Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? nın nedenlerinin toplumsal ve tarihsel açıdan orta konulduğu eserde okuyucu tarihiyle yüzleşiyor. “YORUM FARKI” Kongar’ın her akşam NTV’de gazeteci yazar Mehmet Barlas’la yaptığı “Yorum Farkı” izleyicileri Emre Kongar’ın konuşma üslubunu, serinkanlı tutumunu yakından bilirler. “Tarihle Yüzleşmek”te Kongar okuyucuyla konuşurmuşçasına, esler vererek, kaynaklar göstererek sesleniyor. Kural koyan, tarihi çerçevelere sıkıştıran bir tutum yerine, tezler/antitezlerle tartışılıyor. Yine polemiklere dönecek olursak, kitabın sonunda soru ve söylemlere yanıtlara dikkatinizi çekmek isterim: “Yanlış önerme: Devlet laik olabilir, bireyler laik olamazlar. Doğrusu: Nasıl demokratik devletten yana olan bireye demokrat deniyorsa, laik devletten yana olan bireye de laik denir. Bireyler, hem Müslüman hem laik olabilirler. “Bu gibi yanlış önermelere yazar doğru yanıtlar, çözümler getiriyor. Emre Kongar için tarih, toplumsal bilimlerin laboratuvarıdır. Bu laboratuvarın sonuçlarıyla yüzleşmek isteyen okuyucular için “Tarihle Yüzleşmek” eşsiz bir yapıt. ? *Book of Anecdotes, Daniel George, Textbook Binding Jun 1957 Tarihimizle Yüzleşmek/ Emre Kongar/ Remzi Kitabevi/ 2006/ 246 s. Suda Yürüme Şiirleri ? Ayhan KAPLAN S uda Yürüme Şiirleri; az yazmasına karşın inceleme yazılarıyla ve şiirleriyle genç kuşağın dikkati çeken isimlerinden Ali Selçuk’tan bir ilk adım… Kitap, Nâzım Hikmet Gençlik Şiir Ödülü’ne değer görülen şiirlerle YomSanat, Heves, Varlık gibi çeşitli dergilerde yayımlanan şiirlerden oluşan yirmi iki şiirlik bir toplam. Şiirler mistik bir ithafla başlıyor: “yüzlerinin gözleri vardı ayakları tersti onların.” Onlara… Tasavvuf kültüründen beslendiği kitabın kompozisyonundan da anlaşılan şiirler iki bölüme ayrılıyor: Çile ve Ad. Zorlu bir mücadelenin verileceği dervişlik süreci böylece başlıyor. Çünkü şair, fon olarak tasavvuf kültürünü kullandığı şiirlerde şairi dervişle özdeşleştiriyor. Şiir ise şairin çilesidir. Çilenin ardından şair “Ad”la varlığını koyuyor ortaya. Ad koyma çilenin bitişi anlamına gelse de şairin ilk şiir kitabı olmasından dolayı aslında bir başlangıcı ifade ediyor. DERVİŞDEVRİMCİŞAİR Derviş imgesi şairden başka devrimciyi de karşılar. “Ahlat” şiirinde “ahlar diyarına” bu üçü beraber yürür, “Diriliş” şiirinde Hallacı Mansur’dan Nâzım’a gelinir. Dervişdevrimcişair üçlemesi birbiriyle özdeş imgeler olarak var oluyor şairin anlayışında. Biçime yönelik hassasiyet, şairin sözcük seçiminde, mısra dizilişlerinde, sözcüklerin bölünmesi veya cümlenin bitişik yazılması, bir harfin sözcükten fırlaması, aynı sözcüklerin farklı dizilişlerle farklı bir anlamı karşılaması, kısa çizgilerin ritim yaratmasında veya sözcüklerin anlamlarına uygun olarak dizilmesinde kendini gösteriyor. Yalın kurulan şiirler yalınlığı oranında kapalı. Kapıları açabilmek için Türk şiir geleneği ve tasavvuf CUMHURİYET KİTAP SAYI kültürü gerekiyor. Bununla birlikte şair, ipuçları yerleştirerek okuru ağırlıklı olarak işlediği yakın tarihe (19 Aralık… ölüm oruçları…vb.) çekiyor. Şiirler sözcük seçiminden dolayı çağrışımlara açık. Kimi yerlerde ise sözcükler çağrışımlarıyla birlikte kullanılıyor (tülay/ ince ay…) veya sözcükler çağrışıma uygun olarak bozuluyor (deniz deşik, kuyusuf, yarayan kan…) Şiir başlıkları ise şiirden çıkarılamayacak ifadeler veya ipuçları olarak anlamı bütünlüyor. ANLAM DERİNLİĞİ Şiirlerde kullanılan özel isimler genellikle tevriyeli kullanılıyor. “neşetli türküler kırılıyor mahzuni kalıyor geriye” veya “behçet tohumlarını ekmedi mi bezirci”de olduğu gibi… Özel isimler bazen de somutlama işlevi görüyor: Düşüncenin efsanevi bir at olan “Semender”le somutlanması gibi… Şiirlerde Divan geleneğinin dışında halk inanışlarıyla, halk şiiriyle ve özellikle masalla “bugün” merkezli bir bağ kuruluyor. Şairin Behçet Necatigil, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Asaf Halet Çelebi gibi şairlere olan sevgisi şiirinin arka planında kendini hissettiriyor… Şeyh Galip’in ünlü “ateş” redifli gazeline, Fuzuli’nin “Su Kasidesi”ne ve Yunus’un üslubunun yanında Nâzım’a göndermeleri bulunan şiirlerde, yüzeyde yüzebilen okurların yanında edebi birikimi olan seçkin okur derinlere kulaç atabiliyor. Şair biçime verdiği önemi anlamda azaltmıyor. Tam tersine günümüz şiirindeki biçim kaygısıyla yok edilen anlamı, biçim kadar önemsiyor. Biçim, estetik; dil ise tasarruflu olduğu oranda anlam da derinleşiyor. Bu bakımdan günümüz şiirinde arka plana atılan anlamı biçimle eşitliyor. Şiirlerin kısa ve sözcük bakımından tasarruflu olması “tadımlık” bir izlenim yaratırken anlam derinliği lezzeti açığa çıkarıyor. ? Suda Yürüme Şiirleri/ Ali Selçuk/ Yom Yayınları/ 40 s. 897 SAYFA 25