23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Julien Gracy (19102007) ¥ Mustafa, Şinasi’ye bir bardak şarap!... Sonra gazetelerin arasından, “Karşı”yı çıkardı... İlk boş sayfasına bir şeyler yazdı: Al kitabını, dedi... Aldım, yazdığı yazıyı okudum... Bakın ne yazmış: “Şinasi Nahit Berker’e, Satış anında kolay yırtılabilmesi için ithafımı bu sayfaya yazdım. 12.XI.1949 Orhan Veli” 1543 Özgür Edebiyattaki (Ocak/Şubat, 2008), “Şiirin Önündeki Engel Hayal İkamesi” başlıklı yazının final paragrafıdır. “Öte yandan, en başından beri tüm yukarda anlatılanların farkında olan bir şair için gereken 500 okuyucudur. Vefakâr, sağlam, idrâk, inat, izzet, yani ahlâki inanç sahibi, daimi 500 kişi. Yirmisinden, ellisine kadar seni okuyan, çocuğuna da seni tavsiye eden 500 kişi, diyenar müşterisi değil, banka ziyaretçisi hiç değil, ilm ve feyz ortağı, hikmet ve bilgelik sevdalısı 500 kişi. Şiire verilmiş uzun yıllar sonrası, böylesi bir serveti edinebilen, menzile ulaşmıştır. Öteki bağlamda, şiire olan ilginin azalması, kapitalist medeniyetin popüler kültürüne ilişkin bir meseledir, ki o, o şairi ve şiirini bağlamaz.” Oktay Taftalı (Ülkemiz şairleri birbirini okusun ben ona da fitim. Memet Fuat, “Şiir kitapları satış rakamlarından, şairlerin bile birbirlerini okumadığı anlaşılıyor” buyurmuştu.) 1544 Verimli olamadığım düşüncesiyle canlı söyleşilerden kaçınırım. Benimle söyleşmek isteyen sorularını yazılı olarak yollamalıdır. VARLIK dergisinin Senelerce Senelerce Evveldi için yolladığı sorulardan etkilendim. Yazarının sorularından romanımı (ç)özümlediği anlaşılıyordu. Onları alt alta okuduğum zaman, kitabı deşifre edebilen bir tanıtım yazısıyla karşılaşmanın sürprizini de yaşadım. Enver Ercan’ı arayıp, “Kim bu Ceyda Demircioğlu?” dedim. Yirmiiki yaşında biı edebiyat filiziymiş. Enver Ercan’ın da ondan umutvar olmasına sevindim. (İlk fırsatta Ceyda’yla tanışmalıyım.) 1545 Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa’dan: “Yine sağcılığa geliyorum. Sağcı olmak çok güç hatta imkânsız. Evvela memleketimde en cahil ve budala insanlar sağcı. Yahut da aşikâr şekilde hain ve ahlâksız. Peyami Safa... Peyami Safa’dan iğrencine tesadüf edilir mi?” “Yahya Kemal bizim için çok şey yaptı. Fakat o da ufuklu değildi. (Benim için hele müthiş şeyler yapabilirdi. Neleri kolaylaştırmazdı. Bunları yapmadı.) Fakat o da ufuksuzdu. Türkiye’de mahpustu. Yahya Kemal’in şark musiki zevki ve muhabbeti zannetmemki benim gibi olsun.” 1546 Otomobillerinde sigara içerken külünü ve izmaritini yola atan mecuz/ler, sizin nereli olduğunuzu biliyorum. (P)istanbullusunuz siz! 1547 ”Ekim (1976) Dostoyevski’nin Cinler adlı romanına iki CUMHURİYET KİTAP SAYI 946 yıl arayla yeniden başladım. Bu kere ara vermeden bitireceğim. Geçen yüz yıl ortalarında Rusya’nın durumu, bizim şimdiki durumumuzdan daha ileriymiş, öyle anlaşılıyor. Bizdeki cehalet çok onur kırıcı. Kimse bir şey okumuyor. Ya yazarlar? Onlar sadece yazıyorlar.” Bir Defterden Melih C. Anday, Everest (Dipnot: Otuz yıl sonraki durum daha vahim. Vasat yazarlar gündeme oturmak için bilumum edeb(iyat)dışı girişimlerden medet umar oldular.) 1548 İngiltere’deki yayıncım TELEGRAM’ın baş editörü, ödüllü şair Rebecca O’Connor’dan (doğ. 1975) bir çeviri girişimi: ARTIK SÖZCÜKLER Sana yollamadığım mektup demetinden dem vurmak isterdim ve yatakta nasıl pijama giymeye başladığımdan, bana Bayan Warby derler ve bana itaat etmek zorundasın diye aya diklenmeye kalkıştığımdan. Ve sana o hazzı anlatmak isterdim, yakında kavuşacağımızı duyunca suya takla atarak mı dalacağımdan. 1549 Londra’daki otelimin karşısında, yarım milyon kitaptan mürekkep, Avrupa’nın en büyük kitabevinin (Waterstone’s Piccadilly) konuşlandığını yineliyorum. Binaya komşu yalın St. James Kilisesi’nin mimarı, Büyük Britanya’nın Sinan’ı, Sir Christopher Wren’dir. Kilisede öğlenleri ve hafta sonu akşamları klasik müzik konserleri verilir. Aralık ayında Londra’dayken, kilisenin ilan panosunda Eren Aydoğan adını görünce heyecanlandım. Girişteki halkla ilişkiler masasında, müzisyenimizle ilgili el ilanına define haritası gibi sarıldım. Yakışıklı Eren hem de ödül sahibi bir piyanistti. Akademisyen yorumcu Yonty Solomon onun için, “O müthiş yetenekli, gerçek bir virtüözdür” demişti. Konser günü Londra’da olmayacaktım ama Eren Aydoğan adını hafızama nakşettim. Soyadındaki şanlı “ğ” harfine sahip çıkmasını da benimsedim. 1550 (Kaynak: DPPMDP) 1117 Şubat haftasında, ülkedeki ulusal gazetelerin ortalama günlük satışı 5.1 milyondu. Toplamdan spor gazetelerinin skoru düşülürse, net satış 4.7 milyon. Bu toplama göre Türkiye’nin en çok satan gazetesi Zaman (751 bin). Onun %95’inin satış yerine, abonelere bedelsiz dağıtıldığı vurgulanır. Demek ki haftalık satış rakamı 4 milyon. 70 milyonluk Türkiye’de ulusal gazetelerin günlük toplam satışı 4 milyonken, 60 milyonluk B. Britanya’da yalnızca The Sun ve The Daily Mail’in satışı 4.5 milyondur. Türkiye’de bir gazetenin fiyatı 50 Yenikuruş’un altındayken, her gün 3 milyon dolar değerinde ekmek çöpe atılmaktadır. Sonuç yoksulluk edebiyatı yaparak rafa kaldırılmayacak denli ürkütücüdür. Bu istatistiklere neden mi başvurdum? Gazete okunmayan bir ülkede, kitap okunmuyor diye hayıflanmanın anlamsızlığını vurgulamak için olamaz mı? (100 Temel Eser,101 Dursun Keser, 102 Fadime Heder, 103 İmdat Yeter...) ? SAYFA 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle