07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yarının kurulması için Cumhuriyet, eğitim reformu ve Dewey Prof. Dr. John P. Anton ile Prof. Dr. F. Pınar Canevi’nin yayına hazırladığı Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey başlıklı bildiri kitabında, sırasıyla Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin, Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in, Prof. Dr. Gürol Irzık’ın, Prof. Dr. John P. Anton’un, Prof. Dr. F. Pınar Canevi’nin bildirileriyle John Dewey’nin raporları ve beş makalesi yer alıyor. Ë Betül ÇOTUKSÖKEN* orum İstanbul Enstitüsü, “Yarının Kurulması Hedef 2023” savsözü eşliğinde yaptığı etkinlikler kapsamında, 2004 yılında eğitim konusunu “Forum İstanbul Eğitim Paneli” izlekli çalışmasıyla mercek altına aldı ve bu çalışmada yer alan bildirileri, Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey** başlıklı bir kitapla okurların dikkatine sundu. Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan kitabın sunuş yazısını kaleme alan Yavuz Canevi, yaptıkları çalışmanın temelinde “Eğitim konusunun önemini ve Cumhuriyetimizin kurucularının bu konudaki vizyonunu bir kez daha hatırlamak ve vurgulamak” olduğunu dile getiriyor. Prof. Dr. John P. Anton ile Prof. Dr. F. Pınar Canevi’nin yayına hazırladığı Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey başlıklı bildiri kitabında, sırasıyla Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin, Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in, Prof. Dr. Gürol Irzık’ın, Prof. Dr. John P. Anton’un, Prof. Dr. F. Pınar Canevi’nin bildirileriyle John Dewey’nin raporları ve beş makalesi yer alıyor. “PAIDEIA ya da İnsanlaştırma Eğitimi” başlıklı bildirisinde Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, “paideia” kavramını öne çıkararak “korku ve yoksunluğun azaldığı bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunarak insanların nasıl yetişeceği üzerinde” (s. 17) düşünüyor. Ona göre “paideia” sözcüğüyle dile getirilen eğitim anlayışına gereksinim vardır. “Bu, eğitilene düşünsel/bilgisel yeteneklerini ve etik yeteneklerini aynı zamanda geliştirmeyi hedef edinen ve tek tek kişiler durumunda, olabilecek en yüksek derecede bunun gerçekleştirilmesine yardımcı olan eğitimdir.” (s. 17) Ana çizgileri burada belirlenen eğitim aynı zamanda insan hakları eğitimidir. Felsefi etik eğitimle, insan hakları eğitimine dayalı bir eğitim anlayışının hayata geçmesi de ancak ayrıntılı olarak hazırlanacak ve hayata geçirilecek olan bir “felsefe stratejisi”yle mümkün olabilir. “Nasıl Bir Eğitim? Küreselleşen Dünyada Bilgi Toplumuna Geçiş” başlıklı bildirisinde Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, konuyu tarihsel konumuyla ve son yıllarda kendini çokça gösteren kültüreğitim F John Dewey lum bilincinde ve vicdanında bölünmüşlüğün yaygınlaşıp, güçlenmesine yol açmıştır. Bu bölünmüşlüğün gene toplum bilincinde ve vicdanında giderilmesi Cumhuriyetin 21. yüzyıldaki teminatı olacaktır.” (s. 69) Yazarın dikkati çektiği bölünmüşlük gerçekten de farklılıkların kendini nasıl ve ne ölçüde göstereceği/gösterebileceği konusundaki tutumla yakından ilgilidir. Türkiye’nin, özellikle karar vericilerinin, farklı içeriklerle çeyrek yüzyıldır gündeminde yer alan bu sorunu ilkin çözümlemek ve ardından da çözmek konusundaki içtenlikli tutumları dikkate almaları ge dan kaynaklanmakta; araçsal olması gereken ve çeşitlilik içinde somutlaşan “ahlak”, tam tersine amaç haline getirilmektedir. Tüm yapıtında eğitimle demokrasi arasındaki ilişkiye vurgu yapan John Dewey demokratik inancın üç öğesini şöyle belirler: “(…) eşitlik, zekâ ve eylem özgürlüğü. Eşitlik, her kişinin kendi yeteneklerini geliştirmek için fırsat eşitliği anlamına gelir. Zekâ her ne kadar eşitsiz dağıtılsa da, genelde, her kadın ve erkekte muhtelif miktarda mevcuttur ama yine de insanlığın büyük bir değeridir. Bir yaşam biçimi olarak demokraside, her birey topluma zekâ yoluyla katkıda bulunmak fırsatına sahip olmalıdır, nitekim kişi bu tür katkılar temelinde değerlendirilmeyi beklemelidir; onlardan önce değil. Eylem özgürlüğü, zekâya ve bilgilendirilmiş kanaate dayalı olarak hareket etmek demektir, aksi takdirde özgürlük yozlaşıp kargaşa ve düzensizliğe dönüşür.” (s. 80) Cumhuriyetin ilk yılları, yaşama dünyasının hemen her kesitine, ama özellikle eğitim kesitine damgasını vuran bilimsel yaklaşım ve bu yaklaşımı, çağdaş bilgiyle somutlaştıran saptayıcı, değerlendirici, yenileyici, yapıcı “rapor”lar oluşturma çabalarıyla doludur. Atatürk’ün 1924’te John Dewey’i, 1932’de Albert Malche’ı Türkiye’ye çağırmasının ardındaki neden bu olsa gerek: Ülkeyi, her öğesiyle, bilimin ışığında yeniden yapılandırmak. DEWEY’İN MAKALELERİ Dewey, Türkiye ziyareti sonrasında New Republic’te beş makale yayımlıyor. Bu makalelerin başlıkları şöyle: “Bir Teokrasiyi Laikleştirmek: Genç Türkiye ve Halifelik”, “Yeni Angora”, “Türk Trajedisi”, “Türkiye’de Yabancı Okullar”, “Türkiye Sorunu”. Genç Cumhuriyetin eğitim atılımlarında sergilediği özgün yapılanmada Dewey’nin payı büyük. Onun Türkiye’deki eğitime ilişkin amaç ve hedefleri belirlemenin önemine değinen kapsamlı raporunu yeniden okumak, günümüzün eğitim sorunlarını değerlendirirken ve 2023’e doğru yol alırken gerçekten büyük önem taşıyor. Son söz yine John Dewey’den olsun: “Eski rejimin onlara miras bıraktığı engeller muazzam. Bu engellerin iki yönü var: Bir yönü cehalet ve ekonomik geri kalmışlık mirası; diğer yönüyse yabancıların ya da ya cehaletleri ya da çıkarcı emelleri yüzünden günümüz Türkiye’sinin ruhunun ve amaçlarının gerçekten değiştiğini takdir etmesine bir türlü izin vermeyen şöhreti. Değişimin gerçekliğini reddetme tavrı devam ederse, bu tavır, Türkiye’nin değişimi etkili ve sürekli hale getirmesi için gereken yardımı alamamasına sebep olabilir. O durumda, liberal Türklerin, Türkiye’nin modernizasyonunun en güçlü düşmanlarının sözde modern ve demokratik Avrupa devletleri olduğuna dair inancı bir kez daha teyit edilmiş olacaktır.” (s. 248) ? Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü, [email protected] ** Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey/The Republic, Educational Reform and Dewey, Yayına Hazırlayanlar: Prof. Dr. John P. AntonProf. Dr. F. Pınar Canevi, Forum İstanbul Enstitüsü Yayınları: 6, Creative Yayıncılık, İstanbul, 2007, 248 s. SAYFA 25 * ilişkileri içerisinde ele alıyor.” “Toplum ve ekonomi ile bilim ve teknolojideki gelişmeler sağlıklıdır, kültürel geri kalmışlığın kaynağı okul ile eğitim, okul eğitimidir” görüşü ve yargısı, yaygın olduğu kadar yanlış ve yanıltıcıdır.” (s. 37) diyen yazar, UNESCO’nun “şiddet kültüründen barış kültürü”ne geçiş istemini çok önemli bulduğunu dile getiriyor ve şu noktaya dikkati çekiyor: “Toplumdaki iç gerilimler din, devlet ve bilim kurumları arasındaki iç kutuplaşmalardan kaynaklanır. Toplumsal barış, büyük şeytan üçgeninin köşelerinde değil; özgürlük, özerklik ve laiklik üçgeni içinde sağlanabilir.” (s. 39) TEMEL KAVRAYIŞ BİÇİMİ Eğitim sistemimizin temelindeki kavrayış biçimini “Eğitim Sistemimizin Zihniyet Sorunu” başlıklı bildirisinde inceleyen Prof. Dr. Gürol Irzık, Ders Kitaplarında İnsan Hakları Projesi kapsamında yapılan saptamaları da dikkate alarak, eğitim bağlamında her şeyden önce belirleyici olanın, eğitime ilişkin kavrayış olduğunu örnekleriyle gösteriyor. Özcü bakış açılarını içeren bir zihniyetten kurtulmadıkça eğitim sisteminin sorunlu olmaya devam edeceğinin altını çiziyor ve “eğitimde zihniyet reformu” (s. 59) yapılmasının gereği üzerinde duruyor. “Türkiye Cumhuriyeti ve Eğitim” başlıklı bildirisinde Prof. Dr. F. Pınar Canevi şu saptamada bulunuyor: “(…) giderek artan ve yoğunluk kazanan iletişim ve ulaşım koşulları, ülke dışından ithal edilen ancak eğitim birliği prensibine uygun olarak toplumsal bilince mal edilemeyen fikir ve alışkanlıkların belli kesimlerde etkinlik kazanmasına ve dolayısıyla da top rekmektedir. Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey başlıklı kitap, John Dewey’nin Türkiye ziyaretini ve Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki eğitim yaklaşımının hangi türden ilkelere ve düşüncelere dayalı olduğunu ayrıntılı bir biçimde gözler önüne seriyor. “Dewey’nin 1924 Türkiye Ziyareti ve Mevcut Arayışlar” başlıklı bildirisinde Prof. Dr. John P. Anton, eğitim olgusunu, modernliğin vazgeçilmez kavramı olan “ilerleme” kavramıyla ele alan J. Dewey’nin, Türkiye gündemli makalelerini kaynak olarak alıyor. Yazara göre “Dewey’nin Birleşik Devletler’e döndükten sonra Maarif Bakanlığı’na yolladığı “Rapor ve Öneriler” adlı belge, seksen yıl sonra bile, arada kaydedilmiş olan ilerlemeyi ölçmek için bir eğirim reformu politikası modeli olarak okunabileceği gibi, bugünün dünyasında tekrar ortaya çıkan problemleri değerlendirmekte bir rehber olarak da kullanılabilir.” (s. 78) İlerlemeci ve pragmatist bir anlayışı yansıtan “Dewey’e göre ahlak kuramı araçsaldır. Gerçekten faydalı olabilmesi için ekonomik, siyasal ve dini kurumları yeniden inşa etmekte başarılı olmalıdır. Buna göre, dinamik ve sürekli değişen bireysel ve toplumsal bir deneyim ortamının güçlüklerine karşılık değer ve eylemin kesintisiz bütünlüğü için akılcı bir eleştiri gerekmektedir.” (s. 79) Yapılan bu yorumun, şu son günlerde yaşanan sorunlar ve sorunlar bağlamında sergilenen tartışmalar dikkate alındığında ne denli önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Çünkü asıl sorun, toplumun, etiğe dayalı bir hukuk kavrayışını benimsemiş bir toplum olmayışın CUMHURİYET KİTAP SAYI 946
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle