Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Maksim Gorkiy'in dev romanı nihayet dilimizde ‘Klim Samgin’in Yaşamı’ üzerine Maksim Gorkiy'in en önemli romanı 'Klim Samgin'in Yaşamı' iki ayrı çeviri ile dilimize kazandırılmak istenmiş fakat başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Kitabın ilk cildi çevrilmiş gerisi gelmemişti. Evrensel Yayınları bu zor işin üstesinden gelerek kitabı dört cilt olarak yayımladı. ? Aydın SÜER* aksim Gorkiy, “Klim Samgin'in Yaşamı” romanını en önemli yapıtı olarak kabul eder. “Ayak Takımı Arasında” oyunu dışında, Gorkiy'in üzerinde en çok tartışılan yapıtıdır. Gladkov, romanın güç algılandığını, kahramanın yaşamının gereksiz uzatıldığını, romanın oldukça soğuk bir hava taşıdığını, dolayısıyla başarısız olduğunu öne sürerken, M Vasiliy Fedorov, “özellikle güncel ve global olduğunu ve yeterince değerlendirilmediğini” belirtmiş, Rekemçuk da “bu, biz edebiyatçılar için yeni dersler alınabilecek bir kitaptır,” diye vurgulamıştır. Yazar, kitabını 1880'li yıllardan 1918'e kadar olan dönemde Rus ruhsal yaşamının bir kroniği olarak adlandırmakta, “tüm roman boyunca Bolşevik düşüncelerin nasıl geliştiğini göstermeye çalıştım” demektedir. Gorkiy bunu gerçekleştirirken güç bir yol seçmiş, Rus sosyalist devrimini betimlerken yalnızca ülkeyi sarsan büyük tarihsel olayları ortaya koymakla yetinmemiş, bu olayların dönemin ruhuna, felsefi, siyasal, etik ve estetik tartışmalara, psikolojik değişimlere, farklı kesimlerin ve bu kesimleri temsil eden insanların yaşamlarına nasıl yansıdığını da göstermiştir. Gorkiy, birinci cildi bitirirken, “tüm sınıfları, akımları ve XX. yüzyılın başlarındaki cehennemi kargaşayı ve fırtınayı betimlemek zorundayım” diye yazmaktadır. OLAYLARI İZLEYEN KİŞİ... Aynı zamanda bu kitap, yaşamdan ürken, sağ ve sol arasında orta yolu bulmaya, böylelikle de huzura kavuşmaya çalışan ortalama yeteneklere sahip bir aydının, Klim Samgin'in inleyişleri ve çığlıklarıdır. Kendini beğenmiş bu kişi, düşünsel sapmalarını ve siyasal kaygılarını haklı göstermeye çalışmaktadır. Bu kaygıların ana nedeni, burjuva aydınının, sıradan halk ve yaşamın devrimci bir değişime uğrama olasılığı karşısında duyduğu değişmez korkudur. O, olayları yaratan değil, olayları izleyen kişi konumundadır. Gorkiy, o dönemlerde aydın sorununu inceleyen Verasayev, Aleksey Tolstoy gibi yazarlar gibi, Samgin'in kişiliğinde burjuva ideolojisini tüm yönleriyle, özellikle de burjuva bireyciliği açısından ortaya koymak ? Hüseyin Peker 'Tek Vuruş'la Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü aldı Hüseyin Peker'in şiirleri, zaman zaman örtük, çağrışımları anlamı zorlayan, karmaşıklaştıran şiirler olsa da genel olarak yalındır. Şiir öznesi, şiir söyleyen, yazan, iç döken yakınan kişi, zaman zaman erişkin bir insanın duygu ve düşüncelerini yansıtsa da genel olarak yazılanlara bir çocuğun, en çok ilkgençlik çağına ulaşmış bir delikanlının estetik kaygıyla ve estetiğin gereklerini yerine getirerek yazdıkları, iç dökmeleri, duyguları gibi bakılabilir. İyi ki de öyledir. Peker'i Peker yapan bunlardır. Yaralı bir berduştan hüzün şiirleri otobiyografik öğeler var. Otobiyografik olan elbette tüm yazın sanatlarına yansır. Peker'de bu özellik çok fazla gibi görünüyor. Bunu narsisistik özelliklerinin yoğunluğuna bağlamak olasıdır. Peker'in, oral, anal dönemlere saplantıları olabilir. Ya da benliği zedelenmiş, büyüyememiş, büyümeyi göze alamamıştır. Hep çocukluğun saf ve sorunsuz ortamını özlemektedir. Heyhat! O günler geçmiştir. O artık çocuklar büyütmüş, aile kurmuş hatta şimdi ailesi dağılmış bir erişkindir. “Evcilik oyununda kavga çıktı/ … kamçılandı kır bıyıklarım/ pembe evimi göçürdüm, tamburun gövdesine/ … daha çok erkeklere yıkılıyor çatılar” (sf.13) “kan damlaları var içimde/ ocağı batmış adamın dükkÓAnı tekrar kapanır” (20) Zaman zaman, hüzünlü, kendisini aşağılayan, suçlayan ve intiharı çağrıştıran dizeler yazmaya başlamıştır: “güzel kadını parçaladım gizli dikişlerle/ şimdi ocağı batmış adamın çapraz ateşiyim/ ip geçiriyorum boynuma büyük çivilerle (22) “bilerek yapılmış hata değilim ben” (38) “Ben baş bitiyim senin yanında/ … Artık benliğim ayaklar altında (86) Kitabın 2. bölümü olan “Ölmeden Önce” de daha çok hüzünlü şiirler yer alıyor. Genel olarak “Tek Vuruş” önceki kitaplarından oldukça farklı. Söyleyiş, biçem açısından Peker tabii ki Necatigil'in deyişiyle “bir uzun şiirin bölümlerini” yazıyor ancak içerik oldukça değişmiş. Eski çocuksu, vurdumduymaz, berduş yaşam ve onun yansımaları ? Yusuf ALPER H SAYFA 18 üseyin Peker ilginç bir şairyazar. Özellikle psikodinamik açıdan derinliğine incelenmeyi hak eden bir sanatçı. Ne söylersem söyleyeyim yine de çok şeyin eksik kalacağı bir yazar kimliği. İnsanın nasıl karmaşık, çatışkan duygular ve dürtülerle dolu olabileceğini gösteriyor. Önceki yazılarımda da değinmiştim. Üç romanında olduğu gibi şiirlerinde de “ocağı sönen”, yalnız, ihtiyar ve ölmeye yakın bir adamın ruh haline yerini bırakmış. Kefen bezi, mezarlık vb. uğraşlarıyla, yakınarak, bize sesleniyor. “ Gün alıyorum ölüler kursundan/ … dağın yaşlı adamıyım/ Kemikten bir kutu/ … Damgalayın, biz bu adamı sevmedik/ Sifonu çekin, kozalaklar tıkasın içimi/ (112) Sanki yoğun bir gereksinimden doğmuş bu içerik yılların şairinin elinde “ben katından biz katına” çıkıyor ve iyi şiir oluyor. Peker her zamanki gibi konuşkan bir şiir yazıyor. Tıpkı çok sevdiği Edip Cansever gibi. Farklı olarak, karmaşık olanı kendi otobiyografisine yaslanarak yazıyor. O herkesin kendisini duymasını istiyor ve sessiz bir çığlık atıyor.”Evim yıkıldı, ocağım söndü. Beni adam yerine koymadılar” vb. Önceki kitaplarında da yakınma çoktu ancak daha çok edebiyatçıların onu yeterince değerlendirmediği yakınması vardı. Bu kitapta acısı öylesine yoğun ki artık yazın dünyasından yakınma pek yok. Yine de araya birkaç dize sıkıştırmış: “… rahat etsin eleştirmenler ve şair dipleri/ dost diye geçinen zambak yaseminleri” (67) ? KİTAP SAYI 897 CUMHURİYET