecesini Nasıl Çözebilirsiniz?”de ise Selma ile yazarın çevresinde gelişen kadınerkek ilişkileri anlatılıyor. Ayazdan Önce/ Henning Mankell/ Çeviren: Fatoş Dilber/ Altın Kitaplar/ 448 s. Dedektif Wallander’ın kızı Linda emniyet güçlerine katılmak üzere Ystad’a gelir. Babasının kural tanımadan olaylara yaklaşımı, ani öfke parlamaları gibi bazı niteliklerine sahip olan Linda, bir anda kendini olayların içinde bulur. Ystad’ın dışındaki ormanda, polis korkunç bir şey bulur: Kesik bir baş ve dua edercesine birbirine kenetlenmiş iki el. Ayrıca kurbanın yanına bırakılan İncil’in sayfalarının kenarlarına karalanan notlar... Bu olayın ardından, evcil hayvanlara saldırı dahil bir dizi korkunç olay meydana gelince, Dedektif Wallander tüm bunların bir başlangıç olduğundan ve insanlara yönelik daha şiddetli saldırılar olacağından korkmaya başlar... Kardinal Guzman’ın Belalı Çocukları/ Louis de Bernieres/ Çev.: Gülden Şen/ Altın Kitaplar/ 462 s. And Dağları’ndaki Cochadebajo köyünde maço filozof, gerçeküstü yolculuklar yapan bilge bir Kızılderili ve doğru yolu seçtiklerini iddaa eden hayat kadınları, anarşi yaratmaya devam ederler. Bu yasa ve sınır tanımayan ütopik toplum, içinde her türlü günahı barındırdığı halde adeta bir engizisyon görevlisi kadar fanatik olan Kardinal Guzman’ın yeni hedefi haline gelir. Kardinal’in peşindeki kana susamış ordu, insanların ruhlarını kurtarmak uğruna onları yok etmeye gönüllü olurlar. Kardinal’in ordusu, yürüyüşleri sırasında pek çok yerde katliam yapar. Ancak, köye yaklaştıkça bir dizi saçma, ürkütücü ve gerçeküstü olayla karşı karşıya kalırlar... Çağdönümü ve Marksizm/ Mehmet Özgen/ Pencere Yayınları/ 216 s. “20. yüzyılın başında, başta emperyalizm olgusu olmak üzere dönemi belirleyen değişimler yeni bir tarihsel bağlam yaratmış ve sonuçta solda ayrışmalara, yeni tür partilerin doğuşuna yol açmıştı. Benzer çapta bir değişim, Soğuk Savaş’la birlikte esaslı bir politik yeniden mevzilenmeyi gündeme getirdi. Bu süreçte patlak veCUMHURİYET KİTAP SAYI 958 ren 68 devrimi, tayin edici olmasa da, geniş ölçüde ideolojik teorik evreni değiştirdi. Ama hiçbir tarihsel dönemeç, 1980 ve 90’lı yıllar kadar Marksizmle onu eylem kılavuzu olarak seçenler arasında ve sosyalizmle toplum arasında yeni bir ilişkinin zorunluluğunu bu denli dayatmadı. Evvelki dönemeçler temel olarak politik stratejilerde değişimi gündeme getiriyordu. Ne var ki içinde bulunduğumuz tarihsel eşik 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçiş gibi, bir yüzyıl çevrimini değil, ortaya çıkan bütün tezahürleriyle bir çağın kapanışını ifade etmektedir.” Mehmet Özgen’in bu yapıtı, prodeterminist açıdan tarihsel materyalizm üzerine bir deneme... Gökyüzü Düzen ve Karmaşa/ JeanPierre Verdet/ Çeviren: Orçun Türkay/ Yapı Kredi Yayınları/ 160 s. “Birbirini izleyen gündüzle gece, biçimleri değişmeyen takım yıldızların sürekli dansı, Ay’ın evreleri ve mevsimler: Gökyüzünün düzeni her zaman için insan imgelemini etkisi altında bırakmış, en eski bilimlerden birinin, gökbilimin doğmasına yol açmıştır. Ayrıca mitler, söylenceler ve fantastik masallar yaratılır gökten hareketle. Ne var ki bazen bu güzelim kozmik düzen beklenmedik ve görkemli olaylarla sarsılır. Eskiden bu türden olayların nedeni anlaşılamadığından insanlarda büyük korku yaratmışlardır. Ama gökyüzü yıldızların parladığı, hatta bulutların gezindiği noktadan başlamaz, ağaçların tepelerine dokunur, filizleri okşar. Çoğu zaman da öfkelenir, yağmur, kar, dolu yağdırır: Dünyamızdaki düzen göklerden çok daha hassas, çok daha tekinsizdir.” Gökbilimci JeanPierre Verdet, hem olağanüstü öyküleri derliyor hem de gökyüzünün yasalarını tanıtıyor. Dua Saatleri Kitabı/ Rainer Maria Rilke/ Çeviren: Yüksel Özoğuz/ Yapı Kredi Yayınları/ 150 s. “Kayıp giderken o an, dokununca bana/ parlak, madeni bir vuruşla:/ Titrer duyularım. Duyumsarım: Muktedirim–/ tüm boyutlarıyla günü yakalamaya./” ‘Studenbuch’, Almancada, ortaçağda oldukça yaygın olan dua kitaplarına verilen addır. Ünlü ressamların resimleriyle süslenen bu kitaplar, giderek soylu kişilerin huzura kavuşmak için sık sık başvurdukları yapıtlara dönüşür. Rainer Maria Rilke’nin “Studenbuch” adlı yapıtı da bir tür dua kitabı. “Dua Saatleri Kitabı”, Lirik Ben’in, bir rahibin, tanrı arayışını, dualarını, sorularını ve çelişkilerini anlatıyor. Koçi Bey Risaleleri/ Haz.: Seda Çakmakcıoğlu/ Kabalcı Yayınevi/ 320 s. “Padişahımızın malumu olduğu üzere Osmanoğullarının ulu soylarından gelen padişahlar arasında, her şeyden önce memleketinin genişliği, hazinenin çokluğu ve ululuk yönünden en üst mertebeye çıkanı merhum ve mağfur Sultan Süleyman Han’dı. Ve yine âlemin bozulmasına sebep olan haller dahi onun zamanında ortaya çıktı; ama devlet gücünün en üst mertebesinde olduğu için belirtileri o zamanda duyulamasa da birkaç senedir ki artık görülür oldu. Nedimler ve diğer yakınlar, padişahın huzurı hümayununda kendilerine yer ve rütbeler bulup, saltanat işlerine müdahale eder, veziri âzamlara nice olmayacak teklifler eder oldular. Eğer onlar isteklerine müsaade etmezlerse hepsi gönül ve fikir birliği edip, huzurı hümayunda fırsat buldukça haklarında nice iftiralar edip, padişahın gazabını hiç durmadan kışkırtarak günahsız yere kimini katl, kimini sürgün ettirdiler ve kiminin de varını yoğunu aldırıp, pek çok hakaretlere uğrattılar.” Bu kitap, küçük yaşta tahta çıkan Sultan IV. Murad’a 1631 yılında sunduğu devlet idaresi ve IV. Murad’ın ölümünden sonra tahta çıkan I. İbrahim’e devlet teşkilatı hakkındaki sorunlara geçmişteki örneklere dayanarak önerdiği tedbirleri içeren risalelerden oluşuyor. Middlesex/ Jeffrey Eugenides/ Çeviren: Solmaz Kâmuran/ İnkılâp Kitabevi/ 640 s. “Middlesex”, kuşaklar boyunca kişiden kişiye geçip sonunda küçük bir kız olan Calliope’nin bedeninde şekil bulan bir genin sürükleyici öyküsü... Calliope’nin büyükannesi ve büyükbabası 1922 yılında İstiklal Savaşı nedeniyle Bursa’nın kendi halinde, tenha bir dağ köyünden kopup binbir sıkıntı ve macerayla sanayi şehri Detroit’e göç eder ve kendilerine eskisine hiç benzemeyen yeni bir hayat kurarlar. Eski hayatlarından ellerinde kalan bir rüya tabirleri kitabı ve içinde bir zamanlar ipekböceği kozalarının durduğu ahşap kutudur. Ama kendilerinin bile farkında olmadıkları bir başka şeyi daha taşımışlardır yeni ülkelerine, bozuk bir geni... Koca/ Dean Koontz/ Çeviren: Mehmet Gürsel/ İnkılâp Kitabevi/ 432 s. Bilinmeyen biri, “Karın elimizde. 2 milyon dolar karşılığında ona kavuşabilirsin” diye bahçıvan Mitchell Rafferty’i aradığında, bahçıvan kendisine kötü bir şaka yapıldığını düşünüyordu. Cep telefonu çaldığında bir müşterisinin bahçesine kına çiçeklerini dikmekle meşguldü. Ama şimdi pırıl pırıl bir yaz günü, o sıradan banliyö mahallesinde olduğu yerde kalakalmış, o güne dek hiç yaşamadığı kâbus dolu bir telefon konuşması yapıyordu. Hattın diğer ucundaki her kimse, oldukça ciddiydi. Mitch’in karısı elindeydi ve ona sağ salim kavuşabilmesi için istediği bedeli söylüyordu. Mitch’in parayı denkleştirip denkleştiremeyeceği arayan kişinin umrunda değildi. Mitch ne yapıp edip o parayı bulmalıydı. Tabii eğer karısını seviyorsa... Venedik’te Kar/ Nicolas Remin/ Çeviren: İ. Yunus Soner/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 354 s. 1862 yılında Venedik, Avusturya ordusu ve kar tarafından esir alınır. Avusturya İmparatorluğu’nun üst düzey bir görevlisi bir geminin kamarasında öldürülmüş olarak bulunur. Görevlinin yanında taşıdığı son derece önemli evraklar da kayıptır. Cinayeti çözmek, yoksul düşmüş asil bir Venedikli ailenin son ferdi olan Commissario Tron’un görevi olur. Avusturya ordusunun meseleye el koyması bile onu engelleyemez. Çünkü hayranı olduğu Principessa di Montalcino tehlikededir. Bu sırada Venedik’te bulunan Avusturya imparatoriçesi Elisabeth de Tron’un bu cinayeti bir an önce çözmesini ister... Çeviri Üzerine/ Paul Ricœur/ Çeviren: Sündüz Öztürk Kasar/ Yapı Kredi Yayınları/ 60 s. “Çeviri Üzerine”, Paul Ricœur’ün verdiği üç konferans metnini bir araya getiriyor. Dilin konukseverliği, kusursuz çeviri hayali, dillerin çeşitliliği, ötekinin dil dünyasında yaşama hazzı gibi olguların kıyısında, Antoine Berman, Walter Benjamin, Sigmund Freud gibi düşünürlerin limanlarına da uğrayan Ricœur, kültürün vazgeçilmez dinamiği olan çeviri ve çeviri edimi üzerine düşünüyor. ¥ SAYFA 33