24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ali Artun’dan ‘Sanat Müzeleri, Müze ve Modernlik’ Evrim sürecinde sanat müzeciliği Ali Artun’un kapsamlı bir kaynakçaya dayanan ve konuyu etraflı biçimde ele alan kitabı, yorumlarla desteklenen sanat müzeciliği konusunda başvurulacak bir yayın olma özelliği taşıyor. ruyucu Medici ailesinin de özelliğidir. Rönesans kültürü yorumcularından Burckhardt’ın, siyasetin bu dönemde sanatsallaştığını ifade etmiş olması ilginçtir. Ancak gene de “yekpare” bir müzecilik söz konusu değildir; belki daha çok da Medici kültürüne özgü bir müzecilikten söz edilebilir bu çağda. Çünkü insan merakı ve ilgi çeperi çok kutupludur. Ama ortaçağın “ruhani” estetiği bütünüyle kaybolmuş, “museum”, epistemolojik bir yapıya dönüşmüştür. Örneğin müzenin “galleria” olarak kurumlaştığı Floransa’daki Uffızi (ofisler) Medici hanedanının kamusal meşruiyetini göstermekteydi. Nitekim Uffızi ve Pitti müzeleri, 18. yüzyılın ortalarında Floransa halkına bırakılacak ve böylece hiçbir eserin kent sınırları dışına çıkarılmaması yolunda, bugünün müzecilik anlayışına da gönderme yapmamıza olanak veren “kamunun yararı” ve “yabancıların merakı” özendirilmiş olacaktır. Sarayların gözden uzak köşelerinde seçkinlerin kapanıp çalıştıkları, bilim yaptıkları “studiolo”lar, eski eser ve nadide koleksiyonculuğunun bir uzantısı kendini göstermesi, bu gelişmenin sonucudur. ve evrensel devrim hareketinin gücüydü. Rusya’da çarlık dönemi müzelerinden, modernlik rekabeti halinde bütün Avrupa’ya yayılan modern müzecilik rüzgârı, artık çağın vazgeçilmez kültür ihtiyacının somut göstergesidir. Yazar, kitabının bu bölümünde, British Museum’dan Birleşik Amerika’ya uzanan bu yeni oluşumun ve kültürel rekabetin belli başlı durakları hakkında ayrıntılı bilgiler veriyor. Avrupa, bu aşamadan sonra kendi kültürel ve sanatsal dekorunu özenle kurmaktadır. Avrupa sanatının Amerika’ya mal edildiği bir döneme, Avrupa galerilerinin Amerikan dolarlarına teslim olduğu başdöndürücü bir yatırım hamlesi başlamıştır. Galericiler Paris’ten New York’a yelken açmaya başlamışlardır. Goupil, Knoedler, Duveen bu galericilerin başında yer alırlar. Büyük bir himaye dalgası, Çiçero’ya inat, giderek yaygınlaşmakta, bu ise yeni müzelerin oluşumunu hızlandırmaktadır. Nadire koleksiyonculuğu ile başlayan hareket, bellek sarayları ve nihayet modern müzelerin birbiri arkasına açılmasıyla dünyayı anlamlandıran bu gelişmenin ivme kazanması, müzecilik kavramı üzerine yeni görüş ve tasarım modellerini de devreye sokacaktır. Modern çağa özgü nayusu, öteki duyuların yanında üstünlük kazanmıştır artık. “Teşhir teknolojileri de buna bağlı olarak gelişecektir.” ? Kaya ÖZSEZGİN ilimize mal olmuş bir terim olarak müze sözcüğü Latince “museum”, Grekçe “mouseion”dan geliyor. Yunan mitolojisinde dokuz “müz”ün yaşadığı bu tapınakta, onlara can veren Zeus ile bellek tanrıçası Mnemosyne, Rönesans kültürünün taçlandırdığı güzel sanatlar için uygun bir ortam bulmadan önce, daha çok el becerisi ( zanaat) kavramına işaret eden “techne” kavramı gündemdeydi. Ama gene de ikisi arasına kesin bir sınırın çizilmesi ve bugün anladığımız anlamda güzel sanatların biçimlenmesi, Rönesans’ı izleyen dönemlerin ürünüdür. Dünyanın en eski metropolü İskenderiye’de İÖ 4. yüzyılda kurulan kitaplık ve müze ile eski Yunan tapınaklarında tanrılara sunulan adaklardan oluşan ilk koleksiyonlar, obje biriktirme eyleminin başlangıcı olarak biliniyor. Sanatın himaye edilmesi fikrine karşı çıkan Çiçero gibi düşünürlerin varlığına karşın, insanlar arasında bu eylemin itibar görmüş olması, özellikle de modern müzecilikle ilgili girişimlerin Ortaçağda Haçlı seferleriyle başlaması, bu konuya ilişkin bellek oluşturma çabalarının önemini ortaya koymaktadır. Ortaçağda toplanmaya değer objeler, “mucizevi” olarak nitelenirken, sonraki dönemlerde bu kavramın önüne geçen estetik ölçütler, eyleme farklı bir içerik kazandırmış oluyordu. Müzeciliğin gelişen ve ilerleyen zamanla birlikte yeni değer kavramlarına açılması, siyasi iktidarın gücü açısından da önem taşıyordu kuşkusuz. Ali Artun, yeri geldikçe bu konuya dikkat çekerken Kutsal RomaGermen imparatoru II. Rudolfun 1617. yüzyıllarda kurduğu zengin koleksiyonun eski dönemlerden beri süregelen “hayali bilgiyi fethetme” yolunda önemli bir kilometre taşı olduğunun altını çiziyor. 17. yüzyıl aynı zamanda “ansiklopedik müzeler” çağının başlangıcıdır. Bir anlamda Rudolf’un “kuraldışı müzecilik anlayışı yavaş yavaş aşılmakta, örneğin Borges’in Çin Ansiklopedisi kavramına ortam hazırlanmaktadır. Kurutulmuş bitkiler, doğal ve yapay nesneler, insanın ilgi alanı içinde özel bir yer tutmaya başlamıştır. Artun kitabının bu konuyla ilgili bölümünde ansiklopedist müzecilere değiniyor, imparatorların egemenlik ve görkem tutkularıyla örtüşen bu dönemin müzecilik anlayışına ışık tutuyor. Palazzo Medici ve aristokrat kültürün derinleşmesiyle, Rönesans geleneğine özgü müzecilik başlar. Modern müzeciliğe doğru ilk adım atılmıştır. Yazar, sanatsal sekülerleşme ve özerkleşme dönemi olarak da tanımlanabilecek bu önemli aşamanın nadire koleksiyonlarına yeni bir kimlik kazandırdığı görüşündedir. Koleksiyonculuğun ilk koşulu olan zenginlik, koSAYFA 10 D BELLEK SANATI Kuşkusuz bütün ayrıntıları muhafaza etmekte, bellek sanatı (ars memorativa), müzecilik kavramını oluşturan temel etken olma işlevini bu kez de öne çıkaracaktır. Bu ise görme duyusunun iyi çalışmasına bağlıdır. Eski Roma’ya uzanan bu köklü gelenekle ilgili olarak, Bacon görsel imgelerin diğerlerinden daha öncelikli bir yer almasında bellek (hafıza) sanatının payına işaret etmişti haklı olarak. Bu noktada yazarın, Hıristiyan ikonografisini bellek sanatıyla ilişkilendirmesi, yerinde bir saptama olarak dikkat çekiyor. Artık modern müzeciliğin şafağı bütün Avrupa’yı ve onun arkasından yeni dünyayı iyiden iyiye aydınlatmaya başlamış, Aydınlanma çağına özgü düşünce biçimiyle yeni müzecilik kavramı örtüşür düzeye gelmiştir. Denebilir ki modern dünya, modern müzeciliğin doğusuyla eş anlamlıdır. Nitekim Donald Preziosi, 18. yüzyılda kraliyet koleksiyonlarının modern müzelere dönüşmesiyle kendini gösterecek olan bu gelişmeye hayati bir gelişmenin başlangıcı olarak bakıyordu. Örneğin Ermitage’ın çekirdeği, Büyük Petro’nun kamuya açtığı “Kunstkamera” idi. Avrupa müzelerine sonradan model oluşturacak olan Schinkel’in tasarımıyla Hegel’in paylaştığı tasarımlar etkili olacaktı. Prag Müzesi’nin yanı sıra Amsterdam’daki Rijkmuseum, 19. yüzyılın başlarında müzeler zincirine katılacaktır. Daha 10. yüzyılda çevreye nam salan Pari bugün “müzelerin müzesi” olarak bilinen Louvre’u yaratacak olan, aynı zamanda büyük Ali Artun (solda) ve Haldun Dostoğlu sıl bir müze? Artık “yeni bilgi rejimi”ne geçilmiştir. Yeni “müzeolojik akıl” her şeye egemendir. Akılcılık tarihselciliğe eklemlenir. Tarihselcilik, kültürlere “hiyerarşik bir nizam” verme ihtiyacını doğurur. Sanatın da bilim gibi, sanayi gibi zamanla ilerleyen bir doğrultuda tarihselleştirilmesi, müzede mimari disiplin ve “eserlerin teşhir düzeni” sayesinde başarıya ulaşacaktır. Heidegger’e göre, “müzeolojik zaman” kavramına geçişin ifadesidir bu. Modern çağda varlıklar hakikatlerine “temsilleri sayesinde” kavuşmuşlardır çünkü. Burada temsil etmek, “önümüze koymak, karşımıza almak ve yerli yerine yerleştirmek” anlamındadır. Yani sonuçta “dünya resmi”, “dünyanın bir resmi” demek değil, “dünyanın resim olarak kavranması ve tasvir edilmesi”dir Heidegger’e göre. 19. yüzyılda “gözün iktidarı” yükselmiştir. Düşüncenin ve bilginin kaynağı, bu açıdan bakıldığında “göz”dür. Görme du MODERN KİMLİKLER Kitabın ikinci yarısı, modern müzelere ve “modern kimlikler”e ayrılmış. 18. yüzyılın sonlarından başlayarak Avrupa’yı kuşatacak olan müzeler, “modern uygarlık tasavvurunun cisimleştiği ve belletildiği” ortamları oluşturur. Yazar, modern müzeciliğin bayraktarı olarak görüyor Louvre’u. Nitekim J.L. David de bu anıtsal müzeyi “Fransız hükümranlığının en etkili siyasal dekoru” olarak görmüştü. Sanatın “kutsallaşması” da müzeye dönüştürülen kilise yapılarında kendini göstermişti. Bu bakımdan en “davetkâr” yapılardır müzeler. Habermas’ın deyimiyle müze, “Burjuva kamusal alanı”nı tanımlayan önemli bir ilişki ortamıdır. Yazar bu görüşten yola çıkarak, demokrasi kültürünün gelişmesinde müzelerin önemli bir işlevi bulunduğunu öne sürmekte haklıdır elbet. Artık müze, romantik sosyalistlerin hayal ettiği bir “toplusal eşitlik vahası” değil, tam aksine, toplusal eşitsizliğin “meşrulaştırıldığı” bir mekândır. Yazar, müzeyi modern kültürün “odağına yerleştiren” felsefenin, daha 18. yüzyılda Goethe ile ortaya çıktığının altını çiziyor bu arada. Napolyon’un Mısır seferi sırasında bu ülkeden kaçırılan eserlerin Louvre’da sergilenmesine karşı çıkmakla, giderek yaygınlaşan yağma geleneğinin çirkinliğine de dikkat çekmiş oluyordu Goethe. Müzeleri birer “mezarlık” olarak gören düşünürlerin bu derece ileri gitmiş olmalarında “talan”a duyulan öfkenin bir payı olmalıydı. Formalist görüşlerin yaygınlaştığı, Wölfflin ve Riegel gibi düşünürlerin sanata ilişkin yorumlarının paylaşıldığı bir dönemde, Malraux’nun “hayali müze” kuramı, gelişmeye yeni bir halka ekleyecektir. Kitabın sonunda Ali Artun’un sorduğu soru anlamlıdır; “Sanatın ve müzenin modernlikle başlayan ömrü doluyor mu? “ 1980’lerde kültürün özelleştirilmesi ve sanatın gündelik yaşamla “mesafesini kapatarak popülerleşmesi” bazı düşünürlerin öne sürdükleri gibi, “sanatın ve müzenin sonu” olarak mı yorumlanmalı? Her köşede karşımıza çıkan kötümser sorulardan biridir bu. Yazar bu soruya “yeni müzeoloji” kavramıyla karşılık vermektedir ki, bu kavram kitabın başından beri özetlenmeye çalışılan sanat müzeciliğinin gelişme aşamaları açısından yeni bir sayfanın açıldığı, daha doğrusu açılması gerektiği görüşüne işlerlik kazandırmaktadır. Kapsamlı bir kaynakçaya dayanan ve konuyu etraflı biçimde ele alan kitap, yorumlarla desteklenen sanat müzeciliği konusunda başvurulacak bir yayın olma özelliği taşıyor. ? (*) “Sanat Müzeleri, Müze ve Modernlik”, Ali Artun, İletişim Yay. SanatHayat Dizisi, 2006, İstanbul / 347 s. KİTAP SAYI 904 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle