20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Alper Akçam'la 'Karnaval ve Türk romanı'nı konuştuk ‘Yaptığım, Bahtin’i Türkçe edebiyata biraz daha yakınlaştırma’ maskarası, karnaval maskesi ile gülünç abartılı gösteriler gerçekleştirir. Bilgisunara (internet) girildiğinde, karnaval sözcüğünü bulmanız olanaklı. Kiminde pazarlama adıyla, kiminde sahaflık işiyle ilişkilendirilmiş. Kiminde yaşama biçimi; çoğunda ise festival, şenlik ve eğlence türünde sosyal iletişim biçimi olarak açıklanmaya çalışılmış. Alper Akçam'ın edebiyat yazılarından oluşmuş kitabı da 'Türk Romanında Karnaval' adıyla basılmıştı. “Karnaval” kitapta edebiyat eleştiri yöntemi olarak sunulmuş. Ağırlıklı olarak Batı toplumlarına özgü olan bu eğlence törenleri geleneği, nasıl olur da yapıt değerlendirme yöntemi olur? Kendisi bir tıp doktoru olan Alper Akçam, doğrusu şimdiye kadar yapılmamış Türk edebiyatında hiç yaklaşılmamış bir konuya el atmış ve ortaya 'Karnaval ve Türk Romanı' adlı yeni yapıtı çıkmış. Bu inceleme yazıları okunduktan sonra son zamanlarda atak yapan Türk sinemasında iş yapmakta olan Dondurmam Gaymak, Beynelmilel, Ademin Trenleri, İlk Aşk, Barda ve Hayatımın Kadınısın gibi filmlerintematik farklılıkları olsa da karnaval bakışına sahip oldukları düşünülebilir. Kamuran Semra Eren, Alper Akçam'ı okuduktan sonra Bahtin bu anlamda dikkatini çekmiş ve onu daha özenle okuma gereksinimi duymuş. Toplumdilbilimsel (sosyolengüstik) bakışlı yapıt değerlendirme ve incelemelerinin bir yolu da karnaval söylemi olduğu sonucuna, kafasındaki kimi sorulara karşın, katılmış. Bu konuda doğru düşünüp düşünmediğini de Akçam'a sormuş. şimdilerde “tu kaka” gördüğü, aşağılanası bir şeymiş gibi anlatılıyor olsa da, çoksesliliğin ana kaynağıdır, hatta değişmeyen ve değişkenliği de kendi içinde barındıran tek kaynağıdır. İşte Bahtin'in çalışması bu temel üzerinde yükselir. “Grotesk halk kültürü” olmadan çoğul bakış açısı olamaz, gülmecenin zaman ve mekân ayrımlarını silip süpüren, bizi gerçekliğe götüren, içimizdeki korkuyu, kasveti silip yaşamın sürekliliğini vurgulayan o müthiş gücünün ayrımına varamayız. YILDIZ ECEVİT’İN KİTABI... Karnaval sözcüğüyle ben ilk kez 2002 yılında postmodernizmle ilgili yaptığım bir çalışma sırasında, bazı dergilerde ve Yıldız Ecevit'in Türk Romanında Postmodernist Açılımlar adlı kitabında karşılaştım. Bahtin'in bizde yayımlanan ilk kitabı, Karnaval ve Türk Romanı'nın da 2001 yılında çıkmış olduğunu, edebiyatımızda serpintiler şeklinde bir etki bırakmış olduğunu sonradan öğreniyoruz. Yıldız Ecevit o yapıtında ve başka dergi yazılarında Bahtin'den övgüyle söz eder ve onun adını toplumcu gerçekçilik ve köy romanı eleştirilerinde kullanır... Benin çalışmalarım ilerlediğinde, Yıldız Ecevit'in aslında “grotesk”i 2. Dünya Savaşı sonrası Batı Avrupa'da apolitik edebiyata öncülük etmiş Wolfgang Kayserci bir anlayışla, öznel ve özüne aykırı bir biçimde algıladığını, Bahtin'i de bir şekilde kendi yanlış bakış açısına tanık tutmak istediğini gördüm. Bu bakış açısı, Orhan Pamuk değerlendirmesinde Yıldız Ecevit'i indirgemeci bir tarza sürükler ve Orhan Pamuk'u överken aslında onu değersizleştirir. Orhan Pamuk da, bir yandan yazınsal gücünün ana kaynağı olarak Dostoyevski'den çok yararlanır ve bunu açıkça söylerken; bir yandan da Dostoyevski üzerine çok önemli çalışmaları olan ve Dostoyevski'ye gerçek değerini kazandırmış Bahtin'i Kar romanında olumsuzlamaya çalıştığı solcu düşünce temsilcileri Sunay Zaim ve eşi Funda Eser'in esin kaynağı gibi göstererek gözden düşürme yoluna girer... 1970'li yılların bol sloganlı sol tiyatrolarından tanınmış, Ka'yla aynı gün Kars'a gelen eski solculardan Sunay Zaim ve karısı Funda Eser tarafından sahneye konulan tiyatro oyununda, Funda Eser çarşafını çıkararak özgürlüğü seçecek bir kadını oynamaktadır. Oyundan önce “Brechtçi ve Bahtinci” tiyatro anlayışının sergilendiği edepsiz vurgulu “vinyet”ler sahnelenir... Bu küçük oyunlar sırasında kadın kılığına girmiş Sunay, Kelidor Şampuanı'nın uzun şişesini arka deliğine sokar gibi yapmıştır (Kar, s. 140). Konu çok geniş boyutlu ve bütün bir sanat ve düşünce tarihi üzerine çok geniş tartışmalara olanak sağlıyor. Bütün bunlardan konuşmamızın başında oradan araya giderek söz etmemin nedeni, bizim kültürümüzde karnaval kavramıyla ilgili bir çalışmaya sahiplenme gibi bir savım olmadığını söyleyebilmektir. Dediğim gibi, ben edebiyatımızı karnavalcı roman KİTAP SAYI arnaval, dilimize Fransızcadan geçen sözcüklerden biri. Türkçe sözlükteki anlam açıklamaları şöyle: 1. Hıristiyanların belli dönemlerde renkli, gülünç ve şaşırtıcı kılıklara girerek yaptıkları şenlik ve eğlence dönemi. 2. Bu dönemde yapılan eğlence. Bu eğlencelerde karnaval K ? Kamuran Semra EREN ahi, karnaval sözcüğüne sözlüğün dışında ne gibi anlamlar yüklüyorsunuz? Türk kültüründeki “karnaval”; şölen, yuğ, şenlik, bayram gibi törenler mi yalnızca? Öncelikle, karnaval sözcüğünü edebiyat dünyasına kazandıran adın, Rus edebiyat kuramcısı Mihail Bahtin olduğunu bir kez daha vurgulamakta yarar var. Benim yaptığım Bahtin'i Türkçe edebiyata biraz daha yakınlaştırma, onunla yüz yüze bir tanıştırma çabası olabilir ancak. Karnaval sözcüğünün sözlüklerdeki kavramsal açıklamalarıyla geniş anlam boyutunu birlikte görünür kılmaya çalıştığımızda, edebiyatla dilbilim ve bilgi dili arasındaki ayrıma ulaşma, ayrı bakış açılarını birlikte görebilme olanağını buluyoruz sanki… Ayrıca, hemen sözün başında, Metin And'ın çok değerli çalışması, 2002 yılında yayımlanmış Oyun ve Bügü'de de İtalyanca kökeninden yola çıkılarak karnaval kavram ve sözcüğüne vurgu yapılmış olduğunu bildirmemde yarar var. Metin And, bir halkbilimci olarak çalışmalarına aynı zamanda felsefi bir bütünlük, geniş bir bakış açısı yerleştirmeyi başarmış çok önemli bir ad; ve ne yazıktır ki, bizdeki edebiyat dünyası da, ilgili sosyal bilim dalları da kendisinden hemen hiç yararlanmamıştır, çalışmalarına ilgi duymamıştır. Biz, belli bir dönem dışında, halk kültüründen kopuk olduk zaten. Tek tük örnekler dışında… Edebiyatın asıl kan aldığı, beslendiği alan halk kültürüdür, ritüelSAYFA 16 S ler, seyirlik oyunlar, anlatı gelenekleridir; bu yaşamsal ve öz bir kaynaktır. Kültür üstyapısı, egemen iktidarlar ve ekonomik ilişkiler tarafından yönlendirilir; halk kültürüyse çok ağır devinen, değişirken yenilenen ama özünden çok fazla bir şey yitirmeyen, içinde yüzlerce, binlerce yıllık anlamlar barındıran oyunlar, sözlü ve yazılı metinler denizidir. Murathan Mungan, Metin And'ın öğrencisidir ve edebiyat alanındaki başarısında Metin And'ın büyük katkıları olduğu çok bellidir. Kendisinin de bir söyleşisinde, bu doğrultuda bir açıklaması olduğunu okuduğumu sanıyorum. KARNAVAL SORUNU Bahtin, karnavalı, ilkel toplumlardan, pagan dönemlerden bugüne yaşayan, “yeryüzünü komünal bir edim”e dönüştüren, toplumsal iletişim içinde düşüncenin çok etkenli yapılanışını, bireyin çoğul kuruluşunu anlamlandıran ve diyaloğu yok etmeye çalışan tekil bildirimlere karşı çıkan sosyal etkinliklerin neredeyse genel bir adıymış gibi kullanmaktadır: “Karnaval sorunu (karnaval tipindeki bütün farklı şenlikler, eğlenceler, ritüeller ve biçimler toplamı olarak)...” (M. Bahtin, Dostoyevski Poetikasının Sorunları, s. 183) Metin And ise, yıl döngüsüne denk gelen belirli şenliklere bu adı verir. Bu ayrımı yaparken de karnaval sözcüğünün “carrus navalis” köküyle (gemiaraba), İtalyanca et yenmemesinin bir kenara bırakılması (carne levare” anlamlarına yaslandırır. Bu kutlamalarda gemi geçirilme sinin geleneksel bir uygulama olduğunu bildirir. Gemici olmayan toplumlarda ve sabanla sürme ve tohum ekme şenliklerinde yapılmakla birlikte kimi yerlerde kış yarısına (17 Aralık) rastlatılmasının açıklanamadığını söyler. Bahtin'e göre Roma Satürnalia'sı karnavalın bir dönem ve kavme ait özel bir türü iken, Metin And'a göre, Satürnalia karnavalın gerçek ve tek kaynağı gibidir. Çağdaş İtalyan Carnavalı'nın da 25 Mart'ta Attis'in dirilişinin kutlanmasına benzediğini söyler... Metin And'ın en geniş kullanımıyla, yalnızca perhizden önceki dönem ritüellerine verdiği “karnaval” adını, Bahtin, daha geniş ve kapsamlı bir kavram olarak kullanmaktadır. Bahtin'in karnavala bakışı, benim de yararlanarak bizim edebiyat alanına uygulamaya çalıştığım çoksesli roman kuramının temellerini aydınlatır. Kültür alanlarına, ulusal, hatta evrensel bir ufuktan bakmaya çalıştığımızda, ilk yöneleceğimiz yer, halk kültürü, halk kültürleri olmalıdır. Yeryüzü coğrafyasını yüz binlerce yıldır paylaşmış insanlığın kendi yaşam kaynaklarından ayrılmaksızın, başkalarına kul köle, bir tür araç olmaksızın gönenç içinde ve birlikte yaşayabilmesinin olanaklarını sunacak olan, bu kültür ayrımlarını ve nedenlerini bilince çıkarabilmektir. Bizim coğrafyamızda, dil ve düşünce alanımızda, Metin And, İlhan Başgöz, Pertev Naili Boratav bilinmeden, okunmadan halk kültürüne bütünlüklü bir bakış açısıyla yaklaşabilmek çok zordur. Halk kültürü, seçkinci, taklitçi ve kolaycı edebiyattan yana birilerinin ? CUMHURİYET 904
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle