25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? de şimdi bana seni hatırlatıyor, 'sade' davranışlı, 'vakur' sevgilim benim: ANI Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil bu anılacak şey değil Apansız geliyor aklıma Nerdeyse gün doğacaktı Herkes gibi kalkacaktınız Belki daha uykunuz da vardı Geceniz geliyor aklıma Sevdiğim çiçek adları gibi Sevdiğim sokak adları gibi Bütün sevdiklerimin adları gibi Adınız geliyor aklıma (...) Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm Kahramanlıklar okudum tarihte Çağımıza yakışan vakur, sade Davranışınız geliyor aklıma Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil, unutulur şey değil Çaresiz geliyor aklıma. Şair Ahmet Telli'yi yeni keşfettim, Haydar Ergülen'in bir yazısında alıntıladığı dörtlüğüyle. Sonra araştırıp şiirin tümünü buldum. Telli bu şiirinde yitirilen bir dosta/sevgiliye sesleniyor. İnsana özgü duyguları, düşünceleri, deneyimleri en yoğun biçimde yaşayıp, acı çekenlerin, umutsuzların sözcüsü oluyor şairler. Senin ölümün bana şiirin ve şairin gücünü yeniden keşfettirdi bebeciğim: HÂLÂ KOYNUMDA RESMİN Sımsıcak konuşurdun konuşunca ırmak gibi, rüzgâr gibi konuşurdun yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki çiğdemler güller mor menevşeler açardı Sımsıcak konuşurdun konuşunca Hâlâ koynumda resmin Dağları anlatırdın ve dostluğu bir ceylan gibi sekerdi kelimeler Sesini duymasam çölleşirdi dünya dağlar yarılır ırmaklar kururdu bulutlar çökerdi yüreğime Hâlâ koynumda resmin Gün akşam olur elinde kitaplar ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin bir kez bile unutmadın 'merhaba' demeyi ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin bir dostun vurulduğu gün Hâlâ koynumda resmin (...) Ve hâlâ sımsıcak durur anılar sımsıcak ve biraz boynu bükük Ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış yasak bir kitap gibi durmaktadır ve firari bir sevda gibi Şimdi duvarlarda resmin Böyle bir 'şiirle söyleşi'den, eğer gerçekleştirebilseydik, sen çok keyif alırdın. Ama işte hayatta birçok şeyde olduğu gibi bunda da geç kaldık. Kaldık mı? Senin sesin sustu, bense monologlarla konuşup duruyorum seCUMHURİYET KİTAP SAYI ninle. 26 Nisan 1969'da Ankara'dan bana yazdığın bir mektuba e.e.cummings'den bir dörtlükle başlamışsın. Daha sonra, 'Fatoş'a (yani bana) adadığın Bay Muannit Sahtegi'nin Notları'nda (1991) 'ithaf yazısı'na yine bu dörtlüğü almıştın. Bana bu şiirle seslenişlerin beni hep derinden sarsar; ne çok şey söylemişsin bana cummings'in dizeleriyle: HİÇ GİTMEDİĞİM BİR YERDE (...) (bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan ve açan; yalnız anlıyor içimde bir şey gözlerinin sesini, güllerden derin olan) kimsenin yok, yağmurun bile, böyle küçük elleri (Çev. Cevat Çapan, Çinden Peruya. Çan Yayınları, 1966) Bu 'söyleşi'yi Cemal Süreya'nın ölümünden önceki son şiiriyle bitirelim mi? Hani onun ölümünden sonra bir yerlerden kesip sakladığımız ve senin çok sevdiğin şiiriyle: ÜSTÜ KALSIN Ölüyorum tanrım Bu da oldu işte Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım Ama ayrıca aldığın şu hayat Fena değildir Üstü kalsın. Vüs'at O. Bener'den Cemal Süreya'nın dizelerine yanıt: GARSON ('Cemal Süreya için') Bu garson Yüzdesini almıyor mu Niye üstü kalsın. (V.O. Bener Manzumeler, 1994) Ankara, 31 Mayıs 2007 904 SAYFA 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle