24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? rı, aydınlıkları, yaşamın çınarlarını, en çok da “ölümü erken seçen” ozanları düşünüyor. “Ahşap merdiven”de, annesi düşüyor aklına, gamlanıyor, sevdalanıyor, gecenin ilmiğini çözüp üzüntülerinden kurtuluyor. Bunların “ömrün uzun yürüyüşleri” olduğunu söylüyor. SONSUZLUĞA YÜRÜYÜŞ Ozan, şiire inanıyor, şiire güveniyor. Şiirin emek ve gelecek için, umut ve sevgi için, insan ve yaşam için ne değin önemli olduğunu belirtiyor: “bir tek şiir kaldı/ terk etmeyen/ emeği ve geleceği// bir tek şiir kaldı/ terk etmeyen/ umudu ve sevgiyi...” (s.14) İçinde yalnızlıkların saklı olduğu kentten ayrılamayacağını, anılarıyla ve “aşk içindeki” deniziyle yaşadığı kenti sevdiğini söylüyor. Ozan, Gaziantep’i, Alleben’i de unutamıyor: “...benim de bir Alleben’im olur/ imgesi varsıl/ haneği şirin// peki Alleben nedir Allesen/ Alleben neresi/ derler ki Alleben can suyu/ süt pınarı...sahre şenliği/ sahi Alleben Antep yahu...” (s.17) Tanrı’nın bile ozanlara ilendiğini bilerek, şiirin zamana yürüdüğünü du yumsamak, şiirin ardından koşmak, yaşamı söz ve şiir olarak algılamak kolay değil. “Her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar”, “Şairlere gelince, onlara da azgınlar uyarlar” deniyor ya ayetlerde. Yaşamı kalın bir kitap gibi, acının, sevincin buluştuğu saklı bir aşk gibi, bir belgesel gibi, bir masal gibi düşünüyor ozan. “Dumanı tüten bir sevinçle” seviyor toprağı, çömlekçi kızın ellerinde. Çocukluğunun baharında açan kayısı çiçeklerini, ev durumunu unutamıyor: “...en güzel şekerpareler/ reçel olurken/ akrebin bekçi durduğu damlarda/sabrın kıyısına bağlardı eşarbını annem/ umudu kutsardı/ babam öfkeli çarşıyı taşırken/ kerpiç kokan eve...” (s.27) Ozan, sevilerini “aşklı tarihler defteri”ne yazıyor, aşk yazılarını onur gönderine çekiyor, sütliman şiirler, aşklı şiirler sunuyor bize, Sardes’in aşklı kızlarını anlatıyor:”...siz Lidya’dan gelirsiniz/ aşklı kızları Sardes’in/ geniş coğrafyasından zama Oğuz Tümbaş nın/ şiir ve şarkıyla/ şarap katarak gülüşlerinize...” (s.34) İlhan Berk’le Bodrum’daki buluşmasını şiirleştirirken “baktım İlhan Berk/ güneşi yıkıyordu denize karşı” diyor. (s.36) Erken ölen ozanlardan Muzaffer Tayyip’i, Rüştü Onur’u, Arkadaş Özger’i, Cemal Süreya’yı anıyor: “...yakışmaz şaire ölüm/ ruh ince çalgıcı/ ‘Sevda Sözleri’ne vurulurken mızrap/ sahi nasıl sessiz geçer Cemal Süreya/ şiirsiz bir cumhuriyete/ çünkü şiir/ ölümü erken seçen şairi affetmez” (s.38) Ozanın yüreği içli bir şarkı, uzun gelen ayrılıklara. Kimi kez de mutluluğun rengini aramıyor değil. Çiçeklerin açtığında, aşkın ise her yaşta iyi olduğunu vurguluyor dervişçe: “...aşk her yaşta iyi/ sevda/ ince yerinden tutarken şiiri/ onurlandırır sevmek kişiyi/ kula kul olmadan...” (s.42) Zamanla, tüm güzelliklerle, denizlerle, ışıklarla, yıldızlarla dost olunca mutluluk geliyor ardından. Yüreği alkışlarda, barışı düşünürken insanlar, uluslar arasında. Kendisini baştan çıkaran yeni bir şiirin izinde yürüyor sonsuzluğa. Ozan Oğuz Tümbaş, şiirlerinde çocukluğunu, anılarını, sevilerini, sevgilerini, umutlarını, acılarını, üzüntülerini, sevinçlerini, çekici imgelerle yansıtıyor, sıcak merhabalar gönderiyor. Düşleri, düşünceleri gibi ince şiirler yazıyor. ? İnce Oda/ Oğuz Tümbaş/ İle Şiir Dizisi/ Nisan 2007/ 64 s. Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları di. Ancak Vehip Paşa Çanakkale’de üst düzeyde komutanlık etmiş bir kişi ve onunla ilgili belgeleri de bulunca... Enver Paşa ise o dönemin, Birinci Dünya Harbi döneminin en çok bilinen, üzerinde konuşulan siması: “Tek adam.” Esat Paşa’nın hikâyesi aslında hazin. Uzun yaşıyor, 90 yaşını aşan bir ömrü var. Geçim sıkıntısı çekiyor. Balkan Savaşları’nın efsane komutanı, Atatürk’ün öğretmeni. Liman von Sanders de Prusyalı bir general. Herkesi gözünü kırpmadan görevinden alabiliyor ancak Atatürk’ten vazgeçemiyor. Ben bu kitapta her birinin tek tek biyografilerinin üzerinde durmadım. Çanakkale bağlamında, Atatürk ile olan ilişkilerini ele aldım. İNANÇLI BİR ASKER... Atatürk’ün Çanakkale Savaşları’ndaki önemini küçümsemeye yönelik bazı çabalar olduğuna değinmişsiniz. Buna ilişkin neler söylemek istersiniz? Atatürk, savaş başladığında henüz yarbay, bilinen bir sima değil ancak 89 ay içinde tablo değişiyor. Atatürk Sermet Atacanlı ? Gökhan ERKUŞ “A tatürk ve Çanakkale’nin Komutanları”nı yazma fikri nereden aklınıza geldi? Bu kitabı yazma fikri ilk olarak Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde dolaşmamla birlikte ortaya çıktı. Orada tesadüf ettiğim belgeler çok ilgimi çekti. Hiç bilinmeyen belgeler olduğu için bunların paylaşılması gerektiğini düşündüm. Öncelikle, bu bir savaş tarihçesi değil. O konuda çok kitap yazıldı. Şu zaman başladı, olaylar şöyle gelişti, muhaberelerin ayrıntıları... Evet, bu kitapta da yer yer savaşa ilişkin bölümler var ancak benim daha ziyade insan ilişkileri dikkatimi çekti; Atatürk’ün diğer komutanlarla olan ilişkileri. Farklı unsurlar da eklemek istedim. Örneğin, Atatürk’ün savaşta kazandığı madalyalara kitapta yer verildi. Ayrıca, çekilme konusu bizde az bilinir. İngiliz ve Fransızların çekilmesinin üzerinde çok durulmaz. İşte, biz bu çekilmeyi biliyor muyduk, bilmiyorsak ne zaman haberimiz oldu, biliyorsak ne yaptık ne yapmadık, bunlara yer verdim. Esas itibarıyla bunların birleşiminden böyle bir kitap çıktı. Enver Paşa, Vehip Paşa, Esat Paşa, Liman von Sanders... Konu edindiğiniz komutanlar, kitapta hangi özellikleri ile öne çıkıyor? Vehip Paşa’yı Çanakkale ile ilgisinden dolayı kitaba dahil ettim. Amacım kitapta da belirttiğim gibi Vehip Paşa biyografisi yazmak değil oraya Yarbay Mustafa Kemal olarak geliyor, Anafartalar Kahramanı olarak dönüyor. Hakkıyla almıştır Atatürk bu unvanı. Bilmiyorum ne kadar yansıtabildim kitabımda ama bunu sadece bizim tarihimiz söylemiyor. İngiliz tarihçilerine bakın, Avustralya, Yeni Zelanda tarihçilerine bakın; daha 1920 yılında Churchill, ‘Kaderin Adamı’ diyor. O zaman Atatürk İngilizlerin nazarında Anadolu’da bir asi. Büyük adam olmak, büyük bir asker olmak farklı bir şey. Görüşlerini savunmaktan çekinmeyen, atak, cesur, inisiyatif almayı adeta bir vazife addeden, yanlışa hiç korkmadan, çekinmeden işaret eden bir kişiliği var Atatürk’ün. Bu da ister istemez yaşantısına ve eylemlerine yansıyor. Daha askeri kariyerinin hemen başında, kariyerini söndürmek pahasına da olsa istifa ediyor. Enver Paşa kendisine uğramadı diye, bunu bir onur meselesi yapıyor ve istifa ediyor. Herkesi gözünü kırpmadan görevden alan Liman von Sanders ricacı oluyor ve “gönlünü alın” diyor. Başkumandan vekili, Harbiye Nazırı Enver Paşa, mahiyetindeki bir yarbaya mektup yazarak gönlünü alıyor. Bunlar çok özel davranışlar, normal bir ast üst ilişkisi ile izah edilemez. KARİZMATİK LİDER... Kitapta savaşın ardından yaşananlara da yer veriliyor. Dikkat çekici unsurlardan biri, savaşta düşman olanların bile Atatürk’e saygı duyması. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? O da çok ilginç bir şey... Savaş şiddetli, kanlı cereyan etmesine rağmen, savaşan taraflarda acı bir tortu bırakmamış. Mesela Avustralya tarihçileri, İngiliz tarihçileri Batı Cephesi’nde Almanlarla yapılan savaşlardan, gayri insani davranışlarından çok kötü bahsederler ama Türklerle ilgili öyle bir şey yok. Çok kan dökülmüş ama savaşın kendi kuralları içinde. Fransız General Gouraud, savaşta kolu kopuyor ama savaşın ardından yaptığı ziyarette “Diğer kolumu size dost eli uzatmak olarak uzatmak için geldim” diyor. İngiliz General Birdwood’un otobiyografisini okuyorsunuz, ne zaman Atatürk’ten bahsetse, hep güzel ifadeler kullanmış. Çok çetin bir savaş olmuş ama acı bir tortu bırakmamış iki tarafta da. O zamanki ilişkilerle bu zamanki ilişkileri karşılaştırdığımızda, şimdi bizim bazı özeleştirel düşünmemiz gereken hususlar olduğu bir gerçek. Atatürk, saygı uyandıran, karizmatik bir lider. Ondan sonraki kuşaklar olarak biz, aynı saygıyı Avrupa’da ve dünyada idame ettirmek konusunda ne kadar başarılı olduk, bu soruyu da kendimize soralım ve cevap arayalım. Eski metinlerden sıkça yararlanmışsınız. Dil açısından bu bir sorun yarattı mı? Kitabın her yerine özen gösterdim, buna dil de dahil. Tabii bazı güçlükler de vardı; eski metinlerdeki dili korumaya özen gösterdim. Doğrusunu isterseniz her sözcüğün üzerinde durdum. İçerik kadar biçime de özen gösterdim. Tercüme konusunda Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ndeki bir arkadaşımdan yardım gördüm. Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nden bahsetmişken, burada geçmişte bazı çalışmalar yapılmış ancak Çanakkale üzerinde durulmamış pek. Şimdi arşivde tasnif çalışmaları sürüyor, elektronik ortama aktarma konusunda özellikle. Çalışmalar bittikten sonra oradaki bilgilere ulaşmak daha kolaylaşacak ve tahmin ediyorum ki Cumhurbaşkanlığı Arşivi ile ilgili yayınlarda artış olacak. ? Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları/ Sermet Atacanlı/ MB/ 530 s. KİTAP SAYI ? SAYFA 24 CUMHURİYET 904
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle