Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şiir Atlası CEVAT ÇAPAN Pablo Armando Fernández/ Şiirler/ Çeviren: Ayşe Nihal Akbulut ‘Bir köprüsü var arkadaşımın, kavgadan, gözü peklik ve emekten bir köprü’ yılların geçmesinden korkusu olmayan bir adam, sevecenlikle temiz yüreklilikten korkmayan, olmam gereken çocuk, elini bırakıp gittiğimde, yineledikleri kulağımdan hiç aklımdan çıkmasın diye şu ya da bu kavram. Anam istemez yüzü yer olsun benden ötürü. Anam yalan söylemeyeyim ister, istediği özgür ve olduğum gibi biri olmamdır. Acı çektiğimi görmek istemezdi zaten korku ve kuşku yetişkinlerin başına gelen kötülüklerdir benimse çocuk olmamı ister anam. Bizim bu halimizi kim görecek olsa anlamayacaktır hiçbir şey: yaşlarımız tutuyor, bunun dillendirilmesini istemezbeni doğuran anadır gerçi tam da benim şimdi olduğum yaşlarda. Kardeş olabilirdik onunla; benden az büyük ablam olabilirdi. Arkadaş olabilirdik: onun belleğiyle benimki denk düşüyor ikimizin de genç olduğu bir zamana. (Küçüktüm, ama anımsıyorum, nasıl mutlulukla şarkılar söylediğini görürdüm çocukları arasında; çocukluğumuzu paylaşırdı bizimle.) Anam beni dur duraksız kavga verirken görmek ister acıya ve korkuya karşı. Ağır gelirdi bilse, bu yaşta ben, onun beni dünyaya getirdiği zamanki yaşında, yaşlı bir babayım, o da benim tatlı kız çocuğum. Alnının doğrusuna bakarak, sırtını dönüp ardına bakarak ve profiline, değişmemek üzere çizdiği güçlü elleriyle. Yalnız başına, ve camdı, altındı teknesinden akan, yaratılmış olan her şeyin gövdesi, tükenişinin gelip çattığı o saate değin. Kıyılarda, çamurlu çalılıklar, kül ya da tüten leşler; yıkıntılar. Ve tepe, insanın kendisi, diyor tarih ölülerin ağızlarından, doğmuştu suların üstüne. Kendi çekirdeğine vardığında, artık bir insan değildi, kocaman bir ağaçtı, dalları, sayısız kürek, boyu bosu, birbiriyle boy ölçüşen bir dolu tekne ve yanıbaşında altın top bir çiçek. Önünde gördü, yanlarında ve ardında tepenin çoğaldığını, kesin bir sayıya varasıya, eşit parçalara bölünerek, her biri eksiksiz, tam, ve her seferinde kendisi olduğunu sularla ışıklar arasından gelenin. Modulor Ülküsel Ölçüler Çünkü metal boğazı çan kulesinin ocak taşlarına yüzüstü yapışabilir avlunun. Kopan gümbürtüden, kapkara taşlar, sesini boğmuştur. Çünkü kız iğneyi bırakabilir gergefin üstünde. Hayvan semer koşulmaya karşı direnebilir ve pazar yemişsiz kalabilir. Pusulanın iğnesi titreyip şaşabilir, gezegenleri sarıp saklamayı başaramayan küreleri bereleyerek. Ve araç gereç ve tahıl taneleri ve sözcük ilgisizce küçümsenerek bir köşeye itilmiş kalmış. Ama taşlara bu kadar da bakmak zorunda değilsin. Sessizliğin içindeki sunakları dikmen gerekmez. Dövüp yıkman gerekmez küçücük yabancı cepheyi. Sıkıp soğurman gerekmez bunca kapkara yüreği. Sayılara işkenceyi bırak. Onlar da bulandırır, örtbas eder. Burada ardıç, tarçın, çınar yetişmez. Burada taşlar büyür ve bizi egemenlikleriyle ödüllendirir, hep göçlerde olan kaygılı egemenlikleri, başka taşlarla bağlantı halinde, taşlar ve belirtilerle. Burada taşlar büyür ve benim öteki korkum, beriki, adımdan korku. Pablo Armando Fernández 930 Küba doğumlu ozan ve yazar. Şiir, roman, tiyatro ve deneme yazarı. Şiiri başlangıçta kişisel ve kendi dünyasına kapalı başlar, sonraları ise kendi bireysel tarihi ile dış dünyadaki tarihi birleştirdiği yapıtlarla sürer. 19451959 yılları arasında ABD’de sürgün yaşayan ve Küba devrimiyle birlikte yurduna dönen ozan, 1968’de Casa de las Americas Şiir Ödülü’nü, 1983 ve 1995’te Yazın Eleştirisi Ödülü’nü, 1996’da Ulusal Yazın Ödülü’nü almıştır. 1 Bir köprüsü var arkadaşımın getirir ve götürür (hep dönmektedir kendisi geriye) sevilenin sevgisini, sevgiliye. Bu köprü çelik, kaya ve ışıktan. Yaşamla ve dünyayla dolu bir köprüsü var arkadaşımın, kavgadan, gözü peklik ve emekten bir köprü. Gün geçer üstünden gece geçer, geçer mevsimler emekçiler geçer, onların hüznü ve umudu: Her gün nefrete ve ölüme direnip kavga verenlerin. Arkadaşım sevdiceğinin kollarındadır ve biri şarkı söylemektedir gün ağarıncaya dek. Arkadaşımın ve sevdiceğinin dudakları, göbekleri, bacakları dolanır birbirine, eski dünyayı birleştirecektir köprünün üstünden, ve bu dünyayı, güneş gibi, yaşam gibi yenileyecektir. Eggo’nun Doğumu Ölü ağızlar anlatıyor, insan iki ışık arasından geldi. Tekne bedeniydi onun, kolları da güçlü iki kürek. Yapayalnız fırtınalı sulardan bir boğazdan çıkan insan bir ışıktı, diyor ölüler; ardımızda bıraktığımız tarihten önce, çok önceleri önümüzdeki zamanlardan. Tepeye doğru gittiğini anlatıyorlar. Mesel Anam benim mutlu olmamı ister, istediği genç ve neşe dolu olmamdır; CUMHURİYET KİTAP SAYI 946 SAYFA 33